Irakçi: Avrupa Gerçekten Tarafsızsa, İsrail ve ABD'nin Saldırılarını Kınamalıdır

GİRİŞ: 12.07.2025 08:45      GÜNCELLEME: 12.07.2025 08:45
Rasthaber -  İran Dışişleri Bakanı Seyyid Abbas Irakçi, Fransız medyasına verdiği özel röportajda şunları söyledi: “Eğer Avrupa gerçekten merkezi bir rol oynamak istiyorsa, bağımsızlığını ve tarafsızlığını göstermelidir. Bu tarafsızlığın bir göstergesi, İsrail’in saldırganlığını ve ABD’nin İran nükleer tesislerine yönelik saldırılarını kınamak olacaktır.”

Le Monde gazetesine verdiği özel röportajda İran Dışişleri Bakanı Seyyid Abbas Irakçi, ABD ve İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine yönelik saldırılarının sadece uluslararası hukukun ihlali değil, aynı zamanda nükleer silahların yayılmasını önleme rejimine büyük bir darbe olduğunu belirtti. İran'ın nükleer programının yok edilmediğini vurgulayarak, bu programın ulusal iradeye dayalı ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) gözetiminde devam ettiğini söyledi. İran’ın saygıya dayalı müzakerelere açık olduğunu, ancak bunun ön koşulunun saldırıların durdurulması ve ABD'den güvence alınması olduğunu vurguladı. Ayrıca İran’ın uranyum zenginleştirme hakkına, savunma amaçlı füze programına ve bölgesel işbirliği olasılığına dikkat çekti.

Bu röportajın metni aşağıdaki şekildedir:

Soru: Donald Trump, 13-25 Haziran tarihleri arasında gerçekleşen İsrail ve ABD'nin ortak saldırılarıyla İran'ın nükleer programının imha edildiğini iddia etti. Ancak UAEK Genel Müdürü Rafael Grossi, programın sadece birkaç ay ertelendiğini açıkladı. Sizin değerlendirmeniz nedir?

Cevap:

UAEK denetimi altındaki nükleer tesislere yönelik ABD saldırısından sonra ciddi zararlar oluştu ve şu anda bu zararları değerlendiriyoruz. Bu eylem için tazminat talep etme hakkına sahibiz.

Bir ülkenin barışçıl nükleer programını enerji, tıp, ilaç ve tarım gibi ihtiyaçlara hizmet eden tamamen yok etmeye çalışmak ciddi bir hesap hatasıdır.

 Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun sürekli gözetimi altında olan ve uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde devam eden bu program sadece bina ve ekipmandan ibaret değil; Bilgiye ulaşmış bir milletin iradesi yok edilemez.

Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun raporları, İran'ın barışçıl nükleer programında askeri faaliyetlere yönelik herhangi bir sapmanın gözlenmediğini defalarca teyit etti.

 Asıl telafisi mümkün olmayan şey, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi rejimine indirilen darbedir. Ajansın denetiminde nükleer tesislere yapılan saldırı ve Batılı ülkelerin buna sessiz kalması, yalnızca uluslararası hukukun ihlali değil, aynı zamanda nükleer silahların yayılmasının önlenmesi rejimine açık bir saldırıdır.

 2003 yılından bu yana çabamız, uluslararası hukuk çerçevesinde ve nükleer teknolojiye sahip ülkelerin katılımıyla, güven tesis etmek amacıyla barışçıl nükleer programımızı geliştirmek yönündedir. Ancak KOEP ortaklarımızın İran, ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Rusya ve Çin arasında imzalanan 2015 Viyana nükleer anlaşması] yaptırımları ve çelişkili davranışları bu yolu zorlaştırdı.

Soru: ABD'nin bombalamalarının ardından İran, Amerika Birleşik Devletleri ile müzakereleri yeniden başlatmaya hazır mı?

