İran ile İsrail arasında yaşanan son çatışmalar sırasında
Batılı, özellikle Amerikan çevrelerinin dikkatleri yeniden Yemen’e çevrildi.
Tartışmaların odağında Yemen’in İran’la birlikte savaşa katılıp katılmayacağı
ya da tarafsız kalıp kalmayacağı sorusu yer aldı. Bu süreçte, Yemen ile ABD
arasında daha önce Kızıldeniz konusunda varılan uzlaşma da ciddi bir sınavdan
geçti. Aynı zamanda, ABD ve İngiltere’nin Yemen’in bölgede operasyonlara
yeniden başlamasından duyduğu gerçek kaygılar ortaya çıktı.
El-Ahbar’ın haberine göre, İran’a yönelik saldırılar
sonrası Siyonist rejim bölgedeki üstünlüğü ve zafer iddiasını kamuoyuna sunmaya
çalıştı. Ancak ateşkesin ilan edilmesinden sadece birkaç saat sonra, İsrail
Savunma Bakanı Yisrael Katz aracılığıyla Sana’ya tehdit içerikli bir mesaj
gönderildi. Mesajda, “Ensarullah’a da İran’a yaptığımız gibi davranacağız”
denildi.
Gazeteye göre, İran ile İsrail arasında hesaplaşma henüz
tamamlanmamışken, taraflar kendilerini bir sonraki karşılaşmaya hazırlıyor.
Ancak İsrail şu an için İran’la ikinci bir savaşa girme kapasitesinden yoksun.
Buna karşın Yemen, İsrail’in doğu sınırlarındaki stratejik bir tehdit olarak
görülüyor ve Tel Aviv, bu tehdidi askeri güç ya da tehdit yoluyla bastırma
arayışında.
Siyonist analistler, Ensarullah Hareketi’nin savaş
koşullarında uzun süre dayanabilecek yegâne bölgesel güç olduğunu belirtiyor.
İsrail istihbarat teşkilatlarının Yemen’in askeri kapasitesi hakkında yeterli
bilgiye sahip olmadıkları, Yemen’in silahlarını yer altında ve radarlarla
tespit edilemeyen sağlam tesislerde sakladığı kaydediliyor. Amerikan B-2
hayalet bombardıman uçaklarının dahi bu yerlere nüfuz edemediği ifade ediliyor.
Buna rağmen Yemen, giderek artan şekilde ABD ve İsrail için
bir güvenlik krizine dönüşmüş durumda. Washington ve Tel Aviv bu tehdidi
etkisiz hâle getirmek için çeşitli yollar denese de, Ensarullah lideri Seyyid
Abdülmelik el-Husi bu girişimlere karşı çıkarak Yemen’in yalnızca İran’a
yönelik saldırıları kınamakla kalmadığını, bu duruşta İran’la tam bir ortaklık
sergilediğini söyledi.
Habere göre, Umman’ın arabuluculuğuyla Mart ayı başında Sana
ile Washington arasında ilan edilen ateşkese rağmen, Amerikan savaş gemileri
hâlâ Kızıldeniz’den geçmeye cesaret edemiyor. Bu durum, ateşkesin esas amacının
Donald Trump yönetiminin bölgeden minimum zararla çekilmesi olduğunu ortaya
koyuyor. Zira ABD'nin Yemen’e yönelik yaklaşık 1000 hava saldırısı hiçbir somut
askeri hedefe ulaşamadı.
ABD Savunma Bakanlığı’nın 2026 bütçe taslağında yer alan
veriler, Kızıldeniz’de yaşanan bu yıpratma savaşının ABD’ye ağır maliyetler
yüklediğini açıkça ortaya koyuyor. Bu operasyonlar için harcanan cephane
miktarı olağanüstü boyutlara ulaşmış durumda.
Bütçe raporuna göre, CENTCOM’un yürüttüğü bu acil
operasyonlar yüksek finansman ve mühimmat ihtiyacı doğurmuş; ayrıca ABD
Donanması’nın bölgedeki yoğun yıpranması sonucu gemi personeli üzerindeki
baskılar iki katına çıkmış durumda. Donanmanın uzun vadeli operasyonel
kapasitesini geri kazanmak için kapsamlı onarımlara ihtiyaç duyuluyor.
2026 bütçesi kapsamında, savaşta etkinliği düşük olduğu
tespit edilen bazı sistemlerden de vazgeçildi. Özellikle gözlem, saldırı ve
suikast operasyonlarının belkemiğini oluşturan MQ-9 insansız hava araçları
envanterden çıkarılırken, bunların yerini MQ-25 tipi yeni nesil İHA’lar alacak.