Bazı üniversite bölümlerinin medresede denkliği vardır. Örneğin, hukukun medresedeki karşılığı fıkhın muameleler kısmıdır. Hukuk ilmi aslında akıl ve örf gibi beşeri kaynaklara dayalıdır ve onun hedefi ferdin canını, malını ve haysiyetini koruma güvenliğini sağlama yoluyla daha iyi bir yaşantı sunmaktır. Fıkıh ilmi ilahi kaynaklara dayalı olarak bu işleri insanlar için sağlamaktadır ve onun hedefi Allah-u Teâlâ’nın rızasını elde etmektir.1
Tarih, coğrafya, fizik ve kimya gibi dinler bilimi de üniversite ilimlerindendir ve zorunlu olarak çokça ilahi kaynaklara istinatta bulunduğundan bu iş o kaynakların ilahi olduğuna teveccüh etmeksizin gerçekleşmektedir.
Her konuyu inceleme ve araştırmadaki ilk sebep araştırmacı hissini tatmin etmektir. Bu nedenle bilim adamları bir olay hakkında inceleme yaptıklarında ekonomik değerleri veya diğer maddi menfaatleri göz önünde bulundurmazlar. Yalnızca bir sonuca vardıktan sonra ekonomik çıkarları dikkate alırlar. Devletlerin bu gibi durumlarda teşvik ve işbirliğinde bulunmaları da maddi bir sonucun elde edilmesi ümidiyledir. Oysaki bilim adamlarının kendileri dahi üzerinde araştırma yaptıkları konunun bir sonuca varıp, varmayacağını bilmedikleri halde aşk ve şevkle araştırma yapmaktadırlar.
Dinler biliminde araştırma yapan kimseler de, ondan beşeri bilimlerin diğer dallarında faydalanılması için inceleme yapmaktadırlar. Çünkü bilimin dalları birbiriyle bağlantılıdır ve bu bağlantı benzer dallar arasında daha fazladır. Din, hiçbir zaman insandan ayrılmayan bir konu olarak beşeri bilimler araştırmacıları için çok fazla önem taşımaktadır. İşte böylece dinin insan yaşantısında ve onun ilerlemesindeki fevkalade rolü ortaya çıkmaktadır.
Dinler ilmi hakkında araştırmanın bir diğer faydası ondan faydalanarak kişiler ve farklı toplumlar ile irtibatın kurulmasıdır. Bu nedenle büyük devletler küçük devletlere kendi hâkimiyetini empoze etmek için oryantalistlere başvurup, onların bilgilerinden faydalanarak toplumların psikolojik yapılarını ve inançlarını elde etmektedirler.
Dinler ilmi üzerinde araştırmada bulunmanın, dindarlar için manevi bir faydası vardır ve onların dini inançlarını kökleştirmektedir. Onlar kendi araştırmalarında rakip dinlerin yanlışlıklarını ve hatalarını inceleyerek, kendi atalarının dinlerinin doğruluğunu ispatlama girişiminde bulunmaktadırlar.
Nitekim bu dalda toplumların dini inançlarını doğru bir şekilde anlamak mümkündür ve sadece doğru yolu ondan sonra onlara göstermek ve o dinin eksiklerini karşı tarafa anlatmak mümkündür. Ancak bilinmelidir ki teoloji, tefsir, hadis ve fıkıh ilminin aksine dinler bilimi, dini bir ilim değildir. İşte bu nedenle hukuk, iktisat, sosyoloji ve psikolojiye benzemektedir. Teoloji ilminin dinler hususundaki münazarayı ele alan dalı, dinler biliminin dinsel eş değeridir.
“Büyük Dinleri Tanımak” kitabından alıntıdır.
-----------------------------------------------------
1-Laik ve dünyevi bir ilim olan hukuk ilminde onun yeniliklerinden faydalanarak kişisel durumlar gibi konularda kendisinden faydalanılan ulusal fıkıh ilmiyle muvafık kılınmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle, hukuk ilmi mahremlerle evlenmeyi yasakladığından, Hristiyan fıkhında da amca çocukları (cousins) nesebi mahremler sayıldıklarından dolayı bu yasak onları da kapsamaktadır.