Ayet ve Hadisler Açısından Kimler Mustazaf'tır

Her mezhep ve tarikat ehli, kendilerine lider ve mürşitler bularak Allah'a doğru hareket etmeye çalışır ve zaman zaman bu hareketlerinde bir yerlere de varabilmektedirler. Bazıları doğru ve sağlam yolda hareket ettikleri için hedeflerine çabuk varmakta, bazıları ise hareketlerine yanlış yoldan başladıkları için ya sapıtmakta ya da çok az bir mesafe kat edebilmektedirler. Elbette mezhep ve tarikatlara uyanlar arasında mazur olan mustazaflar oldukça fazladır. Kur’an konu hakkında şöyle buyurmaktadır: “Erkekler, kadınlar ve çocuklardan (gerçekten) âciz olup hiçbir çareye gücü yetmeyenler, hiçbir yol bulamayanlar müstesnadır. Umulur ki Allah bunları affeder. Allah affedicidir, bağışlayıcıdır. (Nisa, 98-99)”
GİRİŞ: 20.12.2023 08:37      GÜNCELLEME: 20.12.2023 08:37
Rasthaber -  İtikat ve amellerinde araştırma güçleri olmayan ve kendi gördükleri ve bildiklerine göre dini vazifelerini yapan insanlar Allah katında mazur ve mustazaf sayılmaktadırlar. Bunlar ister Müslümanlardan olsunlar isterse gayri Müslim’den, fark etmemektedir. Zira Allah Teala şöyle buyurmaktadır: “Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef kılar. Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir. (Bakara, 286)”

Yine şöyle buyurmaktadır: "Biz bir Peygamber göndermedikçe, hiç kimseye azap edecek değiliz. (İsra, 15)” 

Bu konuda ayetin manasını teyit eden birçok rivayetler de vardır. El-Mizan tefsirinin sahibi "Kelamun fil-mustazaf" konusunda şöyle diyor: 

"Dini öğretilere cahil kalmak, acizlik ve güçsüzlükten kaynaklanırsa, yani dini öğretileri öğrenmek için bir takım nedenlerden dolayı imkanları olmayanlar veya hakkın nerede olduğunu idrak edemeyenler, düşünemeyenler ve hak kendilerine açıklanmış olması halinde inat etmeyerek kabul etmeye müsait olan insanlar Allah katında mazur sayılırlar. Böyle insanlar bazı nedenlerden dolayı gaflete duçar olmuş müstazaf insanlardır…" 

Bu konuda üç çeşit rivayet nakledilmiştir:

1- Mustazaflar; elleri bir yere yetişmeyen ve aklı az olan insanlardır.

 2- Müstazaf; kendilerine hüccet tamam olmayan Ehlisünnettir.

 3- Halkın (dini konularda) ihtilaflarını bilen kimseler müstazaf değillerdir.

Bu üç grubu sırasıyla ele alarak onların hakkındaki rivayetleri naklediyoruz:

 Birinci Grup:

 1- Ayyaşî Tefsiri'nde şöyle nakledilmiştir: Süleyman b. Halid şöyle diyor: İmam Muhammed Bakır'a (a.s) mustazaflar hakkında sordum. Buyurdular ki: "Mustazaflar, perde arkasında olan aklı az kadınlar, namaz kıl dediğinde namaz kılan ve kılma dediğinde de kılmayan ve söylediğinden başka bir şey anlamayan cariyeler ve hizmetçilerdir. Bir de diğer beldelerden getirilmiş olan ve söylediğinden başka bir şey anlamayanlardır. Bir de yaşlanmış insanlar ve çocuklardır. İşte bunlar mustazaf (aciz) olan insanlardır…"

 2- Yine Ayyaşî Tefsiri'nde şöyle nakledilmiştir: "Zürare diyor ki: İmam Muhammed Bakır'a (a.s) "Erkek ve kadınlardan mustazaf (aciz) olanlar hariç" ayeti hakkında sorduğumda şöyle buyurdular: "Küfr ve iman yolunu teşhis edemeyen ve onlara uyamayanlar, çocuklar ve akılları çocuklar seviyesinde olan insanlar mustazaftırlar. Kalem bunlardan kaldırılmıştır."