Cevap: İran, karşılıklı saygı temelinde müzakerelere hazır olduğunu her zaman göstermiştir. Ancak muhatabımız [ABD], 2018 yılında KOEP'ten tek taraflı çekilerek çok taraflı ve uluslararası bir anlaşmayı ihlal etti, müzakerelerin ortasında hava sahamızı ihlal etti ve tesislerimize saldırdı. Bu saldırılar, yalnızca İran halkının güvenliğini ve sağlığını değil, aynı zamanda bölge halkının sağlığını da yıllarca tehdit edecek çevresel ve insani bir felakete yol açabilirdi.

Diplomasi iki yönlü bir yoldur ve müzakereleri kesintiye uğratarak askeri bir saldırıya yönelen ABD olmuştur. Bu nedenle, hataların sorumluluğunu kabul etmek ve davranışlarında açık bir değişiklik belirtisi görmek gerekir. Bundan sonraki müzakereler sırasında ABD'nin askeri saldırıda bulunmayacağı garanti altına alınmalı.

Soru: Önümüzdeki günlerde, yeni bir müzakere olacak mı?

Cevap: Şu anda bazı dost veya arabulucu ülkeler aracılığıyla diplomatik temaslar sürmektedir. Bu görüşmelerin şekli, daha önce belirtilen koşullara bağlı olarak değişebilir. Diyalog, her zaman İran dış politikasının temelini oluşturmuştur ve oluşturmaya devam etmektedir. Tarihte İran’ın bu ilkeyi ihlal ettiğine dair hiçbir örnek bulamazsınız.

Soru: Donald Trump, İran’ın uranyum zenginleştirmeye devam etmesi halinde ülkeyi vurmakla tehdit etti ve ayrıca İran’ın Yüce Lideri Ayetullah Ali Hamanei’nin hayatını kurtardığını iddia etti.

Cevap: Amerika Birleşik Devletleri, ancak yüce ahlaki değerleri teşvik ettiğinde büyük bir ülke olabilir. İran İslam Devrimi'nin Yüce Lideri, siyasi bir makamın ötesinde, İran Anayasası’nda benzersiz bir konuma sahiptir. Bu anayasa, İran halkının çoğunluğu tarafından onaylanmıştır. Hiç kimsenin savaş tehdidiyle milletimizin iradesini bastırmasına izin vermeyeceğiz. Ayrıca, İsrail’in iddia ettiği ve hedeflediği gibi, bu süreçte zafer kazanamadığı açıkça ortaya çıkmıştır.

Soru: İran ile bazı bölge ülkeleri arasında sivil nükleer enerji alanında ortak bir program oluşturmak için konsorsiyum kurulması önerisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Cevap: İran, uluslararası ve bölgesel işbirliğine ve şeffaflığa dayalı her türlü fikir ve girişimi her zaman memnuniyetle karşılamıştır; ancak bu alanda başarı oranı oldukça düşük olmuştur. 1970’li yıllarda İran ile Fransa’nın Framatome şirketindeki iş birliğini örnek gösterebilirsiniz. Fransız hükümeti, İran’ın Framatome’deki faaliyetlerini durdurdu ve İran’ın bu şirketten elde ettiği gelirleri bloke etti. Aynı dönemde İran ile Almanya arasında gerçekleşen iş birliği de benzer bir akıbete uğradı.

Buna rağmen, İran halkının hak ve çıkarlarının göz ardı edilmediği her türlü bölgesel işbirliği müzakereye açıktır. İran, özellikle komşu ülkeler başta olmak üzere sorumlu her ülkeyle barışçıl nükleer teknolojinin geliştirilmesi için diyalog ve iş birliğine açık olduğunu defalarca ilan etmiştir.

Soru: İran, uranyum zenginleştirmeden tamamen vazgeçmeye hazır mı? Bu konuda hangi seviyeye kadar kısıtlama kabul edilebilir?

