Velayeti: Türk Yetkililer Bu Tavsiyeyi Ciddiye Almalı

GİRİŞ: 26.12.2024 21:29      GÜNCELLEME: 26.12.2024 21:29
Rasthaber - İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei’nin danışmanı Ali Ekber Velayeti, Keyhan gazetesinde yayınlanan yazısında şu ifadelerde bulundu: ‘Son birkaç gündür bazı Türk yetkililer, ender görülür ve üzücü bir şekilde İran İslam Cumhuriyeti'ne, cesur eylemleriyle Siyonistleri kızdırmamaya dikkat etmeleri yönünde kendilerince tavsiyede bulundu.

Türk hükümetinin yetkilileri, İran İslam Cumhuriyeti'nin barbar ve çocuk katili Siyonist rejime (Haçlıların kalıntıları) karşı yıllardır örnek bir otoriteyle durduğunu ve bölgenin ve dünyanın denklemlerini İslam lehine değiştirdiğini ve Siyonistlerin çöküşünü sağladığını biliyor ve açıkça görüyor.

Türk hükümetine ve bölgedeki diğer bazı hükümetlere cevabımız, güçlü İran'ı kendileriyle karşılaştırmamaları ve İran İslam Cumhuriyeti’nin kendileri gibi sahte ve cani İsrail rejimiyle uzlaşacağını asla beklememeleridir.

İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei’nin defalarca söylediği gibi, Siyonistlerin ve Batı hegemonyasını destekleyenlerin korkakça saldırılarına karşı ülkelerin ya direnişi seçmesi ya da uzlaşmaya boyun eğmesi gerektiğine inanıyoruz. İkinci seçenek aşağılayıcı ve maliyetlidir, birincisi ise onur vericidir ve uzlaşmadan daha az maliyetlidir.

Bu iki hareket, İsrail rejiminin kuruluşundan bu yana hep iki paralel akım olarak devam etti. Çatışma hattı merhum İzzettin Kassam'ın zamanından itibaren başladı ve büyük Arap şahsiyetlerden olan merhum Cemal Abdünnasır tarafından devam ettirildi. Öte yandan, uzlaştırıcıların başında bulunan İran Kralı, Suudi hükümeti ve Ürdün Kralı gibi kişiler, Abdünnasır'ı fiilen durdurdu ve onu ikna etmeye çalıştı ve onun çabalarını Amerika ve Siyonistlerin lehine boşa çıkardılar ve Nasır'a indirdikleri en önemli darbe, çoğunlukla Ürdün Nehri'nin Batı kıyısında yaşayan Filistinlilerin katledilmesi oldu. İngilizlerin damadı Kral Hüseyin'in işlediği bu cinayette 4 binden fazla Filistinli katledildi ve şehit oldu ve Filistinlilere destek için ayağa kalkan 600 Suriyeli de şehit edildi ve bu iki paralel çizgi devam etti.

Ancak 7 Ekim'deki kahramanca savaş, Hamas ve İslami Cihat güçlerinin 14 aydan fazla bir sürede oluşturduğu ve devam eden ciddi ve benzeri görülmemiş bir direniştir ve Filistinlilerin bu düzeydeki direnişinin, çağdaş savaşlarda benzeri yoktur ve bir mucizeyi andırmaktadır. Öte yandan Siyonistlerin saldırılarının ve savaş suçlarının şiddetinin de tarihte eşi benzeri yoktur. İslam’ın bu değerli örnekleri, şu ayetin pratik bir örneğidir: “Ey inananlar, içinizden kim çıkar da dininden dönerse Allah onlara bedel öyle bir kavim getirecektir yakında ki o onları sevecek, onlar da, onu sevecek, inananlara karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı yüce olacak o kavim. Allah yolunda savaşacaklar ve hiçbir kınayanın kınamasından korkmayacaklar. Bu, Allah'ın lütfü ve inayetidir ki dilediğine verir ve Allah'ın lütfü boldur, o her şeyi bilir” ve en önemli nokta ise şu ki, bu defa İran İslam Cumhuriyeti gibi güçlü ve büyük bir ülke, küresel yayılmacılara (Haçlıların alıntıları) ve onların gayri meşru çocukları Siyonistlere karşı ayağa kalkmaya ve direnmeye kararlı grup ve ülkeleri destekleyen bir direniş eksenidir.

Bu arada küresel müstekbirlerin zelil destekçileri ve dünyada küfrün ve yayılmacılığın kimliksiz propagandacıları, İran İslam Cumhuriyeti'nin salih destekçilerini bölgeye vekil güç olarak tanıtmakta ısrar etmektedir. Öte yandan bölgedeki bazı gerici ve kukla yönetimler, müstekbir güçlere sorgusuz sualsiz itaat etmekte ve onların izni olmadan su içmemektedir. Bu hükümetler sadece İslam düşmanlarının vekili değil, aynı zamanda efendilerinin iradesiz hizmetçileridir.

İran İslam Cumhuriyeti, İslam İnkılabı Rehberi İmam Hamanei’nin açıkça ve cesaretle ilan ettiği gibi, direniş güçlerine yardım etmekten çekinmemekte ve hak yolunun savaşçılarına ve İslam bayrağını taşıyanlara mümkün olduğu kadar yardım etmektedir ve daha da önemlisi, bölgenin Sünni ve Şii yiğit gençleriyle birlikte İslam düşmanlarının karşısında onlarla birlikte savaşmaları için gençlerini cepheye göndermiştir.

Ancak Suriye ile ilgili olarak birkaç noktaya değinmek gerekir;

Suriye, , merhum Hafız Esad'ın iktidara gelmesinden günümüze (Beşşar Esad’a) kadar 50 yıl boyunca Siyonistlerin ve onların destekçilerinin karşısında durdu.

1-Cemal Abdülnasır'ın göreve gelmesinden sonra, bir nevi federal cumhuriyet haline gelmiş olan bu iki ülke, bir arada durdu ve merhum Nasır'ın ölümüne kadar da böyle devam etti.

2- Ali Sabri ve Enver Sedat Abdülnasır'ın yardımcılarındandı ve Ali Sabri direniş ruhlu bir kişiydi ve Nasır'la aynı görüşteydi ama Batılılar Sedat üzerinde çalıştı. Nasır'ın Eylül 1971'deki ölümünden sonra çeşitli yollarla ve sahte propagandayla onu meşhur edip onu Nasır'ın ılımlı halefi olarak tanıttılar, Ali Sabri'yi Mısır solcularının başı olarak tanıttılar, Sedat'ın aksine Sabri aleyhine olumsuz propaganda yaptılar.

3- Amerikalılar tarafından Enver Sedat lehine çok karmaşık bir gösteri ekrana getirilmiştir, öyle ki 1967 savaşında Siyonistler Sina çölünün tamamını işgal etmişti ve Sina çölünün işgalini kesinleştirmek için Kızıldeniz'in yanına çok yüksek ve geniş bir duvar ördüler, ancak Mısırlılar, Amerikalıların zımni anlaşmasıyla 1973 yılında Ramazan ayında (Yom Kippur) savaş başlattı ve Suriye de sağladığı imkânlarla Mısır'a yardım etmek için savaşa girerek Golan'ın bir kısmını geri aldı, ardından Siyonistler ilerleyerek Kahire'nin 102 kilometre yakınına yerleştiler.

Bundan sonra Cyrus Vance (eski ABD Dışişleri Bakanı) başkanlığındaki ABD delegasyonları Kahire'den Tel Aviv'e gidip geldi ve nihayetinde Enver Sedat ve Siyonist İsrail eski Başbakanı Menahem Begin, Camp David'de, Sina çölünün, o ülkenin ordusunun o bölgede (Sina çölü) ağır silah taşımasına izin verilmemesi şartıyla Mısır'a iade edilmesini öngören bir barış antlaşması imzaladılar ve iki taraf da resmi bir ilişki kurdu ve sahte İsrail rejiminin Kahire'de büyükelçiliği açıldı. Bu komplonun ardından Nobel Barış Ödülü'nü bu iki ülkenin başkanlarına verdiler.

Ama cesurca durup anlaşma imzalamayan tek kişi merhum Hafız Esad'dı ve el-Samud ve el-Tassadi cephesini kurmuştu ve bu cephe o dönemde Suriye, Libya, Güney Yemen, Cezayir ve hatta Sudan'dan oluşuyordu.

1979 yılına kadar Camp David anlaşmasına karşı çıkan ülkelerin başında Suriye geliyordu. İran'da ise İslam inkılabının zaferinden sonra İmam'ın (ra) emriyle Enver Sedat'ın Davut Haritasındaki ihaneti nedeniyle Mısır ile ilişkiler kesildi ve o günden bu yana İran, en güçlü ve kapasiteli İslam ülkesi olarak Filistin'i korumak için Suriye'nin yanında yer aldı ve Filistin'in özgürlüğü için sonuna kadar çaba harcadı. Bazı cahil kişiler İran'ın Suriye'ye yaptığı yardımın tek taraflı olduğunu söylüyor.

Ancak herkes şunu bilmelidir ki, rahmetli Hafız Esad döneminde döviz geliri açısından ciddi maddi ihtiyaç olmasına rağmen Suriye, transit olarak Suriye üzerinden geçen Irak petrol boru hattını engellemişti ve varil başına yaklaşık 3 dolar transit ücreti talep etti ve bu hattan günde bir milyon varil geçti ve İran'ın talebi olmadan ve İran'a yardım etmek için Saddam’ın hayat damarını kesti.

Öte yandan Ronald Dumas (eski Fransa dışişleri bakanı) bir röportajında şöyle diyor: Beşşar Esad, 2009'da Katar'dan Türkiye'ye doğalgaz boru hattını kabul etmemiş, önce Rusya'ya, ardından İran'a giderek, İran gazının Irak üzerinden Suriye'ye, oradan da Rusya'ya ihraç edilmesi konusunda İran Gaz Şirketi ile mutabakat zaptı imzalamıştı. Ama en önemli ve mühim olan konu, Suriye’nin direnişin taraflarından biri olmasıdır ve son dönemde Suriye'ye yönelik küstah plan bu açıdan planlanmış ve uygulanmıştır. Esad hükümetinin düşüş hikâyesi şu ayetlerin bir örneğidir: “İşte (iyi veya kötü) günleri insanlar arasında (böyle) döndürür dururuz.

İslam'ın ve inkılâbın yayılması, zorba sistemlerin yıkılması gibi büyük gelişmelerin yolundaki bu iniş çıkışlar ve değişimler beklenmedik bir olay değildir ve kesinlikle işin sonu olmadığı gibi aynı zamanda işin başlangıcının bir parçasıdır.

Şimdi Türk yetkililere tavsiyem, İran'a uzlaşmayı tavsiye etmek yerine, gittiğiniz yoldan dönmenizdir. Türkiye gibi on milyonlarca Müslümanın yaşadığı bir ülkenin, İslam dünyası ve bölgedeki Müslüman milletlerle birlikte olmak ve onlarla aynı safta yer almak yerine, barbar ve çocuk katili Siyonist rejimle uzlaşması doğru değildir.

(farsnews’den tercüme edilmiştir)

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM