Görünüşte lojistik ve kalkınma projeleri gibi duran bu iki
koridor, aslında enerji ve ticaret yollarını yeniden tanımlamaya yönelik
jeostratejik araçlar olarak görev yapmaktadır. Bu süreçte İran’ın, Doğu ile
Batı arasında geleneksel bir geçit olarak sahip olduğu konumu ciddi şekilde
tehdit altına girmektedir.
Zengezur Koridoru, Ermenistan’ın Sünik vilayetinden geçerek
Azerbaycan’ı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti üzerinden Türkiye’ye bağlamaktadır. Bu
proje dışarıdan bakıldığında kalkınmacı ve transit odaklı gibi görünse de
özünde İran’ın transit ekonomisini doğrudan hedef alan stratejik mesajlar
içermektedir.
İran’ın Çin, Orta Asya, Kafkasya ve Avrupa arasında enerji
ve mal taşımacılığında ucuz ve güvenli geçit olarak oynadığı geleneksel rol,
ülkenin bölgesel konumunun temel yapı taşlarından biri olmuştur. Zengezur
Koridoru’nun tamamlanmasıyla birlikte bu rol ciddi şekilde zayıflayacak; çünkü
Azerbaycan’ın Türkiye’ye ve oradan Avrupa’ya doğrudan erişimi, İran
topraklarından geçmeye gerek kalmadan sağlanmış olacaktır.
Ekonomik açıdan bu projenin en önemli sonucu, İran’ın
transit gelirlerinin azalması ve Çin’in Kuşak-Yol Girişimi gibi projelerdeki
konumunun zayıflamasıdır. Aynı zamanda, bu koridor Türkiye ve Azerbaycan’a
Avrasya enerji piyasasında bağımsız aktörler olarak öne çıkma fırsatı verirken,
İran’ı boru hatları ve demiryolu ağlarından dışlayarak onun pazarlık gücünü
azaltmaktadır.
İran’ın batısında, gayriresmi olarak “Davut Koridoru” olarak
anılan başka bir paralel proje şekillenmektedir. Bu güzergâh, işgal altındaki
Filistin topraklarından başlayarak Ürdün ve Suriye’nin güneyinden geçip Irak’a,
özellikle Irak Kürdistan Bölgesi’ne uzanmaktadır. Bu yol görünüşte daha çok
güvenlik ve askeri nitelikte olsa da altyapısı, gelecekte Irak, Suriye ve hatta
Fars Körfezi pazarlarına alternatif bir ekonomik koridor haline gelebilecek
şekilde planlanmıştır.
Ekonomik olarak bu güzergâh İsrail ve müttefiklerine çeşitli
avantajlar sağlar: Şimdiye dek jeopolitik nedenlerle erişemedikleri bir bölgeye
mal, teçhizat ve hatta teknik hizmet ihracatına olanak tanır. Öte yandan, bu
koridor sayesinde İsrail ve ona bağlı şirketlerin özellikle enerji alanında
Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki varlığı güçlenir; üstelik İran ya da Irak merkezi
hükümeti bu kaynakların yönetiminde herhangi bir rol oynamadan. Suriye’nin
ekonomik yapısının zayıflığı ve Irak’taki yönetsel kırılganlıklar da bu
güzergâhın uygulanmasını mümkün kılmıştır.
Bu iki koridor coğrafi olarak birbirinden ayrı olsa da,
işlevsel olarak tasarımları bize bölgesel ticaret yollarının yeniden inşa
edilmesine yönelik koordineli bir haritanın varlığını göstermektedir. Zengezur
kuzeyde, İran’ın Avrasya yönündeki transit altyapısını zayıflatırken; Davut
batıda, İran’ın Şam ve Irak’a açılan penceresini askeri-ekonomik bir mekanizma
ile kapatmaktadır.
Bu ikili mimari, İran’a karşı geliştirilen örtülü bir
altyapı savaşının oluştuğunu ortaya koymaktadır. Bu savaşta, ulaşım
güzergâhları, boru hatları, demiryolları ve özel ekonomik bölgeler, bir ülkeyi
tecrit etmenin araçları haline gelmektedir. İran şu anda, savaş alanında değil;
küresel ticaretin satranç tahtasında tasarlanmış bir tehditle karşı karşıyadır.
Bu gelişmelere karşı, İran İslam Cumhuriyeti de pasif
kalmamaktadır. Kuzey-Güney Uluslararası Koridoru (INSTC) projesini geliştirme
çabaları, güneydoğudaki Çabahar Limanı gibi limanların güçlendirilmesi, Orta
Asya’ya demiryolu bağlantısının sağlanması ve Rusya ile Çin’le ekonomik iş
birliklerinin genişletilmesi, Tahran’ın jeoekonomik konumunu korumaya yönelik
stratejisinin parçalarıdır.
Ancak burada temel sorun, İran’ın projelerinin genellikle
gecikmelere, yabancı yatırım eksikliğine ve kurumsal koordinasyon
yetersizliğine maruz kalmasıdır. Oysa rakip koridorlar, bölgesel ve küresel
aktörlerin tam desteğiyle çok daha hızlı hayata geçirilmiş ya da son aşamaya
gelmiştir.
Bugün İran’ın kuzeyi ve batısında şekillenen iki transit
koridor, sıradan altyapı rekabetlerinin çok ötesinde bir anlam taşımaktadır. Bu
yollar, tankların ve savaş gemilerinin yerini alan yeni jeopolitik ekonomi
çağının simgeleridir. Demiryolu hatları, doğalgaz koridorları ve karayolu
güzergâhları, baskı ve kuşatma mekanizmaları haline gelmektedir.
İran için, bu yeni düzende bölgesel rolünü yeniden
tanımlamak doğru şekilde başarılmazsa, ekonomik zayıflama sadece yaptırımlar
yoluyla değil; bölgesel ve küresel tedarik zincirlerinden aşamalı olarak
dışlanma yoluyla gerçekleşecektir. Bu tehdit sessiz ve kademeli olabilir, ancak
sonuçları en az sıcak bir savaş kadar yıkıcıdır.
Not: bu analiz fars haber ajansından alıntılanarak tercüme
edilmiştir