Vahdet, İslam ümmetinin en temel hedeflerinden biridir. Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünneti, Müslümanların birliği ve kardeşliği üzerine kuruludur. Ancak tarih boyunca bu birlik dış tehditlerden çok içerden yani münafıklar tarafından bozulmuştur.
Münafıklık kalbi bir mesele olduğu için kimsenin kalbindekini tespit imkânımız yoktur. Bu nedenle kimseye ismen şu kişi münafıktır demiyoruz. Ama bu durum münafıkların asla tanınamayacakları anlamına da gelmez. Tarihimizde onları dillerinin söyledikleri ile değil, kirli ve çirkin amelleri ele verdiğinden tanıyoruz.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), münafıkları ifşa etmek yerine, toplumda daha büyük bir fitneye yol açmamak için çoğu zaman sabırla hareket etmiştir. Ancak onların niyetlerinden haberdar olmuş, yakın sahabelerine bu konuda bilgi vermiştir. Bu da, münafıklarla mücadelenin basiret ve strateji gerektirdiğini göstermektedir.
Münafıklarla basiretli bir mücadele için onları iyi tanımak zorundayız. Bunun en kolay yolu Kur’an, Sünnet ve Siyer araştırmaları ile Efendimiz zamanındaki münafıkların icraatlarını tespit etmek ve günümüzde o günkü münafıkların izinden gidenleri ortaya çıkarmakla mümkündür. Onları tanıyıp tespit ettikten sonra onlarla ilişkilerimize çeki düzen vermemiz gerekir.
Kur’an ve Sahih sünnetin bize tanıttığı münafıkların sembol ismi ve onların reisi Abdullah bin Übey bin Selul’dür. Bunun en meşhur icraatı Uhud savaşına giderken ordunun yaklaşık üçte birini geri çevirmesidir. Bu gün de zalim Siyonistlerle savaşırken cephelerde bölünmeyi sağlayan bazı cepheleri çökertenler Abdullah bin Übey bin Selul’ün sünnetini ihya etmişlerdir. Katil Netenyahu’nun “yedi cephede savaşıyoruz” dediği cephelerden Suriye cephesini çökertenler gibi.(1)
İkinci icraatı ehli kitabı ve özellikle Yahudileri dost ve müttefik edinmesi idi. Efendimizin, onlarla siyasi ve ticari ilişkilerin kesilmesi talimatına rağmen Abdullah bin Übey hem ilişkileri sürdürmekte ısrar ediyor hem de Resulullahı da ilişkiler kurmaya zorluyordu. Ta ki “Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez.” (Maide 51) ayeti nazil oluncaya kadar. Buna rağmen bu münafık, zalim Siyonistlerin ataları ile ilişkilerini gizlice de olsa sürdürmeye devam etmiştir. Halen Hristiyan ABD/AB ve Yahudi işgalcilerle açık ve gizli ilişkilerini sürdürenler Abdullah bin Übey bin Selul’ün sünnetini ihya ediyorlar. Özellikle ticaretin sürdürülmesi gerektiğini savunanların gerekçeleri ile Abdullah bin Übey’in gerekçeleri aynıdır. Resulullah’a, Mekke’deki boykot yıllarını hatırlatıp: “bizi Mekke’de maruz bırakıldığınız açlık ve ölüme mi mahkûm edeceksin” dediklerini, zamanımızın münafıkları da benzer ifadelerle tekrar ediyorlar.
Bu münafığın üçüncü icraatı: “… Hani siz birbirinize düşmandınız da kalplerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz…” (Al-i İmran 103) ayeti Kerimesi ile Allah’ın kalplerini kaynaştırarak kardeş kıldığı Evs ve Hazreç ile Efendimizin Hicretten sonra ilk icraatı olan Ensar ve Muhacir kardeşliğini bozma girişimleridir. Benî Mustalik seferinden dönüleceği sıralarda biri Muhacir diğeri Ensar yanlısı iki kişi arasında su yüzünden bir kavga çıkmıştı. Biri “Ey Ensar, yetişin!” diye, diğeri de “Ey muhacirler, yetişin!” diye kendi taraflarını yardıma çağırınca Resûlullah onları yatıştırdı; yaptığı etkili konuşmada bu tür bölücü sloganlardan hoşnut olmadığını ve bunun Câhiliye geleneği olduğunu da belirtti. Olay Abdullah b. Übeyy’in kulağına gidince hemen bunu fırsat bilip Müslümanlar arasında tefrika çıkarmaya yeltendi. Kendi kavminden olanlara şöyle dedi: “Bunlar (muhacir) bizim beldemizde bize kafa tutuyor, üstünlük taslıyorlar. Onlarla bizim durumumuz ‘Köpeğini semirt, seni yesin’ sözündekine döndü. Hele Medine’ye varalım, göreceksiniz ki güçlü olan zayıf olanı oradan çıkaracak!…” İşte Günümüzde Müslümanlar arasında ırk ve mezhep temelli tefrika çıkartıp onları birbirlerine düşürmek isteyenler, Abdullah bin Übey bin Selul’ün bu sünnetini ihya ediyorlar.
Rabbim aramızdaki münafıkları tanıma basireti, hile ve desiselerine karşı koyma feraseti versin. Müminleri aziz, münafıkları zelil etsin inşallah.