Hizbullah’ın bu uzun savaşta Siyonist düşmana karşı zafer
kazandığının söylenmesinin birçok nedeni var. En önemlisi, Tel Aviv’in bu
savaştaki hedeflerine ulaşmasını engellemiş olmasıdır. Bu başarı, Hizbullah’ın
sadece küçük bir coğrafi alanda faaliyet gösteren bir direniş hareketi olmasına
rağmen gerçekleşti. Hizbullah, ulusal ve bölgesel jeopolitik zorluklarla
çevriliyken, Siyonist rejim ise her düzeyde ABD ve NATO’nun sınırsız desteğine
sahipti.
Geçtiğimiz hafta Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım
bir televizyon konuşmasında, Hizbullah’ın bu savaştaki zaferinin 2006 yılındaki
zaferden daha büyük olduğunu belirtti. Büyük fedakarlıklara rağmen geniş çaplı
bir zafer kazandıklarını söyledi. Hizbullah’ın yok edilmesi ve direnişin
zayıflatılması hedefini engellediklerini vurgulayan Kasım, düşmanın Siyonist
kamuoyunun önünde bu yenilgiyi açıklamak ve haklı göstermek zorunda kaldığını
ifade etti.
Lübnanlıların Birliği ve Direnişin Bölgedeki Popülerliğinin Artışı
Lübnan’daki siyasi ayrılık, ülke genelinde büyük zorluklar
ortaya çıkardı. Ancak Siyonistlerin son saldırıları, Lübnan halkının ulusal
birliğin önemini her zamankinden daha fazla fark ettiğini gösterdi. Lübnan
Meclis Başkanı Nebih Berri, ateşkesin ilanından sonra yaptığı bir konuşmada,
savaşın Lübnan’ın ulusal birliğini tüm dünyaya gösterdiğini söyledi.
Dolayısıyla Hizbullah, Siyonist düşmanın saldırılarını
püskürttükten sonra Lübnanlılar arasında daha fazla halk desteği kazandı. Şeyh
Naim Kasım da, düşmanın Lübnan’da iç çatışma yaratma çabalarını boşa çıkaran
Lübnanlı grupların ve unsurların birliğinin önemine vurgu yaptı. Kasım,
işgalcilerin Lübnan’daki iç anlaşmazlıklara bel bağladığını ancak Lübnanlıların
iş birliği ve vahdeti sayesinde bu planın başarısız olduğunu belirtti.
Bölgesel düzeyde ise Hizbullah, uzun süredir ABD müttefiki
olan ve her türlü düşmanca eylemi gerçekleştiren birçok ülkenin ablukası
altında bulunuyor. Bu ülkeler, mezhepçi ve ideolojik farklılıkları körükleyerek
Lübnan’daki partileri, halkı ve bölgenin tamamını Hizbullah’a karşı kışkırtmak
için yoğun çaba sarf etti. Ancak Hizbullah, Gazze’yi destekleyen ana cephe
haline geldikten ve bu kutsal yolda liderlerini ve üst düzey komutanlarını,
başta şehit Seyyid Hasan Nasrallah olmak üzere, feda ettikten sonra bölge
halkları arasındaki popülerliği daha da arttı. Özellikle, direnişin ve
Hizbullah’ın düşmanı olan Arap rejimlerinin, Filistin halkını desteklediklerini
iddia etmelerine rağmen bu savaşta gerçek yüzleri ortaya çıktı. Bu rejimler,
Siyonistlerin işlediği suçlar karşısında sessiz kalarak ve onlarla iş birliği
yaparak Filistin halkına karşı en büyük ihaneti gerçekleştirdi.
Hizbullah’ın Askeri Kazanımları
Öte yandan, Hizbullah, aldığı ağır darbelere rağmen – bunlar
arasında Siyonist düşmanın siber saldırılar yoluyla gerçekleştirdiği suikast
operasyonları, çağrı cihazlarının patlatılması ve başta Şehit Seyyid Hasan
Nasrallah olmak üzere üst düzey liderlerin şehit edilmesi - yapısını ve gücünü
korumayı başardı. Bununla birlikte, Siyonistlere karşı benzeri görülmemiş
saldırılar düzenledi. Öyle ki, iki ay süren geniş çaplı savaş boyunca işgal
altındaki Filistin’in kuzeyinden merkezine ve Tel Aviv’in kalbine kadar alarm
sirenlerinin sesi hiç durmadı.
Hizbullah’ın, Siyonistlerin elindeki gelişmiş askeri
teçhizat ve on binlerce askeri kuvvete rağmen, Lübnan’a kara operasyonlarıyla
sızmalarını engelleme konusundaki başarısı, başlı başına Lübnan direnişinin
önemli askeri kazanımlarından biri olarak değerlendiriliyor.
Hizbullah, 417 gün boyunca 4.637’den fazla askeri operasyon
– günde ortalama 11 operasyon – düzenleyerek işgalci orduya ait kritik
noktalara ciddi zararlar verdi. Lübnan Direnişi Operasyon Odası tarafından
yayımlanan açıklamaya göre, bu operasyonlarda sadece iki ay içinde 130’dan
fazla Siyonist asker ve subay öldürüldü, 1250’den fazlası yaralandı. Ayrıca 59
Merkava tankı, 11 askeri buldozer, 6 askeri araç imha edildi ve 6 Hermes 450
insansız hava aracı, 2 Hermes 900 insansız hava aracı ve bir adet işgalci
orduya ait quadcopter düşürüldü.
Hizbullah’ın bu savaştaki bir diğer kazanımı ise
Netanyahu’nun “Yeni Ortadoğu” kurma hayallerini boşa çıkarmasıydı. Hizbullah,
Washington ve Tel Aviv’in Batı Asya bölgesini yeniden şekillendirme planlarını
ve Yeni Ortadoğu’yu oluşturma projelerini bir kez daha alt üst etti ve
Lübnan’ın egemenliğine ve birliğine zarar verilmesine izin vermedi. Böylece
Amerikan-Siyonist ekseni, bir yandan bölgedeki direnişi yok etme hedeflerine
ulaşamadı, diğer yandan Arap rejimlerinin Tel Aviv ile normalleşme projeleri
ciddi bir engelle karşılaştı. Bu rejimler, en azından kendi kamuoyu baskısı
altında işgalcilerle iş birliğini azaltmak zorunda kaldı. Siyonist rejimle
normalleşme sürecine girmeye çalışan başta Suudi Arabistan olmak üzere ülkeler,
yeni dengeler nedeniyle uzun bir süre resmi barış anlaşması yapmayı düşünemez
hale geldi. Bu durum, Washington ve Tel Aviv’in kendi çıkarlarına göre bir Yeni
Ortadoğu oluşturma projelerinde bırakın ilerlemeyi, geriye doğru bir adım
attıkları anlamına geliyor. (Mehr Haber Ajansından tercüme edilmiştir)