Rasthaber - Netanyahu’nun yeni kolonizasyon planında kritik öneme sahip iki koridoru ateşkes için zorunlu tutması yüzünden Gazze’nin yüzde 11’ine sıkışmış Filistinlilerin çilesi bitmiyor.1,8 milyonluk Filistin halkını bombalarla Gazze Şeridi’nin yüzde 11’ine sıkıştıran, 50 bine yakın insanın ölümüne sebep olan, Uluslararası Adalet Divanı’nın “soykırım” tanımlamasına rağmen bitmek bilmeyen İsrail katliamı dünyanın gözü önünde sürerken, barış ya da ateşkese dair ufukta en ufak bir ümit gözükmüyor.
Ateşkesin aylardır lafzı var, ama kendisi yok. Çünkü yapay
zekâ teknolojisini de desteğine almış İsrail’in savaş mekanizması “zamana
oynuyor” ve bu şekilde ölüm kusarak hedefine doğru ilerliyor. Euro-Med
Monitor’e göre, 12 Ağustos’a kadar İsrail ordu birliklerinin Gazze’de
katlettiği 48 bin 380 Filistinlinin 43 bin 592’si, yani yüzde 91’i sivil. 16
bin 8’i çocuk ve 10 bin 351’i kadın olmak üzere yüzde 60’ı da kadın ve çocuk.
Kahire’de bir takım ateşkes görüşmeleri yürütülüyormuş ve
sanki silahların susmasına epeyce yaklaşılmış gibi bir hava estirilse de siz
görünene bakmayın. Ne üç ay önce bir ateşkes taslağı ortaya koyan ABD Başkanı
Joe Biden’ın birkaç gün önce, “acil ateşkes” demesi bir gelişmeye gebe, ne de
Kasım seçimlerinin an itibarıyla biraz daha güçlü görünen adayı Kamala
Harris’in geçen gün “ateşkes çağrısı” yapması “kritik.” Benim kanaatim İsrail
lideri Binyamin Netanyahu’nun bu katliamı yıl sonuna kadar sürdüreceği yönünde.
Elimde herhangi bir belge ya da somut delil var mı, bunu
söylerken? Hayır! Ama Netanyahu’nun savaş takvimine yönelik çekincesinin
kafasında şu şekilde şekillendiğini düşünüyorum: “Yeni ABD Başkanı
yemin edip göreve başlayacağı gün gündemine Gazze meselesini almak zorunda
kalmasın, ayıp olmasın! Ayrıca, isterim ki barıştan yana olduğum için -Nobel
Barış Ödülü istemiyorum belki ama- en azından bir sonraki ABD Kongresi beni bu
kez 58’den daha çok sayıda ayakta alkışlayabilsin!”
Neden Netanyahu’nun aşağı yukarı bu şekilde düşündüğünü
hissediyorum, peki?
Çünkü -jeopolitik ve iktisadi temellerini şimdilik bir
kenara bırakırsak- yürürlükte olan şey, İsrail’in devlet aklının 2006’dan bu
yana muradı olan bir tehcir ve yerleşim projesi. Bu kapsamda Netanyahu
İsrail’in 2007’den bu yana abluka altında tuttuğu Filistin Ulusal İdaresi
yönetimindeki Gazze’yi Filistinlilerden olabildiğince “temizlerken” kapıyı
Yahudi yerleşimcilere de açmayı planlıyor. Bu amaçla da Gazze’de kalıcı
birtakım değişiklikler yaratmak istiyor.
Netanyahu’nun bu kapsamdaki önemli hedeflerinden biri, Gazze
Şeridi ile Mısır arasındaki sınırı daimî şekilde kontrol etmek. Bunun için de
Mısır ile İsrail arasında 1979 yılında imzalanan “Camp David” anlaşması
çerçevesinde sınırın Filistin tarafındaki tampon bölge içerisinde kalan
Philadelphi Koridoru üzerinde denetim sağlamak. Yani Filistinliler için bir
açık hava cezaevi niteliğindeki Gazze’nin güney çıkışının anahtarını elinde
tutmak, bölgenin dış dünya ile bağını tamamen kopartmak. 14 buçuk kilometre uzunluğunda,
birkaç yüz metre genişliğinde olan ve bu mayıs ayı sonlarında İsrail
birliklerinin kontrolüne geçen bu koridordan askerlerini ilelebet çekmemeyi
güvence altına almak istiyor Netanyahu.
Akdeniz'den başlayıp Gazze Şeridi’nin güneyindeki Refah’ta
bulunan Kerem Ebu Salim Sınır Kapısı’na kadar uzanan ve “Selahaddin Koridoru”
olarak da bilinen Philadelphi Koridoru, Gazze Şeridi’nden çekildikleri Ağustos
2005'e kadar İsrail güçlerinin kontrolünde idi. O tarihte koridor Avrupa
Birliği'nden gözlemcilerin de denetiminde Filistin Ulusal İdaresi’ne teslim
edildi. Eylül 2005'te de bu durumu güvence altına almak üzere, 1979’da Camp
David’de imzalanmış anlaşmanın güvenlikle ilgili bölümlerine Tel Aviv ve Kahire
arasında bir mutabakatla bu koridorla ilgili maddeler ilave edildi. Anlaşmayla,
İsrail güçlerinin çekildiği Philadelphi Koridoru'nun Filistin yönetimine teslim
edilmesi sağlanırken, Mısır 750 sınır muhafız askerini Gazze sınırında
bulundurmakla ve terör, kaçakçılık ve tünellerin tespiti gibi görevlerle
sorumlu tutuldu.
Ancak bir yıl sonra işlerin rengi değişti. Zira, 25 Ocak
2006 tarihinde Gazze Şeridi, Batı Şeria ve kısmen Doğu Kudüs’te düzenlenen
Filistin Ulusal Yönetimi Yasama Konseyi seçimlerinde Hamas yani İslami
Mukavemet Hareketi (Hareket al-Mukavemet al-İslamiya)
sandıktan zaferle çıktı. Oslo Süreci’ni meşru saymayan grup, “Değişim ve
Reform Listesi” adıyla ilk kez katıldığı Filistin ulusal seçimlerinde el-
Fetih’e üstün geldi. 132 sandalyeli Filistin Meclisi’nin 74 sandalyesini
elde eden Hamas 29 Mart 2006’da hükümeti de kurunca İsrail tarafı bu sonucu
hazmedemedi. Başta 1973 yılında Menahem Begin ve Aryel Şaron gibi isimlerce
kurulmuş sağcı Likud hareketinin temsilcisi siyasi figürler
ile Siyonist parti ve hareketler olmak üzere İsrailliler o tarihten bu yana bu
süreci tersine çevirmek üzere ellerinden geleni yapıyor. İsrail’de 1 Kasım
2022’de yapılan genel seçimler sonrasında bir tür savaş kabinesi kuran
Netanyahu, el Kassam Tugayları’nın 7 Ekim tarihli saldırısını fırsat bilerek
yeni tehcir ve yerleşim projesinin düğmesine bastı
Netanyahu, Filistinliler için yeni bir Nekbet (felaket)
olarak da değerlendirilebilecek bu projesine iç kamuoyundaki desteği artırmak
için de savaşına dini bir kutsiyet atfetme mahareti de sergiledi. Netanyahu, 28
Ekim 2023 tarihinde Savunma Bakanı Yoav Gallant ve bakanlarından Benny
Gantz ile birlikte çıktığı basın toplantısında, Kutsal Kitap’ın
Tesniye bölümündeki “Siz Mısır'dan çıktıktan sonra Amalekliler'in yolda
size neler yaptığını anımsayın,” (25:17) ifadesine atıf yaptı ve bu
savaşın “hayatının misyonu” olduğunu ilan etti.
Onun “misyonunun” ikinci ayağı ise Gazze’yi Yahudi
yerleşimlerine yeniden açmak. Bunun için de askeri güvenlik açısından tam
denetim sağlamasına imkân verecek şekilde önce Gazze Şeridi’ni ikiye bölmeyi ve
kuzeyini Yahudi yerleşimine açarak gerçekleştirmeyi düşünüyor. İkiye bölmeyi de
İsrail sınırından Akdeniz'e kadar doğudan batıya yedi kilometreden biraz daha
uzun şekilde uzanacak bir güvenlik koridoru inşa ederek yapmayı tasarlıyor.
İsrailliler buna “Netzarim Koridoru” diyorlar. Kaynaklara
göre, koridor boyunca 749 numaralı otoyol uzanacak ve bu yolun etrafında bir
kilometrelik bir tampon bölge bulunacak. İsrail ordusunun 601 nolu askeri
mühendislik birimi yolu inşa etmeye başladı bile. Bu birim tampon bölge
planının bir parçası olarak çevredeki sivil binaları yıkıyor, hafriyatı
gerçekleştiriyor, askeri üsler kuruyor. Koridorun, İsrail’in 1967’deki Altı Gün
Savaşı’nda işgal ettiği Gazze'de yasadışı şekilde 1972’de kurduğu, ancak -Gazze
Şeridi’ndeki İsrail varlığının sona erdiği- 22 Ağustos 2005 tarihinde
boşalttığı eski bir Yahudi yerleşimi olan Netzarim’in eski arazisi
üzerinden geçtiğini de bu arada belirtelim. Tabii, koridorun deniz tarafındaki
ucunun Netanyahu’nun geçen yıl savaştan önce, 18 Haziran’da duyurusunu yapıp
müjdesini verdiği Gazze offshore doğal gaz sahalarına çok yakın olduğunu da atlamamamız
gerekiyor. Tabi bir de İsrail medyasının daha 2022 yılında bu doğal
gaz projesini “Filistinlilere uzatılmış zeytin dalı” olarak nitelediğini de.
Malum, geçen hafta ABD, İsrail, Mısır ve Katar’dan
arabulucular arasında Gazze’de ateşkesi sağlamaya yönelik olarak Kahire’de yine
“üst düzey” birtakım görüşmeler yapıldı ve “anlaşmanın önündeki son pürüzleri
aşmak amacıyla” çalışmalar yürütme konusu ele alındı.
“Son pürüzler” derken sanırım Netzarim Koridoru ile
Philadelphi Koridoru kast ediliyor. Zira Biden’ın üç ay önce ortaya koyduğu
ateşkes planında bu koridorları göremeyen Netanyahu, onları İsrail açısından
“askeri ve siyasi açıdan stratejik kazançlar” olarak gördüğü için ateşi kesme
gereği duymamıştı. Şimdi koridorların temellerini atmışken ve sahadaki işi
hafiflerken kolonizasyon planı olarak adlandırabileceğimiz bu koridorları
ateşkes şartlarına dahil etmek istiyor. Bu, ateşkes anlaşmasının önünde tabii
ciddi bir engel. Ama anlaşmayı Hamas ya da Filistinliler tıkıyor değil. Zaten
Netanyahu’nun sandık sonuçları itibarıyla Gazze Şeridi’nde Batı Şeria’ya oranla
daha fazla destek bulan (yüzde 48- yüzde 41), şehirlerde (yüzde 49) ve mülteci
kamplarında (yüzde 48) kırsal bölgelere (yüzde 36) oranla daha fazla destek
gören Hamas’lı yetkilileri kaale alıp görüştüğü yok. Görüştüğü, Amerikalılar,
Mısır ve Katar yönetimleri. Ancak Kahire, Gazze’nin kuzeyinin güneyden
kopartılarak Yahudi yerleşimcilere açılmasına karşı çıktığı gibi İsrail
askerlerinin Refah Sınır Kapısı’ndan tamamen çekilmesinde de ısrarcı.
Gelgelelim Netanyahu, Filistinlileri tehcir ederek Gazze’yi
Yahudi yerleşimcilere açmak, offshore gaz sahalarına rahat ulaşmak ve Mısır
sınırını da artık kendisi kontrol etmek istiyor.
Yani?
“Yani, Biden’ı da nazikçe kenara aldığımıza göre, yeni
başkanla bu iki koridora karşılık barış asgari müştereğinde anlaşabiliriz, diye
düşünüyorum. O güne kadar ben koridorlar meselesinde işi de facto olarak
bitirirsem, Kahire’yi ikna etme görevini tevdi edeceğimiz yeni başkanla da
işi de jure hale getirebilirim!”
Duyduklarımızdan, gördüklerimizden, okuduklarımızdan, benim
okuduğum İsrail niyeti budur! Ve bu niyet barışa çok uzaktır.
t24