Suriye İçin Türkiye-İsrail Savaşı

GİRİŞ: 08.03.2025 11:57      GÜNCELLEME: 08.03.2025 11:57
Rasthaber -   Esad ve BAAS yönetimi ikinci yarısından itibaren ama özellikle Beşar Esad döneminde Suriye’de sağlıklı ve vatanperver laik karakterli, anti-emperyalist, anti-kapitalist ve anti-Siyonist bir muhalefetin var olmasına izin verilmedi. BAAS ve Esad bu program ve hedeflere sahip olarak ‘ben yeterim’ tutumunda ısrar etti. Muhalefet sahası en kıdemli, en örgütlü ve en radikal siyasal İslam kimlikli, Mısır’da zuhur eden Müslüman Kardeşler Örgütüne (İhvan Hareketi) terk edildi. BAAS, siyasal İslam kimlikli örgütlerin ciddi bir karşılığı olmaz inancıyla hareket etti. Sistemde yolsuzluklar arttıkça, rüşvet sarmalı büyüdükçe, demokrasi ve özgürlükler kısıtlandıkça, Suriye’ye yönelik İsrail karşıtlığı sebebiyle dış baskılar arttıkça, özellikle Suriye ordusunun 1976’da Lübnan’a müdahale ederek iç savaşı bitirmesi, İsrail ve müttefiklerini çileden çıkarttıkça İhvan Hareketi daha cüretkâr olmaya, özellikle Alevileri hedef alan mezhepçi terör eylemlerini artırmaya teşvik etti.

TÜRKİYE İLE DOSTLUK İSTİKRAR GETİRDİ

2003’te Irak’ın ABD ve müttefikleri tarafından işgal edildiği tarihe kadar daha huzurlu bir dönem geçiren Suriye, Irak işgalinden sonra bunaltıcı krizlerle uğraşmak zorunda kaldı. 2004 Kamışlı isyan Provası, 2005 Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesi ve Suriye’nin suçlanması, Suriye ordusunun Lübnan’dan çekilmesi ve uluslararası mahkemeler ve BM kararlarıyla yüz yüze kalması, abluka ve ambargoların devreye girmesi sonuçlarını doğurdu. Ancak Türkiye ile kurduğu yakın dostluk sebebiyle Esad ve BAAS 2011’e kadar “istikrarlı” bir dönem yaşadı. 2011 sonrası dönemi detaylıca anlattık. Türkiye, İsrail, ABD, AB, NATO, petrol zengini Katar, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Cumhuriyeti, Lübnan ve Ürdün’ü mesken edinmiş operasyon odaları ile yurtdışından ithal edilen on binlerce savaşçı Suriye devletini, “Alevi” Esad rejimini, ordusunu, yıkmak için harekete geçti. Yüzlerce milyar dolar para harcandı. Esad’ın yardımına Rusya, İran, Lübnan Hizbullah’ı asker göndererek koştu.

SURİYE’YE YABANCI ZİHNİYET

8 Aralık’ta Esad Moskova’ya götürüldü. HTŞ ve lideri Abu Muhammed Colani İdlib’den Şam’a taşındı ve Esad’ın koltuğuna oturtuldu. Ordusundan, limanlarından, üslerinden, füzelerinden, gemilerinden, devletinden, fabrikalarından geriye ne kaldıysa İsrail onları da yerle bir etti. Suriye tablosuna baktığımız zaman, Şam’da BM ve ağır sıklet dünya ülkelerinin listesinde terör örgütü ve terörden aranan, “geçici” olduğunu iddia eden ucube bir hükümet var. Elbisesi Suriye’ye dar gelen, şekil ve muhtevasıyla Suriye’ye acayip yabancı bir zihniyeti temsil ediyor. Alevi düşmanlığını temel prensip edinmiş. İsrail dâhil tüm devletlerle iyi geçinmek istiyor. Meşruiyet ve iktidarda kalmak uğruna yemeyeceği halt, giymeyeceği elbise yok.

Bugünlerde Sünni camilerin minberlerine kendi ucube yobaz bölücü imamlarını atayarak ve zengin Sünni tüccarların mülk ve ticaretlerine musallat oluyorlar. Ahmet Şara/El-Colani en büyük dış yardımları, hibeleri alan Sağlık Bakanlığına bir kardeşini koymuş. Bir diğer kardeşini dış ve iç ticaretten sorumlu yapmış. Saldırabildiği ve muktedir olduğu yer Suriye sahili ve Aleviler. Bu hareketiyle Sünnilerin gönlünü kazanabileceği gafletine düşmüş. Aleviler, kendisiyle uzlaşmak, anlaşmak, Suriye yeni yönetimi ve inşa edilecek Suriye devletinin asli parçası olmak için her türlü işbirliğine hazır olduğunu ilan etmişlerdi.

Alevilerin bu talebine Colani teoride olumlu cevap vermiş olmasına rağmen, eylemde HTŞ ve bileşenleri yabancı savaşçılar tüm eylemlerini “Esad’ın kaçak askerleri” propagandasıyla keyfi uygulamalar, yargısız infazlar, adam kaçırma, alıkoymalar ve mülklerine musallat olmayla sürdürüyor. En nihayetinde Suriye sahil bölgesinde topyekun silahlı isyan başladı. Çatışmalar tüm şiddetiyle devam ediyor.

İSRAİL’İN AHTAPOT KOLLARI

Türkiye Halep, İdlib vilayetlerinde ve Fırat’ın batısında ve doğusunda bazı sınır bölgelerinde hakim. HTŞ ve Ahmet Şara üzerinde “çok etkili” olduğu iddiası tedavülde. Ayrıca halen Türkiye’nin kontrolünde olan ve Şam hükümetine silahını teslim etmeyen silahlı örgütler var. ABD, yıllardır Fırat’ın batısında Suriye-Ürdün sıfır noktasında askeri üs sahibi, Özgür Suriye Ordusu adını verdiği silahlı örgütü besliyor, Fırat’ın Doğusunda hem YPG/PYD/SDG üzerinde hakimiyet sahibi. Yeni Suriye’nin oluşumda en az Türkiye kadar katkım var diyen İsrail malumunuz ahtapot kolları gibi Suriye’de yol alıyor. Kürtlerden (YPG), Dürzilerden (ayrılıkçı güruh) sonra şimdi de Alevilerin hamisi olmaya gönüllü. Ayrıca Suriye azınlıklarına karşı bir terör örgütü olarak kabul edilen HTŞ’nin mezhepçi politikalarından memnun olduğu görülüyor zira bu politikalar İsrail’e Suriye’de olmak için “meşruiyet” kazandırıyor.

Rusya üslerini koruyor ve korumaya devam edecek. Yeni yönetimin askeri, polisi, hükmü bu bölgelerde geçmiyor. Rusya’nın sahil bölgesindeki olayların daha karmaşık hale gelmesi halinde özellikle hava desteği vererek olaylara Alevilerden taraf müdahale ihtimali de var. Suudi ve Dubai, “İran’ı Suriye’den, Türkiye Şam’a musallat olsun diye göndermedik” tavrında ve Ahmet Şara, onların feleğine mutlak teslim oluncaya kadar ona ve yönetimine zırnık koklatmayacaklar.

İKİ FARKLI FİKİR

Bu tabloda Suriye kaynakları İsrail ve Türkiye konusunda ikiye bölünmüş durumda: Birinci grup Suriye’nin mezhep ve etnik temelde bölünmesi için Türkiye ve İsrail’in ABD ile uyumlu çalıştığını, Türkiye’nin kendi sınırına yakın bölgeleri işgal ve kontrol etme planına karşılık, Ankara’nın Şara ve savaş kabinesinin Alevilere yönelik saldırılarına karşı sessiz kaldığını iddia ediyor. Ankara’nın YPG’nin bir Kürdistan devletine dönüşmemesi ve Türkiye’yi tehdit etmeyecek tarzda meselenin Şam ile siyaseten hallolması talebi var. Bu talebin İsrail tarafından kabul görmediği ve bunun çözülmemesi halinde İsrail ile Türkiye arasında vekalet veya cepheden bir savaşın patlak verebileceğini söylüyorlar.

İkinci grup ise İsrail’in Suriye’yi mezhep ve etnik kökende bölmekte ısrarcı olduğunu ve bu gerçekleşinceye kadar Suriye’den çekilmeyeceğini, Şam’ı dahil işgal etme planları yaptığını, Colani yönetimini devirerek Suriye azınlıkları nazarında “kurtarıcı” aktör rolüne soyunacağını iddia ediyor. Buna karşılık Türkiye’nin önünde iki olasılığın olacağını iddia ediyorlar: Türkiye ya İsrail’in bu planlarına cepheden müdahale edip, HTŞ’yi kurtarmak ve Şam’daki nüfuzunu baki tutmak için İsrail ile askeri kapışmayı göze alacak yahut İsrail’in Güney’de yayılmasına mukabil şu an elinde tutuğu bölgeler ile yetinmeyi seçecek ve dört parçalı Suriye’yi kabul edecek. Yahut mezhepçi, dar, cibilliyetsiz ve ucube, Suriye’ye yabancı HTŞ yerine Suriye milletinin asli bileşenlerini ihtiva eden, BM kararlarını hayata geçiren ve Suriye’nin toprak bütünlüğü ile Milletin birliğine hizmet eden laik bir devletin mücadelesini verecek olana köstek değil katkıda bulunacak. Bu seçim Türkiye ve bölge halkları için en hayırlısı olacaktır.


Mehmet YUVA

YORUMLAR

REKLAM