İkinci Grup:

1- İmam Cafer Sadık'tan (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Şüphesiz mustazaflar birkaç kısımdır. Bunlar birbirleriyle muhalefet içerisindedirler. Müslümanlardan Nasibi (Ehlibeyt düşmanı) olmayanlar müstazaftır."

 2- Kafi'de, Meanî'il-Ahbar'da ve Ayyaşî Tefsiri'nde İmam Cafer Sadık'tan (a.s) şöyle nakledilmiştir: "Mustazaflar; hak yolunu bulup da ona ulaşacak ve nasibilerin tedbirlerini idrak edip de onlara mülhak olacak güçleri olmayan kimselerdir. Bunlar hayır ameller yaparak ve Allah'ın kendilerini sakındırdığı haram işlerden kaçınarak cennete gireceklerdir, ama ebrarın (iyilerin) makamına ulaşamayacaklardır."

3- Kafi'de, Zurare'den naklen şöyle dediği nakledilmiştir: Ben ve kardeşim Harman veya ben ve Bekir İmam Muhammed Bakır'ın (a.s) yanına vardık. İmama; "Biz çırpıyla ölçeriz (halkı sevmek ve onlardan teberri etmek için bir ölçümüz vardır); kim bizimle muvafık olur ve velayete inanırsa, ister Alevi (seyyid) olsun, ister başkası olsun onu severiz; kim de muhalif olursa, siz Ehlibeytten veya diğerlerinden olsa bile ondan teberri ederiz."

 İmam (a.s) bu sözümüze karşılık şu ayeti okudular: "Erkekler kadınlar ve çocuklardan (gerçekten) aciz olup hiçbir çareye gücü yetmeyenler, hiçbir yol bulamayanlar müstesnadır.”

İmam (a.s) bu ayeti okumakla, aynı inanç ve akideye sahip olmayanlardan teberri etmenin doğru olmadığını vurgulamak istedi. Çünkü onlar Allah katında mazur olan mustazaflardan olabilirler. İkinci hadisten de, böyle insanların bir takım güzel ameller yapmak ve haramlardan kaçınmakla cenneti kazanacakları anlaşılmaktadır.

3- Saduk (r.a) Hısal kitabında İmam Cafer Sadık'tan, o da babasından, babası da ceddinden şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Cennetin sekiz kapısı vardır; bir kapıdan peygamberler ve sıdıklar girecekler, bir kapıdan da şehitler ve salihler gireceklerdir, diğer beş kapıdan da Şiilerimiz ve dostlarımız gireceklerdir, diğer kapıdan da La ilahe illellah diyen diğer Müslümanlar gireceklerdir; şu şartla ki Ehlibeytin buğzundan bir zerre kadar onların kalplerinde olmamalıdır."

4- Haşim, Muhammed b. Muslim ve Ebu'l-Hitab arasında İmamete inancı olmayanın kafirliği hususunda çıkan bir tartışmada İmam Sadık (a.s) Muhammed b. Muslim'in sözünü teyit ederek şöyle buyurdular: "Eğer bir kimse imametten haberdar olmaz ve onu (bile bile de) inkar etmezse, kafir olmaz."

Üçüncü Grup:

Halkın ihtilaflarının olduğunu bilenlerin mustazaf olmadıkları hakkında, Kafi, Meanî'l-Ahbar ve diğer hadis kitaplarında birçok hadis nakledilmiştir. Örneğin, Kafi kitabının Mustazaf babında İbn-i Meskan Ebu Besir'den, o da İmam Sadık'tan şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Kim halkın (dini konulardaki) ihtilaflarından haberdar olursa (bunları anlayacak bir seviyede ise), mustazaf sayılmaz."

