ABD ile Çin arasındaki rekabet, artık açık bir ticaret savaşı niteliği taşıyor. Washington, Pekin’in küresel ekonomide artan etkisinden ciddi biçimde kaygılı. Ancak Amerikan siyasetinde bu rekabet, yalnızca ekonomik değil; küresel düzeni değiştirme mücadelesi olarak da görülüyor.
ABD’de medya, düşünce kuruluşları ve iki partiden siyasetçiler uzun süredir “Çin, ulusal güvenliğe yönelik en büyük tehdit” değerlendirmesinde birleşiyor. ABD’nin ulusal güvenlik belgeleri de Çin’i “uluslararası düzeni değiştirme kapasitesine ve niyetine sahip tek rakip” olarak tanımlıyor ve önümüzdeki 10 yılı kritik dönem ilan ediyor.
Çin’in hızla büyüyen ekonomisi, geniş nüfusu, askeri modernizasyonu ve teknolojik ilerlemeleri, bu ülkeye küresel sistemin tepesine yükselme potansiyeli kazandırıyor. Bu durum, Pekin’i mevcut düzeni sorgulayan “revizyonist güç” olarak gören çevrelerin uyarılarını artırıyor.
Mearshaymer Ne Diyor?
Çin’in askeri ve ekonomik kapasitesindeki hızlı artış, ABD’deki kaygıları güçlendiriyor.
Askeri modernizasyon, uçak gemilerinin çoğalması, nükleer ve balistik kapasitedeki büyüme, yıllık 8 milyon savaş dronu üretimi, ve Şi Cinping’in orduya “Tayvan’a yönelik askeri hazırlığı artırma” talimatı, Washington’da tehdit algısını derinleştirmiş durumda.
Bu gelişmeler, ünlü uluslararası ilişkiler teorisyeni John Mearsheimer’in “saldırgan realizm” (Offensive Realism) teorisini yeniden gündeme taşıyor. Mearshaymer’e göre:
- Çin statükoyu koruyan değil,
- uluslararası düzeni değiştirmeyi hedefleyen,
- ekonomik gücünü askeri güce dönüştürerek bölgesel ve küresel hâkimiyet kurmaya çalışan bir güçtür.
Mearshaymer’in bakışına göre Çin, ilk olarak Doğu Asya’da mutlak üstünlük hedefleyecek. Bu süreçte Tayvan, ABD’nin bölgedeki nüfuzu, Japonya ve Güney Kore gibi ABD müttefikleri en kritik çatışma alanlarını oluşturacak.
Bu nedenle ABD–Çin ilişkilerinin geleceği, Mearshaymer’in ifadesiyle “işbirliğinden ziyade kaçınılmaz bir çatışma” eğilimi taşıyor.
Ticaret Savaşı / Karşılıklı Tarife Hamleleri
El Cezire’nin aktardığına göre, Donald Trump yönetiminin yeni gümrük vergilerine Çin’in tepkisi gecikmedi.
Pekin;
- ABD’den ithal edilen tavuk, buğday, mısır ve pamuk için %15,
- kırmızı et ve süt ürünleri için %10
gümrük vergisi uygulanacağını açıkladı. Bu karar, iki ülke arasındaki ticaret geriliminin daha da tırmanacağına işaret ediyor.
El Cezire, ticaret savaşının ardında daha büyük bir rekabet bulunduğunu vurguluyor:
“Gelecek on yıllarda dünya düzenini kim belirleyecek?”
Bu bağlamda Mearshaymer’in teorisi, ABD yönetimlerinin Çin’i neden “stratejik tehdit” olarak gördüğünü açıklayan başlıca yaklaşım olarak öne çıkıyor.
Mearshaymer’in “Büyük Güçlerin Trajedisi” Ne Anlatıyor?
Mearshaymer, “Büyük Güçlerin Siyaseti – Bir Trajedi” adlı eserinde uluslararası sistemin beş temel özelliğinin devletleri kaçınılmaz olarak güç mücadelesine ittiğini savunur:
- Uluslararası sistem anarşiktir.
- Devletler askeri kapasitelerini artırmak zorundadır.
- Hiçbir devlet diğerinin niyetini kesin bilemez.
- Hayatta kalmak devletlerin temel hedefidir.
- Devletler güç maksimizasyonuna yönelir.
Bu yaklaşıma göre Çin, yükselen bir güç olarak ABD’nin izlediği eski yolu izliyor: önce bölgesinde üstünlük kurmak, ardından küresel etkinlik kazanmak.
Bu süreçte Tayvan dosyası belirleyici öneme sahip; zira Pekin adayı kendi toprağı sayarken, ABD adanın en güçlü destekçisi konumunda. Japonya ve Güney Kore’deki Amerikan üsleri de Çin açısından stratejik engel oluşturuyor.
Savaş İhtimali Ne Kadar Yakın?
El Cezire’nin aktardığı verilere göre Çin’in resmi savunma bütçesi 219 milyar dolar olsa da satın alma gücü hesaplamaları bu rakamı 500–700 milyar dolar seviyesine çıkarıyor.
2014–2018 arasında Çin’in ürettiği savaş gemisi sayısı; Almanya, Hindistan, İspanya ve İngiltere’nin toplamını geçmiş durumda.
Hava kuvvetlerinde de modernizasyon hızla ilerliyor. Yakında hizmete girmesi beklenen H-20 stratejik bombardıman uçağının:
- 8500 km menzil
- En az 10 ton silah taşıma kapasitesi
- Konvansiyonel ve nükleer silah kullanımı
gibi özellikler taşıdığı belirtiliyor.
İki Olası Gelecek
Rapora göre önümüzdeki on yıllarda iki senaryo mümkün:
- Çin çatışmadan kaçınır ve gücünü istikrarlı biçimde artırırsa:
ABD ile Çin arasında Soğuk Savaş’a benzer yeni bir iki kutuplu düzen oluşabilir. - Mearshaymer’in öngördüğü gibi çatışma “kaçınılmaz” olursa:
Savaş yalnızca Asya-Pasifik’le sınırlı kalmayacak, birden fazla alanı kapsayan geniş bir küresel çatışmaya dönüşebilecektir.
