Geçtiğimiz hafta Arap basınında üzerinde en çok üzerinde
durulan konulardan biri, İsrail’in Lübnan’a yönelik geniş kapsamlı bir savaşı
başlatıp başlatmayacağı oldu. Özellikle ABD Başkanı Joe Biden'ın kıdemli
danışmanı Amos Hochstein’in bölge ziyaretinde, Hizbullah’a yönelik geniş
kapsamlı savaşla ilgili Lübnan’a uyarılarda bulunduğu ve savaşın başlamasının
an meselesi olduğu medyada sıkça yer aldı.
Özellikle Hizbullah’a yakın Lübnan gazetelerinde örgütün
böylesine bir savaşa hazır olduğu, ancak bu savaşın İran’ın da dahil
olabileceği bölgesel bir savaşa dönüşebileceği yorumlarına yer verildi.
İsrail’in geniş çaplı bir savaş başlatması durumunda olası
senaryolara, Hizbulah’ın direnişini kırmak için nasıl bir taktik izleneceğine
dair gazetelerde farklı yorumlar yapıldı. Ancak Lübnan’ın bütün tehditlere
rağmen böyle bir maceraya sürüklenmeyeceğine dair görüşler de az değil.
Hizbullah’ın geçtiğimiz günlerde ‘’Hüd Hüd’’ isimli insansız
hava aracıyla İsrail’deki stratejik noktalarla ilgili elde ettiği görüntüleri
servis etmesi olası İsrail – Hizbullah savaşının İsrail için büyük bir yıkım
anlamına geleceği şeklinde yorumlandı. Birçok yazara göre her ne kadar İsrail
ordusu ‘’hazırlıklar tamamlandı, savaş emrini bekliyoruz” şeklinde açıklama
yapsa da, Hizbullah uzun süredir bu ihtimale karşı hazırlanıyordu.
'OLASI LÜBNAN SAVAŞININ SENARYOLARI'
Bu dönem bölgedeki en hassas dönem, çünkü Gazze'deki savaşın
durması ya da devam etmesi, savaşın genişlemesi ya da mevcut sınırları içinde
kalması gibi tüm seçenekler ortada ve olası. Üstelik bütün bu seçenekler bölge
için oldukça külfetli.
Son zamanlarda Lübnan'dan bahsederken bazı noktalara çok
dikkat etmeliyiz. Bu noktalardan birincisi, İsrail'in Gazze savaşı sırasında
büyük zorluklar yaşaması ve bunun bedelini Gazze Şeridi'nde ordusu üzerinden ödemiş olmasıdır. Lübnan'a
girmek de o kadar basit değil. Bu da İsrail'e Lübnan'la geniş çaplı bir savaşa
girmeden tehditler üzerinden Lübnanlılar'a kendi isteklerini dayatabileceği bir
uzlaşma için baskı kurma yolunu zorunlu kılıyor.
Bir diğer nokta ise savaş senaryosunun kendisiyle ilgili.
Şurası kesindir ki İsrail savaşa girmeye karar verirse, büyük ve uzun süreli
bir hava saldırısı başlatacaktır. Hizbullah'ın yanıt vermesini engellemek için
Beyrut'taki bazı noktalar da dahil olmak üzere yüzlerce Lübnan stratejik
noktası aynı anda hedef alınacak. Büyük ihtimalle İsrail'in kara saldırısı
ikinci aşamaya kadar da gerçekleşmeyecek. Hava saldırısının Lübnanlılara büyük
zarar verdiği kesinleşmedikçe kara saldırısına başlanmayacak. İsrail, binlerce
direniş savaşçısının oradaki varlığını bilerek askerlerini Lübnan topraklarına
sokma riskine girmeyecek ve hatta geniş bir hava saldırısıyla iyi bir sonuç
alması durumunda tüm kara saldırılarını da erteleyebilir.
Buna karşın Lübnanlılar da büyük, sersemletici ve uzun süreli hava saldırısı
başta olmak üzere her türlü olasılığa hazırlanıyor. Büyük olasılıkla da
özellikle güney Lübnan ve Filistin sınırına yakın bölgelerde ihtiyati tedbirler
aldılar. Korkulan şey ise, İsrail'in ufak çaplı nükleer, kimyasal veya
uluslararası alanda yasaklı silahlar
kullanması ihtimali. (Maher Ebu Tayr / Ürdün El Ghad Gazetesi)
'SAVAŞIN GENİŞLEMESİ ÇÖZÜM OLACAK MI?'
Amerikalılar'ın deyimiyle Lübnan'a yönelik savaşın
işaretleri, sanki yıkıcı sonuçlar doğuracak geniş bir bölgesel savaşın
başlangıcıymış gibi yayılıyor. İsrail ordusunun açıklamasına göre, İsrail
kuvvetleri hazırlıklarını tamamladı, operasyon planları onaylandı ve Güney
Lübnan'a operasyon emrini bekliyor.
Ancak bu endişe verici atmosferde, patlama noktasına
ulaşılmasının büyük bir ahmaklık olduğunu ve bölgenin geleceğini vuracağını
gösteren caydırıcı sebepler de bulunuyor.
İsrail'de siyasi durum, tamamen bölünmüşlük üzerine kırılgan
bir zeminde. Ordu ise bitkin ve krizde. Ordu ve güvenlik bürokrasinin önde
gelenleri ise Gazze'de savaşın durmaması durumunda "stratejik bir
çöküş" yaşanabileceği uyarısında bulunuyor. Tüm bunlara rağmen İbrani devletinin
kuruluşundan bu yana en sağcı olarak nitelendirilen hükümet, savaşın kapsamını
genişletme eğiliminde. Hem de sırf yenilgiyi kabul ettiği söylenmesin diye.
Muhalefet lideri Yair Lapid ise, iki aşırılık yanlısı bakan
Itamar Ben Gvir ve Bezalel Smotrich'i ve onlarla birlikte olanları 'Onlar
hiçbir işe yaramayan bir grup çılgın insan' şeklinde nitelendirdi.
Lübnan'a yönelik savaşın ana bahanesi; 'İsrail'in kuzeyinde
güvenliğin sağlanması ve o bölgede yerinden edilen yüzbinlerce kişinin yerleşim
yerlerine geri dönmesi' olarak açıklanıyor. Ancak kendilerine gerekli olan şu
soruyu sormuyorlar: 'Savaş bir çözüm mü olacak yoksa sorunu daha da kötü bir
noktaya mı taşıyacak?' (Abdullah El Sinavi / Mısır El Şuruk Gazetesi)
'HÜDHÜD'ÜN İSRAİL İÇİN TEHLİKESİ'
Şu anda güney Lübnan'da devam eden savaşın denklemine
Hayfa'nın da dahil olması tesadüf değil. Hizbullah bu şehri savaşın
genişlemesine karşı hesaplarına dahil ediyor. İsrailliler'in daha geniş kapsamlı
bir askeri operasyona kalkışması durumunda Hayfa Hizbullah'ın meşru hedefi
olacak.
Hüdhüd insansız hava aracı, Hizbullah'ın yıkıma ve savaşı
genişletme stratejisine karşı İsrail'de
askeri ve sivil stratejik noktaların görüntüsünü taradı. Bu drone ayrıca Rafael
isimli hava savunma sanayii şirketinin görüntülerini de çekti. Hüdhüd'le ilgili
videoda İsrailliler açısından en tehlikeli şey de buydu. Tabii videodaki Hayfa
askeri limanı ve savaş gemilerinin yanı sıra.
Henüz ilk bölüm niteliğindeki bu videonun İsrailliler
açısından tehlikeli olması, Hizbullah'ın güdümlü füze ve hassas silahlarının
ihtiyaç duyduğu her şeyi vermiş olmasından kaynaklanıyor. Bu görüntüler
Hizbullah'ın İsrail'deki stratejik hedeflerle ilgili son derece detaylı bir
veri tabanına sahip olduğunun kanıtı niteliğindedir. (Muhammed Alluş / Lübnan
El Nashra Gazetesi)
'HİZBULLAH ENDİŞELİ DEĞİL'
Hizbullah İsrail'in ne yapacağı konusunda pek de endişeli
görünmüyor. Öncelikle İsrail'in
Lübnan'da büyük bir maceraya atılmayacağına inanıyor. Diğer yandan da yeterince
askeri sürprizler hazırladığı için İsrail'in bu maceradan zarar görmeden
çıkamayacağına inanıyor.
Güney sınırında geniş kapsamlı savaşın başlaması durumunda
bu, İsrailli yöneticilerin ve komutanlarının dediği gibi birkaç gün sürecek ve
İsrailliler için bir gezi havasında olmayacak. Aksine Hizbullah da onlara
bazı askeri sürprizler hazırladı. Ayrıca
bunun İran'ın doğrudan katılacağı bölgesel bir savaşa dönüşmeyeceğinin de
garantisi yok. Bu durumda da İsrail'in derinlikleri sürekli füze ve drone
bombardımanına maruz kalacak.
Büyük olasılıkla Demir Kubbe de, yoğunlukları ve farklı
yerlerden gelecek olmaları nedeniyle bu saldırıların İsrail hava sahasına
girmesini engelleyemeyecektir. Bu İsrail'in hayal bile edilemeyecek kayıplara
uğramasına neden olacaktır. Bütün bu gerçekler, İran'ın, Hizbullah'ın ve diğer
müttefiklerin, Amos Hockstein ve diğer arabulucularla yapılan görüşmelerde
mevcut tutumlarına bağlı kalmalarını ve çatışmalar ne kadar sürerse sürsün
pozisyonlarından taviz vermemelerini sağlıyor. Evet büyük bir savaş çıkabilir
ve ama herkes bundan korkup kaçınabilir
de. (Toni İsa / Lübnan El Joumhoria Gazetesi)
'SAVAŞIN ERTESİ GÜNÜ KİMİN KADERİ DEĞİŞECEK?'
İsrail ordusunun sözcüsü Daniel Hagari, geçtiğimiz Çarşamba
günü yaptığı açıklamada, Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğindeki İsrailli
politikacıların Hamas hareketinin tamamen ortadan kaldırılması olasılığına
ilişkin açıklamalarının ‘kamuoyuna yalan söylemek’ olduğunu açıkça söyledi.
Hamas'ı ortadan kaldırma bahanesi, Gazze'deki savaşın sürdürülmesini haklı
çıkarmak için kullanılıyor. Bazı
İsrailli analistlerin söylediği gibi Netanyahu'ya hükümetten ayrılma
olasılığını erteleme fırsatı da sağlıyor.
Netanyahu, Gazze'ye yönelik devam eden savaşı, hatları
netleşmeye başlayan stratejisi için önemli bir araç olarak kullanıyor. Bu savaş
daha önce 'yargı darbesiyle' İsraillileri bölme planlarını yeniden canlandırdı.
Bu stratejinin ikinci kısmı, 7 Ekim'deki stratejik başarısızlığın sorumluluğunu
üstlenen üst düzey liderlerin istifalarından yararlanarak kendi taraftarlarına
veya Siyonist dini partilere askeri ve güvenlik kurumlarında yer açılması
üzerine kuruludur.
Ancak Netanyahu'nun planları öncelikle Hamas'ın sonra da
Filistinliler ve müttefiklerinin planlarını da göz ardı ediyor. Aynı zamanda
İsrail'deki rakiplerini, müttefiklerinin çıkarlarını da göz ardı ediyor.
Dünyayı, uluslararası hukuku ve insani yasaları da yok sayıyor. Geleceği tahmin
etmek elbette mümkün değil ama Netanyahu'nun ' savaşın ertesi günü' ve 'Hamas'ı
ortadan kaldırma' yönündeki pembe hayalleri pek çok nedenden dolayı tersine
dönebilir. Dolayısıyla Netanyahu ve terörist hükümetinin geleceği açısından
“savaşın ertesi gününe” şahit olabiliriz. (Kuds El Arabi Gazetesi / Başyazı)/gazeteduvar