ABD’den Lübnan’a Baskı: Ya Müzakere Ya Şavaş

Siyonistlerin medya üzerinden yürüttüğü korkutma manevraları ve ABD’nin Lübnan’a yönelik siyasi baskılarının artması, bu ülkeyi İsrail’le ateş altında müzakereye zorlamayı amaçlarken; Joseph Avn’ın bu müzakereler hakkındaki yeni tutumu, geleceğe dair senaryolar hakkında bazı soruları gündeme getirmektedir.

Siyonist rejimin medya üzerinden Lübnan’a yönelik tehditlerini sürdürmesi ve İbrani basınında bu rejimin savaş niyetleriyle ilgili haberlerin artması ile eş zamanlı olarak, ABD’nin Lübnan’ı İsrail’le doğrudan müzakereye çekme baskısına dair siyasi çekişmeler devam ederken, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn dün yaptığı açıklamada, ülkenin müzakere etmekten başka çaresi olmadığını belirterek şu ifadeleri kullandı: “Siyasette üç araçla hareket edilebilir, bunlar; diplomasi, ekonomi ve savaştır. Şu halde, savaş bizi hiçbir sonuca ulaştırmıyorsa ne yapmalıyız?”

Joseph Avn’ın İsrail ile Müzakere Hakkındaki Yeni Tutumunun Perde Arkası

Lübnan Cumhurbaşkanı şu ifadeleri kullandı: “Dünyanın çeşitli ülkelerindeki tüm savaşlar sonunda müzakere ile bitmiştir ve müzakere bir dost ya da müttefik ile yapılmaz, düşmanla yapılır. Müzakere dili savaş dilinden daha önemlidir ve hepimiz savaşın bize neler getirdiğini gördük. Başta Meclis Başkanı Nebih Berri ve Lübnan Başbakanı Nevvaf Selam olmak üzere bizlerin benimsediği diplomasi dili,  savaş dilinden daha önemlidir.”

Bu bağlamda, Lübnan gazetesi el-Ahbar, konuyla ilgili bazı yetkili kaynaklardan naklen şunları yazdı: “Joseph Avn’ın yeni tutumu, Lübnan ile işgalci rejim arasında yürütülebilecek müzakerelerin nasıl ilerletileceğine dair icrai tartışmaların önünü açmaktadır. Özellikle Avn’ın bu müzakere açıklamasının, Siyonist rejimin saldırılarına karşı orduyu göreve çağırmasının hemen ardından yapılması ve ABD’nin temsilcisi Tom Barak’ın Beyrut’un Tel Aviv’le müzakere yapması gerektiği yönündeki açıklamalarının ardından gelmesi dikkat çekicidir

Bu durum, Lübnan siyasi çevrelerinin söz konusu iki tutum arasındaki bağlantıyı kurmasına yol açtı. Özellikle de Tom Barak’ın son sözlerinin, Lübnan hükümetine yönelik bir uyarı niteliğinde olduğu ve Hizbullah’a yönelik olmadığı değerlendirmeleri yapılmaktadır. Ayrıca bu açıklamalar, İsrail’in Lübnan’a yönelik her türlü saldırı eyleminin de kılıfı olarak görülmektedir. Öyle ki ABD temsilcisi, “Lübnan hükümetinin Hizbullah’ın silahsızlandırılmasında başarısız olması İsrail için bir tehdit anlamına gelir” iddiasında bulunmuştur.

Konuyla ilgili birkaç yetkili kaynak şu açıklamalarda bulundu: “Joseph Avn’ın Lübnan ordusuna Siyonist rejimin saldırılarına karşı koyma çağrısının ardından, Amerikalılar bundan rahatsız oldukları yönündeki mesajlarını kendisine iletti.’

Bu raporlara göre Amerikalılar, Lübnan Cumhurbaşkanı’na, ordudan talep etmesi gerekenin İsrail ordusuna karşı koymak değil, Hizbullah’ın silahsızlandırılması olması gerektiğini vurgulamışlardır.

Bu durumda, Joseph Avn’ın işgalci rejim ile müzakere zorunluluğunu vurgulaması, şu soruyu gündeme getiriyor: “Lübnan İsrail ile tam olarak neyi müzakere edecek ve elinde ne gibi bir baskı unsuru bulunuyor? Hele ki ABD ve işgalci rejimin, müzakerelerin ateş altında yapılmasını istediği ve İsrail’in, olası bir müzakere sürecinde bile saldırılarını durdurmaya yanaşmadığı bir durumda.

ABD Temsilcisinden Lübnan Cumhurbaşkanı’na: Netanyahu İle İletişime Geç!

Değinmek istediğimiz nokta, tam da Nebih Berri’nin, Mısır İstihbarat Başkanı Hasan Reşad ile yaptığı toplantıda dile getirdiği husustur. Berri, şu soruyu gündeme getirmiştir: “Özellikle Siyonistlerin, ABD aracılığıyla defalarca herhangi bir garanti vermeye yanaşmadıklarını ve Lübnan’ın ateş altında müzakereleri kabul etmesi gerektiğini açıkladıkları bir durumda, acaba Siyonist rejimin saldırganlığını durdurmak için bir mekanizma geliştirildi mi?”

Bu esnada, Tom Barak Lübnan’a yönelik siyasi baskılarını sürdürmekte ve hatta Joseph Avn’dan işgalci rejimin Başbakanı Benyamin Netanyahu ile iletişime geçmesini istemektedir. ABD’nin önceki temsilcisi Amos Hochstein de dün yaptığı açıklamada dünyanın Güney Lübnan’ın Hizbullah’ın kontrolünde kalmasına izin vermemesi gerektiğini söyledi.

Tom Barak dün basına verdiği röportajdaki küstah açıklamalarında şunları söyledi: “Lübnan’ın saygıdeğer hükümeti neden telefon açmıyor? ABD Başkanı telefon açıp, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’le görüşüyor da Lübnan Cumhurbaşkanı telefonu kaldırıp Netanyahu’yu arayıp, ‘Hadi bu maskaralığı bitirelim, bu duruma son verelim’ diyemez mi?”

Tom Barak, geçen Haziran ayında ABD’nin Lübnan temsilcisi olarak göreve başladığından bu yana, hiç durmadan Lübnan’ı iç savaşla ya da İsrail’le savaşla tehdit etmiş, Lübnan halkına hakaret etmiştir. Bu durum, bazı Amerikalılar için bile endişe verici hâle gelmiştir.

ABD’nin eski temsilcisi Amos Hochstein de dünkü müdahaleci açıklamalarında şunları söyledi: “Karar çıkarmak çözüme katkı sağlamaz, ihtiyacımız olan, uluslararası toplum tarafından somut adımdır. Lübnan derin ekonomik ve sosyal krizlerle karşı karşıya, ancak yalnızca Lübnanlıların hatalarına odaklanılmamalıdır, odak noktası, 2006 savaşı sonrasında uluslararası toplumun bıraktığı boşlukta olmalıdır, zira bu boşluğu Hizbullah doldurmuştur.

Eğer Hizbullah ve destekçilerinin Lübnan’da bu rolü sürdürmesini istemiyorsak, Güney’in yeniden inşasının finansmanı için ciddi bir yaklaşım gerekmektedir. Uluslararası toplumun Lübnan’ın altyapı projelerine katılım göstermesi gerekmektedir.”

İşgalcilerin Lübnan’a Yönelik Medya Korkutması Genişliyor

Öte yandan Siyonist rejimin “Hizbullah’ın iyileşme aşamasına geçme çalışmaları” başlığıyla yürüttüğü medya manevraları da sürüyor. İbrani gazetelerinden Maariv gazetesi, İsrail ordusunun son haftalarda Hizbullah’ın sahadaki faaliyetlerinde artış belirtileri gördüğünü ve buna göre kuzey cephesinde çeşitli senaryolara hazırlandığını yazdı.

Söz konusu Siyonist medya organı, İsrail’in özellikle Litani Nehri’nin kuzeyi, Bekaa Vadisi ve Güney Beyrut’ta Hizbullah üyelerinin artan hareketliliğini tespit ettiğini ve bu durumun, bu hareketin “Rızvan Gücünü” yeniden inşa etmek için daha önce hedef alınan depolardaki bazı silahları yeniden tamir ettiğini gösterdiğini belirtti.

Maariv gazetesi, Siyonist askeri kaynaklardan naklen şu iddialarda bulundu: “Hizbullah “çifte operasyon” yürütmektedir, buna göre, askeri gücünü sessizce yeniden inşa ederken aynı zamanda İsrail ile doğrudan bir çatışmadan kaçınmaktadır. Bu strateji, mevcut caydırıcılık dengesini koruma ve bu aşamada geniş çaplı gerilimi önleme çabasıdır.

Bu medya manevraları, özellikle Direnişin silahsızlandırılması konusunda ABD’nin Lübnan’a yönelik siyasi baskılarıyla aynı çizgide ilerlemektedir. Bu kapsamda, ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan bir yetkili Fox News’e yaptığı açıklamada, “Hizbullah’ın silahsızlandırılması Lübnan’ın istikrarı için çok önemlidir” iddiasında bulundu.

Siyonist rejimin “Kan” kanalı dün şu raporu yayınladı: “Hizbullah’ın gücü son haftalarda hızla artmaktadır ve bu durum Lübnan ile tansiyonun tırmanmasına yol açabilir. Üst düzey İsrailli yetkililer, Hizbullah’ın özellikle kontrol ettiği bölgelerde altyapısını başarıyla yeniden inşa ettiğini, buna karşın Lübnan hükümetinin bu tehditlere karşı koymakta yetersiz kaldığını ve bariz bir zayıflık sergilediğini söylemektedir.

Aynı Siyonist medya organı ayrıca bu rejimin üst düzey bir yetkilisinin şu iddiasına yer verdi: “Lübnan’da hiçbir yer İsrail saldırılarından güvende olmayacaktır.”

Bu Haberi Paylaş
Yorum Bırakın