İmam Hüseyin’in (a.s.) Medine'den çıkıp Mekke'ye gittiği
günden, Kerbelâ'da şehadet şerbetini içtiği güne kadar geçen olaylara dikkat
edilecek olursa, görülecektir ki insan, bu birkaç ay içinde gelişen olaylardan
kendisi için, toplumu için yüzlerce önemli ders çıkarabilir.
İmam Hüseyin (a.s.) niçin kıyam etti? Oysa onun Medine'de,
Mekke'de ve Yemen'de binlerce seveni, izleyicisi vardı. Bir köşeye çekilip,
Şiîleri ve izleyicilerinin içinde ibadet ve tebliğle meşgul olabilirdi. Bu
durumda Yezid’in de onunla bir işi olmazdı. O hâlde niçin kıyam etti? Olay
neydi? Bu sorunun cevabını verebilirsek, o zaman bu olayları doğru bir şekilde
tahlil edip onlardan çıkarılması gereken asıl dersi çıkarabiliriz.
Bazıları; "İmam Hüseyin (a.s.) Yezid'in fasit
yönetimini devirerek kendisi hükümet kurmak istiyordu. İmam'ın (a.s.) kıyamının
hedefi buydu." diyorlar. Bu söz, tamamen yanlış olmadığı gibi,
tamamen doğru da değildir. Eğer bu sözden, İmam Hüseyin’in (a.s.) sırf hükümet
kurmak için kıyam ettiği kastediliyorsa, bu doğru değildir. Çünkü hükümet
kurmak maksadıyla hareket eden kimse, bu işin mümkün olduğunu gördüğü müddetçe
ilerler; bu işin mümkün olmadığını veya mantıklı bir ihtimalin olmadığını
görünce geri döner. İmam Hüseyin’in (a.s.) hareketinin tamamını göz önüne
aldığımızda, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını görüyoruz.
Bazıları da diyorlar ki: "Hayır efendim, İmam
Hüseyin (a.s) hükümet kurmayacağını biliyordu. Bu yüzden, esasen öldürülmek ve
şehit olmak için hareket etti." Bu da doğru bir görüş değildir.
Çünkü İslâm kaynaklarında, "Git kendini ölüme at!" diye
bir şey yoktur. İslâm'ın tanıttığı şahadet bundan farklıdır. Ayet ve
hadislerden şahadet hakkında şu anlaşılmaktadır: "İnsan farz ve
yapılması iyi olan mukaddes bir hedef uğruna kendini ölüme atabilir. Öldürülmek
için kendini ölüme atmak, şairane bir tabirle, kanım zalimin ayağını sarsıp onu
yere yıksın." diye öldürülmek, şahadet değildir.
O hâlde, "İmam Hüseyin (a.s.) sadece hükümeti
ele geçirmek için kıyam etti, hedefi sadece hükümet teşkil etmekti." diyemeyeceğimiz
gibi, "Sadece şehit olmak için kıyam etti" de
diyemeyiz.
Bize göre, "İmam Hüseyin (a.s.) niçin kıyam
etti?" sorusuna doğru cevap verebilmek için önce şu soruya cevap
vermeliyiz: "İslâm toplumu sapar ve İslâmî öğretilerin anlamı
değiştirilirse, yapılması gereken şey nedir?" Kur'an-ı Kerim bu
vazifeyi şöyle açıklıyor:
"Ey iman edenler, içinizden kim dininden dönerse,
Allah onun yerine kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği,
müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı ise güçlü ve onurlu, Allah
yolunda cihad eden, kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk
getirir."[1]
Bu ilâhî hüküm, toplum sapıklığa düştüğü zaman amel edilecek
bir hükümdür. İslâm hükümlerinin bir parçası olan bu hükmün önemi, hükümet
kurmaktan az değildir. Çünkü hükümet; toplumu idare etmek, yönetmek demektir.
Toplum yavaş yavaş çizgiden çıkar ve bozulmalar olur ve Allah'ın hükümleri
değiştirilirse, işte o zaman durumu değiştirme, hayatı yenileme ve bu günkü
tabirle inkılâba cevaz veren hükme ihtiyaç duyulur.
O hâlde, sapık toplumu ıslâh etmek için kıyam etmenin önemi,
İslâm devleti öneminden az değildir. Bunun, kâfirlerle cihad etmekten veya
İslâm toplumunda normal bir marufu emr ve münkeri nehyetmekten daha önemli
olduğu söylenebilir. Çünkü böyle bir hareketle, gerçekte ölmek üzere olan
İslâm'ın dirilmesi sağlanır. Bunu için de ortamın uygun olması şarttır. Çünkü
Allah-u Tealâ, insanı faydası olmayan hiçbir şeyle mükellef kılmamıştır. Ortam
uygun olmazsa, ne yapılırsa boştur ve hiçbir etkisi olmaz. Ortamın uygun
olmasının da özel bir anlamı vardır. Tehlikesi olduğu için ortam uygun değildir
diyemeyiz. Ortamın uygun ve elverişli olmasının anlamı, insanın yapacağı işin
sonucunu alacağını, mesajını halka ulaştırabileceğini bilmesidir. İmam
Hüseyin’in (a.s.) döneminde de, toplumda büyük ve ciddî bir bozukluk ve
sapıklık olduğu gibi, ıslâha yönelik bir hareket için ortam da uygundu.
İmam Hüseyin (a.s.) Muaviye döneminde kıyam etmek isteseydi,
İmam’ın (a.s.) mesajı örtbas edilir, gelecek kuşaklara ulaşmazdı. Muaviye
döneminde öyle bir siyaset hâkimdi ki, halk hakkı batıldan ayırt edemiyordu.
Dolayısıyla İmam Hüseyin (a.s.) Muaviye döneminde on yıl imam olmasına rağmen
hiçbir harekete girişmemiş, kıyam etmemiştir. İmam Hüseyin’den önce İmam Hasan
da kıyam etmedi. Çünkü ortam uygun değildi. İmam Hasan (a.s.) ile İmam Hüseyin
(a.s.) arasında bir fark yoktur. İmamet makamı açısından bütün imamların makamı
birdir. Meselâ bu ortam, İmam Naki (a.s.) döneminde olsaydı, bu işi İmam Naki
(a.s.) yapardı. Veya herhangi bir imam döneminde oluşsaydı, o imam bu işi
yapardı.
Demek ki hedef, İslâm'ı asıl çizgisine döndürmektir; İslâm
toplumunu sahih çizgisini döndürmektir. Fakat ne zaman? Toplumun doğru yoldan
çıktığı, cehalet, zulüm, diktatörlük ve ihanetin Müslümanları doğru yoldan
saptırdığı ve ortamın durumu değiştirmeye elverişli, şartların müsait olduğu
zaman. O hâlde diyebiliriz ki: İmam Hüseyin (a.s.), İslâm'ı diriltmek ve İslâm
toplumunun yapısını yenilemek veya İslâm toplumundaki büyük eğrilik ve
sapmaların karşısında durmaktan ibaret olan farzı yerine getirmek için kıyam
etti.
Ya Rab! Hüseyin ve Zeyneb'in hakkı hürmetine bizi onların
dostlarından ve izleyicilerinden kıl. İlâhî! Bizim hayatımızı Hüseynî hayat,
ölümümüzü de Hüseynî ölüm kıl.
[1] Mâide, 54