Hasan Nasrallah Hepimizin Şehididir

GİRİŞ: 23.02.2025 08:35      GÜNCELLEME: 23.02.2025 08:35
Rasthaber -  ABD ve İsrail’in hedefi, düşman olduğu ülkeleri etnik, din ve mezhep temelinde bölmektir. Bugün müslümanların Şii-Sünni olarak bölünmesi ABD ve İsrail planıdır. Hasan Nasrallah sadece Şii ve Sünni Müslümanların değil, bütün insanlığın şehididir

Hasan Nasrallah’ı geçen eylül ayında İsrail saldırıları sonucunda şehit verdik. 23 Şubat’ta ise cenaze töreni düzenlenecek. Seyyid Hasan Nasrallah, İsrail Siyonizmi’ne ve Amerikan Emperyalizmi’ne karşı aslanlar gibi savaşan Hizbullah’ın lideriydi. O “direnişin efendisi ve şehitlerin babasıydı.” Oğlunu 1997’de şehit verdi. Hasan Nasrallah’ın hayatına baktığımızda, bütün büyük devrimciler gibi ömrünü halkının ve bütün mazlumların bağımsızlığına tereddüt etmeden adadığını görüyoruz.

İSRAİL’İ YENEN KOMUTAN

İsrail’e tarihinin ilk büyük yenilgisini 2000 yılında Lübnan’da, Hasan Nasrallah’ın lideri olduğu Hizbullah yaşattı. Hizbullah, İsrail Ordusu’nu 2000 yılında yenerek, Güney Lübnan’daki işgaline son verdi. 2006 yılında 33 gün süren Hizbullah-İsrail savaşında ise İsrail’i bir kez daha yendi. O tarihten sonra İsrail 2024 yılına kadar bir daha Lübnan’a saldırmaya cesaret edemedi. 1948, 1967 ve 1973 yıllarındaki savaşların hepsinde kazanan İsrail oldu. Yine Filistin Direnişi’nin başlattığı Birinci ve İkinci İntifadalar’ın önemli kazanımları olsa da İsrail’e karşı kesin bir zafer kazanılmamıştı. Hizbullah’ın İsrail’e karşı kazandığı iki savaş, bölge halkları açısından dönüm noktası oldu. Çünkü yenilmez İsrail Ordusu’nun kağıttan kaplan olduğu bütün dünya tarafından görüldü. Bu savaşlar İsrail’in zayıflamasına, Filistin Direnişi’nin de güçlenmesine yol açtı, İkinci İntifada bu koşullarda yapılabildi. Nasrallah, Şii bir liderdi ancak onun için önemli olan Şiilik, Sünnilik, Müslümanlık ya da Hristiyanlık değildi. Önemli olan, mazlumların Amerikan Emperyalizmi’ne ve İsrail Siyonizmi’ne karşı kazanacakları zaferdi. Şii Hizbullah, Sünni ağırlıklı HAMAS’a, askeri, siyasi ve ekonomik çok büyük destekler verdi. HAMAS’ın bugün ciddi bir askeri ve siyasi güç haline gelmesinde Hizbullah’ın belirleyici katkıları oldu.

AKSA TUFANI’NDA HASAN NASRALLAH

HAMAS’ın 7 Ekim’de başlayan Aksa Tufanı Harekâtı sadece bölgedeki değil, tüm dünyadaki dengeleri alt üst etti. ABD ve İsrail’in Filistin’i yok etme planlarına Aksa Tufanı Harekâtı ile büyük bir darbe indirildi. Savaş, Filistin ve İsrail arasında olmasına rağmen, Hasan Nasrallah en ön cephede kararlı bir şekilde yer aldı. “Eğer bütün dünya İsrail’i kabul etseydi biz Hizbullah'ın çocukları, Abbas El Musavi ve Ragheb Harb, bu dünyada parçalansak bile İsrail’i tanımayı reddederdik...” Seyyid Hasan Nasrallah’ın bu meydan okuması şehit edilinceye kadar devam etti. Hizbullah, İran, Yemen Ensarullah Hareketi Aksa Tufanı ile başlayan savaşa doğrudan müdahil oldular. Hizbullah, yaptığı saldırılarla İsrail’e kuzeyden de cephe açtı. Yüz binlerce İsrailli yerleşimci İsrail’in kuzeyini terk etti. Hizbullah’ın saldırılarını durdurmak için, İsrail Ordusu Lübnan’a kara harekâtı başlattı, Beyrut’u bombaladı, çağrı cihazı saldırılarıyla Hizbullah liderlerini hedef aldı ve sonunda Hasan Nasrallah’ı şehit etti. Ancak İsrail hedefine ulaşamadı, Hizbullah İsrail’i bir kez daha yendi ve İsrail Ordusu’nu Lübnan’dan çıkarttı.

