Terör örgütü PKK/PYD’nin sözde
Özerk Yönetim Dış İlişkiler Departmanı Eş Başkanı İlham Ahmed, İsrail’in önde
gelen gazetelerinden Jerusalem Post (JP)’a röportaj verdi. İsrail medyasına
HTŞ’nin El Kaide bağlantısını ve şeriatçı kimliğini anlatan Ahmed,
“Ortadoğu’nun güvenliği için İsrail’in de çözümün bir parçası olması
gerektiğini” savundu. JP muhabirinin, İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa’ar ile
yaptığı telefon görüşmesine dair sorusuna Ahmed, şu yanıtı verdi:
“Ortadoğu’daki krizin çözümü için
İsrail ve Yahudilerin de bir rol üstlenmesi gerektiği artık herkes tarafından
anlaşılmalı. Suriye’nin sınır bölgelerinin güvenliği için tüm tarafların sürece
dâhil olması şart ve İsrail de bunlardan biri. İsrail’in rolü kritik öneme
sahip, bu yüzden şu anda onlarla temas kurmak büyük önem taşıyor.”
PKK’lı Ahmed, HTŞ’yi eleştirdi;
PKK/PYD’nin ise Batı ile uyumlu olduğunu vurguladı. Suriye’deki durumu ise
şöyle özetledi:
“Askeri ve idari açıdan Suriye’de
birçok bölünme var. Kuzeyde AANES (Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi)
bulunuyor. Kıyı şehirleri kendine özgü dinamiklere sahip. Dürzî toplulukları,
kendi bölgelerini koruyabilmek için bağımsız yönetimler ve gruplar oluşturmuş
durumda. İdlib ve diğer bölgelerde de farklı yönetimler ve fraksiyonlar mevcut.
Eğer birileri çıkıp tüm bu yapıları tek bir sistem altında birleştirmeye
kalkarsa, bu doğrudan iç savaşa yol açar ve Suriye’nin farklı kesimleri
tarafından kabul edilmez. Asıl endişe, HTŞ’nin Suriye’de 'tek yönetici' olma
hedefiyle diğer gruplara katılım şansı tanımaması. HTŞ, cihatçı kökenlerinden
uzaklaştığını iddia ediyor ancak bu konuda kesin bir yargıya varmak için henüz
erken. El Kaide’den ayrıldıkları izlenimini vermeye çalışıyorlar, ancak
bekleyip görmek gerekiyor.”
Ahmed, HTŞ’nin terör listesinde
olması ve yaptırımların devam etmesi gerektiğini de savundu. HTŞ’nin terör
listesinden çıkarılmasının ve Suriye’ye uygulanan yaptırımların kaldırılmasının
iki önemli sonucu olacağını Ahmed, şöyle devam etti:
“HTŞ, Suriye yönetimini tamamen ele
geçirerek kendi sistemini kuracak ve diğer gruplara hiçbir rol vermeyecek.
İdeolojisini değiştirmeyecek ve mevcut çizgisini koruyacak.”
PKK/PYD’nin Suriye ordusuna katılımı konusunda bir sorunları olmadığını öne süren Ahmed, bu noktada tek şartlarının “özel bir statü” olduğunu savundu.
JP muhabiri de röportajda
PKK/PYD’nin Suriye’deki varlığına dair değerlendirmelerde bulundu. PKK/PYD’nin
“kurdukları yapıdan kolay kolay vazgeçmeyeceğini” iddia eden JP muhabiri, şu
ifadeleri kullandı:
“Kürtlerin hâkimiyetindeki AANES,
şu anda Suriye topraklarının yaklaşık yüzde 30’unu kontrol ediyor. Bu bölge,
Suriye’nin petrol ve gaz rezervlerinin büyük bir bölümünü, en verimli tarım
arazilerini ve su kaynaklarını içeriyor. Aynı zamanda stratejik bir öneme
sahip. Esad rejimi devrilmeden önce, İran’ın Lübnan, Akdeniz ve İsrail’e
savaşçı ve malzeme taşıma kapasitesini kısmen engelliyordu. AANES’in askeri
gücü olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG), DEAŞ’a karşı mücadelede ABD ve
küresel koalisyonun ana müttefiki konumunda. Ancak Esad rejiminin Aralık 2024’te
aniden düşmesi, Özerk Yönetim ve SDG’yi yeni bir dizi ikilemle karşı karşıya
bıraktı. Suriyeli Kürtler, şu anda Şam’da hâkimiyet kuran HTŞ örgütünün Sünni
cihatçılarını yakından tanıyor. Suriye’de savaş muhabirliği yapmış biri olarak,
2013 ortalarında Serekaniye/Rasulayn’daki çatışmaları takip ettiğimi
hatırlıyorum. O dönemde Kürtler, HTŞ’nin önceki versiyonu olan Nusra
Cephesi’nin kendi kontrol alanlarına girmesine direnmişti. Bugün siyasetçi
kimliğiyle sahneye çıkan HTŞ liderleri, Şam’da Avrupa ve diğer ülkelerden üst
düzey yetkililerle görüşmeler yapıyor. HTŞ, otoritesini Suriye’nin tamamına
yaymak istediğini açıkça ortaya koyuyor ve federal bir sistem fikrini
reddediyor. Aynı şekilde SDG’nin ayrı bir güç olarak ya da henüz kurulmamış
olan yeni Suriye ordusu içinde bir birim olarak varlığını sürdürmesine de karşı
çıkıyorlar.”
JP muhabiri, sözlerini şu şekilde
tamamladı:
“HTŞ ve Özerk Yönetim’in uzun
vadede nasıl bir uzlaşmaya varacağı belirsiz. Ancak bir şey net: Ahmed’le
görüştüğüm SDG üssü, düzenli bir ordu üssünü andırıyordu. Suriyeli Kürtler, 14
yıl boyunca büyük fedakârlıklarla bugünkü bölgelerini inşa etti ve bundan kolay
kolay vazgeçmeyecekler.”/aydınlık