Suriye’de Esad yönetimi yıkıldıktan sonra, İsrail Suriye’yi
işgale başlamıştı.
Fakat zafer naraları atan hükûmete yakın basın bu gerçeğin
üstünü örtüyordu.
Aydınlık parçalanmış Suriye gerçeğini anlatırken, “fetihçi
kafa” İsrail’e dayandık, onlar bizimle değil biz onlarla komşu olduk diyordu.
Bunlardan biri İbrahim Karagül.
12 Aralık 2024 günkü tahlillerine bakalım:
“1- Bundan sonra “Suriye’ye saldıran herkes karşısında
Türkiye’yi bulacak.” Tüm zamanların en net, en keskin, en kararlı meydan
okuması.
2- Türkiye, Suriye muhalefeti ile birlikte Şam’daki rejimi
devirmiştir. Yıldırım hızıyla başlayan harekat ülke haritasını büyük oranda
bütünleştirmiştir. İsrail işgali ve ABD/PKK varlığı olan bölgeler de
kurtarılacaktır. (…)
İsrail yayılmacılığının karşısında sadece Suriye halkı ve
devleti olmayacak, Türkiye de olacak. Yani Türkiye artık İsrail’e sınır
olmuştur. Hep şunu söyledik: “Türkiye Golan’da savunma kalkanı kurmalı”dır. Bu
sözler kuracağının işaretidir. Şu anki İsrail işgali de Türkiye Korkusu”dur.
3- İkinci Cümle PKK’nın sahiplerine yönelik. PKK, YPG, DAEŞ
ya da her ne olursa olsun, bütün terör örgütleri ABD-İsrail ordusu ve
istihbaratı tarafından yönetilir. Türkiye, artık bu örgütlerin sahada ve güçle
tasfiye edileceğini ilan etmiştir. (…)
Türkiye İsrail ile savaşı göze alır. Ama İsrail bunu asla
yapamaz. Böyle bir gücü yok. ABD’nin de yok. Birkaç aya kadar nelerle boğuşmak
zorunda kalacaklarını hep birlikte göreceğiz. Türkiye artık sadece Türkiye
değil, bir ortak coğrafyadır. Milyonları bir anda İsrail sınırına yığmak hiç de
zor değildir.”
Şimdi gelin İbrahim Karagül’ün 27 Şubat 2025 tarihli
sözlerine bakalım:
“İsrail, önceki gece Şam dahil Suriye’nin birçok bölgesini
bombaladı. Bombalamakla yetinmedi, Şam’a doğru işgal haritasını genişletti.
Kendince güvenlik alanı gördüğü bölgelere, Suriye topraklarına yerleşmeye dönük
bir adım daha attı. Buralara Suriye ordusunun, hükümetinin, halkının girmesini
engelliyor.
Gerçek anlamda hiçbir güvenlik endişesi, yasal ve güvenlik
gerekçesi yokken, bir ülkenin toprağını adım adım işgal ediyor. Şuan, İsrail
ordusu ile Şam arasında sadece yirmi kilometre mesafe var. İşgal ve saldırıların,
“toprak ilhak” etme üzerine kurulu olduğu açık.
Ancak bir şey daha açık; İsrail’in adımları belli, önceden
planlanmış bir haritayı takip ediyor. Bu da, birkaç adım sonrasında neler
olabileceğine dair bize açık bilgiler sunuyor.
Saldırılar; Netanyahu’nun; “Yeni Suriye yönetimi güçlerini
güney bölgelerine sokmayacağız” açıklamasından sonra başladı. Sözünü ettiği
bölgeler başka bir ülkenin değil, Suriye’nin toprakları! Yani Suriye’ye kendi
topraklarında yasak koyuyor, kendi ülkelerinde hareket edemez hale getiriyor.
Şimdi de; “Güney Suriye'yi pasifize etme yönünde
tanımladığımız yeni politika” diyorlar. Yani “işgal ettik, edeceğiz” diyorlar.
Bu yeni “politika”nın Suriye topraklarının ne kadarını içerdiği, Şam’ın
işgalini içerip içermediği, Hatay sınırlarına ulaşıp ulaşmayacağı henüz
bilinmiyor.
İsrail’in Şam yönetimini değişir değişmez Golan’dan
başlayarak Suriye’nin topraklarını işgale başlaması geçici bir girişim olarak
pazarlanmıştı.
Aslında o zamanlar, bunun geçici olmadığını, Filistin
toprakları, Gazze, Batı Şeria ve Güney Lübnan gibi “kalıcı işgal”in ilk
adımları olduğunu biliyorduk. Ancak herkes işi böyle algılama, görme
kolaycılığını seçti.
Bugün bunları afaki bulanlar yarın bu gerçekle
yüzleşecektir. Hep bu “afaki” aldatmacalarıyla bugünlere geldik.
Şu an durum şudur: İsrail en temel anlamıyla bir ülkenin
topraklarını işgal ediyor, el koyuyor. Suriye’ye; “Karşı çıkarsan askerlerini
yok ederim, başkentini vururum hatta işgal ederim, Suriye’yi daha çok işgal
ederim” diyor.
Suriye yönetimi zayıf. Ordusu zayıf. Halkı yaralı ve zayıf.
Devlet, sistem, kurumlar tam oturmadı. Ülkenin kendini savunacak gücü yok. Bunu
biliyorlar ve hırsızlığı şimdi Suriye topraklarında yürütüyorlar.
Ne yaparlarsa kâr kalacağını, ellerini nereye uzatırlarsa
oranın kendilerinin olacağını düşünüyorlar. Ve bu düşünce, İsrail’in
yayılmasının, işgal ve hırsızlığının daha da devam edeceğinin işareti.
ABD siyasi desteğini, silah gücünü arkasına alan İsrail
yönetiminin, Suriye-Mısır-Ürdün hattında delice girişimlere başlayacağını bir yere
not edelim. Hatta, Türkiye’nin güvenlik alanlarına, boğaz geçişlerine,
stratejik tesislerine yönelik saldırılar için ellerinde planlar olduğundan adım
gibi eminim. (…)
Bir süre sonra Suriye’deki Türk askeri birimleri hedef
alacağından, İskenderun Körfezi’ni hedef alacağından, Suriye yönetimini
desteklemek için gönderilecek askeri unsurları hedef alacağından, KKTC-Suriye
arasındaki deniz alanında operasyonlara girişeceğinden, hatta Doğu Akdeniz’de
Türkiye’nin enerji arayışını “dolambaçlı yollardan” hedef alacağından eminim.
Suriye’de İsrail işgaliyle PKK/YPG işgali aslında tek
cephedir. İsrail işgallerle Fırat’ın doğusuna nefes aldırmakta, PKK/YPG varlığı
da İsrail işgallerinin önünü açmaktadır. Bu bir dayanışmadır. Bu haliyle PKK
coğrafyanın tamamına karşı, bütün ülkelere karşı İsrail’in elini
güçlendirmekte, İsrail yayılmacılığının kapılarını açmaktadır.
PKK ve DEM’in siyasi kimliği, coğrafyamız için “yabancı” bir
kimliktir. İşgallerin, istilaların, iç çatışmaların önünü açarak, İsrail ve
bölgeye yönelik bütün dışarıdan güçlerin elini rahatlatmaktadır. Bu misyon ile
DAEŞ’in üslendiği misyon tıpatıp aynıdır. Zaten akıl hocaları da patronları da
aynıdır. (…)
Geç kalınmış değil. İsrail öncelikle Türkiye sınırlarında
durdurulmalı. Suriye öncelikle Türkiye sınırlarında savunulmalı. Türkiye de
Golan’da, Güney Lübnan’da savunulmalı. Eğer bunlar yapılmazsa, Suriye savunması
takviye edilmezse, iki taraflı kuşatma bu ülkeyi yeniden savaşlara
sürükleyebilir. Suriye savaşı yeniden başlayabilir.”
Biz sayın İbrahim Karagül’ün ikinci yazısını doğru, gerçekçi
buluyoruz.
Başından beri bu uyarıyı yapıyoruz.
Esad’ın düşmesini değil, ABD-İsrail’in zaferini
kutluyorsunuz diyoruz.
İkinci Açılım Süreci’nin Türkiye’yi kazığa oturtma
girişiminden bahsediyoruz.
Dün zafer naraları atanlar, bugün acı gerçekle
karşılaşmışlardır.
Türkiye İsrail’e komşu olmadı. ABD ve İsrail, İkinci İsrail
girişimlerinde mevzi kazandılar.
Biz bu gerçeği analtırken hayal sattılar.
ABD’nin Doğu Akdeniz’deki yığınağı da bu İkinci İsrail devleti
içindir.
Bunların hepsi tek cephedir. Türkiye’nin üzerindeki
tehidtler artmaktadır.
Rusya’da, Pasifik’te kaybeden ABD, zafer kazandığı Suriye
cephesinde ve Doğu Akdeniz’de ikmalini yapacaktır.
Hayal satan gazetecileri başından beri uyardığımız gibi yine
uyarıyoruz.
Bir gün Karagül gibi geç de olsa gerçeği yazmak zorunda
kalacaksınız.
Hayal satmak yerine, ayağı yere basan gazetecilik yapmak
Türkiye’nin güvenlik ihtiyacın karşılamak için önemlidir.