MEZHEPÇİLİK İSRAİL’İN HİZMETİNDE

ABD ve İsrail’in hedefi, düşman olduğu ülkeleri etnik, din ve mezhep temelinde bölmektir. Bugün müslümanların Şii-Sünni olarak bölünmesi ABD ve İsrail planıdır. Çünkü, Şii-Sünni fark etmeksizin, Müslüman çoğunluğun yaşadığı Türkiye, Suriye, İran, Lübnan, Filistin, Ürdün, Mısır, KKTC, Irak, Yemen gibi ülkeler, emperyalistlerin hedefinde. Bu listeyi Libya’ya, Afganistan’a ve Pakistan’a kadar da uzatabiliriz. İşte bu coğrafyada Şii ve Sünniler birlikte yaşıyorlar, ABD ve İsrail’in birlikte hedefi oluyorlar. Kaderleri ortak. Burada başarının anahtarı, Şii-Sünni ayrımı yapmadan, bütün Müslüman ülkelerin birleşmesidir. İşte böyle bir bilinçle, Şii çoğunluğun yaşadığı Yemen, İran gibi ülkeler ve

Hizbullah gibi örgütler Sünni ağırlıklı HAMAS ile cephe arkadaşlığı yapıyorlar. Hedefi Amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizmi olanlar, sadece Şii-Sünni değil, Amerika Kıtası’ndan Pasifik’e kadar bütün insanlığın ortak mücadele cephesini kurmak için çalışıyor. Ancak, sırtında yumurta küfesi olmayanlar, Amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizmi ile mücadele etmek gibi amacı bulunmayanlar, mezhepçi hezeyanları ile çamura batıyor ve düşmana hizmet ediyorlar.

Özellikle, Aksa Tufanı Harekâtı ile birlikte gizli-açık bütün Amerikancıları ve İsrailcileri bir kez daha görme imkanı bulduk. Cephesini Sünnilik adına, İran’a, Lübnan’a ve Hizbullah’a dönenler, Nasrallah’ın şehit olmasına sevinenler, savaşın başından beri İran ve Hizbullah İsrail ile gizli ittifak yapıyor diyenler bilerek veya bilmeyerek ABD ve İsrail’e hizmet ettiler.

ABD ve İsrail, Hizbullah’ı terör örgütü, Hasan Nasrallah’ı da terörist olarak görüyordu. Büyük şehitler Kasım Süleymanı, İsmail Heniyye ve Yahya Sinvar gibi o da, ABD-İsrail bombalarıyla şehit edildi. Cephede şehit düşenler Şii-Sünni diye ayrılmıyor, ABD ve İsrail de düşmanlarını mezheplerine göre ayırmıyor.

Mezhepçi kışkırtmalara karşı en büyük cevaplarından birini HAMAS verdi. El Kassam Tugayları geçen ekim ayında bu açıklamayı yapmıştı: “Bu cani düşman, Sinvar, Heniyye, Nasrallah, Aruri ve diğerleri gibi büyük direniş liderlerine suikast düzenleyerek direniş ateşini söndürebileceğini veya direnişi geri çekilmeye itebileceğini düşünüyorsa yanılgı içindedir.”

Yine HAMAS geçen kasım ayında yayınladığı klipte, şehit liderler Yahya Sinvar, İsmail Heniyye ve Hasan Nasrallah’a özel yer vermişlerdi. El Kassam Tugayları’nın sözcüsü Ebu Ubeyde’nin, İsrail ile yapılan ateşkes anlaşmasından sonra yaptığı konuşmasında da aynı cepheleşmeyi gördük. Kassam Tugayları’nın sözcüsü, İran’a, Hizbullah’a, Yemen’e, Rusya’ya, Çin’e ve Türkiye’ye ayrı ayrı teşekkür etti. HAMAS, Hizbullah, İran ve Yemen’e ise diğer ülkelerden farklı olarak, uzun cümlelerle yer verdi. Bu örnekler daha da artırılabilir, görüldüğü gibi kelle koltukta vatanı için İsrail Siyonizmi’ne karşı savaşan HAMAS, cephede mezhepçilik yapmıyor, Şii kardeşleriyle birlikte savaşıyor.

Seyyid Hasan Nasrallah da şehit edilmeden önce ABD-İsrail’in Şii-Sünni kışkırtmalarına karşı İslam dünyasını bu sözlerle uyarmıştı. “İstenilen şey, Irak’ta ve Suriye’de istenilen şey ve aylar önce Yemen’de Sünni Müslümanların duygularını proveke edip kışkırtmak ve ehli sünnet gençlerine ve onlara diyorlar ki; Bu savaş Şia ve Sünni savaşıdır, gelin ve savaşın, liderler ve krallar adına savaşın. Büyük göbekli ve milyarlarca dolarların sahipleri adına ve halk yağmacıları (insanlık düşmanları) adına ve bu savaşın sonucu Amerika’nındır. Ve gerçekten, dürüst ve samimi Sünni alimler ve İslam dünyası genelinde Sünni İslamı önde gelenler size söylüyor ve itiraf ediyorum: En büyük fazilet ve erdem onların olur! Bu savaşın Şia-Sünni savaşına dönüşmesine izin vermemekle. Şu anda devam eden savaş demokrasi için değil, seçimler için değil, ıslahatlar(reformlar) için değil ve insan hakları için değil ve geliştirmek (büyütmek) için değil, yoksulluk ve cehalet sorunlarını gidermek için değil, bilgisizliği gidermek ve hastalıklara son vermek içinde değil. Şu anda devam eden ve Amerika tarafından yönetilen bu savaş devletler ve ordular tarafından yönetiliyor. Hedefi teslim olmayı reddeden herkese boyun eğdirmektir. Hedefi isyan etmişler ve hala da isyan edenlere boyun eğdirmektir. Amerikan iradesi ve Amerikan projesine karşı.”

Kaldı ki, yalnızca Müslüman dünyası değil, bütün insanlık yedi iklimde ABD ve İsrail saldırganlığına karşı birleşiyor. Washington’dan Avrupa merkezlerine, uzak Asya’ya kadar milyonlarca insan ellerinde Filistin bayraklarıyla meydanlara çıkıyor.

BÜTÜN İNSANLIĞIN ŞEHİDİ

Hasan Nasrallah sadece Şii ve Sünni Müslümanların değil, bütün insanlığın şehididir. Amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizmi bütün dünyaya ve insanlığa düşmanlık yapıyor. Devletlerin bağımsızlığını, milletlerin birliğini hedef alıyor. Dolar diktasını bütün dünyaya dayatıyor, ülkelerin iç işlerine karışıyor, milli devletleri bölmek ve dağıtmak istiyor. İnsanlığı din, mezhep ve etnik temelde bölüyor. Bugün insanlığın ABD ve İsrail’e karşı mücadelesinin ön cephesinde Batı Asya var. Bu en ön cephede Filistin Direnişi, Hizbullah, İran ve Yemen binlerce şehit vererek savaşıyor. Direniş ülkeleri sadece kendileri için değil tüm insanlık için savaşıyorlar. çünkü ABD ve İsrail’e vurulan her darbe, tüm insanlığa hizmet ediyor. Bu sebeple Hasan Nasrallah da sadece kendi ülkesinin değil, bütün insanlığın şehididir.

TÜRKİYE VE DİRENİŞ ÜLKELERİNİN CEPHE ARKADAŞLIĞI

Filistin kazanırsa İkinci İsrail-Kürdistan kaybeder, İkinci İsrail-Kürdistan kazanırsa Filistin kaybeder. Bu gerçek bizi başta Hizbullah olmak üzere, bütün direniş güçleriyle aynı cephede birleştiriyor. Çünkü, Amerikan Emperyalizmi ve İsrail Siyonizmi, Türkiye, Suriye, Irak ve İran’ı bölerek ikinci bir İsrail Devleti kurmak istiyor. ABD Dışişleri Bakanı Rubio ise bu durumu 'Orta Doğu'da İsrail gibi daha fazla ülke olsaydı dünya daha güvenli olurdu' diyerek açıklıyor. İşte İkinci İsrail, ABD’nin güvenlik ihtiyaçlarına cevap veriyor.

ABD’nin İkinci bir İsrail’e ihtiyacı stratejik bir zorunluluk. ABD ve İsrail’in bu hedefe ulaşması için aynı zamanda Hizbullah’ı ve Yemen Direnişi’ni yenmesi ve Filistin’i yok etmesi gerekiyor. Bu sebeple, hayati bir zorunluluk olarak Türkiye, Suriye, Irak, İran, Filistin, Lübnan ve Yemen aynı cephede buluşuyor. Cephe arkadaşlığı, şehitleri de, zaferleri de, acıları da ortaklaştırıyor. Hizbullah’ın, Hamas’ın, Yemen’in ve İran’ın düşmana vurduğu her darbe, İkinci İsrail planlarına zarar veriyor. Yine Türkiye’nin, Kukla Kürdistan girişimlerine olan müdahalesi, direniş güçlerine de büyük fayda sağlıyor. Mezhepçilik uğruna Hizbullah’a yapılan düşmanlık aynı zamanda Türkiye’yi bölme planlarına da hizmet ediyor. Hasan Nasrallah ile cephe arkadaşlığına sırt çevirenler, PKK ve FETÖ ile cephe arkadaşlığı yapıyor.

SAVAŞI ÖLMEKTEN KORKMAYANLAR KAZANIYOR

Savaşı ölmekten korkmayanlar kazanıyor. Bağımsızlığı ve özgürlüğü için emperyalistlere karşı savaşanlar haklı savaş veriyorlar, zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri yok. Ölümden korkmuyorlar, ölümün üzerine yürüyorlar. Emperyalistler ise haksız bir savaş veriyorlar, ölümden korkuyorlar. Hiçbir silah, ölümden korkmayan bir orduyu yenemez. Emperyalistlerin askeri ve ekonomik gücüne rağmen, savaşı direniş güçleri kazanıyor. İsmail Heniyye, Yahya Sinvar, Hasan Nasrallah ve diğer komutanlar en ön cephede şehit oldular. Komutanları en önde savaşanlar, komutanlarını savaşta şehit verenler savaşı kaybetmezler. Komutanlarını en önde görenler, gözü kapalı savaşa giderler. Bu gerçeği biz Kurtuluş Savaşımız’da da gördük. Atatürk’ün emriyle Çanakkale’de ölüme giden askerler, düşmanı büyük bir yenilgiye uğratmıştı. Yine Sakarya Savaşı’nda Atatürk, subaylara en önde savaşma emri vermişti, çünkü komutanlarını en önde gören askerler gözünü kırpmadan ölüme gideceklerdir. Hasan Nasrallah da, Yahya Sinvar da, İsmail Heniyye de de işte bu geleneğin devamcılarıdır.

KOMUTAN ŞEHİT KOMUTANLIK AYAKTA

Savaşlar ağlayarak kazanılmıyor. HAMAS ve Hizbullah, komutanlarının şehit edilmesine hep kararlılıkla cevap verdi. Ağlamadılar, merhamet dilenmediler. Komutanlarını şehit verseler de direnişe devam edeceklerini söylediler. Vatan Partisi olarak biz de savaşın başından beri aynı tutumu gösterdik. Hasan Nasrallah’ın şehit edilmesinden sonra yaptığımız “Komutan Şehit, Komutanlık Ayakta!” açıklaması bu kararlılığın göstergesidir.

Bugün Doğu Akdeniz odaklı ağırlaşan ABD-İsrail tehditleri, Batı Asya’yı ve öncelikle Türkiye, İran ve Filistin’i hedef alıyor. Ege’de kurulan ABD üsleri, Suriye’nin bölünmesi, Güney Kıbrıs’a yapılan silahlı yığınaklar en sonunda İkinci İsrail hedefi içindir. Bu planı alt edecek tarihten gelen birikimimiz vardır. Doğru bir stratejiyle, Batı Asya birliği, Türkiye ve İran’ın kol kola girmesi, ABD tehditlerini caydıracak güce sahiptir. Bu iklimde Nasrallah’ların büyük mirası, çetinleşen mücadelemize rehber olmaya devam edecektir/aydınlık

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM