İran'ın cesur yiğitleri
Amerika’nın bölgedeki askeri kışlası olan İsrail'in casusluk yuvasını bombaladıklarında,
İslam İnkılabı Rehberi ve İran halkı Zafer Cuma’sında Şehit Alemu’l Hüda gibi devrimci
şehit öğrencilerin neslinden olan Hava Kuvvetlerindeki yiğitlere şu mesajı
gönderdi: “Çok iyi bir yeri ele geçirdiniz, onu sağlam bir şekilde koruyun.”
2-Bedir Savaşı sırasında,
Ebu Süfyan, İslam ordusunun savaş alanına gitmemesi için onları korkutması
amacıyla Naim bin Mesud'u Medine'ye gönderdi. Naim Bin Mesud da Medine’ye
giderek, Müslümanları Ebu Süfyan'ın ordusunun kuvvet ve teçhizatının çokluğuyla
korkuttu ve “Hiçbiriniz ölümden kurtulamayacaksınız!” dedi.
Her ne kadar ashaptan
bazıları sarsılsa da Peygamber Efendimiz (s.a.a) “Yalnız da olsam hareket edeceğim”
demiş ve Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) bu cesareti, bin beş yüz savaşçıyı da Bedir
bölgesine götürmüştür. Sonuç olarak Bedir bölgesinde sekiz gün geçmiş ama
kâfirler korkudan çıkamamış ve Al-i İmran suresinin 173. ayeti nazil olmuştur: “Öyle
kişilerdir onlar ki halk, kendilerine, bütün insanlar, aleyhinizde birleşti,
korkun onlardan dedi de bu söz, onların inancını arttırdı ve Allah yeter bize,
ne de güzel vekildir o dediler.”
3-İslam İnkılabı
Rehberi İmam Hamanei’nin hem bölge milletlerine hem de bölge düşmanlarına
hitaben yaptığı Cuma namazındaki hutbesi, İmam Ali’nin (a.s) tarihin
derinliklerinden duyulan sesiydi ve şöyle buyurdu:
-Bilin ki şeytan, hiziplerini toplamış, atlılarını ve yayalarını çağırmıştır. (Amerika, İsrail'in tüm suçlarından sorumludur ve eğer bir ülkeden kafası rahatlarsa başka bir ülkenin peşine düşecektir.) -
Ama basiretim benimledir ne hata yaparım ne de kimse beni
yanıltabilir. (Ne geciktiririz ne de acele ederiz)
-Allah'a yemin olsun
ki, onlar için, onları bundan benden başkasının kurtaramayacağı bir savaş havuzu
dolduracağım. (Eğer gerekirse yine vururuz.)
-Ne oradan
çıkabilirler ne de oraya geri dönebilirler. (Siyonistlerin suçlarının sonucu,
İsrail'in kuşatma halkasının daraltılması ve nihayet onun utanç verici varlığının
varlık sahnesinden silinmesidir.)
-Dağlar çökse bile
sen dimdik ayakta dur ve dişlerini ve yumruklarını sıkarak kendini Allah’a emanet
et ve ayaklarını yere çak ve gözlerini düşmanın son saflarına dik! (Afganistan'dan
Irak'a, İran'dan Gazze'ye ve Lübnan'a kadar tüm savunma ve bağımsızlık
kemerlerini takmalıyız.)
-Saldırı anında
zaferin Allah tarafından geldiğine yakin edin. (İsrail hiçbir zaman Hamas'ı ve
Hizbullah'ı yenemeyecek, direniş kazanacaktır!)
4-Arkasında Allah olan
dürüst cesaret güç getirir ve medya artık onu sansürleyemez ve görmezden gelemez,
hatta düşmanın kendi medyası bile! Dolayısıyla efendilerinin yaklaşımına ve
politikasına, protokollere ve haber hattına aykırı olduğunu bildiği halde
ağırlığı ölçüsünde ona öncelik vermek zorunda kalır. İsrail Radyosu'nun Farsça
bölüm başkanının, bir televizyon röportajında ilk kez “İran İslam Devrimi'nin
Yüce Lideri Ayetullah İmam Ali Hamanei" unvanını kullanması ve BBC’nin de bölgedeki
ve dünyadaki tüm haber kanallarıyla birlikte, direniş liderinin sözlerini ön
planda tutmak ve bunları doğrudan ve eksiksiz olarak yayınlamak zorunda kalması,
bölgede ve dünyada bu alana ilişkin algıda büyük bir değişim olduğunu
gösteriyor; öyle ki bu durum, küresel Siyonizm'i desteklemesiyle bilinen
haftalık bir derginin yayın editörünün, “BBC World Ayetullah Hamanei'in
konuşmasını neden canlı yayınlıyor” diye sormasına ve “Medya İran liderinin
etkisi altında mı ve BBC aklını mı kaçırdı?" diye tweet atmasına neden
olmuştur.
5-Füze atışlarının
ve Tahran’daki Cuma namazının yansımalarıyla ilgili şu ana kadar duyduklarımız
bölgeyi, dünyayı, sahayı ve diplomasiyi etkileyen gerçeklerin binde biridir ama
düşmanın iradesini kıran, direniş cephesinin iradesini güçlendiren ve
genişleten yakın ve gelecekteki etkilerden biri de “cesaret, yiğitlik ve zafer
getirmesi” olmuştur!
Humeyni ve Hamanei döneminde,
Nasrallah ve Süleymani döneminde artık bir süper güç olmak teknolojiye bağlı
değil, düşman füzelerle bombalandıktan sonra ve tehditlerinin doruğundayken,
düşmanın kendi medyasının düşmanınızın sizi korkutmak isterken kendisinin
korktuğunu itiraf etmesidir.
Israel Hayom, “Ayetullah
Hamanei bugün tüm tehditlere rağmen halkın karşısına çıktı ve dünyanın en cesur
liderlerinden biri olduğunu gösterdi" manşetini attı! İslam Cumhuriyeti
karşıtı o laik vatandaş, gururla “Tahran'da olsaydım mutlaka bu Cuma namazına
katılırdım, çünkü mesele İran’dır! twitini attı.
6- En önemli nokta, İran liderinin cesaretinin
İsrail yanlıları üzerinde yarattığı korkunun gölgesidir. Bu, onların kalplerinde
korku yaratmış ve dünya kamuoyunun ardından onları da İsrail'in yok
edilebileceğine inandırmıştır! Bu da irade savaşında direniş iradesini düşmanın
iradesine dayatmak demektir! Amerika Birleşik Devletleri Senatosu Çoğunluk
Lideri Chuck Schumer, Gerçek Vaad-2 Operasyonu ve İmam Hamanei’nin sözlerinin
ardından İsrail'in boğulduğunu ve yok edilmesinin ciddi bir olasılık olduğunu
itiraf etmiştir!
Chuck Schumer, “İsrail'i
her zaman desteklemiş biri olarak, 7 Ekim'den sonra dünyanın değiştiği benim
için açık ve ortada ve aynı zamanda İsrail boğulmuş ve uzu süre ayakta
kalamayacak bir devlete dönüştürülüyor! İsrail'e destek tüm zamanların en düşük
seviyesinde ve dünyayla ilişkileri çöküyor ve İsrail halkı İsrail'in yok
edilmesinin ciddi bir olasılık olduğu sonucuna varmıştır.” Onların bu itirafı,
İmam Hamanei’nin vurguladığı şu politikadır: “İsrail'in kuşatma çemberi giderek
daralıyor ve İsrail sonunda dünyadan silinecek.”
Amerikalı Senatör
Bernie Sanders de “İsrail'in başarısız olduğunu” itiraf ediyor! Ancak irade
savaşının derinliği, İsrail parlamentosunun Dış İlişkiler ve Savunma Komisyonu
Başkanı Zvi Hauser’ın şu itirafından anlaşılmalıdır: “7 Ekim artık kimsenin
İsrail'den korkmamasına ve bölge halkının artık İsrail'den korkmamanın zamanının
geldiğine, İsrail'in bölgesel aktörlerin gözünde artık korkutucu olmayacağına
inanmasına neden oldu!”
Zvi Hauser daha
sonra bu kaygı verici gelişmenin bölgesel ve stratejik anlamda İsrail'e bakışın
değişmesi anlamına geldiğini belirterek şunları vurguluyor: “Bölge halkının
İsrail korkusunun çökmesi İsrail'in caydırıcılık gücünün kesin olarak
çökmesinden kaynaklanmaktadır ve bölgesel aktörlerin korkusunun bu çöküşü
İsrail'i bu konuda sınırlamıştır!”
7- Cesaret, alanın ve sahanın gerçeklerini anlatmaktan
gelir ve bu, Amerika'daki Johns Hopkins Üniversitesi'ndeki bir profesörün böylesine
güçlü ve etkili bir ifadeyle bunu övme cesaretinde bulunmasına neden olur. Sünni
alimlere, Arap yöneticilere hitaben “Yeter bu kadar yalan ve fitne! Hepimiz
Müslümanız” deme cesareti verir. El Ezher alimlerinden biri ve Mısır Vakıflar
Bakanı'nın eski danışmanlarından Seleme Abdülkavi, İmam Hamanei’nin Cuma
namazındaki varlığı ve konuşması hakkında şunları söyledi: ‘O kadar doğru ve
isabetli bir şekilde Arapça olarak Kuran ayetlerinden deliller getirdi ve acı
gerçek konusunda o kadar basiretli bir öngörüde bulundu ve kıblemize doğru
namaz kıldı, tahrifsiz bir şekilde Kur’an okudu ve şehadet getirdi ki bizim
yöneticilerimiz tüm bunlardan acizdir! Peki bunun neresi şirk, putperestlik ve
küfürdür?!”
Pakistanlı
politikacı, İmam Hamanei’nin “İran'ın düşmanıyla bölge ülkelerinin düşmanının
aynı olduğu” yönündeki sözlerini yorumladı ve şunları söyledi: ‘Düşmanın füzesi
hem Sünnilerden İsmail Haniye'yi, hem de Şiilerden Hasan Nasrallah'ı şehit
etti. Bu füze aynı odadan komutayı alıyor ve Sünni-Şii ayrımı yapmıyorsa biz
neden Şii-Sünni çatışmasının içinde olalım ki?”
8-İmam Hamanei’nin cesareti,
diğer ülkelerin otoritelerine Amerika ve Siyonist rejime karşı daha açık bir
tavır alma cesaretini verdi ve Arap-İsrail ilişkilerini normalleştirme planını
boşa çıkardıktan sonra Arapların da dilini çözdü!
Katar Emiri
Netanyahu'nun savaş suçlusu olarak yargılanmasını ve soykırımla suçlanmasını
talep ederken, Umman Dışişleri Bakanı “İran'ı kınamak yerine Filistin işgaline
son verin” demeye cüret etti.
Umman Dışişleri
Bakanı şunları söyledi: ‘İran'ı kınayarak ve alt ederek, Hamas'ı ortadan
kaldırarak, Hizbullah'ı yenerek veya İsrail'e sürekli siyasi, askeri ve mali
destek sağlayarak barışa ulaşabileceğimizi düşünen herkes ya yanılsama
içindedir ya da kasıtlı olarak gerçeklerden kaçmaya çalışmaktadır"!
Suudi Arabistan Dışişleri
Bakanı da şu açıklamalarda bulundu: ‘İran'la fikir ayrılıklarını sonsuza dek
çözüp, iki dost gibi ilişkilerimizi genişletmek istiyoruz!”
Doha’daki Katar
Zirvesi'ni daha da renkli hale getiren şey, gökyüzünde hipersonik füzelerin görülmesidir.
Uzmanların ve analistlerin bakış açısına göre Arap ülkelerinin liderleri ve
yetkilileri, bu zirvede İran'a güven vermeye ve Tahran'a düşman olmadıklarını
kanıtlamaya çalıştı. Onların mantığı şuydu: Eğer savaş olursa Amerika onları yalnız
bırakacaktır, zira bunu Suudi petrol tesislerine yapılan saldırıda çok iyi
anlamışlardır!
9-İmam Hamanei’nin sözleri
o kadar cesaret yarattı ki, birçok kişi nükleer silah konusunu bile gündeme
getirdi. Bazı bölgesel ve uluslararası medya uzmanları, İsrail'in işlediği suç
ve cinayetleri ve Amerika'nın bu suçlara verdiği desteği dikkate alarak, İran'ın
nükleer silaha yönelmesi ihtimalini doğal ve mantıklı bir şey olarak
değerlendirdi ve İran İslam Cumhuriyeti'nin doktrininde nükleer silahlara yer
olmamasına rağmen bölgedeki bazı kişiler bunu İran'dan talep etti! Pakistan
Savunma Bakanı Muhammed Asif, İsrail'in Filistin, Lübnan ve İran İslam
Cumhuriyeti ile savaşmada aciz olduğunu vurguladı ve şunları söyledi: “Pakistan'ın
nükleer gücü var ve Siyonist rejimin bizimle askeri olarak karşı karşıya
gelebilmesi mümkün değil!”
Öte yandan Rusya
Başbakanının Tahran ziyareti ve Putin'in temsilcisinin İran Ulusal Yüksek Güvenlik
Konseyi Sekreteri ile görüşmesinin ve İran'ın yanıtının İsrail için uyarıcı bir
hamle olacağını umduklarını ifade etmesinin ardından Rusya'nın Birleşmiş
Milletler'deki temsilcisi şu açıklamalarda bulundu: “İsrail, Seyyid Hasan
Nasrallah'a Amerika'nın emriyle suikast düzenledi ve Amerika kesinlikle
İsrail'in suçlarına ortaktır.”
10-Aksa Tufanı operasyonu
her iki tarafı da ölüm kalım durumuna soktu. Ancak Siyonist rejim, işlediği tüm
suçlara ve cinayetlere rağmen kendisini "ölüm yolundan hayata döndüremedi!
Netanyahu Seyyid Hasan Nasrallah'ı havan bombalarıyla vurarak “İsrail delirdi”
mesajını vermek istedi! Ve kendi tarafını “teknolojik delilikle” korkutup,
direnişin iradesini kırmak istiyordu. Ancak Direnişin Lideri İmam Hamaeni,
onların inanamayacağı şekilde “teknolojik delilik korkusunu” “cesur imanlı ordu
korkusuna” çevirdi ve Biharu’l Envar’ın sahibinin ifadesiyle, “Hiçbir şeye
dayanmaksızın Allah'a şirk koştuklarından dolayı kafirlerin yüreklerine yakında
bir korkudur salacağız. Ateştir yurtları onların ve zalimlerin barınacağı yer,
ne de kötüdür” ayeti, yani Allah’ın kafirlerin kalbine salacağı korkuyu ve onların
Allah’ın veli kullarından duyduğu korkuyu anlatmaktadır. Dolayısıyla Cuma günü
düşmana korku salmak için Rehberlerinin arkasından giden İran halkının hepsi “Allah’ın
velileri” ve “İlahi askerlerdir!”
Dr. Muhammed
Hüseyin Muhterem