Hani İsrail Türkiye’ye Değil, Türkiye İsrail’e Komşu Olmuştu

GİRİŞ: 28.02.2025 11:44      GÜNCELLEME: 28.02.2025 11:44
Rasthaber - Suriye’de Esad yönetimi yıkıldıktan sonra, zafer naraları atan hükûmete yakın basın İsrail’e dayandık, onlar bizimle değil biz onlarla komşu olduk diyordu. Hep bu 'afaki' aldatmacalarıyla bugünlere geldik. Hayal satmak yerine, ayağı yere basan gazetecilik yapmak Türkiye için önemlidir.

Suriye’de Esad yönetimi yıkıldıktan sonra, İsrail Suriye’yi işgale başlamıştı.

Fakat zafer naraları atan hükûmete yakın basın bu gerçeğin üstünü örtüyordu.

Aydınlık parçalanmış Suriye gerçeğini anlatırken, “fetihçi kafa” İsrail’e dayandık, onlar bizimle değil biz onlarla komşu olduk diyordu. Bunlardan biri İbrahim Karagül.

12 Aralık 2024 günkü tahlillerine bakalım:

“1- Bundan sonra “Suriye’ye saldıran herkes karşısında Türkiye’yi bulacak.” Tüm zamanların en net, en keskin, en kararlı meydan okuması.

2- Türkiye, Suriye muhalefeti ile birlikte Şam’daki rejimi devirmiştir. Yıldırım hızıyla başlayan harekat ülke haritasını büyük oranda bütünleştirmiştir. İsrail işgali ve ABD/PKK varlığı olan bölgeler de kurtarılacaktır. (…)

İsrail yayılmacılığının karşısında sadece Suriye halkı ve devleti olmayacak, Türkiye de olacak. Yani Türkiye artık İsrail’e sınır olmuştur. Hep şunu söyledik: “Türkiye Golan’da savunma kalkanı kurmalı”dır. Bu sözler kuracağının işaretidir. Şu anki İsrail işgali de Türkiye Korkusu”dur.

3- İkinci Cümle PKK’nın sahiplerine yönelik. PKK, YPG, DAEŞ ya da her ne olursa olsun, bütün terör örgütleri ABD-İsrail ordusu ve istihbaratı tarafından yönetilir. Türkiye, artık bu örgütlerin sahada ve güçle tasfiye edileceğini ilan etmiştir. (…)

Türkiye İsrail ile savaşı göze alır. Ama İsrail bunu asla yapamaz. Böyle bir gücü yok. ABD’nin de yok. Birkaç aya kadar nelerle boğuşmak zorunda kalacaklarını hep birlikte göreceğiz. Türkiye artık sadece Türkiye değil, bir ortak coğrafyadır. Milyonları bir anda İsrail sınırına yığmak hiç de zor değildir.”

Şimdi gelin İbrahim Karagül’ün 27 Şubat 2025 tarihli sözlerine bakalım:

“İsrail, önceki gece Şam dahil Suriye’nin birçok bölgesini bombaladı. Bombalamakla yetinmedi, Şam’a doğru işgal haritasını genişletti. Kendince güvenlik alanı gördüğü bölgelere, Suriye topraklarına yerleşmeye dönük bir adım daha attı. Buralara Suriye ordusunun, hükümetinin, halkının girmesini engelliyor.

Gerçek anlamda hiçbir güvenlik endişesi, yasal ve güvenlik gerekçesi yokken, bir ülkenin toprağını adım adım işgal ediyor. Şuan, İsrail ordusu ile Şam arasında sadece yirmi kilometre mesafe var. İşgal ve saldırıların, “toprak ilhak” etme üzerine kurulu olduğu açık.

Ancak bir şey daha açık; İsrail’in adımları belli, önceden planlanmış bir haritayı takip ediyor. Bu da, birkaç adım sonrasında neler olabileceğine dair bize açık bilgiler sunuyor.

Saldırılar; Netanyahu’nun; “Yeni Suriye yönetimi güçlerini güney bölgelerine sokmayacağız” açıklamasından sonra başladı. Sözünü ettiği bölgeler başka bir ülkenin değil, Suriye’nin toprakları! Yani Suriye’ye kendi topraklarında yasak koyuyor, kendi ülkelerinde hareket edemez hale getiriyor.

Şimdi de; “Güney Suriye'yi pasifize etme yönünde tanımladığımız yeni politika” diyorlar. Yani “işgal ettik, edeceğiz” diyorlar. Bu yeni “politika”nın Suriye topraklarının ne kadarını içerdiği, Şam’ın işgalini içerip içermediği, Hatay sınırlarına ulaşıp ulaşmayacağı henüz bilinmiyor.

İsrail’in Şam yönetimini değişir değişmez Golan’dan başlayarak Suriye’nin topraklarını işgale başlaması geçici bir girişim olarak pazarlanmıştı.

Aslında o zamanlar, bunun geçici olmadığını, Filistin toprakları, Gazze, Batı Şeria ve Güney Lübnan gibi “kalıcı işgal”in ilk adımları olduğunu biliyorduk. Ancak herkes işi böyle algılama, görme kolaycılığını seçti.

Bugün bunları afaki bulanlar yarın bu gerçekle yüzleşecektir. Hep bu “afaki” aldatmacalarıyla bugünlere geldik.

