Baki kabristanlığı”nın tarihi İslam’dan önceye dayanır.
Medine halkı hicretten önce ölülerini “Beni Harem” ve “Beni Salim” denilen iki
mezarlığa ve bazen de kendi evlerine gömerlerdi.
Ancak Müslümanların Medine’ye hicretinden sonra,
Peygamber’in ev ve camisine yakın bir yer olan Baki Müslümanların
kabristanlığına dönüştü.
Peygamberin tavsiyesi üzerine orada defnolunan ilk Müslüman
Peygamberin (s.a.a) ve Emir el Müminin Hz. Ali’nin (a.s) yakın dostlarından
olan Osman b. Ma’zun’dur. Hz. Ali (a.s) sözlerinde çokça onu yâd ederdi. O’na
olan sevgisinin bir belirtisi olarak çocuklarından birisinin adını Osman
koymuştu.
Baki mezarlığı, İmam Hasan-ı Mücteba (a.s), imam Seccad
(a.s), İmam Muhammed Bakır (a.s) ve İmam Sadık’ın (a.s) olmak üzere 4 imamının
defnedildiği yer olduğu gibi İmam Ali’nin (a.s) annesi Fatıma binti Eset ve
değerli eşi çmmü’l Benin, Hz. Sadık’ın (a.s) oğlu İsmail, Peygamberin eşlerinin
büyük çoğunluğu, Peygamberin amcası Abbas ve diğer bazı din büyüklerinin de
gömüldüğü değerli bir mekândır.
Baki mezarlığı bütün İslami mezhep ve fırkalarının saygı
duyduğu bir mezarlıktır ve günümüzde de Peygamberimizin kabrinin birkaç adım
ilerisinde yer almaktadır.
Allah Resulü kendi zamanında bazı Uhud şehitlerini ve kendi
oğlu İbrahim’i orada defnederek bu mekânın kutsiyetini artırmıştır. Ayrıca
Herre hadisesinin şehitleri de burada gömülüdür.
İlk Yıkım
Vehhabiler tarafından Bakideki İmamların kabirlerinin yakımı
ilk olarak hicri 1220′ de yani birinci Suudi devletinin Osmanlılarca
dağıtıldığı zaman vuku buldu. Bu tarihi İslami olayın ardından Müslüman
şiaların verdiği bütçeyle özel imkânlardan yararlanılarak yıkılan kabirler en
güzel şekilde yeniden restore edildi ve mescit ve kubbe yapılarak Baki,
Müslümanların ziyaret ve seyahat ettikleri en güzel kabirlerden birisi haline
geldi.
İngiliz bir seyyah Bakinin restoresinden sonra Medine-i
Münevvere şehrinin ziyaret yerlerini tanıtırken şöyle diyor; ‘”Medine hicri
1387 den 1388’e kadar ve Suudi Vahabilerce yeniden yıkılmadan önce aynı
İstanbul ve diğer güzel seyahat yerlerine benziyordu.'”
İkinci Yıkımı
Gerçekte İslam tarihinin günümüzdeki ikinci ve en acı olayı
hicri 1344 şevval ayının 8’in de Suudi Arabistan Vahabilerinin üçüncü defa iş
başına gelmeleriyle olmuştur. Bu yılda Vahabiler şia’nın mukaddesatına ihanet
ve aşağılamaya yönelik fetvalarıyla İmamların ve Peygamberin Ehlibeyt’inin
mutahhar kabirlerine ikinci defa vahşice saldırarak Baki mezarlığını viran
olmuş bir mezarlığa çevirerek tanınmaz bir hale getirdiler.
Batılı seyyahlardan Alden Rater şöyle diyor: “Medine-i
Münevver’deki Baki kabristanı, ikinci defa tahribiyle mukaddes kabirleri feci
bir şekilde viran oldu ve Vehhabiler bu tahripte kabirlerin ve kubbelerin
şekillerini de değiştirdiler.”
Tarihi kaynak ve deliller gösteriyor ki Suudi Vehhabiler sadece Baki mezarlığındaki kabirleri tahrip etmekle yetinmediler belki defalarca Peygamberin kabrini yıkmaya yeltendiler, ama dünya Müslümanlarının geniş çaplı itirazlarından dolayı bu İslam dışı davranışlarından vazgeçtiler.
Müslüman olduktan sonra adını İbrahim koyan İsveçli
seyyahlardan Luiz Perhart şöyle diyor: “Medine’de defnolunan İmamların ve
sahabenin makamına göre bu mezarlığın alanı çok küçük ve doğudaki ve özellikle
de Arabistan’daki diğer ziyaret yerlerine kıyasla gören her kesin dikkatini
çeken bir taş ve toprak yığınıdır.”
Baki Mezarlığının Yeniden Restoresi İçin çalışma
Ehlibeyt âlim ve fakihlerinden birçoğu ve hatta siyasi
liderler Bakinin yeniden restore edilmesi için çaba harcadılar. Bunların
içinden en önemli adımı Ayetullah Hasan şirazi attı ve Arabistanlı yetkilerle
defalarca görüşerek Baki Mezarlığının yeniden yapılandırılmasına yönelik
çeşitli senet ve deliller sundu, ama sürekli Suudi Vahabilerce önüne engeller
kondu.
Ayetullah şirazi, ‘”Bakinin Restoresi İçin çaba” isimli
kitabında şöyle yazıyor; “Baki Mezarlığını ziyaret etmek ve Hac amelini yerine
getirmek için defalarca gittiğim Arabistan’da Suudi yetkililerle görüşerek
onları Baki’nin yeniden yapılandırılması için zorladım, ama her defasında
verdikleri vadelerle karşılaştım. Bu esnada da bazı Irak’lı gruplar Vahabilere çeşitli
rüşvet ve mükâfat vererek bu vadelerin yerine gelmesinin önünü aldılar.”