Komplo teorilerinden pek hazzetmem. Bir meselenin komplo
teorisi ekseninde tartışılmasından da hoşlanmam. Eldeki veriyle hareket
ettiğimde kendimi daha konforlu bir alanda hissederim.
O yüzden yazının başlığına bakıp, “Sen de haber kanallarında
her akşam ısıtılıp ısıtılıp önümüzde konan komplo teorilerine mi sardın” diye
düşünmeyin. Ben istiyorum ki, gelin başlıktaki iddialı sorunun olası
cevaplarına birlikte bakalım…
BlackRock, Vanguard, State Street ve Fidelity… Bu isimleri
daha önce duymamış olabilirsiniz. Çok normal… Zaten onlar da mümkün olduğu
kadar görünmemek, duyulmamak istiyorlar.
Oysa bu dört şirket bugün küresel finans sisteminin aşağı
yukarı dörtte birini kontrol ediyor. Evet, doğru okudunuz. Dünya üzerindeki
halka açılmış hemen her şirkette yüzde 5’lerden başlayıp yüzde 20’lere kadar
çıkabilen hisselere sahipler… Konut da alıyorlar, şehirlerin altyapılarına,
sağlık hizmetlerine yatırım da yapıyorlar. Bu şirketler Varlık Yönetimi
şirketleri olarak biliniyor. Yani aslında yatırımcının parasını işletiyor,
profesyonel yöneticiler aracılığıyla dünyanın en büyük şirketlerinin
hisselerini satın alıyorlar. Yatırımcıları arasında emeklilik fonları da var,
sigorta fonları da, bireysel yatırımcılar da…
Bu “Big 4” diye kabul edilen dört şirket -aslında Fidelity
biraz daha küçük kaldığı için diğer üçüne “Big 3” diyenler de var- aklınıza
gelebilecek neredeyse tüm şirketlerde farklı ölçekte hisselere sahip. En
büyükleri BlackRock 2022’de 10 trilyon dolar varlığa ulaştı. Vanguard ve State
Street’le birlikte toplamda 25 trilyon dolar gibi insan aklının almayacağı bir
parayı yönetiyorlar.
Bu varlığın ne kadar büyük olduğunu şöyle örnekleyeyim:
BlackRock tek başına Almanya ve Japonya’nın pandemi öncesi yurt içi hasılasının
toplamından daha büyük bir varlığı yönetiyor. Vanguard’la birlikte, sadece
ikisi Londra Borsası’na kote bütün şirketleri üç kez satın alabiliyor.
Mesele sadece büyük olmaları değil aslında. Etkileri… Bu
varlık yönetimi şirketlerinin her biri hisselerini aldıkları şirketlerin
yönetim kurullarında hisseleri nispetinde oy hakkına sahipler. Dolayısıyla
mesela Apple, Microsoft, Google… Hepsinde varlık fonlarının toplam oy hakkı
yüzde 25’lere ulaşabiliyor.
Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden John C. Coates bu
duruma “12 Problemi” diyor. “12 Problemi” basitçe şu demek: BlackRock, Vanguard
ve State Street yönetim kurullarında üç kişiyle yüzde 25’i, yani şirketin
dörtte birini temsil ediyor. Dolayısıyla 12 kişiyle yönetim kurulunun tamamını
elde etmek mümkün hale geliyor.
Coates’a göre işin daha ilginç yanı yönetim kurulunda yer
alan bu üç kişinin kim olduğu… Bu kişiler paranın sahibi değil, çünkü aslında
yatırımcının parasıyla alınmış hisseleri temsil ediyorlar. E ama misal Apple’ın
da sahibi değil. Apple’ı başka birileri kurdu, büyüttü, belirli inovasyonlara
imza atarak bugüne getirdi. Dolayısıyla ne markanın sahibinin ne de tam olarak
paranın sahibinin işin başına geçebildiği tuhaf bir sistem bu…
Bu sistem, varlık yöneticilerinin başkalarının paralarını yöneterek ellerinde küresel ekonomiye yön verebilecek bir gücü bulundurmaları anlamına geliyor.
Bu yöneticilerin ne kadar güçlü bir pozisyona geldiklerini
anlamanız açısından birkaç örnek vermek istiyorum.
2022 yılı sonunda BlackRock’ın CEO’su Larry Fink ile Ukrayna
Devlet Başkanı Zelensky arasında bir mutabakat imzalandı. Mutabakata göre
BlackRock savaştan zarar gören Ukrayna ekonomisinin yeniden inşası için ülkenin
ekonomi bakanlığıyla birlikte çalışacak, Ukrayna Devletine danışmanlık
yapacaktı.
Yine bir başka örnekte İrlanda için benzer bir danışmanlık
hizmeti sağlandı. İrlanda Merkez Bankası’nın talebiyle altı İrlanda bankasının
portföyü BlackRock Solutions ismindeki BlackRock’ın danışmanlık işlerinden
sorumlu alt kolu olan şirket tarafından değerlendirilecekti.
Bu şirketlere dair bir diğer tartışmalı konu da tam olarak
bu: Şirketlerin yatırımı yapan, yatırımları denetleyen, hatta tüm risk
süreçlerini de kendi yazılımı üzerinden denetleyen yapılara sahip olmaları.
Evet, varlık yönetim şirketlerinin en büyüğü BlackRock’ın tüm dünya
piyasalarındaki risk süreçlerini analiz eden bir yazılımı da var: Aladdin.
Üstelik bu yazılımı da paraya çeviriyor, yani ücreti karşılığında rakipleri de
dahil herkesin bu yazılımdan faydalanmasına imkân tanıyor.
Finans alanında çalışan Fransız gazeteci Gregoire Favet,
şirketlerin gücünü şöyle anlatıyor: “BlackRock CEO’su Larry Fink iseniz finans
meselelerini kendinize denk isimlerle, örneğin IMF Başkanı veya devletlerin en
tepesindeki isimlerle konuşabiliyorsunuz. Mesela Sayın Fink, Fransa Cumhurbaşkanı
Macron tarafından iki kez Elysee’de ağırlandı.”
Tabii bu şirketlerin lobicilik faaliyetlerinde de çok güçlü
olduklarını tahmin edebilirsiniz. Son dönemde ABD’de yaşanan bir tartışmayı
anlatarak bitireyim. Bu dört şirkete ABD’de en sık yöneltilen eleştirilerin
başında bunların silah üreticileri ve fosil yakıt teknolojilerine yatırım
yapmayı sürdürmesi geliyor. (Çin’le sıkı fıkı ilişkileri de yine ABD’de gündem
olmuş ve Amerikan hükümeti Big 4’u bu konuda uyarmış.) Eleştiriler karşılık
bulmuş, 2021 ve 2022’de şirketler ESG (Environment, Social, Governence / Çevre,
Sosyal, Yönetişim: Sürdürülebilirlik performansı ölçümlerinde kullanılan bir
kavram) değerleri çerçevesinde yatırımlarını geliştirmek adına adımlar atmış.
Fakat o kadar tuhaf zamanlarda yaşıyoruz ki, ABD’de
Cumhuriyetçiler bu dört şirketi “woke” şirketler olarak nitelemeye başlayınca
işin rengi değişmiş. ESG yatırımları için ayrılan bütçeler geçen yıl küçülmeye
başlamış. Yine fosil yakıta dönüş trendine girilmiş. Hatta Big 4’un hedef tahtasına
oturtulduğu Teksas, Florida gibi eyaletlerde bu şirketler aslında “woke”
olmadıklarını (yani bir anlamda aslında “çevreci” filan olmadıklarını)
anlatabilmek için lobiciliğe ayırdıkları bütçeleri son iki yılda katlayarak
artırmak zorunda kalmış.
Eski Devlet Bakanı ve ekonomist Ufuk Söylemez’in yazısından
aldığım bir bilgi de başlıktaki sorumuza son yanıt çabası olsun: BlackRock ve
State Street Rotschild ailesinin, Vanguard ve Fidelity ise Rockefeller
ailesinin kontrolünde imiş!
Artık bu bilgiyle yazıdan elinizde dev bir komplo teorisiyle
mi ayrılırsınız, yoksa ben bu işi biraz daha araştırayım deyip siz de benim
gibi makalelere mi gömülürsünüz… Orasına siz karar verin…/erayözer/t24