PKK/PYD’nin çatı örgütü olan Suriye Demokratik Güçleri’nin
(SDG) elebaşı Mazlum Kobani kod adlı Ferhat Abdi Şahin, ABD merkezli Al-Monitor
sitesinde Amberin Zaman’a konuştu. Heyet Tahrir Şam (HTŞ) liderliğindeki Suriye
Geçiş Hükûmeti ile SDG arasında 10 Mart’ta yapılan anlaşmaya değinen Mazlum
Abdi, röportajında YPG'nin Halep’teki mahallelerden çekilmesini “geçici bir
uzlaşma” olarak tanımladı. Türkiye ile SDG ilişkilerinde yumuşama olduğunu
savunan Abdi, Öcalan’ın çağrısının bölge için önemli olduğunu belirtti. SDG’nin
Suriye’deki yeni orduya “kendi kimliğiyle” katılması gerektiğini savunan Abdi,
“Güçlerimizin bütünlüğünü korumamız kritik.” dedi. Abdi, İsrail’in Suriye’deki
Türk etkisinden de rahatsız olduğunu söyledi.
YPG’nin Halep’teki Eşrefiye ve Şeyh Maksud mahallelerinden
çekilmesine değinen Abdi, bu sürecin geçici bir uzlaşma olduğunu belirterek,
“Şam ile nihai bir anlaşmaya vardığımızda sona erecek.” dedi. Yeni anayasa
sürecinde “SDG’ye bağlı yapının garanti altına alınmasını” talep eden Abdi, Şam
yönetimiyle yerel yönetim modelini görüştüklerini kaydetti. Bazı Kürt grupların
federalizm konusunda ısrarcı olduğunu dile getiren Abdi, tüm Kürt partilerinin
katılımıyla ulusal bir diyalog konferansı düzenleneceğini ve Şam ile
yürütülecek müzakerelerde ortak bir heyet oluşturulacağını ifade etti.
Suriye Geçiş Hükûmeti Çumhurbaşkarı Ahmed Şara ile Mazlum
Abdi 10 Mart’ta anlaşma imzaladı.
Abdi, Şam ile müzakerelerde bölgeyi temsil edecek ortak bir
heyet kurmak için ulusal bir kongre düzenleneceğini kaydetti. “Kürt
partilerinin” katılımıyla ulusal bir kongre düzenleyeceklerini dile getiren
Mazlum Abdi, “Şam’da ortak siyasi bir iradenin ortaya çıkması, müzakerelere
katılacak komitede parti temsilcilerinin yer alması amacıyla tüm Kürt
partilerin katılımıyla ulusal bir kongre düzenlenecek.” dedi. Abdi, en acil
ihtiyaçlardan birinin anayasa komitesinin kurulması olduğunu belirterek
sözlerini şöyle sürdürdü:
“Geçici anayasa, anlaşmamızdan yalnızca birkaç gün sonra
ilan edildi. Ancak içeriği, mutabakatın ruhuna aykırı. Bu nedenle sadece
bölgemiz için değil, tüm Suriye halkını kapsayacak adil ve demokratik bir
anayasa üzerinde uzlaşmak için bir anayasa komitesi kurulması gerekiyor.”
Abdi, görüşmelerdeki “kırmızı çizgilerini” ise şu şekilde
özetledi:
“Öncelikle, idari yetkinin yalnızca Şam’da toplanmasına
karşıyız. İkinci olarak, Suriye Demokratik Güçleri’nin, kurulacak olan yeni
Suriye ulusal ordusunda kendi kimliğini koruyarak yer almasını istiyoruz.
Suriye'de iki ayrı ordu ya da bir ordu içinde ayrı bir yapılanma olmaması
gerektiği konusunda hemfikiriz. Ancak bizim hedefimiz, DEAŞ’a karşı edindiğimiz
deneyimle bu ulusal orduyu güçlendirmek. Böylece bu ordu bizim de ordumuz olur.
Bu yaklaşım, geçmişteki baskılardan sonra güven inşa etmemize katkı sağlar.
Güçlerimizin bütünlüğünü korumamız bu süreçte kritik rol oynayacaktır.”
Deyrizor ve Rakka gibi Arap çoğunluklu bölgelerin Ankara
için öncelik taşıdığını söyleyen Abdi, “Bu bölgelerin statüsü tartışılacak ama
şimdilik kurumlarımızı Şam ile bütünleştirmeyi konuşuyoruz.” dedi. Amberin
Zaman’ın “Bu, Arap bürokratların bölgenize geleceği anlamına mı geliyor?”
sorusuna Abdi, şu yanıtı verdi: “Elbette ve tam tersi. Rojava’nın Suriye’nin
geri kalanıyla entegrasyonu sağlandığında halkımız da Şam’a gidip çalışacak.
Örneğin, SDG komutanları, Genelkurmay Başkanlığı’nda görev alabilir.”
Tişrin Barajı çevresindeki son gelişmelere de değinen Abdi,
barajın işletilmesi konusunda Şam ile anlaşmaya varıldığını aktardı. Abdi, “Şam
ile varılan çerçeve anlaşmaya göre, nihai bir mutabakata varılana kadar tesis
mevcut haliyle işletilecek. Personelin deneyimli olması nedeniyle bu konuda
mutabakat sağladık.” dedi.
Askeri boyutta ise SDG güçlerinin doğuya çekileceğini ve
mevcut mevzilerin Şam güçlerine devredileceğini söyleyen Abdi, “Şu anda
barajdan sekiz kilometre uzaklıktayız. Bu bölge Menbiç’e yakın ve çatışmaların
yaşandığı bir alan. Şam güçleri, bizimle SMO arasında tampon görevi görecek.”
ifadelerini kullandı.
Abdi, Şam’a “ABD ile işbirliği kurmalarına yardımcı
olabileceklerini” söylediklerini aktardı. ABD’nin Suriye’de kalma olasılığına
ilişkin ise şunları dile getirdi:
“Dürüst olmak gerekirse bilmiyorum. Askerler kalmak istiyor.
Ancak Trump yönetimi bu konuda henüz net bir politika açıklamadı. Her şey
Başkan Trump’a bağlı. ABD, Orta Doğu politikasını İsrail’in çıkarlarını koruma
üzerine kuruyor. İsrail, ABD’nin burada kalmasını istiyor. DEAŞ tehdidi de
sürüyor. ABD, Irak’la DEAŞ’a karşı bir anlaşma yaptı. Bu bir model olabilir.
Bizim temennimiz, ABD güçlerinin daha az sayıda da olsa kalması.”
Abdi, Şam’ın ABD ile ilişkileri geliştirmek istediğini ancak
Washington’un mesafeli davrandığını belirtti: “ABD Dışişleri Bakanlığı, Şam’la
diyalog istiyor. Ancak Beyaz Saray’ın güçlü çekinceleri var gibi görünüyor.”
Mazlum Abdi, Abdullah Öcalan’la yürütülen diyaloğun
Suriye'nin kuzeyine olumlu yansıdığını söyledi. “Lider Abdullah Öcalan'ın
silahlı mücadele zamanının sona erdiği konusunda hemfikirim.” diyen Abdi,
örgütün dağılması yönündeki çağrılar hakkında şöyle konuştu:
“Lider Öcalan, PKK’ya kendini feshetmesi için kongre çağrısı
yaptı. Ancak PKK, bunun için Türk Hükûmeti’nden bazı adımlar bekliyor; tecridin
hafifletilmesi ve yasal düzenlemeler.”
Öcalan’ın yazdığı mektubu aldıklarını söyleyen Abdi,
Türkiye’deki olası bir barış sürecinin Suriye’nin kuzeyine de etkileri
olabileceğinin belirtildiğini söyledi.
Türkiye’nin SDG’ye yaklaşımında yumuşama olduğunu iddia eden
Abdi, “Bildiğiniz gibi Türkiye, yakın zamana kadar SDG ve özyönetime dair aşırı
taleplerde bulunuyordu. Ancak Sayın Şara ile yaptığımız anlaşmadan bu yana bu
ön koşullar geri plana itildi. Türkiye’nin bölgeye dair resmi açıklamalarında
daha yumuşak bir dil kullanıldığını görüyoruz. 'Terörist' gibi ifadeler terk
edilmeye başlandı. SDG’nin ve bölgedeki yönetim yapılarının Suriye devletine
entegre edilmesi fikri de artık daha fazla kabul görüyor. Bu da dikkate değer
bir gelişme” dedi/aydınlık