Kadim Orta Doğu açısında değişmeyen şey
hareketli bir sene geçmesi oldu. İran’da Mahsa Amini’nin öldürülmesinin
ardından başlayan protestolar da, Irak’ta Sadr krizi de karşımıza çıktı;
Yemen’deki savaş Batı’nın gözlerini kapatmasına rağmen halen devam ediyor. Orta
Doğu'da milyonlarca insan savaşın, baskının eseri.
Lakin diğer yandan koltuklarında oturan devlet
başkanlarının aralarındaki ilişkilerin de değiştiğini gördük. Suudi
Arabistan’ın kendini temizleme çabası, İsrail’le bölgedeki ülkelerin
ilişkilerindeki gelişmeler, Mısır’ın sesini gürleştirmesi, yan yana verilen
fotoğraflar, Çin’in bölgedeki etkisi, Ukrayna savaşıyla beraber karşımıza çıkan
Batı ekseninin tersine hareketler… Daha birçok örnek sayılabilir. Hatta
milyarlarca insanın ekran başında izlediği Dünya Kupası dahi Arap coğrafyasında
düzenlendi, yüzlerce işçinin mezarları üzerinde.
Suriye savaşında 11 yıl geride kaldı, yeni yılla
beraber 12. yıl olacak. Bu kanlı yıllar öncesinde, “kardeş” olan Suriye “katil”
oldu, şimdi yine karındaş olacak gibi. İki kardeşin kan davası gütmesinin sonu
değil tabii bu.
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ey katil Esed” diye
seslendiği Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la görüşme isteğini sene boyunca
sık sık dile getirdi. Zaman oldu “keşke olsaydı da görüşseydik” dedi,
zaman oldu “Siyasette ebedi olarak dargınlık, kırgınlık, küslük olmaz”
diyerek görüşme isteğini dile getirdi. Tabii 2023’te düzenlenecek olan
seçimleri de anarak.
Akar ve Fidan'ın Moskova'da Suriye buluşması
Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Milli
İstihbarat Teşkilatı Başkanı Hakan Fidan, Çarşamba günü (28 Aralık)
Moskova’da Rusya Federasyonu Savunma Bakanı Sergey Şoygu ve Suriye
Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas ile Rusya Federasyonu ve Suriye
İstihbarat Başkanları ile bir araya geldi.
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’li bakanlar
yılın özellikle ikinci yarısından itibaren Suriye konusunda görüşme
sinyallerinde bulunmuştu. Erdoğan, Kasım ayı sonunda yaptığı açıklamada, “Esad
ile görüşme olabilir, siyasette küslük dargınlık olmaz eninde sonunda
adımlarımızı atarız” demişti.
G20 Zirvesi’nde gazetecilere verdiği demeçteyse, “Siyasette
ebedi olarak dargınlık, kırgınlık, küslük olmaz. Haziran seçiminden sonra bir
sil baştan yapabiliriz” diyen Erdoğan, Suriye’yle ilişkiler konusunda
seçimleri işaret etmişti.
Orta Doğu’da ise rüzgar farklı yönden esmeye başladı. Uzun
zamandır “husumetli” olan ülkeler bu rüzgarla birlikte ilişkilerini düzeltme
yoluna gitti. Ukrayna savaşıyla birlikte Batı ülkelerinin güdümünden farklı
hareket edebileceğini de gösteren Orta Doğu ülkelerinin, Rusya ve
Çin’le ilişkilerini geliştirdiği de kaydedildi.
'Olumlu' görüşme
‘Emevi Camii’nde cuma namazı’ söyleminden 11 yıl geçmişken,
Suriye ile ilk üst düzey resmi temas olan görüşmeye ilişkin Milli Savunma
Bakanlığı, "Yapıcı havada geçen toplantının sonucunda Suriye’de ve bir
bütün olarak bölgede, istikrarın temin edilmesi ve sürdürülmesi için üçlü
formattaki toplantıların devamı konusunda mutabık kalınmıştır"
açıklamasını yaptı.
Öte yandan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Moskova'da
görüşmeler hakkında, "Bölgede istikrar için yapılması gerekenleri
paylaştık. Suriye'de tek amacımızın terörle mücadele olduğunu anlattık.
Suriye'den Türkiye'ye göçü durdurma gayretimizi ilettik" yorumunda
bulundu.
Rusya tarafından yapılan açıklamada, üçlü görüşme hakkında “Suriye
krizinin çözüm yolları ve sığınmacı sorunu, Suriye'deki aşırılık yanlısı
gruplarla ortak mücadele çabaları ele alındı” bilgisi paylaşılırken,
görüşmelerin "yapıcı" nitelikte olduğu belirtildi, Suriye’nin
istikrara kavuşturulması gerektiği vurgusu yapıldı.
Suriye ise görüşmenin “olumlu” geçtiğini belirterek “Ģörüşmede
iki taraf birçok dosyayı görüştü ve görüşme olumlu geçti” açıklamasında
bulundu.
'Erdoğan Orta Doğu’ya dönmek istiyor'
Suriye'de 2011'de başlayan süreci 2016 yılına kadar yerinde
takip eden deneyimli gazeteci Musa Özuğurlu, görüşmeyi “resmi
şahsiyetlerin buluşması” olarak tanımlıyor. “Erdoğan’ın Orta Doğu’ya dönmek
istediğini” dile getiren Özuğurlu, bunun en önemli adımının Suriye olduğu
görüşünde.
Erdoğan’ın dış politikada attığı adımların iç
politikadaki bağlamından koparılamayacağını söyleyen Musa Özuğurlu,
Suriye’yle görüşme ve diğer gelişmelerin “Türkiye’yi rahatlatma hamleleri”
olduğunu belirterek, “Pratikte bir rahatlama Erdoğan’a olumlu bir puan
getirecektir” dedi.
Rusya’nın Türkiye-Suriye ilişkilerindeki rolüne dikkat çeken
Özuğurlu, ilişkilerin düzelmesi için bastıran tarafında Türkiye olduğunu,
Suriye’nin ise daha yavaştan hareket ettiğini belirterek, Moskova’nın görüşmeyi
sağladığını söyledi.
Ancak bu görüşme Türkiye ile Suriye arasındaki problemlerin
tamamen çözüldüğü anlamına gelmiyor. Suriye, Türkiye’nin ülkenin kuzeyinde
geçirdiği bölgelerden geri çekilmesini ve Türkiye’nin bölgedeki silahlı
gruplara verdiği desteği kesmesini istiyor. Diğer yandan Türkiye ile Suriye’nin
(ve tabii Rusya) “terör örgütü” tanımlamasında örtüşmeyen parçalar var.
Harekât rafa kaldırıldı
Taksim’deki bombalı saldırının ardından tekrar gündeme gelen
“kara harekâtı”nın da rafa kaldırıldığı bildiriliyor. Ancak gazeteci Musa
Özuğurlu kara harekâtının pek mümkün olmadığını da dile getirdi.
“Suriye yönetimi daha önceki zamanların aksine sınırlara
zaten asker yerleştirmişti. Dikkat edecek olursak, Türkiye’nin girmeye
çalıştığı noktalar, Münbiç ya da Kobanî taraflarından bakacak olursak, Suriye
ordusunun mevcudiyeti var” diyen Özuğurlu, “Eskisi gibi değil. Bu
nedenle de Türkiye’yle Suriye’nin doğrudan karşı karşıya gelmesi gibi bir durum
da söz konusu olabilirdi” derken Rusya, ABD ve İran’ın harekata karşı
tutumunu hatırlattı.
Suriye’deki bir sonraki adımın ne olacağını sorduğumuzda
Özuğurlu, “Bu tamamen Türkiye’nin Suriye’ye ne vereceğiyle ilgili bir durum”
diyerek, ilişkilerin düzelmesi için adım atması gerekenin Türkiye olduğunu
ifade etti.
Özellikle Ukrayna savaşıyla birlikte Orta Doğu’daki
(Batı’nın isteğinden) farklı eğilimler gözler önüne serildi. Musa Özuğurlu,
mevcut koşullarda Türkiye ve Suriye’nin birbirine “muhtaç” olduğunu
belirtirken, Orta Doğu’daki eksen kaymasıyla birlikte, Suriye’nin aldığı
yaralara rağmen daha avantajlı bir konumda bulunduğunu sözlerine ekledi.
Gazeteci Musa Özuğurlu’nun son gerçekleşen görüşmenin
ardından Türkiye-Suriye ilişkileriyle ve Orta Doğu’daki durum hakkında soL’a
yaptığı değerlendirme şu şekilde:
'Resmi şahsiyetlerin buluşması'
Çarşamba günü beklenen bir gelişme karşımıza çıktı. Mili
Savunma Bakanı Akar ve MİT Müsteşarı Fidan, Rusya’ya giderek burada Rusya
Savunma Bakanı Şoygu, Suriye Savunma Bakanı Abbas ve ayrıca Suriye ile
Rusya’nın istihbarat yetkilileriyle görüştü. Siz görüşmeyi nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Bugüne kadar görüşme olasılıklarını konuşuyorduk, bir yandan
da iki ülkenin istihbarat başkanının görüşmelerinden bahsediyorduk. Fakat
çarşamba günü gerçekleşen görüşme, artık bu süreç içerisinde bir nitelik
değişimine işaret ediyor.
Türkiye ve Suriye savunma bakanlarının bir araya gelmiş
olmaları, resmi buluşma olarak söyleniyor ama ben bunu ‘resmi şahsiyetlerin
buluşması’ olarak değerlendiriyorum. Fakat ne olursa olsun, genel itibariyle
değerlendirdiğimiz zaman resmen artık iki taraf bir araya gelmiş bulunuyor. Bu
da aslında aralarındaki bazı problemlerin, daha önceden pazarlığı süren ve
diyaloğu devam eden birtakım problemlerin aşılmaya başlandığını gösteriyor.
Dolayısıyla bundan sonrası için inişe geçildi denilebilir.
'Erdoğan’a olumlu bir puan getirecektir'
AKP iktidarı açısından baktığımızda 2022 yılı salvolarla
geçti, denilebilir. İsrail’e karşılıklı olarak büyükelçi ataması, Mısır
Cumhurbaşkanı Sisi’yle Erdoğan’ın görüşmesi… Bu durumu Erdoğan hükümetinin Orta
Doğu’da yeni bir hamlesi olarak mı okumak lazım yoksa konjonktürel bir değişim
olarak mı?
Bence mevcut konjonktür üzerinden bakmak lazım. Erdoğan Orta
Doğu’ya dönmek istiyor ama bunun en önemli ayaklarından birisi Suriye. Suriye
küçük bir ülke ama Orta Doğu açısından baktığımız zaman çok önemli bir yeri
var. Dolayısıyla Erdoğan’ın tamamlamaya çalıştığı tablo içerisinde önemli bir
yer tutuyor.
Suriye’nin de tabii diğer Orta Doğu ülkeleriyle
ilişkilerinin düzelmeye başladığını da göz önüne almak lazım. Bunu bir paket
olarak görmek lazım ve Suriye bunun parçalarından bir tanesi. Bu bağlamdan
baktığımız zaman da Erdoğan’ın Suriye hamlesi buna yönelik. Ama sadece bu
mudur? Elbette değil. Örneğin Erdoğan’ın iç siyasette yaşadığı birtakım
sorunlar var ve Türkiye’yi rahatlatma hamleleri içerisinde olduğunu görüyoruz.
Hem iktisadi açıdan hem de diğer açılardan vaatlerde bulunduğunu veya adımlar
attığını da gözlemliyoruz. Dış politika da bunun bir parçası.
Dış politikada bir rahatlama, Suriye içerisinde özellikle
bizi doğrudan etkileyen, pratikte etkileyen bir alanda rahatlama da Erdoğan’a
olumlu bir puan getirecektir. Erdoğan da bunun beklentisi içerisinde
doğrusu.
Birkaç başlık altında görebiliriz Orta Doğu siyasetini ama
genel olarak konjonktür dışında görmüyorum.
'Şu ana kadar direten taraf aslında Suriye tarafıydı'
Türkiye-Suriye ilişkilerinde Rusya faktörünü nasıl
okumamız lazım? Görüşmenin ardından Rus medyasına baktığımızda görüşmeyi sade
bir şekilde paylaştıklarını görüyoruz. Rus medyasında çok büyük bir yer
tutmadı. Sizin bu konuda görüşünüz nedir?
Bir kere Rusya olmasaydı, iki ülkenin tekrar görüşebilmeleri
çok da kolay değildi. Burada şuna dikkat etmek lazım bence: Bu görüşme
Türkiye’nin isteği üzerine oldu. Görüşme Türkiye’nin Rusya’nın devreye
girmesini istemesi üzerine gerçekleşebildi.
Bu da şunu gösteriyor: İki ülke arasında halen bir
güvensizlik var. Daha doğrusu Suriye’nin Türkiye’ye yönelik, bu hükümete
yönelik bir güvensizliği söz konusu. Moskova’nın girişimiyle Suriye bunu kabul
etti. Rusya’nın rolü büyük, çok büyük bu görüşmede.
Diğer bir yandan Rusya’nın Ukrayna gibi bir sorunu var,
küresel bir sorun tüm dünyaya karşı. Tüm dünyayla bir süreç yaşıyor Batı’yla
özellikle. Bu gibi sorunların yanı sıra bu bölgedeki sorunların bir şekilde
bitmesini istiyor Rusya. Bu nedenle Suriye’yi Türkiye’yle bir an evvel bir
araya getirmek de istiyor Rusya, fakat şu ana kadar direten taraf aslında
Suriye tarafıydı. Türkiye’de bunu Moskova üzerinden aşmaya çalıştı, ki başarılı
olduğu da görülüyor.
'Terör örgütleri' meselesi
Ama bu elbette bütün sorunların hemen anlamına gelmiyor.
Dikkat edecek olursak Türkiye isim vererek YPG, SDG, IŞİD gibi isimler vererek
birtakım açıklamalar yapıyor. Rusya tarafına baktığımız zaman ‘terör örgütleri’
ifadesini görüyoruz. Türkiye’yle Rusya arasında ve Türkiye’yle Suriye arasında
terör örgütlerinin hangileri olarak nitelendirildiği konusunda bir tanım farkı
var.
Türkiye’nin terör örgütü olarak gördüğü her örgütü Suriye ve
Rusya terör örgütü olarak tanımlamıyor. Keza Suriye’nin terör örgütü olarak
gördüğü örgütleri de Türkiye terör örgütü olarak tanımlamıyor. Bu nedenle de
Rusya çok akıllıca bir şekilde sadece genel bir ifade kullanmış. Bu da halen
aslında SDG ile ilgili olarak iki taraf, hatta üç taraf arasında – ki
Suriye’yle Rusya’yı aynı taraf olarak görebiliriz, bu nedenle iki taraf
diyebiliriz – bir tanım farkı olduğunu gösteriyor.
Rus basınının ve Rusya’dan gelen açıklamaların özeti bence
budur.
'Suriye'nin temel beklentisi,
Türkiye'nin bulunduğu bölgelerden çekilmesi'
Kasım ayı sonunda Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın bir
röportajı yayımlanmış, siz de aralık ayı başında yazınızda ‘Suriye ne istiyor?’
sorusunu kaleme almıştınız. Suriye’nin Türkiye’yle görüşmelerinde belirttiği
koşullar neler? Örneğin, bugün basına yansıyan haberlerde ‘kara harekâtının
rafa kaldırıldığı’ söylendi.
Kara harekâtı meselesi sadece Suriye’yle ilgili değil. Rusya
da istemiyor, ABD de istemiyor, İran da istemiyor Türkiye’nin kara harekâtı
düzenlemesini. Ama öncelikle, Suriye kendi topraklarında Türkiye’nin coğrafi
olarak daha fazla genişlemesini kabul etmiyor. Zaten Türkiye’den temel
beklentisi, bulunduğu bölgelerden çekilmesi ve o toprakları Suriye’nin
kontrolüne bırakması. Hem Fırat’ın doğusu hem de batısında şu anda mevcudiyet
söz konusu Türkiye açısından baktığımız zaman. Birinci beklentisi bu.
İkincisi ise Türkiye’nin desteklediği birtakım örgütlerden
de desteğini çekmesi isteniyor. Bunlar Suriye açısından bir problem
oluşturuyor. Çünkü Suriye siyasal bir süreci işletmeye çalışıyor.
Bir de şöyle bakmak lazım: Suriye’nin önünde iki başlık var.
Bir tanesi Kürt başlığı, diğeri de İdlib tarafı. İdlib tarafını halletmesi
durumunda, diğer konuya çok daha rahat bir şekilde yönelebilecek Suriye. Bu
nedenle, bunların daha kolay olanı şu anda Türkiye’nin adım atarak Suriye’nin
mücadele ettiği veya kendisine karşı mücadele eden bu örgütleri elemine etmesi.
Aynı zamanda Türkiye’nin de o bölgeden bir şekilde çekilmesi.
Mülteci sorunu ve Suriye ekonomisi
Öte yandan mülteciler meselesi var. Mültecilerle ilgili
olarak daha önce Türkiye’nin politikasının mültecilerin burada kalması için
ciddi bir teşvik içerisinde olduğunu görmüştük. Şimdi de artık bunun tersinin
olmasını bekliyor Suriye.
Bir başka konuysa iktisadi alan. Suriye çok ağır bir
ekonomik bunalım içerisinde. Bunu aşabilmek için sınırların açılması, ticaretin
yeniden başlaması gibi beklentisi söz konusu. Aynı zamanda Türkiye’nin
yönetimle ilgili olarak daha önceden yapmış olduğu olumsuz açıklamaların sona
ermesi ve doğrudan Suriye yönetiminin muhatap alınmasını bekliyorlar. Bu
başlıklar altında toplayabiliriz Suriye’nin beklentilerini.
'Kara harekâtı çok da mümkün değildi'
Diğer yandan kara harekâtıyla ilgili olarak konuşursak,
harekât çok da mümkün değildi zaten. Çünkü Suriye yönetimi daha önceki
zamanların aksine sınırlara zaten asker yerleştirmişti. Dikkat edecek olursak,
Türkiye’nin girmeye çalıştığı noktalar, Münbiç ya da Kobanî taraflarından
bakacak olursak, Suriye ordusunun mevcudiyeti var. Eskisi gibi değil. Bu
nedenle de Türkiye’yle Suriye’nin doğrudan karşı karşıya gelmesi gibi bir durum
da söz konusu olabilirdi. Aynı zamanda ABD’nin ciddi bir itirazı var, Rusya’nın
da ciddi bir itirazı nedeniyle bu olasılık zaten söz konusu değildi ama şimdi
tamamen rafa kaldırıldı gibi bir açıklama dolaylı olarak yapılmış oldu.
'Suriye'nin Türkiye tarafına yönelik bir güvensizliği söz
konusu'
Suriye’deki sonraki adımın ne olacağını düşünüyorsunuz.
Erdoğan zaten dile getiriyor, Beşar Esad’la bir araya geleceğinin sinyallerini
veriyor. Bu olası görüşmenin, seçim öncesinde gerçekleşeceğini düşünüyor
musunuz?
Bu konuda tahminde bulunamıyorum. Bilemiyorum. Bu şartlara
bağlı biraz da. Türkiye, Suriye’nin beklentilerini ne kadar yerine getirecek,
buna bağlı. Burada aslında yavaş davranın tarafın Suriye olduğunu
söyleyebiliriz rahatlıkla. Türkiye gerçekten bir an evvel bunu yapmak istiyor,
tıpkı Mısır’la yaptığı gibi ya da diğer ülkelerle yaptığı gibi. Ama Suriye
tarafından Türkiye tarafına yönelik bir güvensizlik söz konusu.
İkincisi bizatihi Erdoğan’ın daha önce içinde aldığı
hükümetler ve şu anki yönetimiyle birlikte Suriye içerisinde yaşanan, Suriye
halkına acı veren ne kadar süreç varsa, Suriye tarafı bu süreçte Erdoğan’ın ne
kadar aktif olduğunu biliyor zaten. Bu açıdan baktığımız zaman Suriye açısından
kolay değil, daha doğrusu Beşar Esad açısından Erdoğan’la fotoğraf vermek kolay
bir şey değil. Ama çok çok önemli tavizler verirse Türkiye, Suriye yönelik
olarak böyle bir şeyin olması da mümkün. Bu da bir olasılık, sonuçta
politikadan bahsediyoruz.
'Halkımın çıkarları gereği bağrıma taş basarım'
Nasıl ki Erdoğan bugüne kadar Suriye’ye karşı uyguladığı
politikada ya da kullandığı söylemlerin 180 derece tersini yapacaksa, Suriye
yönetimi de bunun tersini yapabilir. Hatta birkaç sene evvel Suriye
Cumhurbaşkanı Beşar Esad’a bir röportajda sordular, ‘Erdoğan’la görüşür
müsünüz?’ diye. Esad da “Görüşmek istemem ama halkımın çıkarları gereği bağrıma
taş basarım” gibi bir cevap vermişti. Dolayısıyla bir görüşme olabilir, ama ben
bunun kolay bir görüşme olacağını zannetmiyorum.
Diğer yandan seçim öncesi olur mu olmaz mı, bu tamamen Türkiye’nin
Suriye’ye ne vereceğiyle ilgili bir durum.
'Türkiye'nin silahlı örgütlere desteği cidden bir
problem oluşturabilir'
Suriye Türkiye’den bölgedeki silahlı gruplara verdiği
desteği kesmesini istiyor. Türkiye’nin bu desteği tamamen kesebileceğini düşünüyor
musunuz?
Kesebilir, kesebilir. Bunlara bir formül bulunabilir. Şu
olabilir, bunların bir kısmı zaten yönetimle masaya oturabilirler. Karşılıklı
eşitler pazarlığından bahsetmiyorum. Bir şekilde kendi normal hayatlarına
dönmek, normal vatandaşlar gibi yaşamak üzere masaya oturabilirler, bunu
isteyebilirler.
Ama bunların bir kısmı direnecektir. Dolayısıyla bu durum
Türkiye açısından problem, Türkiye’nin halletmesi gereken bir problem. Fakat
Türkiye bunu nasıl şekilde yapacak bilemiyorum. Bu durum ileride Türkiye’ye
cidden bir problem oluşturabilir.
El-Nusra gibi bir örgüt var mesela, belirli bir bölgeye
hakim. Türkiye bu anlamda Suriye’ye destek verecek mi, vermeyecek mi? O da bir
soru işareti. Lakin destek verecek gibi görünüyor, bu derece görüştüklerine göre,
hele hele bu görüşme ilk aşamada savunma bakanları arasında olduğuna göre.
Türkiye’nin beklentisi SDG’yle ilgili, Suriye’nin de beklentisi bu örgütlerle
ilgili. Türkiye gerçekten de politika değişikliğine gidebilir.
'Türkiye dışarıda kalmak istemiyor'
2022 yılında başlayan Rusya-Ukrayna savaşıyla beraber
Orta Doğu’da da farklı bir tablo görmeye başladık. Tabii sadece Ukrayna
savaşına bağlamıyorum, değişiklik sinyalleri öncesinde de gözlemleniyordu. Bazı
ülkelerin ilişkilerinde düzelme veya yakınlaşma gördük; İsrail-Lübnan, Suudi
Arabistan-Katar… Bu durum Türkiye’nin Suriye’de konjonktürel bir değişiklik
göstermesinin sebebi mi? Orta Doğu’dan gelen rüzgâr mıdır Suriye ilişkilerini
değiştiren?
Kesinlikle. Orta Doğu’da yeni bir dünya var, yeni bir dünya
kuruluyor, yeni ilişkiler var. Herkes artık kendisini gelecekteki olasılıklar
üzerinden, küresel mücadeledeki olasılıklar üzerine konumlandırmaya çalışıyor.
Bu ülkelerin yeni ilişkiler geliştirmeleri, yeni ilişkiler içerisine girmeleri
ya da bugüne kadarki geleneksel politikalarından vazgeçerek, örneğin İsrail’le
normalleşmeye çalışmaları veya Ukrayna sürecinde doğrudan ABD’nin yanında yer
almamış olmaları, bunu gösteriyor.
Türkiye bu değişimi gördü. Daha da uzaktan bakacak olursak
belki Çin gibi ülkeleri de katmamız gerekiyor. Bu ülkelerin Orta Doğu’ya
yönelimini gördü ve bunun dışında kalmak istemiyor. Tamamen tarif ettiğiniz
gibi mevcut tablonun getirdiği bir değişim bu.
'Suriye Türkiye’ye muhtaç, Türkiye’de Suriye’ye de
muhtaç'
Bundan sonra ne olabilir? Suriye ve Türkiye birbirine
muhtaç mı? Ukrayna savaşının başlaması Suriye’yi Türkiye’yle ilişkileri iyi
hale getirmek için bir neden mi sundu? Yoksa Suriye’de mi bir değişim var.
Gerçekten muhtaç iki ülke de. Suriye Türkiye’ye muhtaç,
Türkiye’de Suriye’ye de muhtaç.
Ben değişimin Suriye’de olduğunu düşünüyorum. Bunun doğrudan
Ukrayna savaşıyla ilgili olduğu değil, ama Ukrayna savaşını yaratan
konjonktürle ilgili olduğunu düşünüyorum.
Türkiye’nin burada “yeni dünya” ile ilgili treni kaçırmak
istemediğini düşünüyorum. Böyle bir durum söz konusu. Dikkat edecek olursak,
bölge ülkeleri artık klasik şekilde Batı’nın istediği politikaları
uyguladıkları süreçten çıktılar Orta Doğu’da. Gerçekten de Rusya ve Çin’in
yükselmeye başlamasıyla beraber de kesinlikle daha bağımsız hareket
edebiliyorlar, Batı bloğundan daha bağımsız hareket ediyorlar.
Dolayısıyla burada Suriye’nin de daha rahatlamış olduğunu
gördük. Arap Baharı’nın başlangıcına bakacak olursak, Batı tamamen Orta Doğu
coğrafyasında istediği yönetimleri getirecek gibi görünüyordu. Rüzgâr tersine
döndü artık.
'Suriye'nin daha avantajlı bir şekilde çıkmaya
başladığını görüyoruz'
Suriye’nin içerisinde yer almış olduğu, İran’ın içerisinde
yer almış olduğu hatta Hizbullah’ı da buna katabiliriz, bir direnişin olduğu,
direniş ekseni olarak adlandırdıkları bir dinamiğin olduğu, bunun yükseldiği,
artık birbirlerini anlamaya çalıştıklarını – anladıkları değil ama anlamaya
çalıştıklarını – görüyoruz. Suudi Arabistan ile İran arasında görüşmeler bunu
gösteriyor. Irak’ın mesela yeniden sahneye çıkmaya çalışması, geçtiğimiz
günlerde Ürdün’de düzenlenen zirve, bunları gösteriyor.
Gerçekten de Suriye’nin bir kısmı harap olmuş durumda, çok
büyük yaralar aldı. Bu işten eninde sonunda daha avantajlı bir şekilde çıkmaya
başladığını görüyoruz./sol