TÜRKİYE İLE DOSTLUK İSTİKRAR GETİRDİ
2003’te Irak’ın ABD ve müttefikleri tarafından işgal
edildiği tarihe kadar daha huzurlu bir dönem geçiren Suriye, Irak işgalinden
sonra bunaltıcı krizlerle uğraşmak zorunda kaldı. 2004 Kamışlı isyan Provası,
2005 Lübnan Başbakanı Refik Hariri’nin öldürülmesi ve Suriye’nin suçlanması,
Suriye ordusunun Lübnan’dan çekilmesi ve uluslararası mahkemeler ve BM
kararlarıyla yüz yüze kalması, abluka ve ambargoların devreye girmesi
sonuçlarını doğurdu. Ancak Türkiye ile kurduğu yakın dostluk sebebiyle Esad ve
BAAS 2011’e kadar “istikrarlı” bir dönem yaşadı. 2011 sonrası dönemi detaylıca
anlattık. Türkiye, İsrail, ABD, AB, NATO, petrol zengini Katar, Suudi Arabistan,
Bahreyn ve Birleşik Arap Cumhuriyeti, Lübnan ve Ürdün’ü mesken edinmiş
operasyon odaları ile yurtdışından ithal edilen on binlerce savaşçı Suriye
devletini, “Alevi” Esad rejimini, ordusunu, yıkmak için harekete geçti.
Yüzlerce milyar dolar para harcandı. Esad’ın yardımına Rusya, İran, Lübnan
Hizbullah’ı asker göndererek koştu.
SURİYE’YE YABANCI ZİHNİYET
8 Aralık’ta Esad Moskova’ya götürüldü. HTŞ ve lideri Abu
Muhammed Colani İdlib’den Şam’a taşındı ve Esad’ın koltuğuna oturtuldu.
Ordusundan, limanlarından, üslerinden, füzelerinden, gemilerinden, devletinden,
fabrikalarından geriye ne kaldıysa İsrail onları da yerle bir etti. Suriye
tablosuna baktığımız zaman, Şam’da BM ve ağır sıklet dünya ülkelerinin
listesinde terör örgütü ve terörden aranan, “geçici” olduğunu iddia eden ucube
bir hükümet var. Elbisesi Suriye’ye dar gelen, şekil ve muhtevasıyla Suriye’ye
acayip yabancı bir zihniyeti temsil ediyor. Alevi düşmanlığını temel prensip
edinmiş. İsrail dâhil tüm devletlerle iyi geçinmek istiyor. Meşruiyet ve iktidarda
kalmak uğruna yemeyeceği halt, giymeyeceği elbise yok.
Bugünlerde Sünni camilerin minberlerine kendi ucube yobaz
bölücü imamlarını atayarak ve zengin Sünni tüccarların mülk ve ticaretlerine
musallat oluyorlar. Ahmet Şara/El-Colani en büyük dış yardımları, hibeleri alan
Sağlık Bakanlığına bir kardeşini koymuş. Bir diğer kardeşini dış ve iç
ticaretten sorumlu yapmış. Saldırabildiği ve muktedir olduğu yer Suriye sahili
ve Aleviler. Bu hareketiyle Sünnilerin gönlünü kazanabileceği gafletine düşmüş.
Aleviler, kendisiyle uzlaşmak, anlaşmak, Suriye yeni yönetimi ve inşa edilecek
Suriye devletinin asli parçası olmak için her türlü işbirliğine hazır olduğunu
ilan etmişlerdi.
Alevilerin bu talebine Colani teoride olumlu cevap vermiş
olmasına rağmen, eylemde HTŞ ve bileşenleri yabancı savaşçılar tüm eylemlerini
“Esad’ın kaçak askerleri” propagandasıyla keyfi uygulamalar, yargısız infazlar,
adam kaçırma, alıkoymalar ve mülklerine musallat olmayla sürdürüyor. En
nihayetinde Suriye sahil bölgesinde topyekun silahlı isyan başladı. Çatışmalar
tüm şiddetiyle devam ediyor.
İSRAİL’İN AHTAPOT KOLLARI
Türkiye Halep, İdlib vilayetlerinde ve Fırat’ın batısında ve
doğusunda bazı sınır bölgelerinde hakim. HTŞ ve Ahmet Şara üzerinde “çok
etkili” olduğu iddiası tedavülde. Ayrıca halen Türkiye’nin kontrolünde olan ve
Şam hükümetine silahını teslim etmeyen silahlı örgütler var. ABD, yıllardır
Fırat’ın batısında Suriye-Ürdün sıfır noktasında askeri üs sahibi, Özgür Suriye
Ordusu adını verdiği silahlı örgütü besliyor, Fırat’ın Doğusunda hem
YPG/PYD/SDG üzerinde hakimiyet sahibi. Yeni Suriye’nin oluşumda en az Türkiye
kadar katkım var diyen İsrail malumunuz ahtapot kolları gibi Suriye’de yol
alıyor. Kürtlerden (YPG), Dürzilerden (ayrılıkçı güruh) sonra şimdi de
Alevilerin hamisi olmaya gönüllü. Ayrıca Suriye azınlıklarına karşı bir terör
örgütü olarak kabul edilen HTŞ’nin mezhepçi politikalarından memnun olduğu
görülüyor zira bu politikalar İsrail’e Suriye’de olmak için “meşruiyet”
kazandırıyor.
Rusya üslerini koruyor ve korumaya devam edecek. Yeni
yönetimin askeri, polisi, hükmü bu bölgelerde geçmiyor. Rusya’nın sahil
bölgesindeki olayların daha karmaşık hale gelmesi halinde özellikle hava
desteği vererek olaylara Alevilerden taraf müdahale ihtimali de var. Suudi ve
Dubai, “İran’ı Suriye’den, Türkiye Şam’a musallat olsun diye göndermedik”
tavrında ve Ahmet Şara, onların feleğine mutlak teslim oluncaya kadar ona ve
yönetimine zırnık koklatmayacaklar.
İKİ FARKLI FİKİR
Bu tabloda Suriye kaynakları İsrail ve Türkiye konusunda
ikiye bölünmüş durumda: Birinci grup Suriye’nin mezhep ve etnik temelde
bölünmesi için Türkiye ve İsrail’in ABD ile uyumlu çalıştığını, Türkiye’nin
kendi sınırına yakın bölgeleri işgal ve kontrol etme planına karşılık,
Ankara’nın Şara ve savaş kabinesinin Alevilere yönelik saldırılarına karşı
sessiz kaldığını iddia ediyor. Ankara’nın YPG’nin bir Kürdistan devletine
dönüşmemesi ve Türkiye’yi tehdit etmeyecek tarzda meselenin Şam ile siyaseten
hallolması talebi var. Bu talebin İsrail tarafından kabul görmediği ve bunun çözülmemesi
halinde İsrail ile Türkiye arasında vekalet veya cepheden bir savaşın patlak
verebileceğini söylüyorlar.
İkinci grup ise İsrail’in Suriye’yi mezhep ve etnik kökende bölmekte ısrarcı olduğunu ve bu gerçekleşinceye kadar Suriye’den çekilmeyeceğini, Şam’ı dahil işgal etme planları yaptığını, Colani yönetimini devirerek Suriye azınlıkları nazarında “kurtarıcı” aktör rolüne soyunacağını iddia ediyor. Buna karşılık Türkiye’nin önünde iki olasılığın olacağını iddia ediyorlar: Türkiye ya İsrail’in bu planlarına cepheden müdahale edip, HTŞ’yi kurtarmak ve Şam’daki nüfuzunu baki tutmak için İsrail ile askeri kapışmayı göze alacak yahut İsrail’in Güney’de yayılmasına mukabil şu an elinde tutuğu bölgeler ile yetinmeyi seçecek ve dört parçalı Suriye’yi kabul edecek. Yahut mezhepçi, dar, cibilliyetsiz ve ucube, Suriye’ye yabancı HTŞ yerine Suriye milletinin asli bileşenlerini ihtiva eden, BM kararlarını hayata geçiren ve Suriye’nin toprak bütünlüğü ile Milletin birliğine hizmet eden laik bir devletin mücadelesini verecek olana köstek değil katkıda bulunacak. Bu seçim Türkiye ve bölge halkları için en hayırlısı olacaktır.