Bu bağlamda, görev süresinin son günlerini yaşayan Demokrat
ABD Başkanı Joe Biden, Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve yardımcısı Kamala
Harris ile birlikte Beyaz Saray’da hazır bulundu ve İsrail ile Hamas arasında
ateşkes anlaşmasına varıldığını duyurdu. Biden, Trump’ın Gazze ateşkesini kendi
adına kaydettirmesinden endişe duyduğu için, ateşkes haberini duyururken şöyle
dedi: "Bu anlaşmanın nedeni, sadece Hamas üzerindeki yoğun baskı ve
Lübnan’daki ateşkesin ardından bölgesel dengelerin değişmesi ve İran’ın
zayıflatılması değil, aynı zamanda Amerika’nın sıkı ve ciddi diplomasisinin bir
sonucudur." Demokrat Başkan, "Diplomasim, bir anlaşmaya varmak için
çabalarını asla durdurmadı" dedi. Biden, bu konuda en azından bir kez
doğru söylüyor çünkü bu geçici ateşkes için, Katar, Mısır ve ABD’nin
arabuluculuğunda Hamas ile Siyonist rejim arasında 20’den fazla toplantı
yapıldı ve her seferinde Hamas’ın ateşkes için şartları, ilk günden beri ısrar
ettiği şartlarla aynı kaldı. İsrail ise ilk baştaki katı tutumundan geri adım
atarak Hamas’ın direnişinin taleplerine boyun eğdi.
Diğer tarafta, ateşkes anlaşmasını kendi adına kaydettirmek
için yarışan iki başkan arasında Trump, İsrail ile Hamas arasında yapılan
ateşkes anlaşmasından dolayı heyecanlanarak sosyal medyada şu ifadeleri
paylaştı: "Bu destansı ateşkes anlaşması, yalnızca Kasım’da kazandığımız
tarihi zaferimizin bir sonucu olabilirdi... Bu anlaşmayı gerçekleştirerek,
ulusal güvenlik ekibimiz, Orta Doğu özel elçimiz Steve Witkoff’un çabalarıyla
İsrail ve müttefiklerimizle yakın iş birliğini sürdürmeye devam edecek... Beyaz
Saray’da olmadan bile birçok başarıya imza attık. Sadece Beyaz Saray’a geri
döndüğümde ve hükümetim tamamen onaylandığında, daha fazla zaferi ABD için
garanti altına almak adına ne harika şeyler olacağını hayal edin."
Amerikalı yetkililerin kendi adlarına kaydetmeye çalıştığı
geçici ateşkesin “başarı” olarak sunulması çabaları arasında, Siyonist rejim
yetkililerinin bu bir yıl boyunca Gazze’ye saldırarak neyi hedeflediklerini ve
bugün Gazze halkının direnişine boyun eğerek nereye geldiklerini anlamak
mümkün. Siyonist yetkililerin açıklamalarına bakıldığında, İsrail’in bir yıl
süren bu vahşetin ardından Gazze’de hiçbir şey elde etmediği açıkça görülüyor:
- Siyonist rejimin Ekonomi Bakanı, 19 Ekim 2023:
"Birinci önceliğimiz Hamas’ı yok etmektir."
- Siyonist ordunun sözcüsü, 17 Kasım 2023: "Hamas
güçlerini Gazze’nin güneyinde yok edeceğiz."
- Başbakan Netanyahu, 8 Aralık 2023: "Hamas var
olmayacak, çünkü bu rejim onu yok edecek."
- Savunma Bakanı Gallant, 28 Nisan 2024: "Hamas’ı yok
edeceğiz."
- Başbakan Netanyahu, 10 Haziran 2024: "Hamas yok
edilmeden Gazze’de ateşkes olmayacak."
- Başbakan Netanyahu, 20 Aralık 2024: "Hamas yok
edilmeden savaşın bitmesini kabul etmeyeceğim."
- Netanyahu, hatta son günlerde, 31 Aralık 2024’te şöyle
dedi: "Gazze’deki savaş, Hamas yok edilmeden sona ermeyecek."
Pazar günü yürürlüğe girmesi planlanan geçici ateşkese
umutla bakmıyoruz ve Siyonistlerin bunu ihlal etme ihtimali oldukça yüksek.
