Büyük İran milletinin ve İslam inkılabının Aşurayi kimliği
12 günlük savaşta bir kez daha ortaya çıktı. Amerika ve Siyonist rejimin hesabı
şuydu: çok katmanlı ve birleşik saldırılarla İran İslam Cumhuriyeti’nin her
türlü harekete geçme fırsatı elinden alınacaktı, ancak İmam Hamenei’nin derin
feraseti, akılcı kararları, eşsiz cesareti ve hikmeti, Hüseyni ve Aşura ehli
olan İran milletinin eşsiz birliği ve İran’ın savunma gücü, işi öyle bir
noktaya taşıdı ki Amerika ve İsrail’in hesapları ve planları, bu iki terörist
rejimin kendilerine geri döndü. Her ikisi de, İran’ın Katar’daki El-Udeyd
üssünü füze saldırısıyla hedef aldığı bir durumda ateşkes talep etmek zorunda
kaldı. İsrail ise öyle şiddetli bir şekilde darmadağın edildi ki, bu
gerçeklerin ayrıntılarına ileride daha fazla değinilecektir.
Amerika ve Siyonist rejim, rejim değişikliği, kayıtsız
şartsız teslimiyet ve İran’ın nükleer ve füze kapasitesinin yok edilmesinden
söz ediyorlardı; ancak sonunda ateşkese sığındılar.
Bazı belgeli raporlar, Amerika ve İsrail’in İran islam
Cumhuriyeti’nin artan gücü karşısındaki çaresizliğini açıkça ortaya koymaktadır
ve bunlardan bazıları şunlardır:
ABD Deniz Kuvvetleri eski subayı Scott Ritter: “Trump’ın
İran’a yönelik saldırıları, itibarını korumak için sergilenen bir gösteriydi!” İsrail’in
İran’a saldırısındaki başarısızlığı nedeniyle, Trump’ın koca ağzı onu köşeye
sıkıştırmıştı… ve itibarını kurtarmak için daha önce İsrail tarafından vurulmuş
olan iki boş merkeze saldırmak ve yok edilemeyen Fordo tesisine altı bomba
atarak “yok ettim” demek zorunda kaldı!”
Katar Dışişleri Bakanı: “İran, El-Udeyd üssüne
saldırdıktan sonra Trump ateşkes talebinde bulundu.”
CNN: “İran’ın füzeleri, Amerika’nın THAAD, Patriot,
Arrow 3, Arrow 2, Davud Sapanı ve Demir Kubbe sistemlerinin arasından
kolaylıkla geçerek belirlenen hedeflere isabet etmektedir.”
Siyonist rejim gazetelerinden Maariv: “İran sadece
zayıflamadı, aksine bu savaştan eskisinden daha güçlü çıktı.”
Maariv gazetesi: “İsrail’in savunma katmanları açık
şekilde çöktü ve gelecekte daha da kötü olacak.”
Siyonist rejimin Calcalist web sitesi: “İran’la
savaşın maliyeti, İsrail’i çöküş sınırına getirdi.”
Washington Post gazetesi: “İsrailliler, İran’ın füze
yağmuru karşısında felç oldular ve korkudan titriyorlar.”
İngiltere’nin Middle East dergisi: “İsrail’in
dokunulmazlık efsanesi, Netanyahu’nun yanılsaması yüzünden yerle bir oldu.”
Amerikalı teorisyen John Mearsheimer: “İsrail’in
havaalanları kapalı, limanlar kilitli, savunma füzeleri tükenmiş; buna mı zafer
diyorsunuz?!”
ABD’nin Emekli albayı Daniel Davis: “İran füzelerinin
Demir Kubbe’yi delip geçtiğini görün. Artık güçlerimizi Suriye ve Irak’tan
çekme zamanı geldi. İran füzeleri Demir Kubbe’yi bile rahatça deliyor, bizim
askerlerimizin çoğunda bile bu kadar savunma yok.”
Haaretz gazetesi: “İran, Tel Aviv ve Hayfa’yı
Gazze’ye çevirdi.”
Trump, NATO zirvesinde: “İsrail ciddi şekilde zarar
gördü ve zor ayakta duruyor.”
İsrail eski Dışişleri Bakanı Şlomo Ben-Ami: “İran’a
karşı zafer diye bir seçenek yok.”
Amerikalı yazar ve aktivist Jeffrey Shaun King: “İran,
bizden ve tüm dünyadan yeni bir saygı seviyesini hak ediyor; onlar, bizim son
20 aydır dünyaya yalvararak yaptırmak istediğimiz şeyi yaptılar!”
Middle East dergisi: “İsrail’in dokunulmazlık
efsanesi, Netanyahu’nun yanılsaması yüzünden paramparça oldu.”
BBC muhabiri: “Tel Aviv’de kiminle konuşsam,
umutsuzluk ve çaresizlik izleri görüyorum. İran’ın sürprizleri yolda. İsrail’in
hava savunma mühimmatı tükenmek üzere. Savunma sistemi yorgun ve yıpranmış
durumda. İsrail, İran’ın saldırılarının bu kadar geniş çaplı olmasını
beklemiyordu.”
Yabancı çevrelerin raporları, Siyonist rejimin felç olduğunu
göstermektedir. Artık Siyonist rejimin temellerinin çökme fırsatı da önümüzde
durmakta ve medenî ve devrimci İran milleti, Hüseynî kıyamdan ilham alarak
savaşa hazırdır.
İran halkı, Hüseynî ve Aşurayi bir ruha sahiptir ve İslam
İnkılabı, Aşura kıyamından ilham alarak; adalet talebi, zulümle mücadele, hak
ve hakikati savunma, istikbara karşı direniş, şehadet arzusu ve İslamî
değerlerin diriltilmesi gibi temeller üzerine kurulmuştur.
Aşura kültürüne göre, dini ayakta tutmak ve tağutla mücadele
etmek için gerekirse can feda edilmeli ve varın yoğun ortaya konulmalıdır.
Seyyidü’ş-Şüheda’nın (a.s) mesajı, direniş, tağutu reddetme,
kurtuluş ve dünya için gerçek bir saadettir.
Hz. Hüseyin (a.s) bu bilinç ve anlayışı bize bahşetti ve
büyük İran milleti, Şehitler Serverine (a.s) ve bu kavramlara dayanarak
istikbar güçlerine karşı direnmiş ve zafer kazanmıştır.
Aşura ruhuna sahip İran milleti, dünyada istikbarın,
yolsuzluğun ve zulmün egemenliğine tahammül etmemektedir. 12 günlük savaşta
destansı ve Aşurayi roller oynamıştır ve bu zaferini Aşura kültürüne borçludur.
Onurlu İran milleti, tıpkı tarihin kritik ve tehlikeli
sahnelerinde, devrimi, sistemi ve aziz vatanı savunmakta her zaman başarılı,
fedakâr ve zamanında bir varlık gösterdiği gibi, İslamî vatanını ve inkılabını
destekleyerek, düşmanın İran’da kargaşa ve sosyal kaos çıkarma planına sert bir
tokat vurmuştur. Bu millet artık dünyadaki hak talep eden halklara örnek ve
ilham kaynağı olmuştur.
İran milleti, Aşura kültürüyle yoğrulmuş yüksek azim ve kararlılığıyla
İslam İnkılabını savunma ve her yönden güçlenme iradesine sahiptir. Bu millet;
halkı, komutanları, bilim insanlarını şehit eden, askerî ve nükleer tesislere
saldıran ve devrim liderini tehdit eden Amerika ve İsrail’in cinayet ve
kötülükleri devam ederken hâlâ Amerika ile müzakereden söz edenleri, düşmanın
çıkarlarına hizmet eden kimseler olarak görür ve onları İranlı saymaz.
Bu savaşın ortasında, İslam ümmeti ve dünya kamuoyu arasında
istikbarı ve siyonizmi reddetme konusunda eşi benzeri görülmemiş bir birlik
oluştu. Bu durum İslam’ın, İslam İnkılabının ve İmam Hamenei’nin dünya
genelindeki itibar ve sevgisini artırdı.
İmam Zaman’ın (a.f) naibinin (İmam Hamenei'nin), Aşura
gecesi İmam Humeyni Hüseyniyesi’ndeki zafer dolu varlığı, İslam İnkılabının düşmanla
Aşurayi şekilde mücadele mantığını hatırlattı ve onların psikolojik savaşını
bozguna uğrattı.
İmam Humeyni Hüseyniyesi’ndeki katılımcılar ve matem
meclisinde Hz. Hüseyin’in (a.s) yasını tutanlar, coşku ve heyecana kapıldılar,
bu da Seyyidü’ş-Şüheda’nın (a.s) ashabının Aşura gecesi ona gösterdiği sadakati
hatırlattı.
Şahsiyetsiz ve alçak Trump, kirli diliyle İslam İnkılabı Rehberi’nin
ismini ağzına aldığında ve onu tehdit ettiğinde, İslam alimleri ve büyük taklit
mercileri, Ayetullah Mekarim Şirazi ve Ayetullah Nuri Hemedani, Şii
merciiyetini ve liderliğini tehdit eden her kişi veya devleti
"muharip" (İslam’a karşı savaşan) ilan etti. Bu durumda dünya
üzerindeki her Müslümana, Trump ve Netanyahu ile iki terörist rejim olan Amerika
ve İsrail’i yok etmek adına elinden gelen her şeyi yapmak vacip oldu. Kim böyle
bir çabada ya da zahmette zarara uğrarsa, Allah yolunda cihat eden bir
mücahidin sevabını alacaktır.
Diğer büyük merciler de sahneye çıktı ve İslam İnkılabının
hekim liderine destek ve himayelerini ilan etti.
Bu şartlar altında, İran’a saldırı konusunda düşmanı
cesaretlendiren tahrifçi çevreler ve unsurlarla güvenlik ve yargı yollarıyla hızla
mücadele edilmelidir.
Tahrif cephesi, sızmış unsurlar ve sözde reformcu
radikaller, yalanla Amerika ile İsrail arasında anlaşmazlık ve ayrılık olduğunu
iddia ediyor ve müzakereyi allayıp pullayarak, bu yaklaşımın ülkeyi savaştan
uzak tutacağını empoze etmeye çalışıyorlardı.
Oysa Trump, İran’ın nükleer tesislerine saldırıdan sonra
şöyle dedi: “Başbakan Netanyahu’ya teşekkür etmek ve onu tebrik etmek
istiyorum. Biz bir takım olarak çalıştık; belki de bugüne kadar hiçbir takım
böyle bir iş yapmamıştır.”
Netanyahu da şöyle dedi: “Amerika’nın İran’ı bombalaması
tamamen benimle Başkan Trump arasında koordineli gerçekleşti. Tam bir uyum
içinde, ABD İran’ın üç nükleer tesisine saldırdı.”
Netanyahu daha önce de şunu söylemişti: “Trump, bizim İran’a
saldırmamamız yönünde alenen çağrı yaparak, bizim saldıracağımızı bildiği
hâlde, İran’a sürpriz unsurunu uygulamamızda bize yardımcı oldu.”
İran ve Siyonist İsrail arasındaki 12 günlük savaşta ve
halkın İran İslam Cumhuriyeti’ni savunmadaki eşsiz birliğiyle bir kez daha şu
kanıtlanmıştır ki, kökleri Aşura kıyamına uzanan İslam İnkılabı ve sistemi,
İran’ı dünyanın kan emici ve zorba güçlerinin boyunduruğundan korumuş ve aynı
zamanda düşmana karşı direnişle birlikte savunma ve bilimsel teknolojiler
alanında dikkat çekici ilerlemeler elde ederek onurlu ve izzetli bir İran inşa
etmiştir ve Seyyidü’ş-Şüheda’nın (a.s) kıyamı bizi bu direniş ve ilerleme
noktasına ulaştırmıştır.
İslam İnkılabı, İmam Hüseyin’in (a.s) yolunun devamıdır ve İslam
İnkılabı’nın hekim lideri ile sadık ve şuurlu İran milleti, İmam Hüseyin’in
(a.s) ihlâslı hareketini sürdürmektedir.
İslam İnkılabı şu anda, yeni bir tarihî düzen tasarlayarak
ve dünyanın geleceğini İslam medeniyeti ekseninde inşa ederek, Velayet Güneşi’nin
(a.f) doğuşuna zemin hazırlama sürecindedir ve bu devrimin söylemi
Hüseyinî’dir.
Evet, Hüseyin (a.s) bizim için çok zahmet çekmiştir.