Rasthaber - Çok akıllı, uzak görüşlü ve iffetli bir hanım olan Hatice, soy ve nesep bakımından da Kureyş kadınlarından daha asil ve üstündü. Mümtaz ahlâkî meziyetleri ve sosyal prestiji nedeniyle bütün Mekke'de tanınmış, cahiliye dönemi gibi bir ortamda halk ona "Tahire" ve "Kureyş kadınlarının baş tacı ve efendisi" lakâplarını vermişti. Bir rivayete göre Hatice daha önce iki evlilik yaşamış, ama her ikisinde de eşi öldüğünden dul kalmıştı. Kureyş büyükleri onunla evlenebilmek için çok çaba gösteriyordu, Ukbe b. Ebu Muayt, Ebu Cehil ve Ebu Süfyan gibi çok ünlü adamlar defalarca Hatice'ye evlenme teklifinde bulunmuş, ama o bütün bu teklifleri nazikçe geri çevirmiş ve reddetmişti.
Diğer taraftan Hatice Hz. Muhammed'le (s.a.a) akraba sayılıyordu, ikisinin de soyu "Kusayy"a ulaşıyordu çünkü. Hz. Muhammed'in (s.a.a) parlak manevî geleceğini duymuştu; ve o hazretle evlenmek istiyordu. Nitekim Hz. Muhammed'e (s.a.a) evlenme teklifinde bulundu; o amcalarına danıştıktan sonra bu teklifi kabul etti ve aile arasında düzenlenen sade bir törenle evlendiler. Hz. Peygamber (s.a.a) gibi kişiliği ile herkesten üstün olan bir kişinin, büyük amaçları ve değerleri ile uyum sağlayacak olan, kendisi ile beraber cihat yolculuğunu ve sıkıntılarla dolu çabasını sürdürecek, zorluklarına ve meşakkatlerine sabredecek bir kadın ile evlenmesi gerekirdi. O günlerde Hz. Peygamber'e (s.a.a) ve sözünü ettiğimiz göreve uygun düşecek Hatice'den başka bir kadın yoktu. Bu birlikteliği yüce Allah'ın dilemesi sonucunda, Hz. Hatice'nin kalbi bütün duyguları ile Hz. Peygamber'e yöneldi ve onun yüce şahsına bağlandı. Hz. Hatice (r.a) Kureyş kabilesinin en şerefli, en zengin ve en güzel kadınlarından biri idi. Cahiliye döneminde "temiz hanım" ve "Kureyş'in Hanımefendisi" gibi nitelemeler ile anılırdı. Kabilesinin bütün erkekleri onunla evlenmek için güçlü bir arzu içinde idiler.
Hz. Hatice'ye Kureyş kabilesinin önde gelen erkekleri talip oldu. Tekliflerini kabul etmesi için ona maddî vaatler sundular. Fakat o bu tekliflerin hepsini reddetti. [1] Çünkü meseleleri ölçüp tartan üstün bir akla sahipti. Fakat Hz. Peygamber'i (s.a.a) seçti. Çünkü onda asalet, üstün seçkinlik ve yüce ahlâk ve değerlerin toplu olduğunu gördü. Bu yüzden onun yücelik alanına girmeyi isteyerek ona eş olmak istedi.
Tarihî kaynakların ağırlıkla verdikleri bilgiye göre evlenme arzusunu ilk ortaya koyan taraf Hz. Hatice oldu. Bu arzu üzerine Ebu Talip, ailesini ve birkaç Kureyşliyi yanına alarak Hz. Hatice'yi o sırada velisi olan büyüğünden istemeye gitti. Bu veli, Hatice'nin amcası Amr b. Esed idi. [2] Ağırlıkla kabul edilen görüşe göre bu olay Resulullah'ın (s.a.a) peygamber olmasından on beş yıl önce gerçekleşti.
Hz. Hatice'nin Evlenmeden Önceki Hayatı
Hz. Hatice, şeceresi çok eski tarihlere varan, güzel anıya, üstün ahlâka sahip ve Halil İbrahim'in (a.s) dini olan Hanif dine eğilimli bir aile ortamında doğdu. Babası Huveylid, Hacerü'l Esved'i Yemen'e taşımak isteyen Yemen hükümdarına karşı çıktı. İnancını ve dinî sembolleri savunmakta kararlı bir kimse olduğu için hükümdarın çok sayıda destekleyicisinin olması onu yıldırmadı. Hz. Hatice'nin dedesi Esed b. Abduluzza, haksızlığa uğrayanları destekleme temeline dayanan Hılfu'l Fudul Antlaşması'nın önde gelen katılımcılarındandı. Hz. Hatice'nin amcasının oğlu Vereka b. Nevfel ise, Hıristiyanlar ve Yahudilerle yakın ilişkiler kurmuş, onların kutsal kitaplarını incelemiş bir kişiydi.
Hz. Hatice'nin Hz. Peygamber ile evlenmeden ön-ceki hayatı hakkında tarihî kaynaklar bize güvenilir ve ayrıntılı bilgiler vermiyor. Bir rivayete göre Hatice Hz. Peygamber'den (s.a.a) önce iki evlilik yapmış, önceki eşleri Atik b. Âid Mahzumî ve Ebu Hale Temimî'dir ve bu evliliklerden birkaç çocuğu olmuştu. [3] Oysa başka kaynaklara göre o, Hz. Peygamber'le (s.a.a) evlendiğinde bakire idi. Bu duruma göre Zeynep ve Rukiye Hz. Hatice'nin Hale adındaki kız kardeşinin kızları idi ve annelerinin ölümü üzerine teyzeleri Hz. Hatice tarafından evlât edinilmişlerdi. [4]
Hz. Peygamber (s.a.a) ile evlendiğinde Hz. Hatice'nin (r.a) kaç yaşında olduğu konusunda da tarihçiler arasında ihtilâf vardır. Bu rivayetlerin kimine göre Hz. Hatice o sırada yirmi beş, kimine göre yirmi sekiz, kimine göre otuz, kimine göre otuz beş ve kimine göre kırk yaşında idi. [5]
Peygamber'in (s.a.a) Hatice'den Doğan Çocukları
Çocuğun varlığı, evlilik bağını pekiştirir; hayatı aydınlatır ve hayata özel bir görünüm ve şenlik kazandırır. Kureyş gencinin eşi ona altı çocuk verdi. Bu çocukların ikisi erkekti; en büyüğü Kasım, ikincisi Abdullah'tı. Onlara Tahir ve Tayyib de diyorlardı. Dört tanesi de kızdı.[6] İbn Hişam şöyle yazıyor:
"Onun en büyük kızı Rukayye, ikincisi Zeynep, üçüncüsü Ümmü Gülsüm ve sonuncusu Fatıma idi. Erkek çocukları bi'setten önce vefat ettiler. Kızları hazretin peygamberlik döneminde hayattaydılar."[7]
Hz. Peygamber'in (s.a.a), olaylar karşısındaki sabır ve tahammülü dillere destan olmasına rağmen, çocuklarının vefatında, kalbindeki üzüntü, gözyaşları şeklinde mübarek yanaklarından süzülürdü. Onun Mariye'den olan oğlu İbrahim'in vefatındaki üzüntüsü daha çoktu. Gönlü üzüntülü olduğu hâlde, dili Allah'a şükretmekle meşguldü; hatta Arab'ın biri cahilliğinden, İslâm'ın yüce rehberinin böylesine içlenmesine ve ağlayışına itiraz etmişti. Hz. Peygamber (s.a.a), "Böyle bir ağlayış rahmettir." buyurdu. Daha sonra da şöyle ekledi:
"Merhamet etmeyen kimseye, merhamet olunmaz." [8]
Hatice, İlk İman Eden Kadın
Tarihin tanıklığı üzere kuşkusuz Hz. Hatice ona iman eden ilk kadındır. Bu konuda farklı görüş söz konusu değildir.[9] Konu uzamasın diye sadece tarih yazarlarının Hz. Peygamber'in (s.a.a) hanımlarının birinden naklettikleri önemli bir tarihî belgeyi sunmakla yetiniyoruz.
Ayşe şöyle diyor: Ben her zaman Hz. Hatice'nin zamanını görmedim diye çok üzülür ve Hz. Peygamber'in (s.a.a) ona olan sevgi ve alâkasına her zaman şaşırırdım; zira Hz. Peygamber (s.a.a) onu çok anardı. Bir koyun kurban ettiğinde Hz. Hatice'nin dostlarına ondan gönderirdi. Bir gün Hz. Peygamber (s.a.a), evden çıkarken Hz. Hatice'yi andı ve ondan bahsetti. Sonunda iş öyle bir yere vardı ki, ben artık kendimi kontrol edemedim ve büyük bir cür'et ile şöyle dedim: "O, sadece yaşlı bir kadındı ve Allah size ondan daha iyisini nasip etmiştir!"
Söylediklerim Allah Resulü'nde (s.a.a) kötü etki yarattı. Rahatsızlığı ve gazabı yüzünden okunuyordu. Şöyle buyurdu:
"Kesinlikle öyle değil… Ondan daha iyisi bana nasip olmadı. Bütün halk baştan aşağı küfür ve şirk içinde yaşarken, o bana iman etti, en zor durumlarda, servetini ve malını bana bıraktı. Allah ondan bana, diğer eşlerime vermediği evlâtlar nasip etti!"[10]
Hz. Hatice'nin bütün dünya kadınlarından önce İslâm'a girdiğine dair diğer bir delil ise, vahyin başlangıcında vuku bulan hâdiseler ve Kur'ân-ı Kerim'in nazil olmasıdır; zira Allah Resulü (s.a.a), Hira Mağarası'ndan aşağı geldiğinde, başından geçenleri eşine anlatmış ve hemen ardından, eşinin açıkça iman ettiğini duymuştu. Buna ek olarak Arap kâhinlerinden ve bilginlerinden eşinin nübüvveti hakkında da haberler almıştı. İşte bu haberleri duyması, onun sadakat ve dürüstlüğü, Haşimî genci ile evlenmesine sebep olmuştu. ehlader
Kaynaklar
[1]- Biharu'l-Envar, c.16, s.22
[2]- es-Siretu'l-Halebiyye, c.1, s.137
[3]- Rivayetlerin farklılığı ile ilgili olarak bk: el-İsabe, c.3, s.611; es-Siretu'l-Halebiyye, c.1, s.140
[4]- Menakıb-ı Âl-i Ebi Talip, c.1, s.159; es-Sahih Min Sireti'n-Nebiyyi'l-Âzam, c.1, s.121-126
[5]- es-Siretu'l-Halebiyye, c.1, s.140; el-Bidaye Ve'n-Nihaye, c.2, s.295; Biharu'l-Envar, c.16, s.12
[6]- Bazılarına göre Zeynep, Rukayye ve Ümmü Gülsüm isimli kızlar; Resulullah'ın gerçek kızları değillerdir. Bunlar Hz. Hatice'nin Hale isimli kız kardeşinin çocuklarıdır. Hz. Hatice Resulullah'la evlenip, Hâle de vefat edince çocuklar, Hz. Hatice ve Resulullah'ın kefaleti altına girdiler. Öte yandan Araplar, üvey evlâdı da gerçek evlât telakki ettikleri için bu iki kız da Resulullah'ın kızları olarak anılmaya başlandı. Bu konuda Üstad Allâme Cafer Murtaza Amilî'nin "Peygamber'in Kızları Mı, Evlâtlıkları Mı?" ve "Resulullah'ın Sahih Sireti" isimli kitaplara bakılabilir.
[7]- Menakıb-ı İbn Şehraşub, 1/140; Kurbu'l-Esnad, 6-7.s; el-Hisal, 2/37; Biha-ru'l-Envar, 22/151-152; Bazıları Hz. Peygamber'in (s.a.a) erkek çocuklarının sayısını ikiden fazla biliyorlar. bk. Taberî Tarihi, 2/35; Biharu'l-Envar, 22/1668
[8]- Emali-yi Şeyh, 247.s.
[9]- Sire-i İbn Hişam, 1/240
[10]- Biharu'l-Envar, 16/8