Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın şehadetinin 40. gününde, tüm
özgürlükçüler için özgürlük ve direniş sembolü olan Hizbullah Genel
Sekreteri'nin zulüm ve işgale karşı mücadele mirasını bir kez daha yad
ediyoruz.
Şehit Nasrallah ve Siyonistler İçin "Örümcek
Ağı" Teorisi
Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın direniş öğretileri ve
Siyonistlerin kalplerine ektiği korku, şehadetinden sonra da devam ediyor.
Direniş Şehidi'nin İsrail'i tanımlamak için ortaya attığı "Örümcek
Ağı" teorisi hala tartışılıyor ve 20 yıl sonra doğruluğu kanıtlandı.
Şehit Seyyid Hasan Nasrallah, 26 Mayıs 2000'de Binte Cebil
kentinde yaptığı konuşmada, Hizbullah'ın Siyonistlere ağır bir yenilgi
yaşatarak onları Güney Lübnan'dan çıkardığı bir dönemde, "İsrail örümcek
ağından daha zayıftır" adlı meşhur teorisini ortaya koymuştu.
O zamandan beri, örümcek ağı kavramı Siyonistler için bu
rejimin askeri gücü ile savaş ruhu arasındaki uçurumu simgeleyen bir metafora
dönüştü. Öyle ki, bu kavram İsrail kamuoyunda kabul görmüş ve teyit edilmiştir.
İsrail'i bugün saran ve zayıflıklarını ortaya koyan krizler, Şehit Nasrallah'ın
bu teorisinin doğruluğunu açıkça göstermektedir.
Şehit Nasrallah'ın Bu Teorisinin Doğru Olduğunun Kanıtı
İsrail işgal rejiminde aşırıcı ve faşist bakanlardan oluşan
Binyamin Netanyahu hükümetinin göreve gelmesiyle başlayan iç kriz, ardından 7
Ekim 2023'te İsrail için yaşanan felaketin sonuçları, bu rejime karşı çok
cephede başlatılan yıpratma savaşı, savaş ve esir değişimi konusundaki
anlaşmazlıklardan kaynaklanan iç çatışmalar ve Netanyahu tarafından İsrail
Savaş Bakanı Yoav Gallant'ın görevden alınması, Direnişin Şehit Lideri'nin
örümcek ağı teorisinin İsrail Siyonist rejimi için ne kadar doğru olduğunu açıkça
göstermektedir.
Örümcek ağı kavramı, İsrail'in işgal altındaki Filistin ile
Lübnan arasındaki kuzey sınırında üç askerinin esir alınması karşısında
gösterdiği zayıf ve güçsüz duruşuna dayanarak, bu rejimin Güney Lübnan'dan
çıkarılmasından sadece birkaç ay sonra ortaya çıkmıştır. Bu kavramın dönüm
noktası ise, Lübnan ile işgal altındaki Filistin arasında 2022 yılında yapılan
deniz sınırı çizme anlaşmasıdır. Bu anlaşma ile direniş, düşmana kendi
denklemlerini dayatmayı ve Lübnan'ın sularındaki doğal kaynaklar üzerindeki haklarını
geri almayı başarmıştır. Siyonistler, Hizbullah ile askeri çatışma korkusuyla
Akdeniz'deki gaz sahaları konusunda Lübnan'ın şartlarını kabul etmek zorunda
kalmışlardı.
Örümcek ağı söylemi, Siyonistler arasında gerçek bir kamuoyu
bilinci yaratmış ve sahte İsrail rejiminin asla normal bir ülke gibi
yönetilemeyeceğini ve komşularıyla ilişkiler kuramayacağını kanıtlamıştır. Bu
nedenle, her türlü iç ve dış tehdide karşı son derece savunmasız olacaktır.
Başka bir deyişle, Şehit Nasrallah, örümcek ağı teorisini,
bölgedeki Siyonist rejimin sonuna yaklaştığımızı ve bu sahte rejimin işgal
altındaki topraklarda iç çatışmalar ve dış tehditler altında ayakta
kalamayacağını ve sonunda içeriden çökeceğini söylemek için ortaya atmıştır.
Siyonist çevreler bile, Seyyid Hasan Nasrallah'ın
konuşmalarında, bu konuşmaların içeriğinin İsrail iç cephesindeki olayları
yakından takip ettiğini gösterdiğini ve merhum Hizbullah Genel Sekreteri'nin
İsrail'in kırılgan durumu hakkında doğru bir değerlendirme yaptığını ve iç
krizlerin bu rejimi ciddi şekilde zayıflatacağını bildiğini kabul etmektedir.
Şehit Nasrallah'ın Siyonist Toplumu Üzerindeki Şaşırtıcı
Etkisi
Siyonist çevrelere göre, Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın
İsrail'in kırılgan iç durumu hakkında sahip olduğu farkındalık, örümcek ağı
denklemini pekiştirme ve İsrail'e karşı kara, hava ve denizde çatışma
kurallarını değiştirme yolunda ilerlemesini sağlamıştır. Öyle ki, İsrailliler
bile Nasrallah'ın savaş ve mücadele yönetiminde usta olduğunu ve İsraillilerin
moralini nasıl bozacağını çok iyi bildiğini kabul etmektedir.
Siyonistler, Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın İsrail'i
avucunun içi gibi nasıl tanıdığını ve bu rejimin iç söylemini nasıl koruduğunu
bilmektedir. Hatta askeri çatışmadan önce, akıllıca bir psikolojik savaşla
İsraillilerin moralini bozmayı başarmıştır.
Bu şekilde Siyonistler, Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın
psikolojik stratejisinin Hizbullah için özel bir avantaj olduğunu
anlamışlardır. Bu nedenle, tüm İsrailliler Şehit Nasrallah'ın konuşmalarına
özel bir güven duymuştur. Başka bir deyişle, Şehit Hizbullah Genel
Sekreteri'nin İsrail'e karşı oluşturduğu caydırıcılık denklemi, ona düşmana
karşı psikolojik savaşı ustaca yöneterek, kendi belirlediği kurallara göre
hareket etme ve Siyonist rejimin Hizbullah'a karşı askeri üstünlük faktöründen
yararlanmasını engelleme olanağı sağlamıştır.
Bu nedenle Siyonistler, Seyyid Hasan Nasrallah'ın İsrail'in
zayıf noktalarını anlamalarına büyük bir katkı sağladığına inanmaktadır.
Şüphesiz, Siyonist liderlerin Şehit Direniş Lideri'ne karşı duyduğu yoğun
öfkenin büyük bir kısmı, onun İsrail iç cephesi hakkında kapsamlı bir bilgiye
sahip olmasından kaynaklanmaktadır. İsrail toplumuyla ilgili bilgilerinde o
kadar hassastı ki, Siyonistler Nasrallah'ın bu toplumun içinde yaşıyormuş gibi
olduğunu söylüyorlardı.
Şehit Seyyid Hasan Nasrallah, konuşmalarının bir bölümünü,
Siyonist rejimin zayıf noktalarından farklı düzeylerde bahsetmeye ayırırdı. Bu,
örümcek ağı kavramı çerçevesinde İsrail'e karşı yürüttüğü bilinçlendirme
kampanyasının bir parçasıydı. Siyonistlere, İsrail toplumunun zayıf olduğunu,
direnişin saldırılarına dayanamayacağını ve çok geçmeden dağılacağını sürekli
hatırlatmak istiyordu.
Bu nedenle, birçok Siyonist araştırmacı, tarihçi ve
teorisyen, Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın kişiliği hakkında çok sayıda makale
yazmıştır. Hepsi, onun her türlü mücadeleyi yönetme konusunda yüksek stratejik
yeteneğe sahip benzersiz bir kişilik olduğu, İsraillilere derin yaralar açtığı
ve Araplar ile İsrail arasındaki çatışma sürecini değiştirdiği konusunda
hemfikirdir.
Siyonistlerin bir yıl sonra Aksu Tufanı savaşından sonra
fark edemedikleri şey, İsrail'in artık Ben Gurion zamanındaki İsrail olmadığı
ve aldığı ölümcül darbelerden sonra bir daha ayağa kalkamayacak yaşlı bir adam
gibi olduğudur. Yahudiler, 1948 yılında Filistin'in kendilerine vaat edilmiş
toprak olduğuna dair hayali bir inançla dünyanın dört bir yanından bu Arap
ülkesini işgal etmişlerdir. Ancak bugün, 75 yıl sonra, varlıklarının geleceği
için hiçbir garanti olmadığını ve ebedi bir yenilgi içinde yaşadıklarını
anladılar.