Colani’nin ‘Başarı’ Hikayesi Ve Arkasındaki Güçler

Suriye’deki geçici yönetimin başında bulunan HTŞ Lideri Ebu Muhammed el Colani, Birleşmiş Milletlerin (BM) New York’ta yapılan 80. Genel Kuruluna ‘Suriye Devlet Başkanı’ sıfatıyla katılıyor. Colani’nin 1967’den bu yana BM Genel Kurulunda (BMGK) konuşacak ilk “Suriye devlet başkanı” olması birçok medya organında büyük bir ‘başarı hikayesi’ olarak sunuluyor. Oysa 58 yıl sonra BMGK’ye katılan ilk Suriyeli lider olması, Colani’nin buraya nasıl ve kimlerin onayıyla geldiği/gelebildiği sorusunun yanıtını da veriyor.

BM’nin 80. Genel Kurulu kapsamında yapılan toplantılarda bir yanda, IŞİD (Irak-Şam İslam Devleti) katliamlarının mağdurlarından ve Nobel Barış Ödülü sahibi Êzidî Kürt Nadia Murad, hâlâ binlerce Êzidî kadın ve kız çocuğunun kayıp olduğuna dikkat çekiyor; öte yandan dün IŞİD’in “Suriye emiri” olan Colani bugünün “devlet başkanı” olarak ağırlanıyor. Batılı emperyalistler, bir yandan bugün artık neredeyse bütün toprakları İsrail işgali ve işgal tehdidi altında olan ‘Filistin devletini tanıdıklarını açıklıyor, ama öte yandan Colani, İsrail’e teslimiyet bayrağını çektiği için aynı devletler tarafından BMGK’de onurlandırılıyor. Bu nedenle el Kaide militanlığından Suriye’nin başına geçirilişine kadar Colani’nin “başarı” hikayesi; Batılı emperyalistlerin ve iş birlikçi bölge gericiliklerinin temel insan hakları ve uluslararası hukuk normlarını kendi çıkarları için nasıl ikiyüzlüce kullandığının da somut bir örneği oluyor.

ABD’nin başını çektiği Batılı emperyalistler ve onların savaş örgütü NATO, dünyanın iki kutup arasında (Batılı emperyalistler ve SSCB’nin başını çektiği Doğu Bloku) bölündüğü ve bu kutuplar arasında egemenlik mücadelesinin devam ettiği dönemlerde SSCB’ye karşı ‘yeşil kuşak’ projesiyle İslamcı örgütlenmeleri desteklemişti. İşte el Kaide, 1980’li yıllarda Afganistan’da SSCB’ye karşı ABD tarafından desteklenen “Mücahitler”in bir uzantısı olarak kurulmuştu.

SSCB ve Doğu Bloku’nun dağılması ve el Kaide tarafından üstlenmiş olsa da bugün birçok noktası hâlâ aydınlanmamış olan 11 Eylül 2001 saldırıları, bu kez ABD emperyalizminin Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme; kendi ekseni karşısında konumlanmış güçleri devirme politikasının gerekçesine dönüşmüştü. El Kaide gibi radikal İslamcı örgütler sadece desteklenirken değil, ona karşı mücadele ediyor görünürken de ABD emperyalizmine hizmette kusur etmiyordu.

İşte Colani de 2003’te el Kaide saflarında ABD’ye karşı savaşmak için Suriye’den Irak’a geçmiş bir radikal İslamcı militandı. El Kaide’nin Irak kolu, 2004’te ‘Tevhid ve Cihad’ adıyla kuruldu ve 2006’da örgütün başına geçen Bağdadi tarafından adı ‘Irak İslam Devleti’ (IİD) olarak değiştirildi. 2011’de Suriye’ye Erdoğan iktidarının başını çektiği müdahalenin başlatılmasının ardından Colani, Bağdadi tarafından Suriye’ye gönderildi ve Colani’nin kurduğu el Nusra, kısa sürece cihatçı grupların etrafında toplandığı önemli örgütlerden biri haline geldi. 2013’te Bağdadi, IİD ve el Nusra’yı IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) adı altında birleştirdiğini ilan etse de Colani, bu birleşmeyi kabul etmedi ve sadece el Kaide’ye bağlı olduğunu açıkladı. IŞİD’in Suriye (Rakka) ve Irak’ta (Musul) önemli bölgeleri ele geçirip emirlik kurduğu dönemde el Nusra Türkiye, Katar ve S. Arabistan’ın desteğini de alarak Ahrar’uş Şam’ın aralarında olduğu diğer cihatçı gruplarla ‘Fetih Ordusu’nu oluşturup İdlib’i ele geçirdi. Daha sonra diğer gruplar üzerinde egemenlik kuran örgüt, adını HTŞ (Heyet Tahrir eş Şam) olarak değiştirdi ve dış müdahalenin önüne geçmek üzere el Kaide ile ilişkisini sona erdirdiğini açıkladı.

İşte Colani de batı medyasında bu dönemlerde boy göstermeye başladı.

HTŞ, BM tarafından ‘resmen’ terör örgütü kabul edilse de Erdoğan iktidarı, hem Esad rejimini devirmek hem de Rojava’da kurulan Kürt özerk yönetimini ortadan kaldırmak için HTŞ ve öncellerini destekledi -ki, Dışişleri Bakanı Fidan da Suriye’deki rejim değişikliğinin ardından HTŞ’yi en baştan beri desteklediklerini açıkça söyledi. İsrail de Lübnan Hizbullah’ı ve İran destekli milis güçler karşısında HTŞ’ye destek veren ülkeler arasındaydı. Dönemin ABD Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey, 2020’de HTŞ’nin “Esad rejimiyle mücadeleye odaklandığını ve uluslararası bir tehdit oluşturmadığını” söyleyerek Colani’nin emperyalistler tarafından yeni döneme hazırlandığının işaretlerini vermişti.

Esad rejimini kendi bölgesel dayanaklarından biri olarak gören ve destekleyen Rusya’nın 2022’de Ukrayna’da yıpratıcı bir savaşın içine girmesi ve ardından 2023’te İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırı ve işgaliyle başlayan süreç, İran’ın başını çektiği ‘direniş ekseni’ne de ciddi darbeler vurdu. İngiltere’nin dış istihbarat servisi MI6’nın başında bulunan Richard Moore ise geçtiğimiz günlerde HTŞ ile Suriye’deki rejim değişikliğinin iki yıl öncesinden ilişki kurduklarını söyleyerek HTŞ’yi bölgedeki egemenlik ve paylaşım mücadelesinin bir devamı olarak iktidara taşıdıklarını itiraf etmiş oldu.

Colani, Suriye’deki geçici yönetimin başına geçtiği günden bu yana kendisini başa geçirenlere bağlılığını gösteriyor. İsrail, Suriye’nin askeri altyapısını yok edip stratejik noktaları işgal ederken bile kendileri için tehdidin İran olduğunu söyledi. Filistinli grupların Suriye’deki faaliyetlerini yasakladı ve liderlerini tutukladı. Ülkesini Batılı emperyalistlerin ve Türkiye, S. Arabistan gibi bölge gericiliklerinin yağmasına sonuna kadar açtı. Bu hizmetleriyle ABD’nin başına koyduğu ödülü ve örgütüne yasağı kaldırmasını sağladı. İsrail ile uzlaşma konusunda gösterdiği gayret sayesinde de BMGK yolu açıldı.

Colani kendilerine hizmet konusunda bu kadar gayretliyken Batılı emperyalistler ve bölge gericilikleri için yeni Suriye ordusu haline gelen cihatçı grupların Alevilere ve Dürzilere yönelik katliamları, büyütülmemesi gereken ‘yol kazaları’ olarak anlam kazandı. Colani’nin SDG’yi (Suriye Demokratik Güçleri) 10 Mart’ta yapılan anlaşmayı uygulamamakla eleştirdiği ve Türkiye müdahalesi ile tehdit ettiği günlerde Der Hafir’de yeni Suriye ordusuna bağlı HTŞ gruplarının 7 sivili katletmesi, HTŞ ve Colani’ye verilen desteğin Suriye’nin hakları ve etnik-dinsel toplulukları için ne anlama geldiğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Colani’nin hikayesi, kendi halkını ve Filistin gibi ezilen bölge halklarını savunuyor görünen radikal İslamcı/cihatçı grupların gerçekte kimlere hizmet etiğinin ibretlik hikayesidir. Bugün ne Colani gibi emperyalistler ve bölge gericilikleri tarafından iktidara taşınan birinden ‘halk kahramanı’ çıkabilir ne de bu güçler tarafından ‘aklanması’, Colani’nin eli kanlı geçmişini temizleyebilir. Suriye halkları bu gerçeği yaşayarak görüyor ve bu nedenle, ABD emperyalizmi ve bölge gericiliklerinin dayatmalarına rağmen Colani ve geçici yönetimine boyun eğmiyor. (Evrensel)

Bu Haberi Paylaş
Yorum Bırakın