Hicri 1447 yılı Aşura gecesinin son saatlerinde, İran
İslam Cumhuriyeti Rehberi'nin İmam Humeyni Hüseyniyesi'nde düzenlenen
merasimdeki varlığına dair görüntüler yayımlandı. Bu görüntüler ilk bakışta
geleneksel bir dini merasime katılım gibi görünse de, gerçekte toplumun
zihinsel dünyasında ve medya alanında yürütülen ağır bir savaşta stratejik bir
zirve anlamı taşıyordu.
İran ile Siyonist rejim arasında yaşanan 12 günlük çatışma
ve bu süre zarfında İran liderinin Muharrem’in ilk gecelerinde törenlerde yer
almaması, hasmane medya çevrelerinin psikolojik operasyonları için
malzeme hâline getirilmişti.
Ancak Aşura gecesindeki bu anlamlı ve doğrudan katılım,
bu medya senaryolarının çökmesini sağladı ve İran’ın söylem alanında yeniden
güç kazanmasının önünü açtı.
Rivayet Savaşı: Zemin ve Koşullar
Aşura gecesine yaklaşan günlerde, Farsça yayın yapan
muhalif medya organları, İran liderine dair kamuoyuna açık görüntülerin
paylaşılmamasına dayanarak çeşitli senaryolar üretmeye başladı. Bu senaryolar,
içerik olarak farklı görünse de aynı amaca hizmet ediyordu:
Bu üç başlık, İran’ın istikrarını sorgulatan, kamuoyunda
güvensizlik oluşturmayı amaçlayan bir psikolojik-medya savaşının
temelini oluşturuyordu. İşte tam da böyle bir ortamda, İran liderinin Aşura
gecesindeki doğrudan ve beklenmedik katılımı, çok katmanlı bir işlev gördü:
Sembolik Sermaye ve Gücün Yeniden Üretimi
Siyasi iktidar yalnızca zor kullanımı ya da hukuki araçlarla
ayakta kalmaz; aynı zamanda meşruiyet, güven ve toplumsal kabul gibi
sembolik sermayelere dayanır. Bu tür sermayeler ise özellikle kritik
dönemlerde yeniden üretilmelidir ki zamanla yıpranmasın.
İran liderinin Aşura gecesindeki bu varlığı, özellikle
bölgesel gelişmelerin ardından, işte bu ihtiyaç çerçevesinde anlam kazandı.
Bu görüntü, İran’ın en üst düzey yönetim kademesindeki istikrarı
ve sürekliliği açık bir biçimde ortaya koydu. Toplumun dedikodular,
spekülasyonlar ve medyatik baskılarla bunaldığı bir dönemde, bizzat ve
doğrudan ortaya çıkan bir lider figürü, sembolik sermayeyi yeniden
canlandırmak için eşsiz bir etkendir.
Siyaset teorisyenlerine göre, iktidar alanı, sermaye
savaşlarının sürdüğü bir meydandır. Bu alanda öne çıkmak isteyen aktör, sahip
olduğu sermayeyi hem görünür hem de güvenilir kılmak zorundadır.
İran İslam Cumhuriyeti Rehberi, toplumun dini ve kültürel
hafızasında derin bir yere sahip olan Aşura gecesi gibi yüksek sembolik
anlam taşıyan bir gecede, akıllıca bir varlık göstererek hem halkın
zihinsel güvenliğini sağladı hem de ülkenin üst düzey siyasi gücünü yeniden
teyit etti.
Söylem Gücü ve Hakim Anlatının Yeniden Tanımlanması
Fransız yapıbozumcu filozof Michel Foucault, iktidarı
ne yalnızca kurumlarda ne de şahıslarda arardı; ona göre iktidar asıl olarak söylemler
arasında işleyen ilişkiler ağıdır. Foucault’ya göre, hâkim söylemin
değiştiği her yerde, iktidar yapısı da kaçınılmaz olarak dönüşür.
Son medya savaşında, karşıt medya organları hâkim söylemi, “savaş
sonrası İslami Cumhuriyet’in gücü”nden, “iç çöküş ve liderliğin yokluğu”
anlatısına kaydırmaya çalıştı. Bu projeleri basit bir propagandadan ibaret
değildi; aksine, toplumun ruhsal kırılganlıklarını, önceki kriz dönemlerini ve
İran toplumunun psikolojik güvenliğinin liderliğe bağlı olduğunu iyi
analiz etmişlerdi. Amaçları, gerçekliğe benzer kurmaca bir atmosfer
üreterek söylemin kontrolünü ele geçirmekti.
Ancak, İslam Devrimi Lideri’nin Aşura gecesi törene
katıldığını gösteren görüntülerin yayımlanması, bu anlatıyı ani ve kesin
bir şekilde boşa çıkardı. Bu görüntüler, herhangi bir konuşma ya da resmî
açıklama olmaksızın şu dönüşümleri sağladı:
Bu tür bir güç temsili, en etkili ve meşru iktidar
uygulamalarından biridir: Güç sahibi, baskı kurmaksızın, sansür uygulamaksızın,
yalnızca kelimesiz bir görünüşle, söylem alanını ele geçirir. İslami
Cumhuriyet, son derece sade bir araçla—alçakgönüllü ama kararlı bir
görüntüyle—düşmanının başarısız anlatısını kendi lehine dönüştürmeyi
başardı.
Bu Söylem Zaferinin Somut Sonuçları
1. Toplumsal psikolojik güvenliğin yeniden tesisi:
Liderin bu sembolik eylemi, toplumda oluşan belirsizlik kaynaklı kaygıyı
yatıştırdı ve halkın güven duygusunu onardı.
2. Karşıt anlatıların itibarsızlaşması:
“Liderin yokluğu” veya “kriz içinde olduğu” yönündeki kesin ifadeler kullanan
medya organları, gerçekle yüzleşince inandırıcılıklarını kaybetti.
3. İç medya alanının yeniden aktif konuma geçmesi:
Uzun süredir savunmada kalan iç medya, bu görüntü sayesinde yeniden etkin
bir aktör hâline geldi ve anlatı savaşında atağa geçti.
4. Lider ile halk arasına mesafe koyma projesinin
çökmesi:
Düşman medyasının hedeflerinden biri, toplumun zihninde, lider ile halk
arasında duygusal ve meşru bağların koptuğu algısını yerleştirmekti.
“Yokluk” üzerinden bu bağın koptuğu izlenimi verilmek istendi. Ancak Aşura
gecesi, yani İranlıların en kitlesel ve duygusal dini anlarından birinde
liderin halkla birlikte olması, bu projeyi de boşa çıkardı. Lider yalnızca
sahada değil, tarihi, duygusal ve inançsal olarak halkla en güçlü bağların
kurulduğu bir merasimin tam merkezinde yer aldı.
Tek Bir Görünüşle Birden Fazla Zafer
Günümüzde savaşlar artık yalnızca sahada değil, anlatı,
görüntü ve semboller alanında kazanılıyor ya da kaybediliyor. Bu bağlamda, İslam
Devrimi Lideri'nin Aşura gecesindeki varlığı, sadece meşruiyetin yeniden
kazanılması değil, aynı zamanda toplumsal bütünlüğün ve iç istikrarın
yeniden inşası anlamına gelen bir dönüm noktasıydı.