İmam Ali (a.s) Nehc'ul-Belağa'da şöyle buyuruyor: "Kendisine hüccet ulaşan, onu kulağıyla duyan ve kalbiyle ezberleyen kimselere mustazaf adı verilmez."

Sonuç olarak şöyle diyebiliriz: Kim mezhepler arasında var olan ihtilaflardan haberdar olmaz veya haberi olur da araştırmaya ve incelemeye imkanı ve gücü olmazsa ve tutup gittiği yolda da hiçbir şüpheye kapılmadan emredilenleri yapar, yasaklananlardan da uzak durursa, bunlar Allah katında mazur sayılır ve cenneti de kazanmış olabilirler veya mustazaflar hükmüne girerek kıyamette imtihana tabi tutulurlar. Ama eğer hak kendilerine tebliğ edilir, araştırma ve tahkik etme gücüne de sahip olurlarsa , fakat taassuptan veya tembellikten veyahut önemsememekten gereken vazifelerini yapmazlarsa, bunlar Allah katında mukassır (kusurlu/suçlu) sayılırlar ve gereken cezaya da tabi tutulacaklardır. Alimlerin, aydınların ve araştırma gücüne sahip olanların, bunca ihtilafları görüp de hakkın nerede olduğunu araştırmaz ve bulmaya çalışmazlarsa, kesinlikle Allah katında mazeretli sayılmazlar.

Kur’an ve Hadislerde Mustazaflar

Mustaz’afların Fazileti

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Sizlere cennet ehlinin padişahlarını haber vermeyeyim mi? Şüphesiz her zayıf mustaz’aftır.”

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Sizlere Allah’ın en kötü kullarını haber vermeyeyim mi? Kaba ve kibirli kimselerdir. Hakeza sizlere Allah’ın en iyi kullarını haber vermeyeyim mi? Zayıf ve mustaz’af olanlardır.”

İmam Ali (a.s) Peygamberlerin sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: “Onlar, mustazaf bir topluluktu. Allah onları açlıkla denedi, meşakkatlere, korkulara uğratarak imtihan etti. Onları zorluklarla halis kıldı. Mal ve evlat sahibi olmayı, Allah'ın gazab veya rızasına ölçü saymayın. Zira bu kudret ve zenginliğin imtihan için verildiğini bilmemektendir. Allah, “Kendilerine mal ve oğullar vermekle onlara iyilik etmekte acele ettiğimizi mi sanıyorlar; hayır onlar şuurunda değiller” buyurmuştur. Allah, büyüklenen kullarını, onların gözlerinde zayıf olan dostlarıyla sınamaktadır.”

İmam Ali (a.s) peygamberlerin sıfatı hakkında hakeza şöyle buyurmuştur: “Fakat Allah, elçilerini iradelerinde güç sahibi kıldı, görenlere karşı hallerini zayıf gösterdi. Gözleri, gönülleri dolduran bir kanaat, kulaklara ve gözlere eza olan bir yokluk verdi.”

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Eskiden ilahi bir kardeşim vardı…Görünüşte zayıf ve güçsüzdü. Ama ciddiyet zamanında kızgın bir aslan ve zehirli bir çöl yılanı kesilirdi.”

Mustaz’afların Toplumdaki Rolü

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Beni zayıfların arasında arayınız. Zira sizler zayıf insanlar vesilesiyle rızık yiyor ve yardım görüyorsunuz.”

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Annen yasına otursun ey Ümmü Sa’d’ın oğlu! Sizler zayıflarınız dışında mı rızık yiyor ve yardım görüyorsunuz?”

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz sizler zayıflarınız vesilesiyle yardım görüyorsunuz.”

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Gerçekte Allah bu ümmete zayıflarının duası, namazı ve ihlası sebebiyle yardım etmektedir.”

Ümeyye bin Halid Peygamber (s.a.a) hakkında şöyle demiştir: “Peygamber (s.a.a) yalın ayak ve fakir Müslümanların yardımıyla fethediyor ve galip geliyordu.”

