ABD’li analist ve “Savunma
Öncelikleri” adlı düşünce kuruluşunun üyesi, ABD'nin İran'la askeri çatışmasını
Washington'a büyük maliyetler getirecek, başarısız bir eylem olarak
nitelendirdi.
Bazı Amerikalı milletvekilleri
açıkça İran'a karşı güç kullanılması çağrısında bulundu. 7 Ekim'deki Aksa
Tufanı operasyonundan 2 gün sonra Amerikalı Cumhuriyetçi Senatör Lindsey
Graham, çatışmaların tırmanması veya Siyonist mahkumların öldürülmesi halinde
Başkan Joe Biden'dan İran'ın petrol tesislerine saldırmasını istedi. Bazı
Amerikalı politikacılar da Tahran'ın nükleer programından vazgeçeceği umuduyla
doğrudan bir saldırı öncesinde İran'ı tehdit etmek istiyor.
Newsweek'e göre, Batı Asya'da ne
zaman bir çatışma olsa, Amerika'nın İran'la savaşa girip girmeyeceği sorusu
sıklıkla gündeme geliyor. Ancak Amerikalı analist Daniel R. DiPetris kaleme
aldığı yazısında İran'a karşı askeri güç kullanımının olumsuz ve yıkıcı
sonuçlar doğuracağını vurguluyor.
ABD’li bu analist şu ifadelerde
bulunuyor: ‘Öncelikle Amerika'nın İran'a saldırması durumunda Hamas'ın Siyonist
esirleri serbest bırakacağının garantisi yok. Çünkü Tahran Hamas'ın destekçisi
olmasına rağmen Filistin direniş hareketi on yılı aşkın bir süredir Gazze'deki
fiili hükümet konumunda ve yaklaşık 300 milyon dolar vergi alıyor ve Hamas
kararlarını bağımsız olarak veriyor ve ABD'nin İran'la savaşa girmesi durumunda
Siyonist esirlerin serbest bırakılacağının garantisi yok.
ABD'nin İran'a askeri saldırısı
zor ve maliyetli bir proje olacaktır. Çünkü Amerika, İran'ın ateşlediği
füzeleri düşürmek için Batı Asya'da üslenen onlarca savaş uçağı, bombardıman
uçağı ve hava savunma sistemini kullanmalıdır. Bölgede konuşlu 40 bin Amerikan
askeri de İran'ın füze ve İHA gücü için kolay hedefler olacaktır.
Böyle bir savaş aynı zamanda Fars
Körfezi'ndeki ABD üslerini İran'ın karşı saldırısına karşı savunmak için
onlarca ABD savaş gemisini ve denizaltısını da içerecektir. Dolayısıyla İran'la
savaşa girmek, ABD kaynaklarının büyük bir kısmının bölgeye dahil edilmesi ve
bu ülkenin Hint Okyanusu ile Pasifik Okyanusu arasındaki bölgeler dahil olmak
üzere diğer yerlerdeki askeri kapasitesinin azaltılması anlamına gelmektedir.
Eğer Amerika'nın bu saldırıdaki
hedefi İran'ın nükleer kabiliyetini yok etmekse, dünyadaki bütün bombalar bile
bu amaca ulaşmak için yeterli değildir. Çünkü İran'ın uranyum stoklarının bir
kısmı yok edilse bile, İran'ın nükleer bilim adamlarının son otuz yılda
edindiği bilgiler bozulmadan kalacak ve savaşın bitiminden sonra yeniden işler
hale gelecektir.
ABD'nin saldırması ve İran'ın
nükleer programını yeniden başlatması durumunda Uluslararası Atom Enerjisi
Kurumu bu kez İran'ın nükleer tesislerini denetleyemeyecek ve şu anda İran'ın
böyle bir kararı olmasa da Tahran'ın Amerikalıların yeniden saldırmasını
engellemek için nükleer silaha yönelik adım atmaya karar vermesi de mümkün
olacaktır.’