Şara Ve Türkiye: Satır Aralarındaki Mesajlar!

GİRİŞ: 14.02.2025 07:50      GÜNCELLEME: 14.02.2025 07:50
Rasthaber -  Al Majalla, yeni Şam yönetimi ile Ankara arasındaki ilişkileri masaya yatırdı. Makalede, Ahmed Şara’nın Türkiye ile ilişkilerde temkinli davrandığı ve Ankara’nın aceleciliğinden rahatsızlık duyduğu ifade edildi. Değerlendirmede Ankara ile Şam arasındaki güven sorununa dikkat çekildi.

Suudi Arabistan merkezli medya organı Al Majalla’da, “Şara ve Türkiye: Satır aralarındaki mesajlar” başlığıyla yayımlanan Aliya Mansur imzalı yazıda, Türkiye ile yeni Şam yönetimi arasındaki ilişkilere mercek tutuldu. İlişkilerde görünenden daha farklı bir tablo olduğunu belirten Mansur, “Türkiye'nin aceleciliği ve sık sık yapılan ziyaretler, iki taraf arasında ‘mutlak bir güven’ eksikliğinin işareti olabilir.” ifadelerini kullandı.

Mansur’un yazısının tamamını yayımlıyoruz:

‘DOĞAL İTTİFAK: ARAP DÜNYASI’

“Suriye rejiminin devrildiği ve Beşar Esad'ın Moskova'ya kaçtığı andan itibaren Suriye meselesini takip edenler ve konuyla ilgilenenler şu soruyu sormaya başladı: Türkiye, Suriye'de İran'ın yerini mi alacak? İran'ın nüfuzu ve Tahran'a bağımlılık, Türkiye'nin nüfuzu ve Ankara'ya bağımlılıkla mı değişecek? Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara, bu meşru soruları ve endişeleri diplomatik bir dille reddetmeye çalıştı. Suriye'nin kimseye tabi olmayacağını ve kimseyle savaşa girmeyeceğini vurgulayan mesajlar verdi. İlk ziyaretini Suudi Arabistan Krallığı'na yaptı, ardından Türkiye'yi ziyaret etti. Çünkü Suriye'nin çıkarı, çevresiyle, özellikle de Suriye devrimine yıllardır destek veren Türkiye ile iyi ilişkiler kurmasını gerektiriyor. Ancak Suriye'nin esas çevresi ve doğal ittifak noktası Arap dünyasıdır.

‘SADAKAT İLİŞKİSİ DEĞİL’

“Devrim yıllarında coğrafi konumu nedeniyle Suriye'de en önemli rolü Türkiye üstlendi. Türkiye'nin kendisine bağlı siyasi, askeri ve hatta sivil grupları var; ancak Şara liderliğindeki Heyet Tahrir Şam (HTŞ) bunlardan biri değil. HTŞ ile Ankara arasındaki ilişki dostane olmakla birlikte, Suriye Milli Ordusu'na bağlı birçok fraksiyonla olan bağımlılık ve sadakat ilişkisine benzemiyor.

“Bugün Şam ile Ankara arasındaki ilişkilerde birçok çelişkili sinyal bulunuyor. Şara, müzakere ve diyalog yoluyla Suriye'nin tamamında kontrol sağlamaya çalışıyor ve Suriye'nin kuzeydoğusundaki "Suriye Demokratik Güçleri" (SDG) ile barışçıl bir çözümden yana olduğunu defalarca dile getirdi. Ancak Ankara, sınırlarını güvence altına almak için askeri bir operasyonla SDG’yi bölgeden çıkarmayı hedefliyor. Peki, Şara, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın konuşmasının yol açabileceği bir (Suriye-Suriye ve ABD-Türkiye) uzlaşısına ulaşılana kadar savaşı erteleyip bundan kaçınmayı başarabilecek mi? Şu ana kadar, Şara'nın son Türkiye ziyaretinde Ankara'yı siyasi çözümün neden daha uygun olduğuna ikna ettiği görülüyor.

“Türkiye, Suriye'deki yeniden inşa projelerinden en büyük payı almak için de harekete geçti. Ankara’nın aceleciliği ve sık sık gerçekleşen görüşmeler, iki taraf arasındaki "mutlak güven" eksikliğinin göstergesi olabilir. Esad'ın devrilmesinden birkaç gün sonra gelen deniz sınırlarının belirlenmesi talebi ve Suriye'nin buna verdiği yanıt da bu bağlamda değerlendirilebilir.

ANKARA’NIN GİZLİ HAMLELERİ

“Şara'nın Şam'a varmasından saatler sonra Ankara, başta geçici hükümet olmak üzere kendisine bağlı Suriyeli muhalif kurumlardaki çalışanların maaşlarını artırma kararı aldı. Bazıları bu işareti fark edemedi. Bugün ise, Zafer Konferansı’nda tüm siyasi organların feshedildiğinin ilan edilmesinden yaklaşık on gün sonra, Koalisyon ve ona bağlı organların fesih kararını hâlâ reddettiği anlaşılıyor. Bu organların eğilimleri ve sadakatleri Türkiye'ye bağlı. Ankara, Şam hükümetinden güvence almazsa, bu yapılar Ulusal Diyalog Konferansı'na davetler yapılmaya başladığında yeni yönetimin karşısına ciddi bir sorun olarak çıkabilir.

“Siyasi yapılar için geçerli olan durum, askeri organlar için de geçerli, özellikle de liderlerinin büyük çoğunluğu Türk politikalarına yakın olan Suriye Milli Ordusu açısından. Ahmed Şara'nın devlet başkanlığına atandığı Zafer Konferansı’nda Milli Ordu fraksiyonlarının hazır bulunduğu doğru, ancak yeni Suriye ordusuna nasıl entegre edilecekleri henüz net değil. Şu an için Suriye Milli Ordusu'ndan bazı komutanların üst düzey görevlere atanması, Türkiye'ye yönelik bir güven mesajı olarak okunabilir: “Sizinle kötü ilişkiler istemiyoruz, atadıklarınızı dışlamıyoruz ancak mutlak sadakat da beklemiyoruz.”

GÜMRÜK VERGİSİ

“Şara'nın Ankara ziyareti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi öncesinde, medyaya sızdırılan bazı bilgiler dikkat çekici. Bunlar arasında Suriye'nin merkezinde dört Türk hava üssünün kurulması ve yeni Suriye ordusunun Türkiye tarafından eğitilmesi gibi maddeler yer alıyordu. Ancak bu iddialar henüz gerçeğe dönüşmedi. Bu tür sızdırmalar sadece spekülasyon olarak değerlendirilemez; aynı zamanda mesajlar ve baskı unsurları olarak da görülmelidir. Ayrıca, Türkiye'nin sanayi üretimini ve vatandaşın alım gücünü desteklemek amacıyla Türk mallarına gümrük vergisi getirilmesi de iki ülke arasındaki ilişkiye dair bir başka gösterge niteliğinde.

“Bazıları, Türkiye'nin ‘Saldırganlığın Caydırılması’ operasyonunu desteklemede en büyük rolü oynadığını düşünüyor. Ancak Erdoğan’ın, Esad ile ilişkileri normalleştirme konusunda da istekli olduğu unutulmamalı. Kaynaklar, detayların bu noktada farklı sinyaller verdiğini öne sürüyor, ancak bu ayrı bir konu.

“Türkiye-Şam ilişkilerinin kötü olduğu söylenemez. Ancak Ankara'nın Şam'dan kısa sürede çok fazla talepte bulunduğu açık. Bu durum, Şam'dakilerin Ankara'ya mutlak güven duyduğunu göstermiyor. Suriyelilerin verdiği yanıtlar da bir tabi-tabi olunan ilişkisini işaret etmiyor.

‘ROTA ARAP DÜNYASI’

“Sonuç olarak Majalla'nın aktardığı analize göre, Şara Ankara ile soğuk bir ilişki arayışında değil. Suriye'nin kimseyi kışkırtmadan herkesin desteğine ihtiyaç duyduğunun farkında. Ancak aynı zamanda siyasi ajandalardan ve bölgesel çatışmalardan uzak durarak Arap dünyasına, özellikle de Suudi Arabistan’a daha fazla yönelmek istiyor. Türkiye, İran ve Rusya'nın Suriye’den çekilmesiyle oluşan boşluğu doldurmaya çalışıyor ve Şam’daki yeni düzenin “meşru babası” olduğunu ima etmek istiyor. Ancak Şara, Suriye'yi eksen politikalarından uzak tutmaya ve ülkenin Arap çevresine, milliyetçi değil, modernist bir kavram olarak Arap kimliğine ve aynı zamanda ılımlı İslam dünyasına ait olduğunu vurgulamaya çalışıyor. Bu denklemin dikkatle yönetilmesi gerekiyor. Aynı şekilde, Suriye'nin güvenliği ve egemenliğiyle ilgilenen tüm aktörlerin de mesajları ve gelişmeleri doğru okuması şart.”/aydınlık

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM