Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde bugün Başkanlık
görevini devralacak olan Donald Trump, çevrilemez bir borç yüküyle karşı
karşıya gelecek. Joe Biden göreve geldiğinde 2021’de 28 trilyon dolar olan ABD
borcu, yaklaşık 4 yılda 36 trilyonu bularak 2024’te 30 trilyon dolar olması
beklenen ABD gayri safi yurt içi hasılasını aştı.
ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, cuma günü ABD Kongresine
yazdığı mektupta ABD'nin kamu borcunun 14 Ocak ile 23 Ocak arasında 36 trilyon
dolarlık limitine ulaşacağını açıkladı. Yellen, durumun borçların zamanında
ödenememesi, yani temerrüde yol açma potansiyeli barındırdığı uyarısı yaptı.
Yellen, Bakanlığın bu olasılığı önlemek için borç tavanı tekrar yükseltilene
kadar emekli maaşlarını ödemeyi ertelemek de dahil olmak üzere bir dizi önlem
alınacağını söyledi. ABD’nin borç tavanı Joe Biden döneminde üç kez
yükseltilmişti. Trump ise borç tavanı uygulamasının sadece psikolojik olduğunu
ve tamamen kaldırılması gerektiğini savunuyor.
Vatan Partisi Ekonomi Siyasetlerinden Sorumlu Genel Başkan
Yardımcısı Hakan Topkurulu, Trump’ın iflas etmiş bir ekonomiyi devraldığına ve
çözüm bulmasının mümkün olmadığına işaret etti. Topkurulu, şu ifadeleri
kullandı:
“İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünya hakimiyetini ele
geçiren ABD, artık son dönemlerini yaşıyor. Trump, bugün ABD’din 47. Başkanı
olarak görevi devralacak. Yürütmesini devraldığı devletin iflasa doğru
sürükleniyor. Biden 2021 yılında görevi 28 trilyon dolar borçla devraldı, 36
trilyon dolar borçla Trump’a devrediyor. ABD kamu borcunun gayri safi yurt içi
hasılasını (GSYH) aştığı bir dönem. Görevi devredecek Hazine Bakanı olan Janet
Yellen’ın emeklilere ödemelerin ertelenmesi önerisi, ABD ekonomisinin iflasa ne
kadar yakın olduğunun ve fiilen iflas ettiğinin göstergesidir. Trump, ‘Make
America Great Again’ (Amerika’yı tekrar büyük yap) derken ABD’nin küçüldüğünü
ve taşıdığı ağırlığın altında ezildiğini bilmektedir. Dünyadaki savaşları
finanse etmek zorunda kalmaları, omuzlarındaki yükü daha da ağırlaştırmaktadır.
Trump, Suriye’den çekilme ve Ukrayna savaşına son verme sözlerini boşuna
etmemektedir. Dünya halklarının emperyalizmden kurtularak özgürleşmesi
yakınlaşmaktadır.”
Ekonomist Serhat Latifoğlu ise borç sorununa aşırı
finansallaşmanın neden olduğunu dile getirerek, nihayetinde ABD Hazinesinin
ödemelerini yapamayacak hale geleceğini vurguladı. Latifoğlu, şöyle konuştu:
“2021’de ABD’nin kamu borçları, GSYH’nin yüzde 32’si
kadardı, şu anda yüzde 98’i aştı. Trump, borçlanma tavanını kaldırmayı vaat
ediyor. ‘Bu sadece psikolojik bir tavandır.’ diyerek kaldıracağını söylüyor.
Aslında Trump’ın yaklaşımı doğru. Bu tavan söz konusu olduğunda hükûmet maaş,
borç da dahil tüm ödemelerini durduruyor. Tavanın olması ABD’nin prestijinin
aleyhinde bir durum. Fakat şu gerçek değişmiyor; ABD çok borçlu bir ülke.
2021’den 2025’e kadar kamu borcu 3 katına kadar çıkmış. Burada ciddi bir sorun
var demek ki ABD, son 25 senede üretemiyor ve borcu borçla çeviriyor. Yüksek
katma değer üretemiyor, vergi tahsil edemiyor, borcunu kapatamıyor. Giderleri,
gelirlerinin çok çok üzerinde. Bir de dış ticaret açığı sıkıntısı da var. Zaten
buna ‘İkiz problem’ deniyor. Bunun sebebi, 1970’lerde başlayıp 1980’lerde
güçlenen finansallaşmadır.
“1980’lerde dönemin ABD Başkanı Ronald Reagan, aynı Trump’ın
yapmak istediği gibi iş dünyasını teşvik amacıyla vergileri düşürdü. O dönem
ABD ekonomisi canlandı ancak daha sonrasındaki yeni krizlerden kurtulamadı.
Çünkü sistemsel bir sorun var. Finansallaşmanın önü açıldığı için şirketler;
daha ucuz üretim noktalarına gitti, sermaye kaçışı başladı, daha üretmektense
finansal operasyonlara girdiler. ABD’nin üretim modeli tamamen değişti. Bu
modelde de vergi kaçağı çok büyüdü. ABD’de bazı alanlarda vergi oranı yüksek
gözükse de fiili olarak ödenen vergi çok düşüktür. Büyümenin karşılığını
alamadılar. Özellikle teknoloji alanında, beyin göçüyle ve sağladıkları
teşviklerle uzun süre liderliği götürdüler. Ancak onun dışında otomotiv, demir
çelik, tekstil gibi alanlarda çok geriye düştü. Bu model çalışmadı, şimdi bunun
cezasını ödüyorlar.”
Neoliberaller iktisatçıların, ABD parasının rezerv para
olduğu için para basarak borcu ödeyebileceği tezinin yanlış olduğunu ifade eden
Latifoğlu, şöyle devam etti:
“Öyle olsaydı, Amerikan tahvillerinin en iyi müşterileri
olan Japonya, Suudi Arabistan ve Çin son 5 yıldır satış yapıp altın almazdı.
Veya dünyada dolardan kaçış başlamazdı. Demek ki ABD belli bir süre sonra borç
çevirme sorunuyla karşı karşıya kalacak. Şimdilik idare ediyorlar ama bu
sürdürülebilir bir şey değil. Trump da Reagan gibi vergi düşürmeyi vaat ediyor.
Bu vergi kaybını bir yerden karşılaması gerekiyor. İthalata getireceği
vergilerle karşılamaya çalışıyor fakat matematik olarak bu ikisi birbirini
karşılamıyor. İthalatı durdurmasının önünde engel var, içeride üretim yok.
“Ufukta, ABD ekonomisinin sorunlarına kalıcı çözüm getirenin
görünmüyor. Borç sorunu katlandıkça katlanacak. Borç tavanı uygulaması
kaldırılacak, borç sorunu katlanarak devam edecek. Borcun GSYH’ye oranı yüzde
100’ü geçecek. Buradan dönüş yok. Bu konuda, G7’de Almanya haricindeki tüm
ülkeler bu durumda. Aşırı finansallaşmanın uygulandığı neoliberal politikaların
sonucu bu. Özel sektörü teşvik adı altında uygulanan bu model, aşırı
borçlanmayla çökmüştür. Borçlar, tahvil ihraç ederek çevriliyordu. Artık
tahvillerin müşterilerini de bulamayacaklar çünkü G7 ülkeleri de zor durumda.
Bu açmaz ABD’yi batağa sürükleyecek.”/aydınlık