Mustaz’afların Devleti

Kur’an:

“Biz, memlekette güçsüz sayılanlara iyilikte bulunmak, onları önderler kılmak ve onları varis yapmak istiyorduk.” 

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Dünya, inattan sonra yavrusuna şefkatle dönen ısırıcı deve gibi şefkatle bize dönecektir.” (Daha sonra şu ayeti okudu:) “Biz yeryüzünde zayıf bırakılanlara ihsanda bulunmak, onları imamlar ve varisçiler kılmak istiyoruz.”

İmam Ali (a.s) Allah-u Teala’nın “Zayıf bırakılanlara (mustazaflara) ihsanda bulunmak istiyoruz.” ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “O mustazaflar Al-i Muhammed'dir. Allah onların çabasından sonra Mehdi’lerini gönderdi, onları aziz kılar ve düşmanlarını zelil eder.”

Resulullah (s.a.a) Ali Hasan ve Hüseyin’e (a.s) ağlayarak baktı ve şöyle buyurdu: “Sizler benden sonra mustazaf olacaksınız.”

Manevi Zayıf Bırakılmışlık (Mustazaflık)

Kur’an:

“Çaresiz kalan, yol bulamayan zayıf bırakılmış erkek, kadın ve çocuklar müstesnadırlar. İşte Allah'ın bunları affetmesi umulur. Allah Affedendir, bağışlayandır.” 

İmam Bakır (a.s) Allah, u Teala’nın, “Ancak mustazaflar” ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: “Mustazaf ne kafir olma gücüne sahiptir ki kafir olsun ve ne de mümin olma yolunu bulmaya kadirdir ki mümin olsun. Akılları ve fikirleri çocuklar miktarınca olan kadınlar, erkekler ve çocuklardan teklif kaldırılmıştır. ”

İmam Bakır (a.s) hakeza bu ayetin tefsirinde şöyle buyurmuştur: “Ne bir çareye baş vurabilirler ki bu sebeple küfre girsinler ve ne de doğru yolu bulabilirler ki iman etsinler. O halde onların küfür veya imandan bir nasipleri yoktur.”

İmam Sadık (a.s) kendisine Allah-u Teala’nın zikrettiği mustazafın haddi ve sınırı nedir?” diye sorulunca şöyle buyurmuştur: “Mustazaftan maksat Kur’an’dan bir sureyi bilmeyen kimsedir. Halbuki aziz ve celil olan Allah onu öyle bir şekilde yarattı ki Kur’an’da bir sureyi bilemen ve okumaman imkansızdır.”

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mustazaflar çeşit çeşittir. Nasibi (Ehlibeyt düşmanı) olmayan her kıble sahibi mustazaftır.”

Mustaz’af Sayılmayan Kimse

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “(İnsanların) düştüğü ihtilafı bilen kimse mustazaf sayılmaz.”

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “İnsanların düştüğü ihtilafı tanıyan kimse mustazaf değildir.”

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Kendisine hüccet ulaşan, onu kulağıyla duyan ve kalbiyle ezberleyen kimselere “mustazaf” adı verilmez.”

İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: “Zayıf kendisine hüccet (nübüvvet, imamet) ulaşmayan ve insanların düştüğü ihtilafı tanımayan kimsedir. O halde eğer ihtilafları tanırsa mustazaf değildir.”

İmam Bakır (a.s) kendisine mustaz’af hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: “Perde gerisinde yaşayan, aklı az kadın ve kendisine, “Namaz kıl” dediğinde namaz kılan, senin kendisine söylediğin sözden başka hiçbir şey anlamayan ve satış için o şehirden bu şehre götürülen köle, ölmek üzere olan yaşlı adam ve küçük çocuktur. Bunlar mustazaftır. Ama söz, tartışma ve cedel ehli olan ensesi kalın, güzel bir şekilde alışverişte bulunabilen ve hiçbir şeyde kandıramayacağın kimse mustazaf olabilir mi?” Hayır asla.”

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM