Siyonist çevrelerin, bu rejimin Yemen’in operasyonlarını ve
bu ülkenin İsrail'e yönelik deniz ve hava ablukasını durdurma çabalarında
başarısız olduğunu itiraf etmelerinin ardından, İbranice yayın yapan Siyonist
rejim gazetelerinden Haaretz, yeni yazısında, İsrail'in Yemen'i geri çekilmeye
ve operasyonlarını sonlandırmaya zorlamada başarısız olmasının nedenlerini ele
alarak, askeri çözümün başarılı olmadığını vurguladı.
İsrail rejiminin Yemen'e yönelik hava saldırılarının, bu
ülkenin Gazze'ye destek kapsamında sürdürdüğü operasyonları durduramaması
nedeniyle başarısızlığa uğradığına değinen bu İbranice yayın kuruluşu, şunları
vurguladı: ‘İsrailliler ilk başta Yemen saldırılarını ciddiye almadılar ve
belki de bu saldırılarla alay ediyorlardı ama şimdi bu his tamamen söndü. Öyle
ki, Yemen'in İsrail'e yönelik operasyonlarının başlamasının üzerinden bir buçuk
yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen, artık kimse Yemen'i kısa bir hikâye
olarak görmüyor.
Yemen’in operasyonlarının sahadaki etkilerinin boyutu,
İsrail'e atılan roketler de dahil olmak üzere, yerleşimcilerin günlük
yaşamlarını aksatmış ve Tel Aviv'deki Ben Gurion Havaalanı'na giden yabancı uçuşların
sayısının azalmasına neden olmuştur. Ayrıca İsrail'in Yemen'e yönelik hava
saldırıları da faydalı olmamış ve bu ülkenin operasyonlarını sürdürmesini
engellememiştir.
Peki, Yemenlilerin Ortadoğu'daki bunca karmaşa ve
karışıklığın ortasında ayakta kalmasını sağlayan ve hatta İsrail'e yönelik
saldırılarını arttıran şey nedir?
Cambridge Üniversitesi Girton Kolejinin araştırmacısı ve
müdürü Elisabeth Kendall bu soruya şöyle yanıt verdi: ‘Bu ülkenin kuzeyindeki
engebeli arazide yaşayan Yemenliler, yetkililerini ve askeri tesislerini
koruyor ve ayrıca yılların savaş deneyimine ve koşullara uyum sağlama
yeteneğine sahipler. Yemen'in hangi bölgeleri kontrol ettiğini görmek için sadece
bir harita açmanız yeterli. Kuzeydeki Saada şehri de dâhil olmak üzere, buraya
ulaşım çok zor.’
Öte yandan Bölgesel Düşünce Derneği ve Tel Aviv Üniversitesi
araştırmacılarından Enbal Nissim Levaton ise şunları söyledi: ‘Yemenlilerin
dini maçları, Filistin davasını koruma konusunda sahip oldukları güçlü ideoloji
de dâhil olmak üzere, dayanıklılıklarını güçlendiriyor ve İsrail'i Batı'nın
bölgedeki sömürge projesinin bir ajanı olarak görüyorlar.
İsrail'in Yemen'e yönelik saldırıları bu ülkenin Gazze'yi
desteklemek için operasyonlarını sürdürmesini önleyemedi. Bölgede İsrail uçak
gemilerinin bulunmaması ve füzeler yerine hava gücüne giderek daha fazla
güvenilmesi göz önüne alındığında, İsrail'in Yemen'e yönelik hava
saldırılarının maliyetinin saldırı başına milyonlarca şekel (İsrail para
birimi) olduğu tahmin ediliyor. Üstelik bu saldırılardan somut bir sonuç da
elde edilemedi. İsrail'in Yemen'e
yönelik saldırılarında, daha önce de birçok kez hedef alınan mevziler hedef
alınıyor. Dolayısıyla Yemenliler üzerinde hiçbir etkileri olmuyor, onları
operasyonlarına devam etmekten alıkoyamıyor veya bu ülkenin füze ateşleme
kabiliyetini sınırlayamıyorlar.’
Haaretz’da yer alan makalenin devamında şu ifadeler yer
aldı: ‘ABD Başkanı Donald Trump'ın Yemen'de ateşkesi kabul etmesinin
nedenlerinden biri de bu ülkeye yönelik saldırıların maliyetinin çok yüksek
olmasıydı. ABD, saldırıların ilk ayında 1 milyar dolardan fazla zarara uğradı.’
Cambridge Üniversitesi'nden araştırmacı Elizabeth Kendall sözlerine
şöyle devam etti: ‘Yemen'de askeri çözüm başarısızlığa mahkûmdur ve bu yenilgi,
Yemen'de yıllardır süren şiddetli savaşa rağmen ABD ve Suudi Arabistan
tarafından zaten yaşanmıştı. Yemenliler bağımsız bir zihniyete sahipler ve onları
hava saldırılarıyla veya suikastlerle geri çekilmeye zorlanmaları pek mümkün
değil.’
Tel Aviv Üniversitesi araştırmacılarından Levaton ise
şunları söyledi: ‘Yemen'in parçalı bir yapıya sahip olması ve Yemenlilerin
bağımsız saha birlikleri aracılığıyla faaliyet göstermesi, onlara yönelik terör
eylemlerini etkisiz kılıyor. İsrail'in
Yemen'e yönelik saldırıları esasen Yemenlilerin motivasyonunu artırıyor, hatta
meşruiyetlerini güçlendiriyor.’
Bu iki araştırmacı da nihayetinde, Yemen'in İsrail'e yönelik
tehdidini askeri çözümle sona erdirmenin asla mümkün olmayacağı sonucuna vardı.’