Kemal Halef şunları yazdı: ‘İran'da neler oluyor? Bu,
beraberinde ayaklanmalar, silahlı eylemler, cinayetler ve terör operasyonları
getiren protestoları takip edenlerin sorusudur. Batı ve bazen Arap medyasındaki
bariz ve yaygın teşhis, Mehsa Emini’nin bir ahlak polis gözaltı merkezinde kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmesinin ardından bir protesto hareketinin başlatıldığı, zorunlu
başörtüsünün bu toplumda tartışma konusu olduğu ve insanların bunu değiştirmeye
karar verdiğidir.
Bu, İran'da yaşanan bir gerçeklik olarak dünya kamuoyuna
tanıtılan bir görüntüdür. Ancak gerçek bu anlatılandan tamamen farklıdır.
İran'da bugün yaşanan sahne “ABD-İngiltere ortak istihbarat operasyonu"
olarak tek bir cümleyle özetlenebilir. Elbette İsrail istihbarat teşkilatı da
Arap ülkelerinden gelen mali yardımlarla bu operasyona katılmıştır. Amerika
Birleşik Devletleri Başkanı Joe Biden'ın Florida'da sarf ettiği "İran'ı
özgürleştireceğiz" sözleri her ne kadar John Kirby, bu sözlerin halkın
dertlerini paylaşmak için söylendiği bahanesini getirse de yine de dikkatlerden
kaçmamıştır. İran'ın liderleri, ülkeleri için hangi planın tasarlandığını çok
iyi biliyorlar ve kendilerine karşı yürütülen karmaşık operasyonların doğasının
ve sırlarının farkındalar.
Amerika Birleşik Devletleri'nin "kan ve ateş" adı
verilen bu tür savaşlar için yetenek ve istihbarat programlarına sahip olduğu
ve araçlarının "yalan, silah ve para" olduğu bir sır değildir. Latin
Amerika, Afrika, Doğu Avrupa ülkeleri ve Ortadoğu'da tarih boyunca birçok
ülkede bunu defalarca yaşadım. On yıl önce bu savaş türü Libya ve Suriye'de o
zamana göre daha modern, çağdaş ve daha az müdahil yöntemlerle ortaya çıktı.
İstihbarat teşkilatları bu operasyonları arkadan yönetirken, bölge ülkelerinin
buna öncülük etmesine izin vermek için bir boşluk yarattılar.
Şu anda İran'da yaşananlar, Amerika’nın istihbarat
teşkilatının İngiliz mevkidaşı ile işbirliği içinde İran halkı tarafından
seçilen bu ülkenin ilk başbakan olan Muhammed Musaddık hükümetini devirmek için
1952'de İran'da gerçekleştirildiği "Ajax" operasyonunun yeni
versiyonudur.
Musaddık'ın o zamanki suçu, İngiltere tarafından çalınan ve
kârının bir kısmı İran halkına verilen İran petrolünü millileştirmeye karar
vermesiydi. İran halkı bunu çok istemiş ve milli kahraman haline gelen
Musaddık'ı desteklemiş ve Batı'nın açgözlülüğüne ve hırsızlığına karşı onun
arkasında durmuştu.
Tarihçesine ve detaylarına girmek istemiyorum. Ama Amerikan
istihbarat servisinin 1952 yılında Musaddık'ı devirmek için gerçekleştirdiği Ajax
Harekatı ile bu harekatın şu anda İran’da hala devam eden 2022 yılındaki yeni
versiyonu arasında hızlı bir karşılaştırma yapılabilir:
"Amerikalı yazar " Stephen Kinzer, "
tarafından yazılan "Şahın Bütün Adamları" kitabında, Ajax'ın
Musaddık'ı devirme operasyonunun süreci hakkında bilgi edinilebilir. Bu kitapta
şu ifadeler yer almaktadır: ‘CIA, haber analistleri, gazeteciler, din adamları,
politikacılar ve askeri adamlardan sadakat kazanmak ve onları satın almak için
rüşvet kullandı. CIA onlara ayda on binlerce dolar ödedi. Öyle ki, bazı
tahminler, Musaddık'ın düşüşünün tüm maliyetinin 19 milyon dolar olduğunu
göstermektedir.
