Rasthaber - Suudi Arabistan'ın Suriye dahil bölge ülkeleri ilişkileri iyileştirme ve Yemen'deki savaşı sona erdirme çabaları, Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın komşularla “sıfır sorun” politikasını benimsediğini gösteriyor.
Buna göre Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin
Selman, Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın ardından küresel denklemlerinde
meydana gelen gelişmeleri inceledikten sonra, İran ile dolaylı diyalog
stratejisini ve bölgesel ilişkilerde “sıfır sorun” politikası benimsedi ve aynı
zamanda Şam hükümeti ile ilişkilerde yeni bir sayfa açmaya çalışıyor.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı’nın Şam Ziyareti
Suudi Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan ocak ayında
Bloomberg’e verdiği demeçte, Suriye dosyasına ilişkin, “Bölge ülkeleri, Suriye
krizine 'siyasi bir çözüm' bulmak için birlikte çalışmalı ve Şam hükümetiyle
ilişki kurmanın bir yolunu bulmalıdır.” dedi.
Şimdi, Faysal bin Ferhan'ın Suriye ziyaretinin yakın bir
gelecekte gerçekleşse veya ertelense de Riyad dış politikasındaki
değişiklikler, Suudi Arabistan ile Suriye arasındaki yakınlaşmanın er ya da geç
gerçekleşeceğini gösteriyor.
Ukrayna Savaşı Öncesi Suudi Arabistan'ın Dış Politikası
Suudi Arabistan Krallığı, Ukrayna savaşı öncesinden bu yana
Orta Doğu bölgesinde önemli bir aktör olmak için elinden geleni yaptı. Riyad
yönetimi, izlediği politikalarında, küresel gelişmelerde etkili oymayı ve
bölgede üstün güç olarak ortaya çıkmayı amaçlamıştır; Bununla birlikte, Rusya
ile Batı ve Çin ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasındaki mevcut
gerginliğin sona ermesinden sonra gelecekte ortaya çıkacak herhangi bir yeni
dünya düzeninden yararlanmayı hedefliyor.
Suudi Arabistan, "Arap Baharı" ve öncesinden bu
yana Türkiye ve İran ile stratejik bir rekabet içerisindedir; Katar ve Birleşik
Arap Emirlikleri (BAE) de "ağabeyleri" Suudi Arabistan sayesinde
bölgesel nüfuz elde etmeye çalışıyor.
Ancak Prens Muhammed bin Selman’ın ülkede birinci veliaht
olarak ilan edilmesinin ardından ve onun büyük destekçisi olan ABD eski başkanı
Donald Trump'ın başkanlığının sona ermesinden sonra Suudi Arabistan komşu
ülkeleriyle diyalog kanalları açtı. Yıllarca süren siyasi-ekonomik ablukanın
ardından Katar ile uzlaşma sağlayan Riyad yönetimi Türkiye ile ilişkilerini
yeniden başlattı.
Riyad ile Ankara arasında "Arap Baharı" ve
Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın, Suudi Arabistan'ın
İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülmesi nedeniyle yaşanan gerilimin ardından
Suudilerin Türkiye’de yatırımı için anlaşmalar imzalandı.
Ancak İran konusunda Riyad'ın Tahran ile ilişkilerinin temel
özelliğinin gerilim ve vekâlet savaşı olduğunu söyleyebiliriz. Tüm bunlara
rağmen iki taraf arasında yürütülen görüşmeler, diplomatik seçeneğin,
aralarındaki gerginliği ve rekabeti kontrol altına almak için en etkili çözüm
haline geldiğini gösteriyor. Suudi Arabistan'ın bitirmek istediği Yemen
savaşında İran’ın önemli bir rol oynayabileceği gerçeği unutulmamalıdır.
Suudi Arabistan’da Değişim Rüzgarı
Rusya-Ukrayna savaşının ardından küresel piyasalarda petrol
ve doğal gaz fiyatlarının rekor seviyeye çıkması, Suudi Arabistan'ın önemini ortaya
çıkardı. Bu yüzden Riyad yönetimi Batı ve dünyadaki rolünü yeniden gözden
geçirmeye çalıştı. Daha önce Suudi Arabistan’ı izole etmek istediğini söyleyen
ABD Başkanı Joe Biden da pratikte bambaşka bir adım attı. Küresel enerji sorunu
nedeniyle baskı altında olan Biden, Suudi Arabistan'a giderek, Suudi Veliaht
Prensi Prens Muhammed bin Selman ile bir araya gelerek önceki tehditlerinden
geri adım atmış oldu.
Yeni değişiklikler ve uluslararası gelişmelerle birlikte
Riyad, etkili olduğunun önemini fark etti. Bu nedenle Suudi Arabistan küresel
piyasa, enerji ve yatırımda ciddi bir rol oynayabileceğini göstermek amacıyla
çok kutuplu bir politika benimsemektedir. Bu kapsamda Moskova’ya karşı Batı ile
birleşmeyi ve Batı’nın Rusya yaptırımlarına katılmayı reddetti; Suudiler,
2022'de ABD Başkanı Joe Biden ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’i de ağırladı.
Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu’nun (PIF), 2022'de Mısır,
Umman, Irak, Ürdün, Sudan ve Bahreyn için 24 milyar dolarlık 6 fon kurma
kararı, Riyad'ın bölgedeki gücünü ve nüfuzunu genişletme stratejisini
sürdürdüğünün en açık işaretlerinden biridir.
Suudi Arabistan’dan Suriye’ye Büyük Dönüş
Hala İran'ı bölgesel emelleri için en büyük tehdit olarak
gören Suudi Arabistan, İran’la sorunlarıyla başa çıkmak için ikili bir yol
izliyor. Riyad yönetimi bir yandan Batı'yı Tahran'a yaptırımlar ve azami baskı
uygulamaya teşvik edip İran’la bölgesel rekabetini sürdürürken, diğer yandan
gerilimi azaltmak için İranlılarla diyalog kurmaya çalışıyor.
Suudi Arabistan'ın Şam hükümeti ile ilişkilerini yeniden
kurma çabası, daha önceki maliyetli savaşlardan kurtulma ve “sıfır sorun”
politikasına doğru ilerlemenin bir parçası olarak değerlendirilebilir.
Suudiler, Suriye’ye büyük dönüşün İran'ın bölgedeki nüfuzunu
azaltmak için faydalı olacağına inanıyor. Onlar aynı zamanda Suriye ile
normalleşmenin Tahran'la tek bir bölgesel stratejik ittifak içinde kalmak
yerine Beşar Esad’a siyasi seçeneklerini çeşitlendirmesine izin vereceğine
inanıyor. Bu inanç, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Şam'la
normalleşme arzusunu dile getirmesi ve Suriye politikasını değiştiren BAE'nin
Şam’la uzlaşma yoluna girmesinin ardından daha da güçlendi./tesnim