Donald Trump, dün öğleden sonra Beyaz Saray'da yaptığı
açıklamada, 175 milyar doların üzerinde bütçesi olan Altın Kubbe uzay tabanlı
füze savunma sistemi geliştirme programının üç yıl içinde tam olarak faaliyete
geçeceğini duyurdu. Sistem tamamlandığında dünyanın diğer bölgelerinden veya
uzaydan fırlatılan füzeleri durdurup imha edebilecek.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning, bu haber üzerine
çarşamba günü düzenlediği günlük basın toplantısında, "Altın Kubbe" olarak
adlandırılan sistemin küresel, çok katmanlı ve çok boyutlu bir füze savunma
sistemi olduğunu belirtti ve şu açıklamalarda bulundu: ‘Bu program, saldırgan
nitelikte olan ve Dış Uzay Antlaşması'nda yer alan uzayın barışçıl amaçlarla
kullanılmasına ilişkin ilkeleri ihlal eden yörüngesel müdahale sistemlerinin
geliştirilmesi ve konuşlandırılması da dahil olmak üzere uzaydaki muharebe
kabiliyetlerinde önemli bir artış çağrısında bulunmaktadır.’
Mao Ning, bunun uzayın militarizasyon ve silahlanma yarışı
riskini artıracağı, uluslararası güvenliğin ve silah kontrol rejiminin
temellerini zayıflatacağı uyarısında bulundu.
Tesnim haber ajansının haberine göre, Çin Dışişleri
Bakanlığı Sözcüsü ayrıca şunları ifade etti: "Amerika, “Önce Amerika”
politikasını izleyerek ve kendisi için mutlak güvenlik sağlamaya çalışarak,
diğer ülkelerin güvenliğine zarar vermeme ilkesini ihlal ediyor ve küresel
stratejik denge ve istikrarı bozuyor.
Çin bu konudan ciddi şekilde kaygı duyuyor. ABD'yi, küresel
füze savunma sistemi geliştirme ve konuşlandırma çalışmalarını en kısa sürede
durdurmaya, büyük güçler arasındaki stratejik güveni güçlendirecek ve küresel
stratejik istikrarı koruyacak pratik adımlar atmaya çağırıyoruz."
Trump, 27 Ocak 2025 tarihli bir başkanlık kararnamesinde
füze saldırılarını "ABD için en büyük felaket tehdidi" olarak
nitelendirdi ve bunlara karşı bir savunma sisteminin derhal geliştirilmesi
çağrısında bulundu. Bu projeyi, 1980'lerde Ronald Reagan'ın başlattığı ancak o
dönemdeki teknolojik kısıtlamalar nedeniyle faaliyete geçirilemeyen Stratejik
Savunma Girişimi'nin devamı olarak değerlendirdi.