‘İsrail, Şara, Rusya güvenlik mutabakatı’

Şamlı (Damaskuslu) gazeteci Semir Metini, Berlin’de “önce sürgünde mülteci” ardından “Alman vatandaşı” kimliğiyle yaşayan araştırmacı gazetecidir. On binlerce takipçisi var. Kendisini “Kürt asıllı bir Sünni Arap” görür. “Kuran tefsiri ve İslam tarihi sahasında da uzman, laik nizama gönül vermiş bir Suriyeli” olarak tanımlar. Esad yönetimi esnasında “Suriye Kürtlerinin sadece haklarını alması değil kendi kaderini ve yönetim biçimini tayin hakkını alması gerektiğine” inanır. Şara yönetiminde bu hakkın ve yönetimin “Alevileri, Dürzileri ve başta Süryani tüm Hristiyanları kapsaması gerektiğini” savunur. SDG-YPG ve özel olarak “General Mazlum Abdi’nin” Fırat’ın kuzeyi ve doğusunda inşa ettiği idareyi tüm Suriye için emsal teşkil eden “en demokratik, en kapsayıcı ve en hoşgörülü” yönetim olarak tavsiye eder.

AK Parti Hükûmeti’ni “Sünni Müslüman Kardeşler çizgisinde, Büyük Osmanlı hayalleri peşinde koşan ve Suriye ülkesini ve milletini umursamayan, yayılmacı çıkarlar peşinde koşan bir hükûmet” olarak tanıtır. SDG-YPG’nin “ABD, İngiltere, AB ve İsrail’in sahadaki işbirlikçisi, çıkarlarına hizmet eden ve onların işgal, zulüm ve talan politikalarına karşı sessiz kalan ve idaresi altındaki bölgelerde çok ciddi insan hakları ihlalleri yapan bir örgüt olduğu” eleştirilerine karşı Semir Metini, bu işbirliğinin “mecburiyetler sonucu olduğunu ve Şam’ı yöneten Esad, BAAS Arap milliyetçiliği ile Ahmet Şara ve İhvancı mezhepçi ideolojisini” sebep olarak açıklar. Suriye Arap Cumhuriyeti tesmiyesine şiddetle karşıdır ve bunun yerine Suriye Cumhuriyeti terimini kullanır.

TEL AVİV VE WASHINGTON’LA BAĞLANTI

Esad yönetimine karşı şiddetli bir muhalifti. Daha şiddetli muhalefetini 8 Aralık 2024’te Şam yönetiminin teslim alan Ahmet Şara’ya karşı sürdürmektedir. Özel platformundan paylaştığı bilgi ve iddiaları Suriye içinden, Avrupa, Tel Aviv ve Washington’dan elde etmektedir. Suriye’nin bu koşullarda ancak her bölgenin özerk idareler ve hatta yerel hükümetler tarafından yönetilmesini savunmaktadır. Zira Şara “geçici yönetiminin” Suriye’yi birleştirecek, vatanın bütünlüğünü koruyacak ve ekonomik enkazı kaldırabilecek yetiye, güven unsuruna ve vizyonuna sahip olmadığına inanır.

Tel Aviv ve Washington’daki “resmi ve gayri resmi kaynaklarıyla direkt görüştüğünü, Suriye ve bölgeyi ilgilendiren gizli-açık görüşmelerin, ulaşılan mutabakatların, resmi ve gayri resmi belgelerin, Şara ve Dışişleri Bakanı Şeybani’nin İsrail tarafıyla mutabık olduğu, uzlaştığı, imza altına aldığı, kamuoyu ile paylaşmadığı, açıklamaktan mahcubiyet duyduğu vaatleri” kendisine sözlü, yazılı, ses ve görüntülü olarak ulaştırıldığını iddia eder. Golan Vilayetinin merkez ili Kunaytra’da, Bakü’de, Amman’da, Paris’te, Londra’da, Washington’da ABD, İngiltere ve Fransa sponsorluğu ve garantörlüğünde yapılan Netanyahu-Şara siyasi, askeri ve istihbarat heyetlerinin mutabık kaldığı hususları fırından çıkmış taze simit misali kamuoyu ile paylaşmıştı.

MUTABAKATLARDA NELER VAR?

Bu mutabakatların, özellikle SDG-YPG’nin kontrolünde olan bölgelerin ABD’nin mutlak idaresinde olacağı, orada inşa edilecek yönetim biçimini ABD’nin tayin edeceğini ve Washington’un “SDG-YPG idaresine ve varlığına zarar verecek hiçbir girişime izin verilmeyeceğini” iddia etmişti. İkinci önemli hususun Golan (Colan) Vilayeti ve il merkezi Kunaytra ile Suriye, İsrail, Lübnan ve Doğu Akdeniz’i kartal yuvası gibi gözeten Şeyh Dağının (Cebel El-Şeyh, Hermon) tamamen İsrail’e bırakılacağı ve tedricen (aşamalı) bu bölgelerin İsrail’e entegre edileceğiyle ilgili olduğunu;

Dürzilerin yoğun bir nüfusa sahip olduğu Suriye-Ürdün-Filistin (İsrail) üçgeninde yer alan Süveyda Vilayetinin “Şam’ın askeri, güvenlik ve idari yetkisinden” çıkarıldığını; Aynı bölgede yer alan Dera Vilayetinin “İsrail’in askeri denetiminde olacağı” ABD tarafından taahhüt edildiğini ve Şara yönetiminin “bu şartları kabul ettiğini” iddia etmişti. Aradan geçen zaman diliminde saha gerçekliğinin İsrail-Şara arasında yapılan güvenlik mutabakatlarıyla uyuştuğunu göstermektedir.

İSRAİL-RUSYA GÖRÜŞMESİ

En nihayet Şara’nın Moskova ziyareti ve Putin’in Şara’yı kabul etmesinin iddia edildiği gibi “Esad’ın iadesi” ilgili olmadığı, bu konunun gündeme bile gelmediği ve aksine Esad’ın yönetiminde istihbarat, ordu, ticaret ve bürokraside görev almış eski kadroların tekrar devlete kazandırılmasının konuşulduğu iki ülkeyi ilgilendiren kadim ilişkilerin yenilenmesi, Rus üsleri, Rus askerinin sahaya daha aktif müdahil olması ve Rusya’nın Şam’ın ivedi ihtiyacı olan buğday, petrol ve diğer mamullerin tedarik edilmesi, Rusya’ya olan kadim borçların kabul edilmesi konularının masaya yatırıldığını Moskova ve Şara kamuoyu ile paylaşmıştı.

Paylaşılmayan ise Şara’nın Moskova ziyaretinden önce “İsrail ve Rusya güvenlik heyetlerinin bir araya geldiği ve İsrail’in Şara tarafıyla daha önce yaptığı görüşmelerde genelde Suriye sahil bölgesi, özelde Alevilerin geleceği ile ilgili” önemli bir mutabakatın olduğunu ve bu mutabakatın İsrail ve Washington’daki adı verilmeyen Müsteşar tarafından Semir Metini’ye verildiği, Metini’nin elinde iddialarının bir kopyasının, ses ve görüntülerinin mevcut olduğunu ve bunlara istinaden;

– “Ahmet Şara ile ulaşılan mutabakata istinaden Süveyda Vilayetinin genişletilmiş özerk mahalli idareyle değil siyasi özerk hükümetle yönetilecek, kendi güvenlik güçleri dışında başka bir güç olmayacak.”

– “Dera Vilayeti güvenliği İsrail, Rusya ve Şara arasında sağlanan uzlaşmaya istinaden Dera vilayetinde Esad ve Rusya’nın askeri müttefiki olarak bilinen Ahmet Elodi liderliğindeki kuvvetlerin bölgenin güvenlik meselelerini İsrail ve Rusya ile tanzim edecek.”

– “’Rusya’nın Suriye sahil bölgesindeki varlığı’ başlığı altında İsrail-Rusya arasında mutabık olunan ve İsrail tarafının Şara’ya şart koştuğu hususlar; Lübnan’dan Türkiye, Hatay sınırına kadar uzanan, Tartus-Lazkiye Vilayetlerini ve bunlara bağlı kasaba, ilçe ve köyleri içine alan tüm sahil bölgesinde daim, dinamik, geniş ve kapsamlı bir Rus askeri varlığı olacak. Sahil bölgesi ve dağlarına komşu olan Humus, Hama Vilayetleri kırsal coğrafyasında yoğun bir nüfusu olan Aleviler, İsmail’iler ve Hristiyanlar ile Lübnan sahil vilayeti Trablus’ta yaşayan Tartus Vilayetine komşu (Muhsin Dağları) Alevilerin durumu bir sonraki adımda kararlaştırılacak.” Bu niyetini İsrail, Moskova’ya açıkça beyan etmiş.

-“Limanlar, Lübnan ve Türkiye’ye açılan kara hudutları, Suriye’nin diğer vilayetlerine giden güzergâhlar ve güvenliği Rusya’nın mutlak kontrolü altında olmalı. İsrail’in güvenliğini, istikrarını ve bölgesel çıkarlarını tehdit edecek veya hedef alacak, buradan Lübnan’a ulaştırılma ihtimali dahilinde olan mahalli ve yabancı devletlerin (Şam, İran ve Türkiye kastedilmiş) silah ve terörist transferini Rusya önleyecek. İhtiyaç duyması halinde Rusya sahil bölgesine yeni deniz, kara ve hava üsleri inşa edebilir.”

– “Rusya sahil bölgesi idaresini üstlenecek bürokratları, mahalli güvenliği sağlayacak polis ve jandarma teşkilatını yalnız başına veya Şam’daki Şara yönetimiyle görüşerek birlikte tasarlayabilir.”

– “Esad yönetimi döneminde yoğun olarak eğitim, medya ve siyasi faaliyetlerde işlenen İsrail ve Yahudi karşıtlığına son verilmesine Şara yönetiminin uyduğu gibi benzer uygulama Suriye sahil bölgesinde de tatbik edilecek.”

Bu iddialar ve bilgiler tedavüldeyken Tel Aviv’de, İsrail vatandaşı, varlıklı babası Lübnan’da öldürülen ve ardından İsrail’e göç eden 1972 Beyrut doğumlu, yeraltı örgütleri ve İsrail-Arap ilişkileri uzmanı Edi Kohen (Edward Edy Cohen Halala, cohen kahin demek) liderliğinde Suriyeli Dürzi, Alevi, Kürt ve Hristiyanları bir araya getiren bir toplantı düzenlendi. “Azınlıklara demokratik haklarını veren, huzur içinde yaşamalarını sağlayan, Suriye’deki azınlıkların haklarını savunan ve koruyan” İsrail devleti, hükûmeti ve halkına bolca övgü, minnettarlık ve teşekkür vardı. 19 Temmuz 2025’te yayımlanan “Netanyahu’yu Mazlumların Kahramanı Yapmayın!” yazımızı okumanızı öneririz.

aydınlık

Bu Haberi Paylaş
Yorum Bırakın