Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli,
"Gazze'de akan kan dinmedikçe gelişigüzel dile getirilen barış çağrıları
sözde kalacak, inandırıcılığından da bahsedilemeyecektir" dedi. Gündeme
ilişkin yazılı bir açıklama yapan Bahçeli, uluslararası hukukun ayaklar altında
olduğunu belirtirken, "Bilhassa İsrail’e silah sevkiyatının durdurulması,
diplomatik ilişkilerin askıya alınması, ticaret ve yatırımların kesilmesi,
Birleşmiş Milletler Barış ve Görev Gücü’nün teşkiliyle beraber daha fazla
gecikmeksizin Gazze’ye gönderilmesi, ilave olarak ambargo ve yaptırımların
gündeme alınması acilen hayata geçirilmelidir" ifadelerini kullandı.
Bahçeli'nin açıklamasından öne çıkan satır başları şöyle;
"Aynı anda, ayrı coğrafi alanlarda hem savaş ve
soykırım zulmetinin hüküm sürmesi hem de barış ve sükûnet arayışlarının hız
kazanması tuhaf ve tenakuz dolu bir dönemin başlıca hüviyeti olarak ele
alınmalıdır. Birleşmiş Milletler Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması
(IPC), Gazze Şeridi’nde akut gıda güvensizliğinin en yüksek seviyeye
tırmandığını açıklamıştır. Bu kapsamda Gazze vahim bir gıda krizinin, devamlı
genişleyen ve insanlık vicdanını deprem gibi sallaması gereken feci bir
kıtlığın pençesindedir.
İnsanım diyen herkes için utanç vesilesidir
1943 yılında yaşanan Bengal Kıtlığı’nı aratmayacak bir tablo
maalesef günbegün artış ve ilerleyiş kaydetmektedir. 21’inci yüzyılın ilk
çeyreğinde açlıktan ölen çocuklara tesadüf etmek, bunun da ötesinde zulme ve
soykırıma şahit olmak sadece üzücü değil, insanım diyen herkes için utanç
vesilesidir.
Terör devleti İsrail Gazze’yi-hatta Batı Şeria’yı- yutmak,
Filistinli mazlumları yurtlarından ve yuvalarından koparmak için şiddet ve
dehşet sarmalını hayasızca genişletmektedir. Gazze Şeridi’nde yaşayan
Filistinli kardeşlerimizi güney istikametine doğru sürme ve süpürme
acımasızlığı Siyonist barbarlık tarafından askeri ve siyasi operasyonlarla
mesafe almaktadır.
Kara mizahı andıracak şekilde Cennete girmeyi hedefleyip
barış havariliği ile savaş yandaşlığı arasında tıpkı bir sarkaç misali gidip
gelenlerin yeryüzünü cehenneme dönüştüren katilleri alkışlayıp kahraman
muamelesi yapması hiçbir inanç ve vicdana sığmayacaktır. Gazze’nin önce işgali,
müteakiben ilhak planı devreye alınmıştır. Siyonist emperyalist azgınlık adeta
kudurmuş ve kontrolden çıkmıştır.
Uluslararası hukuk ayaklar altında
Uluslararası insani hukuk ayaklar altındadır. Dünya’nın
Gazze’dekine benzer seri cinayet ve otomatiğe bağlanan katliam cinnetine pek az
sahne olduğu tartışmasızdır. Alaska Zirvesi, akabinde Avrupalı liderlerin Oval
Ofis’te yarım ay şeklinde ve kuzuların sessizliğini andıran biçimde ABD
Başkanı’nın ağzının içine baktıran toplantının ardından Ukrayna’ya Birleşmiş
Milletler Görev Gücü gönderilmesiyle ilgili çabaların evvelemirde Gazze için
planlanması ahlaki ve hukuki tutarlılığın can evi olacaktır.
Gazze’de sınıfta kalan uluslararası toplumun Rusya-Ukrayna
arasındaki savaşı ateşkesin de ötesinde barış anlaşmasıyla düğümleme arzusu
işin özünde güvenlik telaş ve temininden başka bir şey değildir. Tartışmaların
ana eksenine oturan güvenlik garantilerinin esasen Avrupa’nın güvenliğiyle
ilgili kaygılardan doğduğu da saklanamaz bir gerçektir. Süregelen ve
sürdürülebilir krizlerden dondurulmuş, bununla birlikte her an ısıtılıp
tedavüle sokulacak nevzuhur krizlere geçiş sağlamayı amaçlayan emperyalist üst
akıl muhtevalı bir komployu barış sosu ile küresel gündeme taşımıştır.
Şayet barış ve huzur gayesi samimi ve sahici ise önce
Gazze’deki insani ve tarihi felaketin engellenmesi kaçınılmaz bir
mecburiyettir. Sayın Cumhurbaşkanımızın dünya çapındaki çatışma bölgelerine
yönelik barış ve diyalog çağrıları, İstanbul’un bu çerçevede sivrilip öne
çıkması ağırlaşan sorunların çözümünde umut ışığı olarak görülmelidir. İnsanlık
vicdanına tercüman olan bu çağrıların kulak ardı yapılması hakkaniyet ve
hakikat ölçüleriyle taban tabana zıt olup krizleri tırmandıracaktır.
Türkiye kalıcı huzur amacındadır
Türkiye içinde ve dışında kalıcı barış ve huzur amacındadır.
Terörsüz Türkiye hedefi bunun en bariz ve belirgin misalidir. Milli birlik ve
kardeşliğimiz yegane kuvvetimizdir. Türk milleti barışsever ve dostane
ilişkileri sahiplenen alicenaplığın timsalidir. Ateşle çevrili coğrafyamızda
Türkiye’nin iç barış ve toplumsal huzurunu aracısız ve bağlantısız sağlama
gayreti muazzam bir olaydır. Yeni yüzyılda Türkiye’nin muktedir, mücadeleci,
insan odaklı ve merhamete dayalı diplomatik hamleleriyle etrafımızda hiç kaybolmayan
bir barış kuşağı inanıyorum ki tezahür edecektir.
Barış süreci İstanbul'da tamamlanmalıdır
Bu konuda dürüst, yürekli ve yoğun faaliyetler takdir
toplamaktadır. Özellikle Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın barışla perçinlenerek
noktalanması İstanbul’da başlayan sürecin yine İstanbul’da tamamlanmasıyla
mümkün olacaktır.
Türkiye sessiz milyonların sesi, mazlumların dinmeyen
nefesidir. Kuzeyimizde barış mimarisi için siyasi ve diplomatik mekik
dokunurken, güneyimizin göz ardı edilmesi, insani yardım kanallarının dahi
tıkanması batının içine düştüğü ve tedavisi çok zor olan patalojik mahiyetli
ikiyüzlülüktür.
Türkiye’nin, Ukrayna’da konuşlanması gündeme gelen Birleşmiş
Milletler Görev Gücü içinde olmasını hesaplayıp hedefleyenler, öncelikle ve
özellikle soykırımcı canilere karşı tavır almak, çok milletli müdahale
seçeneğine kilitlenmek zorundadır. Bu hususta müessir sorumluluk kuşkusuz koma
halinden çıkamamış, bu gidişle de çıkamayacak olan Birleşmiş Milletlerdedir.
Gazze’de akan kan dinmedikçe gelişigüzel dile getirilen barış çağrıları
yalnızca sözde kalacak, bağlayıcılığından ve inandırıcılığından da bahsedilemeyecektir.
Geçtiğimiz günlerde, uluslararası hukukçuların,
akademisyenlerin, insan hakları savunucularının ve sivil toplum kuruluşlarının
katıldığı bir toplantıda hazırlanan ve açıklanan İsrail karşıtı 10 maddelik
eylemsel hedeflerin derhal tatbik ve temin edilmesi münhasır görüşümüzdür.
Bilhassa İsrail’e silah sevkiyatının durdurulması, diplomatik ilişkilerin
askıya alınması, ticaret ve yatırımların kesilmesi, Birleşmiş Milletler Barış
ve Görev Gücü’nün teşkiliyle beraber daha fazla gecikmeksizin Gazze’ye gönderilmesi,
ilave olarak ambargo ve yaptırımların gündeme alınması acilen hayata
geçirilmelidir.
TBMM'nin olağanüstü toplanmasına gerek yoktur
Çevremizde yaygın ve yoğun bir gündem bütün ağırlığı ve
ardışık komplikasyonlarıyla sürüyorken Cumhuriyet Halk Partisi’nin sorumsuz ve
baştan savma siyaseti demokrasi kültürümüzü tahrip etmektedir. CHP Genel
Başkanı’nın TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağıracaklarını duyurması, bunu da
Gazze istismarıyla temellendirmesi boşuna bir avunmadır. Gazze dramıyla ilgili
konuşulmadık bir şey kalmamıştır. Vakit laf değil iş ve icraat üretme vaktidir.
Fitne rüzgarının hiçbir değeri yoktur
Her ihtimali dikkate alan atılgan, cesur ve çevik siyasi
iradenin kararıyla somutlaşan Türkiye’nin duruşu, bölgesel ve küresel bağlamda
paylaştığı ısrarlı görüşler ortadadır. Bu nedenle TBMM’nin olağanüstü
toplanmasına yer ve gerek yoktur. Ayrıca CHP Genel Başkanı’yla beraber yanında
yöresinde safa giren ideolojik önyargılı ve ilkesiz yandaşlarının Cumhur
İttifakı aleyhine estirdiği fitne rüzgarının bizim nazarımızda hiçbir değer ve
ehemmiyeti olamayacaktır.
Cumhur İttifakı camdan vazo değil ki çatlasın
Çünkü Cumhur İttifakı ahlaki, manevi, vatan ve millet
sevdasına dayanarak 15 Temmuz gecesi meydanlarda kurulmuş tarihi nitelikli
beraberliktir. Paramparça olan altılı masanın hiçbir mücrim unsurunun konuşmaya
yüzü kalmamıştır.
Cumhur İttifakı camdan vazo değil ki çatlasın, zarar görsün.
Cumhur İttifakı Türk milletinin ve Türkiye’nin istikbal umudu, istiklal ufku,
varoluşsal güvencesidir. Hiç kimse Cumhur İttifakı’nın arasına nifak tohumu
saçamayacak, buna tevessül ve teşebbüs etse bile sonuç alamayacaktır.
Cumhur ittifakı, inancın kudreti, gönül seferberliğinin
kuvvesi, vatan ve millet ittifakının siyaset mihveridir. Bu gerçeği rüşvet ve
yolsuzluk çarkında öğütülen CHP yöneticilerinin çok iyi anlayıp özümsemesi
samimi dileğimdir.
Cumhuriyet Halk Partisi hastadır
Cumhuriyet Halk Partisi hastadır, ezik ve yenik bir siyaset
anlayışıyla hatıralarını ve haysiyetini haraç mezat elden çıkarmıştır. Dahası
organize suç şebekelerinin yatağı, hırsızlık çetelerinin üreme sahası, soygun
ve vurgun düzenin sevk ve idare merkezine dönüşmüştür.
İç ve dış sorun başlıklarında vizyoner nitelikli hiçbir
görüş ve düşünce üretemediği ortadadır. CHP’nin gündemi ve siyaset güvertesi
yalan, riya, iftira ve dedikodu üzerine bina edilmektedir. Türk milleti böylesi
çirkef, eğrelti, engelli ve umutsuz vakıa olan siyaset önermelerine asla prim
vermeyecektir."