Ancak tamamen açık olan bir şey var ki, İsrail ordusunun Gazze’ye saldırmadan
önce örgütlü olarak 30 bin güce sahip olduğunu iddia ettiği Hamas’ın, bu
süreçte gücünün yarısının yok edildiğini ileri sürmelerine rağmen, şu anda yok
edilmesi imkânsız olan yüksek bir kapasiteye sahip olduğu gerçeğidir. Hatta,
Hamas’ın şu anki liderleri, “Allah yolunda şehit olan” Yahya Sinvar’ın
ardından, Hamas’ın artık 120 bin eğitimli askeri güce sahip olduğunu söylüyor.
Bu sayı, Gazze’de ve işgal altındaki topraklarda Siyonist rejim için karanlık
bir geleceğin işaretidir.
Bugün, Tel Aviv yetkililerini müzakere masasına oturtan ve
herhangi bir taviz almadan geçici bile olsa ateşkesi kabul etmeye zorlayan şey,
Hamas’ın yenilmesi değil; Netanyahu’yu Hamas ve Gazze halkının direnişi
karşısında diz çökmeye zorlayan önemli faktörlerdir. Bu faktörler şunlardır:
- Gazze’nin altyapısının %70’inden fazlasının yok edilmesine
ve halkın açlık, sağlık ve hijyen sıkıntıları gibi ciddi sorunlarla karşı
karşıya olmasına rağmen, Hamas’ın 15 aylık savaş boyunca gösterdiği güçlü
direniş ve savunma stratejileri.
- Uluslararası baskılar ve bölgesel-küresel dengeler;
İsrail’i destekleyen ülkelerin başkentlerindeki büyük yürüyüşler bunun açık bir
örneğidir.
- Sürekli yenilgilerden sonra Siyonist toplumun çoğunluğunun
bakış açısının değişmesi; Siyonist şehirlerdeki protestolar bu gerçeğin
kanıtıdır.
- Gazze’ye yönelik uluslararası hukuki sorumlulukların ve
Lahey Adalet Divanı’nın Siyonist rejim başbakanı hakkında verdiği kararın
boyutlarının büyümesi,
- Özellikle İsrail ordusu içerisindeki psikolojik ve sosyal
etkilerin artması; intihar vakalarının yükselmesi.
- Gazze’ye saldırının önceden belirlenen hedeflerine
ulaşılamaması, - Savaş sonrası ortaya
çıkabilecek sonuçlardan korkulması ve mevcut Hamas’tan daha büyük Hamas’ların
ve yeni direniş gruplarının ortaya çıkma endişesi.
- Savaşın kırılgan İsrail ekonomisi üzerindeki olumsuz
etkilerinin artması; bu süreçte en az 3 önemli limanın kapanması ya da
yarı-kapalı hale gelmesi.
- Netanyahu’yu destekleyen parti üyeleri arasında şiddetli
anlaşmazlıkların ortaya çıkması.
Bu faktörler, Siyonist rejimi Gazze halkının direnişi
karşısında boyun eğmeye ve Hamas’ın tüm şartlarını kabul ederek ateşkesi
onaylamaya zorlamıştır.
Dolayısıyla, Trump, Biden ya da herhangi bir arabulucu devlet, geçici ateşkesi sağlama çabalarını kendi adına bir başarı olarak görebilir ve bu girişimleri, güçte kalmak ya da bölgesel olaylardaki kapasitesini göstermek için öne sürebilir. Ancak gerçek şu ki, Gazze’deki ateşkes ister geçici ister kalıcı olsun, Siyonistlerin ve Batılı destekçilerinin, özellikle de ABD’nin maskesini düşüren bir durumdur. Çünkü bu ülkeler, 16 ay boyunca, Siyonist çocuk katili rejime yüz binlerce ton bomba sağlamış ve Gazze’de güvenli bir yer bırakmamışlardır. Bu savaş sona erse bile, utanç damgası, barış iddiasında bulunanların ve Gazze’deki çocukların katledilmesini ölümcül bir sessizlikle onaylayan Müslüman devletlerin alnında kalacaktır. Siyonistlerin bu vahşeti ve İsrail’i destekleyen ülkelerin ihaneti tarihte ebediyen yer alacaktır.