İran füzelerinin İsrail'in Hayfa Limanı'nı vurması, basit
bir yerel darbenin çok ötesinde. Saldırı, Asya ile Avrupa arasında yeni bir
ticaret hattı oluşturmayı hedefleyen Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik
Koridoru'na (IMEC) doğrudan darbe indirdi. Liman hem mevcut durumu hem de
barındırdığı riskler nedeniyle IMEC'nin önemli bağlantı noktası olma özelliğini
kaybetmiş görünüyor. Tel Aviv, liman üzerinden bölgesel bir transit merkezi
haline gelmeyi umuyordu.
IMEC'in Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi'ne alternatif olarak
piyasaya sürüldüğünü hatırlatalım.
İngiliz deniz güvenliği şirketi Ambrey’in son
değerlendirmesine yer veren İran’ın yarı resmi Tasnim haber ajansı, Hayfa
Limanı’nın yük gemileri için artık "yüksek riskli" limanlar arasında
sınıflandırıldığını bildirdi. Liman, yılda 30 milyon metrik tonun üzerinde yük
elleçleme kapasitesine ve yıllık 1,4 milyon TEU konteyner hacmine sahip. Enerji
ürünlerinden sanayi hammaddelerine, tarım ürünlerinden yüksek teknoloji
ekipmanlarına kadar geniş bir ürün yelpazesi Hayfa üzerinden taşınıyor.
Uzmanlara göre gelişmeler, limandaki yükleme ve boşaltma faaliyetlerinde ciddi
düşüşe yol açacak.
Hayfa Limanı, İsrail’in en büyük ticaret kapısı konumunda
bulunuyor. Resmi rakamlara göre ülkenin toplam dış ticaretinin yaklaşık yüzde
40’ı bu liman üzerinden yapılıyor. Özellikle ithalatın yaklaşık yarısı
Hayfa'dan ülkeye giriş yaparken, ihracatın da önemli bir bölümü başta Avrupa
olmak üzere dünya pazarlarına buradan sevk ediliyor.
İran'ın hassas saldırıları Hayfa Limanı'nı, ona bağlı
rafineri ve elektrik santralini de vurarak kritik altyapıyı felce uğrattı.
Fakat hedef alınan kısımlardan biri de donanma üssüydü. Liman kompleksine bağlı
üs, İsrail Donanması’nın hem ana operasyon merkezi hem de ülkenin denizaltı
filosunun konuşlandığı yer olarak biliniyor. Savaş gemilerinin yanı sıra
Dolphin sınıfı denizaltılar -ki nükleer başlık taşıyabildiği iddia ediliyor- bu
üste bulunuyor.
Dolayısıyla Hayfa Limanı hem sivil yük ve ticaret trafiğine
hem de askeri faaliyetlere ev sahipliği yapıyor. Limanın doğu yakası ticari
yükleme-boşaltma faaliyetleri için kullanılırken, batı kısmında donanmaya ait
kapalı askeri bölgeler bulunuyor.
Özellikle son yıllarda limana yapılan yatırımların
arkasında, İsrail'in Hayfa’yı Akdeniz üzerinden küresel lojistik ağlara entegre
etme hedefi yatıyordu. Washington ve Tel Aviv, IMEC sayesinde bu planları daha
da ileri taşımayı amaçlıyordu.
İsrail’in Hayfa’yı bölgedeki en önemli lojistik merkezlerden
biri haline getirmek için uzun süredir çaba gösterdiği biliniyor. Hatta 2020’de
Beyrut Limanı’nda meydana gelen büyük patlamanın arkasında İsrail’in olduğu
yönünde iddialar ortaya atılmıştı.
Küresel emperyalist sistemin, “eski kıta” ile “yeni kıta”
arasına çektiği kalın duvar sayesinde ayakta durduğunu düşünürsek, Hayfa
saldırıları ayrı bir önem kazanıyor. Ünlü jeopolitikçi Nicholas John Spykman,
bu kalın duvara "Kenar Kuşak" adını veriyor. Spykman, tarihin Kenar
Kuşak’ta, yani kuzey yarımkürenin ılıman iklimlerinde yazıldığını, aynı zamanda
bu bölgenin zengin minerallere ve hidrokarbon kaynaklarına sahip olduğunu
belirterek Türkiye, Irak, İran, Pakistan ve Afganistan’dan Çin’e uzanan kıta
kenarını işaret ediyor. Ona göre bu hattı kontrol eden Avrasya’yı, Avrasya’yı
kontrol eden ise dünyayı kontrol eder.
