Şehit Nasrallah'ın İsrail İçin Kullandığı "Örümcek Ağı" Teorisinin Anlamı

GİRİŞ: 06.11.2024 21:42      GÜNCELLEME: 06.11.2024 21:42
Rasthaber - Şehit Nasrallah'ın "İsrail örümcek ağından daha zayıftır" teorisinin ortaya atılmasının üzerinden 20 yıl geçti. Bugün, Siyonistlerin kendileri de dahil olmak üzere herkes bu teorinin doğruluğunu anlamış durumda. Rejimin çok cephede savaş sonucunda yaşadığı iç kriz, bunun en açık göstergesidir.

Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın şehadetinin 40. gününde, tüm özgürlükçüler için özgürlük ve direniş sembolü olan Hizbullah Genel Sekreteri'nin zulüm ve işgale karşı mücadele mirasını bir kez daha yad ediyoruz.

Şehit Nasrallah ve Siyonistler İçin "Örümcek Ağı" Teorisi

Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın direniş öğretileri ve Siyonistlerin kalplerine ektiği korku, şehadetinden sonra da devam ediyor. Direniş Şehidi'nin İsrail'i tanımlamak için ortaya attığı "Örümcek Ağı" teorisi hala tartışılıyor ve 20 yıl sonra doğruluğu kanıtlandı.

Şehit Seyyid Hasan Nasrallah, 26 Mayıs 2000'de Binte Cebil kentinde yaptığı konuşmada, Hizbullah'ın Siyonistlere ağır bir yenilgi yaşatarak onları Güney Lübnan'dan çıkardığı bir dönemde, "İsrail örümcek ağından daha zayıftır" adlı meşhur teorisini ortaya koymuştu.

O zamandan beri, örümcek ağı kavramı Siyonistler için bu rejimin askeri gücü ile savaş ruhu arasındaki uçurumu simgeleyen bir metafora dönüştü. Öyle ki, bu kavram İsrail kamuoyunda kabul görmüş ve teyit edilmiştir. İsrail'i bugün saran ve zayıflıklarını ortaya koyan krizler, Şehit Nasrallah'ın bu teorisinin doğruluğunu açıkça göstermektedir.

Şehit Nasrallah'ın Bu Teorisinin Doğru Olduğunun Kanıtı

İsrail işgal rejiminde aşırıcı ve faşist bakanlardan oluşan Binyamin Netanyahu hükümetinin göreve gelmesiyle başlayan iç kriz, ardından 7 Ekim 2023'te İsrail için yaşanan felaketin sonuçları, bu rejime karşı çok cephede başlatılan yıpratma savaşı, savaş ve esir değişimi konusundaki anlaşmazlıklardan kaynaklanan iç çatışmalar ve Netanyahu tarafından İsrail Savaş Bakanı Yoav Gallant'ın görevden alınması, Direnişin Şehit Lideri'nin örümcek ağı teorisinin İsrail Siyonist rejimi için ne kadar doğru olduğunu açıkça göstermektedir.

Örümcek ağı kavramı, İsrail'in işgal altındaki Filistin ile Lübnan arasındaki kuzey sınırında üç askerinin esir alınması karşısında gösterdiği zayıf ve güçsüz duruşuna dayanarak, bu rejimin Güney Lübnan'dan çıkarılmasından sadece birkaç ay sonra ortaya çıkmıştır. Bu kavramın dönüm noktası ise, Lübnan ile işgal altındaki Filistin arasında 2022 yılında yapılan deniz sınırı çizme anlaşmasıdır. Bu anlaşma ile direniş, düşmana kendi denklemlerini dayatmayı ve Lübnan'ın sularındaki doğal kaynaklar üzerindeki haklarını geri almayı başarmıştır. Siyonistler, Hizbullah ile askeri çatışma korkusuyla Akdeniz'deki gaz sahaları konusunda Lübnan'ın şartlarını kabul etmek zorunda kalmışlardı.

Örümcek ağı söylemi, Siyonistler arasında gerçek bir kamuoyu bilinci yaratmış ve sahte İsrail rejiminin asla normal bir ülke gibi yönetilemeyeceğini ve komşularıyla ilişkiler kuramayacağını kanıtlamıştır. Bu nedenle, her türlü iç ve dış tehdide karşı son derece savunmasız olacaktır.

Başka bir deyişle, Şehit Nasrallah, örümcek ağı teorisini, bölgedeki Siyonist rejimin sonuna yaklaştığımızı ve bu sahte rejimin işgal altındaki topraklarda iç çatışmalar ve dış tehditler altında ayakta kalamayacağını ve sonunda içeriden çökeceğini söylemek için ortaya atmıştır.

Siyonist çevreler bile, Seyyid Hasan Nasrallah'ın konuşmalarında, bu konuşmaların içeriğinin İsrail iç cephesindeki olayları yakından takip ettiğini gösterdiğini ve merhum Hizbullah Genel Sekreteri'nin İsrail'in kırılgan durumu hakkında doğru bir değerlendirme yaptığını ve iç krizlerin bu rejimi ciddi şekilde zayıflatacağını bildiğini kabul etmektedir.

Şehit Nasrallah'ın Siyonist Toplumu Üzerindeki Şaşırtıcı Etkisi

Siyonist çevrelere göre, Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın İsrail'in kırılgan iç durumu hakkında sahip olduğu farkındalık, örümcek ağı denklemini pekiştirme ve İsrail'e karşı kara, hava ve denizde çatışma kurallarını değiştirme yolunda ilerlemesini sağlamıştır. Öyle ki, İsrailliler bile Nasrallah'ın savaş ve mücadele yönetiminde usta olduğunu ve İsraillilerin moralini nasıl bozacağını çok iyi bildiğini kabul etmektedir.

Siyonistler, Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın İsrail'i avucunun içi gibi nasıl tanıdığını ve bu rejimin iç söylemini nasıl koruduğunu bilmektedir. Hatta askeri çatışmadan önce, akıllıca bir psikolojik savaşla İsraillilerin moralini bozmayı başarmıştır.

Bu şekilde Siyonistler, Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın psikolojik stratejisinin Hizbullah için özel bir avantaj olduğunu anlamışlardır. Bu nedenle, tüm İsrailliler Şehit Nasrallah'ın konuşmalarına özel bir güven duymuştur. Başka bir deyişle, Şehit Hizbullah Genel Sekreteri'nin İsrail'e karşı oluşturduğu caydırıcılık denklemi, ona düşmana karşı psikolojik savaşı ustaca yöneterek, kendi belirlediği kurallara göre hareket etme ve Siyonist rejimin Hizbullah'a karşı askeri üstünlük faktöründen yararlanmasını engelleme olanağı sağlamıştır.

Bu nedenle Siyonistler, Seyyid Hasan Nasrallah'ın İsrail'in zayıf noktalarını anlamalarına büyük bir katkı sağladığına inanmaktadır. Şüphesiz, Siyonist liderlerin Şehit Direniş Lideri'ne karşı duyduğu yoğun öfkenin büyük bir kısmı, onun İsrail iç cephesi hakkında kapsamlı bir bilgiye sahip olmasından kaynaklanmaktadır. İsrail toplumuyla ilgili bilgilerinde o kadar hassastı ki, Siyonistler Nasrallah'ın bu toplumun içinde yaşıyormuş gibi olduğunu söylüyorlardı.

Şehit Seyyid Hasan Nasrallah, konuşmalarının bir bölümünü, Siyonist rejimin zayıf noktalarından farklı düzeylerde bahsetmeye ayırırdı. Bu, örümcek ağı kavramı çerçevesinde İsrail'e karşı yürüttüğü bilinçlendirme kampanyasının bir parçasıydı. Siyonistlere, İsrail toplumunun zayıf olduğunu, direnişin saldırılarına dayanamayacağını ve çok geçmeden dağılacağını sürekli hatırlatmak istiyordu.

Bu nedenle, birçok Siyonist araştırmacı, tarihçi ve teorisyen, Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın kişiliği hakkında çok sayıda makale yazmıştır. Hepsi, onun her türlü mücadeleyi yönetme konusunda yüksek stratejik yeteneğe sahip benzersiz bir kişilik olduğu, İsraillilere derin yaralar açtığı ve Araplar ile İsrail arasındaki çatışma sürecini değiştirdiği konusunda hemfikirdir.

Siyonistlerin bir yıl sonra Aksu Tufanı savaşından sonra fark edemedikleri şey, İsrail'in artık Ben Gurion zamanındaki İsrail olmadığı ve aldığı ölümcül darbelerden sonra bir daha ayağa kalkamayacak yaşlı bir adam gibi olduğudur. Yahudiler, 1948 yılında Filistin'in kendilerine vaat edilmiş toprak olduğuna dair hayali bir inançla dünyanın dört bir yanından bu Arap ülkesini işgal etmişlerdir. Ancak bugün, 75 yıl sonra, varlıklarının geleceği için hiçbir garanti olmadığını ve ebedi bir yenilgi içinde yaşadıklarını anladılar.

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM