Ensarullah lideri, Seyyid Hasan Nasrallah ve Seyyid Haşim Safiyüddin’in birinci şehadet yıldönümü dolayısıyla yaptığı konuşmada: Şehid Nasrallah’ın yıllar boyunca Siyonistler için bir kabus olduğunu söyledi.
Abdulmelik el-Husi, Seyyid Hasan Nasrallah ve Seyyid Haşim Safiyüddin’in birinci şehadet yıldönümü vesilesiyle yaptığı konuşmada şöyle dedi: İslâm ümmetine, Hizbullah’a ve Lübnan halkına bir kez daha taziyelerimizi sunuyoruz. Şehid Seyyid Hasan Nasrallah rahmetullahi aleyhî, özgürlerin vicdanında mevcut olup onun cihad ve direniş çizgisi devam etmektedir.
Husi şöyle ekledi: İslam ve insanlık şehidi olan Seyyid Hasan Nasrallah, doğru tutumu ile varlığını sürdürüyor. Bu şehid, çabalarıyla mücadeleci bir nesil yetiştirdi ve sorumluluk bilincini İslâm ümmeti ve dünya çapında geniş bir seviyede yayımladı. O, Allah’ın ona nasip ettiği büyük sonuçlar ve görevler sayesinde tarihsel açıdan nadir liderlerden biridir.
Ensarullah lideri, bu neslin şehidi tanıdığını, onun nimetlerinden faydalandığını belirtti.
El-Husi, şunları söyledi: Şehid Hasan Nasrallah’ın Siyonist düşmana karşı yaptıkları bölge için bir emniyet supabı gibiydi. Şehid, o dönemde ABD’nin ilan ettiği Yeni Ortadoğu projesine karşı bir dağ gibi dikildi. 2006’daki büyük zafer sonrası Lübnanlı savaşçıların ayağa kalkmasıyla o Yeni Ortadoğu projesi çökertilmiştir. Eğer Arap ülkeleri 2006 zaferinin farkında olsalardı ve onu destekleselerdi, komplo ve entrikalardan vazgeçselerdi, sonuçlar İslâm ümmeti lehine çok daha büyük olurdu.
El-Husi: Şehid Seyyid Hasan Nasrallah rahmetullahi aleyhî, yıllar boyunca Siyonistler için gerçek bir kabus ve korku kaynağıydı. Seyyid, onlarca yıllık Arap yenilgilerinin ardından Siyonistlere yenilgiyi tattırdı. “İsrail örümcek yuvasından daha zayıftır” şeklindeki meşhur sözü Siyonistlerin zihninde yer etti ve bir güvenlik kaygısına dönüştü.
Husi: Siyonistler bu endişe ve meydan okumadan kurtulamadılar; bu da işgalci zalim rejimin zayıflığını gösteriyor. Seyyidin duruşu istisnaiydi. O, ümmete umudu geri getirdi; bu, Arap ülkelerinin zincirleme mağlubiyetleri ve ihanetlerinin ardından ortaya çıkan bir umuttu. O, kavramları düzeltme, Siyonistlerin çabalarını boşa çıkarma ve onların zayıflığını pekiştirme konusunda önemli rol oynadı. Şehid’in etkileyici konuşmaları büyük çabaların ve elde edilen muazzam kazanımların yankısıydı; çağdaş tarihte benzeri nadiren görülmüştür.
El-Husi şu değerlendirmeyi yaptı: Müttefik ordular, Hizbullah’ın yaptığı işin onda birini bile yapamaz. Şehid Seyyid Hasan Nasrallah, (rahmetullahi aleyhî) büyük bir mücahit, deneyimli bir siyasi lider ve Rabbani bir âlim olarak ömrünün büyük bölümünü Lübnan’ı ve halkını Siyonist düşmandan korumaya adadı; tanıtıma ihtiyacı yoktur. O, direnişi özgürleştirme ve düşmanı yenme seviyesine ulaştırmak için hazırladı.
Ensarullah lideri, şehidin nesillere miras kalan öğretilerinden birinin altını çizdi: “Biz yenilmeyiz. Kazandığımızda kazandık; şehid olduğumuzda da kazanmış oluruz. Büyük bir zaferin eşiğindeyiz. Büyük bir liderimizi kaybettiğimiz için yenilmemeliyiz; aksine onun kanını, bayrağını ve hedeflerini taşımalıyız ve Allah ile buluşmaya kararlı bir ruhla ilerlemeliyiz.” Bu sözlerin, olup bitenlerden, kazanılanlardan ve sürekli üzerinde çalışılması gerekenlerden haberdar olmamız gerektiğini özetlemektedir.
El-Husi, şehidin, yoldaşlarının, Hizbullah’ın ve direnişin kazandıklarının büyük ve kalıcı olduğunu vurguladı. 2000’teki özgürleşmenin büyük ve tarihî bir zafer olduğunu, bunun Araplar için eşi görülmemiş bir başarı olduğunu, ardı ardına gelen Arap yenilgilerinin ardından gelen bu zaferin İsrail işgalini Lübnan’dan büyük ölçüde temizlediğini söyledi. 2000 zaferinin küresel yankısı ve doğru bilinçlerin pekiştirilmesi üzerindeki önemi gerektiği gibi hatırlanmalı, bilince yerleşmelidir.
El-Husi, 2006’da elde edilen başarının da büyük, kayda değer, önemli ve açık bir zafer olduğunu; bunun Lübnan’a karşı büyük ve sürekli bir caydırıcılık sağladığını belirtti. 2006 zaferi 18 yıl boyunca Lübnan halkına güvenlik ve istikrar getirdi. Bu, Lübnan için en istikrarlı dönemlerden biri oldu ve düşmana karşı korunma sağladı. Ekonomik zorluklar ve Lübnan’da kaos yaratma çabalarının, 2006 zaferi sonrası Amerikalı bağlantılı partilerce sahnelendiğini söyledi.
El-Husi ekledi: Amerikalıların planı medya ve ekonomik savaşla Hizbullah’ın halk tabanını hedef almaktı; amaçları Lübnan üzerindeki etkilerini değiştirmekti. Ancak Allah’ın Hizbullah ve direnişe ve bu gelişim merkezine bahşettiği kazanımlar büyük, sabit ve açık olup inkar edilemez.
Ensarullah lideri, Hizbullah ve direnişin bölgeyi İsrail tehdidine karşı korumada önemli bir rol oynadığını vurguladı. Artık açıktır ki Siyonist düşman aslında bütün ümmetleri hedef almıştır. Bush’un o zamanlar bahsettiği “Ortadoğu” başlığı altında Amerikalılar bu projeyi sürdürmekte ve bu, Amerikan-İsrailli ortak bir projedir. Bu plan, İslâm ümmetini, halklarını ve devletlerini—istisna olmaksızın—hedef almaktadır. Bu büyük kazanımı korumak şimdi bir sorumluluktur ve bu, birleşik mücadele eden bir milletin korunmasıyla mümkündür. Hizbullah, önderliği ve savaşçılarıyla bayrağı taşımaya devam etmektedir ve “biz ahdimize vefalıyız” söylemi çerçevesinde ilerlemektedir. Direnişçi ümmet yalnız değildir; direnişçi bir eksenin parçasıdır ve cepheleri direniş, iman ve bilinçle sabit şekilde devam etmektedir.
El-Husi, Hizbullah’ın yalnız olmadığını ve yalnız kalmayacağını belirtti. Bu hareket, ümmetinin bir parçası ve aynı zamanda en tehlikeli saldırgan projenin karşısında öncü olan bir cephenin parçasıdır; İslâm ümmetimiz bunun ön saflarındadır. Gerçekler ve olup bitenler, İsrail’in vahşetini tüm dünyaya gösterdi; bu da cihad ve direniş seçeneğinin doğruluğunu ispatlamıştır. Cihad ve direniş seçeneği zarurî ve hikmetlidir çünkü buna alternatif tek seçenek teslimiyettir. İslâm ümmeti ve insanlık ya Siyonist projeye karşı harekete geçecek ya da teslim olacaktır.