Spykman’ın bu teorisi, ABD’li siyasetçiler tarafından da
benimsenmiş, daha sonraki yıllarda Sovyetler Birliği’ni çevreleme politikasının
merkezine yerleştirilmişti. Hakikaten de kıtaya hapsedilen Sovyetler Birliği,
bir kurşun atılmadan çökertildi.
Ancak bu jeopolitik aks içindeki ülkeler zamanla sistem
dışına çıkmaya başladı. Vietnam, Laos ve Kamboçya’dan başlayarak İran’daki
İslam Devrimi, Çin’in büyük gelişimi, Taliban’ın direnişi ve son olarak 15-16
Temmuz’da Türkiye’den Gladyo’nun tasfiyesi, Kenar Kuşak’ı yerle bir etti.
İşte tam da bu noktada küreselciler, jeopolitik aksı güneye
çekerek sisteme başkaldıran ülkeleri de kıtaya hapsetmenin planlarını yapmaya
başladılar. Yeni hattı tahkim içinse dev bir ekonomik koridor projesi ortaya
attılar. Bu projeyle Hindistan’dan İsrail’e, oradan Güney Kıbrıs ve
Yunanistan’a uzanan yeni bir koridor inşa edilecek. Böylece hem Kuşak-Yol boşa
düşürülecek hem de deniz ile kıta arasındaki ayrım korunacak. Türkiye de Doğu
Akdeniz’den dışlanarak Antalya Körfezi’ne hapsedilecek.
Öyleyse Hayfa Limanı’nı yerle bir etmek, yeni kıtanın
surlarında dev bir gedik açmaya benzemiyor mu?
İsrail'in önde gelen ve en çok izlenen televizyonlarından
biri olan Kanal 13, İran füzelerinin ülkedeki stratejik tesis ve üslerde
yarattığı hasarın büyük kısmının henüz kamuoyuna açıklanmadığını duyurdu.
Haber kanalı, pazar günkü yayınında "ordu üslerinde ve
stratejik tesislerde can kayıplarıyla yaralanmalar" yaşandığını da
bildirdi. Tel Aviv, bugüne kadar İran saldırılarında biri asker olmak üzere
toplam 29 kişinin hayatını kaybettiğini, 3 binden fazlasının yaralandığını
açıkladı.
İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, geçen hafta, 12
günlük savaşın bedelinin 12 milyar dolar civarında olmasının beklendiğini
açıkladı. Sadece binalar ve sivil altyapıda oluşan hasarın 3 milyar dolar
olduğu, bu rakamın işletmelere ödenecek tazminatlarla birlikte 5 milyar dolara
ulaşabileceği belirtiliyor.
İsrail basın kaynaklarına göre, kritik sivil tesislerdeki en
büyük hasar Hayfa’daki Weizmann Enstitüsü ve Bazan Rafinerisi’nde yaşandı.
Enstitünün zararı 500 milyon doları aştı. Araştırma verileri ve örneklerin
tamamı yedeklenmeden kayboldu.
Füze saldırıları nedeniyle 11 binden fazla İsrailli evsiz
kaldı. 35 bin konut, iş yeri ve araç ya hasar gördü ya da kullanılamaz hale
geldi. Bugüne kadar 38 binden fazla sigorta ve tazminat başvurusu yapıldı. Bu
sayının 50 bine ulaşması bekleniyor.
Tahminlere göre, İran çatışmalar boyunca 590 ila 630
arasında balistik ve seyir füzesi ile binden fazla İHA fırlattı. Bu füzelerin
yaklaşık 500'ü İsrail hava sahasına girdi. Diğerleri ABD, Fransa ve Ürdün
tarafından oluşturulan savunma katmanlarında engellendi. II. Abdullah rejimi
İran füzelerini düşürürken, üç Ürdün vatandaşı da yaralandı.
Çatışma sürecinde İsrail'e ulaşan füzelerin isabet oranı
yüzde 10'lardan yüzde 50'lere kadar yükseldi. Toplamda 19 bin 434 kez füze
alarmı verildi. Okullar kapatıldı, işletmeler ise sadece zorunlu hizmetler için
açık kaldı. İsrail'in yüzde 50'sinden fazlası 12 günün büyük kısmını sığınakta
geçirdi/aydınlık