Şu an durum şudur: İsrail en temel anlamıyla bir ülkenin topraklarını işgal ediyor, el koyuyor. Suriye’ye; “Karşı çıkarsan askerlerini yok ederim, başkentini vururum hatta işgal ederim, Suriye’yi daha çok işgal ederim” diyor.

Suriye yönetimi zayıf. Ordusu zayıf. Halkı yaralı ve zayıf. Devlet, sistem, kurumlar tam oturmadı. Ülkenin kendini savunacak gücü yok. Bunu biliyorlar ve hırsızlığı şimdi Suriye topraklarında yürütüyorlar.

Ne yaparlarsa kâr kalacağını, ellerini nereye uzatırlarsa oranın kendilerinin olacağını düşünüyorlar. Ve bu düşünce, İsrail’in yayılmasının, işgal ve hırsızlığının daha da devam edeceğinin işareti.

ABD siyasi desteğini, silah gücünü arkasına alan İsrail yönetiminin, Suriye-Mısır-Ürdün hattında delice girişimlere başlayacağını bir yere not edelim. Hatta, Türkiye’nin güvenlik alanlarına, boğaz geçişlerine, stratejik tesislerine yönelik saldırılar için ellerinde planlar olduğundan adım gibi eminim. (…)

Bir süre sonra Suriye’deki Türk askeri birimleri hedef alacağından, İskenderun Körfezi’ni hedef alacağından, Suriye yönetimini desteklemek için gönderilecek askeri unsurları hedef alacağından, KKTC-Suriye arasındaki deniz alanında operasyonlara girişeceğinden, hatta Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin enerji arayışını “dolambaçlı yollardan” hedef alacağından eminim.

Suriye’de İsrail işgaliyle PKK/YPG işgali aslında tek cephedir. İsrail işgallerle Fırat’ın doğusuna nefes aldırmakta, PKK/YPG varlığı da İsrail işgallerinin önünü açmaktadır. Bu bir dayanışmadır. Bu haliyle PKK coğrafyanın tamamına karşı, bütün ülkelere karşı İsrail’in elini güçlendirmekte, İsrail yayılmacılığının kapılarını açmaktadır.

PKK ve DEM’in siyasi kimliği, coğrafyamız için “yabancı” bir kimliktir. İşgallerin, istilaların, iç çatışmaların önünü açarak, İsrail ve bölgeye yönelik bütün dışarıdan güçlerin elini rahatlatmaktadır. Bu misyon ile DAEŞ’in üslendiği misyon tıpatıp aynıdır. Zaten akıl hocaları da patronları da aynıdır. (…)

Geç kalınmış değil. İsrail öncelikle Türkiye sınırlarında durdurulmalı. Suriye öncelikle Türkiye sınırlarında savunulmalı. Türkiye de Golan’da, Güney Lübnan’da savunulmalı. Eğer bunlar yapılmazsa, Suriye savunması takviye edilmezse, iki taraflı kuşatma bu ülkeyi yeniden savaşlara sürükleyebilir. Suriye savaşı yeniden başlayabilir.”

Biz sayın İbrahim Karagül’ün ikinci yazısını doğru, gerçekçi buluyoruz.

Başından beri bu uyarıyı yapıyoruz.

Esad’ın düşmesini değil, ABD-İsrail’in zaferini kutluyorsunuz diyoruz.

İkinci Açılım Süreci’nin Türkiye’yi kazığa oturtma girişiminden bahsediyoruz.

Dün zafer naraları atanlar, bugün acı gerçekle karşılaşmışlardır.

Türkiye İsrail’e komşu olmadı. ABD ve İsrail, İkinci İsrail girişimlerinde mevzi kazandılar.

Biz bu gerçeği analtırken hayal sattılar.

ABD’nin Doğu Akdeniz’deki yığınağı da bu İkinci İsrail devleti içindir.

Bunların hepsi tek cephedir. Türkiye’nin üzerindeki tehidtler artmaktadır.

Rusya’da, Pasifik’te kaybeden ABD, zafer kazandığı Suriye cephesinde ve Doğu Akdeniz’de ikmalini yapacaktır.

Hayal satan gazetecileri başından beri uyardığımız gibi yine uyarıyoruz.

Bir gün Karagül gibi geç de olsa gerçeği yazmak zorunda kalacaksınız.

Hayal satmak yerine, ayağı yere basan gazetecilik yapmak Türkiye’nin güvenlik ihtiyacın karşılamak için önemlidir.

YORUMLAR

İsmail Kılınç 2 ay önce
Muhammed saa "bir insan bir çöpe dahi olsa inanmalı" der. Ama gerçekten inanmalı. O inanç kişiyi ilkeli yapar ve ne zaman nerede ne yapacağını bilirsiniz. Ya ilkeleri konjonktüre göre, menfaate göre değişenler........
EBU HUSEYIN 2 ay önce
TURKIYEDE ASIR DERECEDE BILGI KIRLENMESI VE DEZINFORMASYO AGI VAR. MILLETI YONLEDIRMEK VE UYUTMAK IÇIN. ESAD'IN DUSMESI TURKIYENIN ELINDEKI TUM KOZLARI YOK ETTI. ONUNDA SUAN ÇOK GUZEL GORUYORUZ, TR HUKUMETI VE ISLAMCI GECINENLERIN GUVENDIKLERI DAGA KAR YAGIYOR. YAKINDA BIR ÇIG PATLAMASI HERSEYI SILIP SUPURECEK.

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM