ANKA'nın aktardığına göre Karamollaoğlu, konuşmasına özetle
şunları söyledi:
İnsanımız Da Yeni Bir Başlangıç İstiyor
"Seçimler yaklaşıyor. Vaktinde yapılmış olsa bile
seçimlere en fazla 10 ay gibi bir süre kaldı. 6’lı masa toplantılarının
altıncısını bu hafta sonu Saadet Partimizin ev sahipliğinde gerçekleştireceğiz.
Geçen hafta bütün siyasi parti liderlerini tek tek ziyaret ettim. Cumartesi
günü de Ankara’da teşkilat toplantılarımızın ilkini yaptık. Bir bakıma seçim
startını verdik. Pazar be pazartesi günleri ise Bursa’mızdaydım. Hem teşkilat
mensuplarımızla verimli toplantılar gerçekleştirdik hem de sivil toplum
kuruluşlarını ve esnafımızı ziyaret etti, vatandaşlarımızla bir araya gelerek
kendilerinin talep ve beklentilerini bizzat kendilerinden dinledik. Biz Saadet
Partisi olarak seçimlere ve iktidara hazır olduğumuzu bu çalışmalarımızla
ortaya koyuyoruz. Gittiğimiz tüm ile ve ilçelerde görüyoruz ki insanımız da
yeni bir başlangıç istiyor ve bu başlangıcın öncülerinden birisi olarak da
Saadet Partimizi görüyor. Her seçim önemlidir ancak bu seçim tarihi bir
seçimdir. 20 yıllık AKP iktidarının sonunun geldiğine işaret eden bir seçim
olacaktır. Vatandaşlarımız verecekleri her bir oyla Türkiye’mizin yolunu ve
yönünü belirleyecek, geleceğimize karar verecek, nasıl yönetileceğimize dair.
Tek adamın istişaresiz olarak yönettiği bir Türkiye mi? Ortak aklın
istişarelerle yönettiği bir Türkiye mi? Aslında biz bu konuda karar vereceğiz
millet olarak.
Talimat Vererek Ekonomiyi Dizayn Etmek, Düze Çıkarmak
Mümkün Değildir
AKP iktidarı hem içeride hem dışarda arabayı duvara
toslamıştır. Bu iktidar ekonomiden demokrasiye, adaletten bürokrasiye ülkeyi
bir felaketin içine sürüklemiştir. Bugünden sonra Türkiye’ye vereceği hiçbir
şey kalmamıştır. Kendi ifadeleri ile metal yorgunluğu ile maluldür bu iktidar.
Yorgundur ama daha vahim olanı Türkiye’yi de yormaktadır. Büyük ve süslü
cümlelerle verdikleri hiçbir vaadin karşılığı da yoktur, kalmamıştır. En son
Tarım Kredi marketlerindeki bazı ürünlerin fiyatını ucuzlatacaklarını
açıkladılar her yolu denemesine rağmen hayat pahalılığını bir türlü
düzgünlemeyi başaramayan Erdoğan, en sevdiği şeyi yaparak krize çözüm bulmaya
çalışıyor. Talimat vererek fiyatları indirmeye kalkıyor. Talimat vererek
ekonomiyi dizayn etmek, düze çıkarmak mümkün değildir. Ülke genelinde biraz
kabarık şubeleri olan bazı kurumların şubelerini artırarak bu problemin
çözülmesi kesinlikle mümkün değildir. Kooperatifler kâr amaçlı değildir,
fiyatları düşürün diyen Cumhurbaşkanı bu zararların yine millet tarafından
karşılanacağını hiç düşünmüyor. Bir yerde bir kurum var, fiyatları zararını da
göze alarak düşürüyorsa birisinin bu karşılaması icap eder. Neticede bu dönüyor
garibanın sırtına yükleniyor. Siz bu kafayla her şeyi ucuzlatırsınız bir tek
fiyatları indiremezsiniz. Nitekim TBMM’yi pas ederek demokrasiyi ucuzlattınız.
Haksız ve hukuksuz kararnamelerle adaleti ucuzlattınız. Bu milletin parasının
değerini ucuzlattınız, düşürdünüz. Ama en önemlisi ahlaki ve manevi
değerlerimizi siyasi istismar vesilesi yaparak değerlerimizi ucuzlattınız. Ama
marketteki fiyatlar bir türlü ucuzlamıyor çünkü zihniyet yanlış. Market
fiyatları talimatla değil stratejik karalarla indirilir. Kendi çiftçisi girdi
maliyetleri yüzünden tarımı bırakırken yurtdışında tarım arazisi arayan Tarım
Bakanımız var.
Bu İktidar Paradan Para Kazanan Bir Avuç Azınlığın
İktidarıdır
2022 bütçesinden milyonlarca çiftçiye ayrılan destek sadece
29 milyar lira. Bu rakam büyük gibi gelebilir az değil, ama kendi çıkardıkları
kanunla çiftçiye bu sene vermeleri icap eden rakam 70 milyarın üzerinde
olmalıydı. Mili gelirin yüzde 1’inden azı verilemez emrini taşıyor bu kanun,
hâlâ yürürlükte, 2006’den beri bir kere bile bu rakamı yakalayamadılar. Alın
size başarının da başarısızlığın da sebebi. Kur Korumalı Mevduat kapsamında,
mudilere son 5 ayda ödedikleri miktar tam 60 milyar lira. Çiftçiye sadece 29
milyar lira. Nereden karşılanıyor bu rakam elbette hazineden. Paradan para
kazananları, üstelik de faize karşı bir tavır sergileyerek ihya eden bu iktidar
ülkenin ekonomi problemleriniz çözemez aciz çözmekten. Bankacılık sektörü
cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde son bir yıldır olduğu kadar mutlu
olmamıştır. Hiçbir dönemde bu kadar kâr sağlamamıştır. Faiz lobisi görevini tam
olarak yerine getiriyor karar verenleri etkiliyor. Bankacılık sektörünün 6 aylık
dönemdeki net kârı 219 milyar lirayı buldu. Bu rakam bir önceki yılın tam 5,5
misli, yüzde 550 bankacılık sektörünün kârı artmış. Bu iktidar, çiftçinin,
esnafın değil paradan para kazana bir avuç azınlığın iktidarıdır.
Eğer Bir Komplo Varsa Bugüne Kadar Zaten Ortaya
Çıkarmanınız Gerekirdi
Ne istediniz de
yapmanıza engel olundu, yapamadınız? 20 yıldır bu ülkeyi siz yönetmiyor
musunuz? Hatta bir 5 yıl daha bu ülkeyi yönetmeye talip olan siz değil misiniz?
20 yıldır istediğiniz atamaları yapamadınız mı, istediğiniz yasaları değiştirip
istediğiniz kararnameleri çıkarmadınız mı? Şimdi hangi yüzle faturayı çiftçiye;
acizliğinizi, beceriksizliğinizi vatandaşlara yüklemeye çalışıyorsunuz. Hep
bahane arıyorsunuz, operasyonlar var, dış güçler var diye milleti kandıramazsınız.
19 yıldır iktidardasınız yeni değil, eğer bir komplo varsa bugüne kadar zaten
ortaya çıkarmanınız gerekirdi.
AKP’yi Şu Anda Ayakta Tutan Milletin Bazı Kesimlerine
Verdiği Birtakım İmkanlar
AKP’nin masa başında
her gün bir yenisini ürettiği algılara, söylemlere çanak tutanlara da seslenmek
istiyorum. Bir internet yayınında başörtülü kadınların psikolog olamayacağına
yönelik sözler bazı kişilerin Türkiye’nin yaşadığı bazı olumlu gelişmeleri
kabullenmekte zorlandıklarını gösteriyor. Yıllardır yapmaya çalıştığınız şu
baskıları bırakın yahu, mantıksızlıkları bir kenara koyun. AKP’yi şu andan
ayakta tutan milletin bazı kesimlerine verdiği birtakım imkanlar. Bunlarla
ayakta tutuyor, yanlışlarının üstünü onunla örtüyor. Bu gafleti göstermeyin en
azından. Mantık sahibi insanlar yüzünden önümüzdeki seçim kaybedilirse
kaybedilir. Başörtüsüz olmayı “nötr” kabul ederek, toplumun geniş bir kesiminin
kabul ettiği yaşam ve giyim tarzını dışlamak kabul edilebilir değildir.
Türkiye, bu tartışmaları geride bırakalı çok oldu. Biz, kapanmış sayfaları
ısrarla açmak isteyenlere inat, Türkiye’nin yeni bir başlangıç yapması
gerektiğine inanıyoruz.
İstiyorlar Ki Bu Saltanat Sürsün
İktidarın kazanımlar
üzerinden, iktidar değişikliğiyle insanımızı korkutmaya çalışması ise; tam
anlamıyla ‘tavşana kaç, tazıya tut’ siyasetidir. İktidarını sürdürmek
istemelerinin tek sebebi kendi şahsi kazanımlarını korumak içindir. Gördüğümüz
kadarı ile AKP, sadece koltuklarını kaybetmemek için siyaset yapan bir kurum
haline gelmiştir. Bazıları makam arabalarını kaybetmemek için bu siyaseti
sürdürme çabasındalar. Bazıları da üç-beş farklı yerden aldıkları maaşlarını
kaybetmemek için gayret göstermektedirler. Ömrünü kendisine bir saltanat
kurmaya adayan bu arkadaşlar istiyor ki bu saltanat sürsün. Biz de diyoruz ki
hayır; artık insanımız bütün bir millet olarak öz vatanında insanca yaşamak
istiyor. Biz iktidara geldiğimizde, birilerinin saltanat sürdüğü bu düzeni;
herkesin insanca yaşam sürdüğü bir düzenle değiştireceğiz. Milletimizin her bir
ferdinin kazanımlarını koruyacak ve bunları daha da ileriye taşıyacağız, bu
noktada kararlıyız.
İnsanlar Öyle Laflar Ediyor Ki, Bir Gün Geliyor Bunu
Yalamak Mecburiyetinde Kalıyorlar
Dışişleri Bakanı’nın
kalıcı barış için muhalefetle rejimi anlaştırmamız lazım sözlerini Suriye
politikası adına olumlu bir gelişme olarak görüyoruz. Fakat keşke yıllardır
dile getirdiğimiz bu yaklaşıma iktidar daha erkenden karşılık vermiş olsaydı.
Bunca dram yaşanmadan, bunca insan hayatını kaybetmeden, bunca aile parçalanmadan,
bunca aile memleketlerini terk etmek zorunda kalmadan bu aklı selimi
kullanabilselerdi. Keşke bad’el harâb'ül-Şam dedirtmeden önce bizlere kulak
verselerdi. Bir süre önce katil Esad’la görüşme teklifinde bulunanlar
akıllarını başlarına alsın diyen iktidar ortağı Bahçeli bile, şimdi bu çağrıyı
çözüm arayışlarına güçlü bir nefes olarak nitelendiriyor. Tarih çok enteresan.
İnsanlar öyle laflar ediyor ki, bir gün geliyor bunu yalamak mecburiyetinde
kalıyorlar.
Suriye İle Siyasi Bir İrtibat Tesis Edilmiş Olmasını
Önemsiyorum
Bildiğiniz üzere,
Suriye iç savaşının henüz başlarında biz Saadet Partisi olarak Suriye'ye
gitmiştik. Esad'la da görüştük. Düşüncelerimizi, fikirlerimizi, Suriye'nin ne
yapması gerektiğiyle ilgili tavsiyelerimizi onlara ilettik. Onlardan da bir
tepki almadık. Eğer siz Suriye'yi demokratik bir ülke haline getirmek
istiyorsanız; mutlaka muhalefete imkân tanıyacaksınız, parti kuracaklar, yayın
organları olacak ve Meclis'te temsil edilecekler, hiçbirisine itiraz etmediler.
Biz zaten Türkiye'yi kendimize örnek almıştık dediler. Biz, bunları kendilerine
anlattığımızda da siz bilmezsiniz, bunları biz iyi biliriz, dediler. Ama bu
söyledikleri söz 500-600 bin insanın hayatını kaybetmesine, 15 milyon ailenin
oturdukları yeri tek etmelerine ve bunların yarısının Suriye'yi terk etmesine
sebep oldu. O yarısının da en az 4,5-5 milyonu ülkemize geldi. Bunlar
yaşanmazdı, eğer mantık doğru işletilmiş olsaydı. Ama şimdi, en azından bu
ifadelerin kullanılmış olmasını, geri planda da Suriye ile siyasi bir irtibat
tesis edilmiş olmasını çok önemsiyorum. Biz bunu hep yapıyorduk diyorlar.
Neymiş? İstihbarat kurumları, birbiriyle irtibat halindeymiş. Hadi oradan! Son
birkaç senelik gelişmeyi getirip de 10 yıllık gelişmeymiş gibi takdim etmeye
kalkmayın. Türkiye, oraya fiilen müdahale edenlere destek verirken; kiminle
irtibat kuruluyordu? Ha ama son zamanlarda başaramayacaklarını anladıkları için
ilk önce elbette istihbarat örgütlerinin temas kurmalarına imkân tanıdılar. Bir
adım. Arkasından da Dışişleri Bakanı, bizzat kendi seviyelerinde bir adım
atılması gerektiğini vurguladı. Bunlar, olumlu gelişmeler ama çok geç. Ayrıca,
nereye evrileceği henüz belli değil."