İmam Hüseyn'in (as) kıyamının mihverini ümmetin ıslahı ve
ihyası oluşturur.
Ümmetin ıslah ve ihyası için en son aşama "Emri bil
maruf ve nehy anil münker" ilkesidir.
Eğitim-öğretim, tebliğ, İrşad, tezekkür ilkeleri insanların
ihyası için yeterli gelmediği zamanda "Emri bil maruf" merhalesine
geçilerek ümmetin ıslah edilmesi gerekir.
"Emri bil maruf" ilkesinin son merhalesi kıyamdır.
Ümmetin ihyası ve ıslahı söz konusu olunca akla şu soru
gelir; Ümmetin ölmüş olması veya fesada dalmış olması gerekir, peki ümmetin ölü
toplum ve fasit toplum olduğunun nişanesi nedir?
Siyasi otoritenin tağut, batıl, zalim olmasıyla birlikte
ümmet günahlar karşısında; zina, kumar, içki, hırsızlık, sömürü, adaletsizlik,
yolsuzluk vb karşısında susuyorsa, sessiz kalıp bu günahları umursamıyorsa o
ümmet ölmüştür demektir.
Ümmetin ölü olması ve ihya edilmesi gerektiğinin alameti,
işte bu sessizlik, umursamazlık, vurdum duymazlıktır.
İmam Hüseyin (as) bu ölü ümmeti ihya etmek için kıyam
etmiştir.
Günümüzde de İslam ümmeti peygambere hakaret. Gazze'deki
zulüm ve katliam karşısında, fesat, sömürü, cehalet karşısında sesiz duyarsız
ve umursamaz olduğu için ölüdür.
Ümmetin diriltilmesi gerekir, canlı olmayan bir toplum
direniş gösteremez.
Cahil ve gaflette olan toplumu eğitim-öğretim tebliğ ve
İrşad ile uyandırmak mümkündür.
Ama ölü bir toplumu tebliğ ile anlatmak ile diriltmek mümkün
değildir. Tek yolu Emri bil marufun son merhalesidir.
İmam Hüseyin (as) işte bunu gerçekleştirmiştir.
Hüseyni matem meclisleri ölüleri ihya etmek içindir;
Mersiye, sinezenler, ezadarlıklar ihya etmiyorsa bu merasimler Hüseyni
değildir, sadece bireysel olarak uhrevi sevap almak içindir.
Vesselamu aleykum ve rahmetullah rahmetullahi ve berakatuh.