Bu operasyonu yöneten ABD istihbarat subayı Kermit
Roosevelt'e göre, Ajax Operasyonu öncelikle Musaddık’a yönelik sevgiyi azaltmak
için organize bir medya kampanyasına ve camilerde, basında ve sokaklarda
Musaddık'a karşı sürekli propaganda yapılmasına dayanıyordu. İkinci olarak da
sokaklardaki çeteleri ayaklanmaları ve kargaşayı kışkırtmaları için
güçlendirmeye dayanıyordu."
Bugün İran'da yaşananlar, 1952 yılında Amerika’nın planının
uygulanmasıyla aynı, ancak bu defa bunu çağdaş araçlarla yapıyor. İran İslam
Cumhuriyeti sistemine karşı sürekli ve yoğun medya propagandası yapılması, bu
sistemin imajını yok etmek için tüm geleneksel ve modern medyayı harekete
geçirmek, bu ülkenin yüzünü büyük bir hapishane ve özgürlük özlemi çeken
insanların olduğu bir ülke olarak resmetmek ve grupların İran sokaklarında
isyan çıkarmak için gerçekleştirdiği hareketlerin gölgesinde, terör örgütlerinin
gurur kaynağı olan silahların ve şiddetin ortaya çıkması… tüm bunlar istihbarat
eylemlerinin açık işaretleridir.
Amerikan hükümeti artık Musaddık hükümetine karşı Ajax
operasyonundaki gibi İran'da bir darbe ya da rejimin devrilmesinin peşinde
değil. Çünkü İran'daki bugünkü İslami sistemin dünün Musaddık hükümetine
benzemediğini anladı. Koşullar değişti ve İran onlarca yıldır Batı'nın
hegemonyasının dışında kaldı ve şimdi tamamen bağımsız kararlar alıyor.
Dolayısıyla Amerikan ve İngiliz istihbarat teşkilatlarının bu operasyonunun
nihai amacı, İran'ın çevre bölgelere nüfuzunu engellemek ve bölgesel
denklemlerde onun üzerini çizmek ve sonuç olarak dünya güçleri arasındaki
uluslararası rekabette etkili olmak için İran’ı istikrarsızlaştırıp zayıflatmak
ve İran'ı kendi sınırları içinde yaşadığı krizlerle başa çıkmakla
sınırlandırmaktır.
Musaddık'ın suçu İran petrolünü İran ulusunun yararına
millileştirme kararı almaksa, bugünkü İran İslam rejiminin suçu nükleer ve
askeri kapasiteye sahip olmak ve endüstriyel ve tarımsal açıdan kendi kendine
yeterli olmak değildir. ABD istihbarat servisi tarafından Ajax’ın 2022
versiyonunun uygulanmasını hızlandıran tehlike, İran ile Çin arasındaki
stratejik anlaşmanın yanı sıra İran'ın Rusya ile kapsamlı bir stratejik işbirliği
anlaşması imzalama konusundaki kararlılığıdır. Bizim açımızdan, bu hikâyenin
arkasında Amerika'nın hissettiği temel bir tehlike yatmaktadır ve ve sonuç
olarak İran içinde kan ve ateş oyununda sonuçlarından emin olmadan bir maceraya
atılmıştır.
İran'da yaşananların gerçeği budur. Bu propagandanın
arkasında tuhaf bir şekilde sürekli safça duran bir grup Arap elitimiz adına
üzülüyoruz. Hepimiz bu alanda Batılı ülkelerin yıllar sonra ortaya koyduğu
belgelerde gelecek nesillerin okuyacağı acı tecrübeleri olan bir Arap
bölgesinin insanlarıyız.
Belki Amerika hükümeti İran'ı istikrarsızlaştırma ve İran
İslam Cumhuriyeti'nin sınırlarını manipüle etme konusunda başarılı olacağına
güvenmiş olabilir. Ancak İran'daki gelişmelerin süreci göz önüne alındığında
acaba daha olası görünen başarısızlığın sonuçlarını da düşündü mü? Kuşkusuz, bu
başarısızlığın ABD'nin Ortadoğu'daki politikası üzerinde önemli etkileri
olacaktır ve bu deneyimden sonra İran, bölgesel denklemlerdeki stratejik
ağırlığını ve konumunu istikrara kavuşturma konusunda daha güçlü ve daha
sarsıcı davranacaktır.’