Miron Rabiot, İbranice web sitesi Micromit'te yayınlanan bir
makalede bu başarısızlığın bazı yönlerine işaret etti ve şunları söyledi: ‘İsrail'de,
İran'a karşı savaşı aceleyle parlak bir zafer olarak gördüler, ancak bunun
gerçekten öyle olup olmadığı oldukça şüpheli; Netanyahu'nun koyduğu hedeflere
ulaşılamadı, Trump İsrail egemenliğini yıprattı ve kamuoyunu zayıflattı. Daha
da önemlisi, Gazze'nin üzerimizdeki izi hiçbir yere gitmedi.
İranlıların bir ölçüde caydırıcılık oluşturduğunu inkâr
etmek mümkün değil. 1948'den bu yana, İsrail’in büyük şehir merkezleri, bu
savaşta yaşananlar gibi bir tehditle karşı karşıya kalmamıştı. Binalar tamamen
yıkıldı, yaklaşık 10 bin İsrailli (İsrail’in Denetim ve Sansür Dairesi'nin
yayınlanmasına izin verdiği rakam) evsiz kaldı. 25 yüksek bina tamamen
yıkılacak yapılar listesine alındı (7 Ekim’den bu yana yalnızca bir binayla
karşılaştırıldığında bu çok büyük bir sayı), 40 bin vergi tazminat başvurusu
yapıldı, şehir sokakları boşaltıldı ve ekonomik faaliyetlerin büyük bölümü durdu.
7 Ekim korkunç bir olaydı ama istisnai bir vaka olarak
görülüyordu. Ancak son on iki gün içinde milyonlarca İsrailli, dokunulmazlık
duygularının çatlamış olduğunu hissetti.’
Tesnim haber ajansının haberine göre, bu Siyonist yazar,
Orly Noy’un sözlerini aktararak şunu vurguluyor: Caydırıcılık açısından İran,
İsrail'in büyük savunma kapasitelerine rağmen ülkenin derinliklerine darbe
indirebileceğini gösterdi. İran füzeleri Tel Aviv, Bat Yam ve Beerşeba’da
Gazze’yi hatırlatan manzaralar yarattı ve bu görüntüler tüm Ortadoğu'da
yayıldı; İran rejimiyle sempati duymayanlar tarafından bile paylaşıldı.
Eğer İsrail liderliği yeniden İran’la başka bir savaş
arayışına girerse, bu kez İsraillilerden göreceği destek ve dayanışma, bu
döneme kıyasla çok daha az olacaktır.