Cevap: Biz uranyum zenginleştirme faaliyetimizi, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması (NPT) çerçevesindeki haklarımıza dayanarak yürütüyoruz ve her zaman askeri bir hedef taşımadığımızı açıkça ifade ettik. Bugün, saldırıya uğramamıza rağmen, nükleer silaha sahip olmama yönündeki resmi politikamızdan sapmadık.

Bu politika, kitle imha silahlarının üretimi, depolanması ve kullanımı gibi eylemleri insanlık dışı ve İslami olmayan olarak tanımlayan bir dini fetvaya dayanmaktadır.Zenginleştirme seviyesi, İran’ın ihtiyaçlarına göre belirlenmektedir. Nükleer Anlaşma (KOEP) çerçevesinde, bu seviye tek haneli bir oranla (%3.67) sınırlandırılmıştı.

Daha sonra, Tahran araştırma reaktörü için yakıt sağlayacağına dair verdiği sözü yerine getirmeyen satıcı ülke – yani Arjantin – nedeniyle, sadece bu amaçla zenginleştirme oranını %20’ye çıkardık. Ardından, tehdit ve baskının çözüm olmadığını göstermek amacıyla bu oran %60’a kadar yükseltildi.

Zenginleştirme, İran için hem bir hak hem de bir ihtiyaçtır; ancak bunun ayrıntıları, dengeli, karşılıklı ve güvence altına alınmış bir anlaşma çerçevesinde müzakere edilebilir.

Soru: Paris dahil bazı Avrupa başkentlerinin talebi doğrultusunda, İran balistik füze programı hakkında müzakereye açık mı?

Cevap: Fransa, bazı ülkelerin uzun menzilli füze geliştirmesini tolere ediyor ve hatta bu füzeleri satıyorsa, neden İran’ın sınırlı menzilli, savunma amaçlı füze programına karşı çıkıyor? Biz defalarca ifade ettik ki, füze programımız tamamen savunma ve caydırıcılık amaçlıdır.

İran, sürekli olarak İsrail ve ABD tarafından tehdit edilen ve bugün fiilen saldırıya uğrayan bir ülke olarak, savunma kapasitesinden vazgeçmesinin beklenmesi mantıklı değildir. Avrupa ülkeleri meşru savunma haklarını nasıl koruyorsa, İran da bu meşru hakkı kendisi için saklı tutmaktadır.

Soru: Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot, Fransa ve Avrupa'nın gelecekteki müzakerelerde rol almak istediğini açıkladı; ancak İran, nükleer programı için katı bir çerçeveyi kabul etmezse, Avrupa’daki KPEP taraflarının, 2015'te kaldırılmış bazı yaptırımları snapback mekanizması yoluyla yeniden uygulamaya koyabileceğini söyledi. Bu konuda görüşünüz nedir?

Cevap: Yaptırım tehdidi, diplomasiye hiçbir katkı sağlamaz. Avrupa gerçekten merkezi bir rol oynamak istiyorsa, bağımsızlığını ve tarafsızlığını göstermelidir. Bu tarafsızlığın göstergelerinden biri, İsrail’in saldırılarını ve ABD’nin İran’ın tesislerine yönelik saldırılarını kınamaktır  ki Fransa bugüne kadar bunu yapmamıştır. Bu koşullar altında İran’dan uluslararası kurallara uyması nasıl beklenebilir?

Avrupa, nükleer anlaşmanın korunması ve gerilimin azaltılması konusunda yapıcı bir rol oynayabilir, ancak bu İsrail’in saldırgan davranışlarını kınamakla mümkündür. Biz, üç Avrupa ülkesinin (Fransa, Almanya, Birleşik Krallık – E3) KOEP'nin yeniden canlandırılması sürecindeki yapıcı rollerini memnuniyetle karşılıyoruz; yeter ki snapback mekanizması gibi provoke edici ve yıkıcı adımlardan uzak dursunlar. İran açısından bu mekanizmanın kullanılması, bir askeri saldırı anlamına gelir. Bu da Fransa ve Avrupa’nın İran’ın barışçıl nükleer programı konusundaki rollerinin sona ermesi demektir.

Soru: İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’ndan (NPT) çekilme ihtimali var mı?

Cevap: Şu anda böyle bir niyetimiz yok. Zor yaptırım koşulları, bilim insanlarımızın suikaste uğraması ve sabotaj operasyonlarına rağmen, İran’ın NPT’ye bağlı kaldığını gösterdik. Ayrıca inanıyoruz ki bu anlaşmanın hükümlerine uymak tek taraflı olmamalıdır.

Soru: İsrail’in “hedefli suikastlar” olarak tanımladığı eylemlerde çok sayıda üst düzey askeri yetkili ve İran’ın nükleer programıyla bağlantılı birçok bilim insanı öldürüldü. Bu durum, İsrail istihbarat servislerinin İran’daki yüksek nüfuzunun göstergesi olarak sizi şaşırttı mı?

Cevap: İranlı bilim insanlarının, askeri yetkililerin ve ailelerinin suikaste uğraması uluslararası hukukun açık bir ihlalidir ve İsrail rejiminin terörist yapısını ve sorumsuz doğasını yansıtmaktadır. Bu eylemler şaşırtıcı değil, aksine korkakça saldırılardır. İran İslam Cumhuriyeti, güvenlik ve istihbarat kapasitesine ve halkın iş birliğine dayanarak şimdiye kadar bu ağların büyük bir bölümünü tespit edip etkisiz hale getirmiştir.

Soru: Evin Hapishanesi’ne yapılan saldırı sırasında kaç mahkûm hayatını kaybetti? İsrail’in nüfuzunun üst düzeylerden kaynaklandığı göz önüne alındığında, bu kadar geniş çaplı tutuklamalar nasıl gerekçelendirilebilir?

Cevap: Bir hapishaneye saldırı insanlık dışı bir eylemdir ve uluslararası standartlarla çelişir; bu tür saldırılar kesinlikle kınanmalıdır. Yargı erkinin raporuna göre, bu saldırı sırasında 79 kişi hayatını kaybetti; bunlar arasında Evin hapishanesi personeli, zorunlu askerlik görevini yapan askerler, mahkûmlar, ziyaret salonunda bulunan aile üyeleri ve hapishane çevresinde yaşayan bazı siviller yer almaktadır.

İsrail’in saldırısı sırasında sabotaj faaliyetlerinde bulunduğu belirlenen bazı şüphelilerin tutuklanmasıyla ilgili olarak, İran İslam Cumhuriyeti, vatandaşlarının güvenliğini sağlama sorumluluğunu ulusal yasaları doğrultusunda üstlenmiş ve bu çerçevede hareket etmiştir.

Soru: Üç yılı aşkın süredir tutuklu bulunan iki Fransız vatandaşı, Cécile Kohler ve Jacques Paris, Mossad için casuslukla suçlanıyor. Aileleri bu suçlamaları reddediyor. Bu kişilerin durumu ne zaman netleşecek?

Cevap: İşledikleri suçlara ilişkin yargı süreci, İran’ın mevcut yasalarına uygun şekilde devam etmektedir. Konsolosluk görüşmeleri de düzenlemelere uygun olarak diplomatik kanallar aracılığıyla yapılmıştır. 1 Temmuz tarihinde, Fransa Büyükelçiliği Maslahatgüzarı, bu iki kişiyle planlanan rutin ziyaret çerçevesinde görüşme gerçekleştirmiştir.

Soru: 16 Haziran’dan bu yana İran’daki seyahati sırasında kaybolan Fransız-Alman vatandaşı genç bisikletçi Lennart Monterlus’un durumu nedir?

Cevap: Kendisi, işlediği bir ihlal nedeniyle gözaltına alınmıştır ve hakkında resmi bilgilendirme Fransa Büyükelçiliği’ne iletilmiştir/tesnim

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM