Trump'ın Çelişkili İran Politikası

GİRİŞ: 06.02.2025 19:09      GÜNCELLEME: 06.02.2025 19:09
Rasthaber -  ABD Başkanı Donald Trump, önceki gün ‘İran’a maksimum baskı’ politikasını yeniden hayata geçirecek başkanlık kararnamesini imzaladı.

Trump kararnameyi imzalarken nükleer program konusunda Tahran'la müzakereye hazır olduğunu gösterdi.
Donald Trump, bu kararından mutlu olmadığını ancak "İran'a karşı sert olmak" zorunda olduğunu ileri sürdü.

Trump, “İran nükleer silaha sahip olamaz. İran, bu silaha ulaşmaya çok yakın. İran’ın diğer ülkelere petrol satmasını engelleme hakkına sahibiz.” iddialarında bulundu.

Trump ayrıca İran Cumhurbaşkanı Mesut Pezeşkiyan ile sorunların çözümü için görüşmeye hazır olduğunu söylemişti.

Ancak Trump'ın yaptığı açıklamaların arkasında yatan hedeflerin doğru değerlendirilmesi lazım. 

Trump'a Göre Müzakere Ne Demek?

Trump'ın bu açıklamaları, ABD'den gelen olumlu bir mesaj olarak değerlendirebilir ve İran ile nükleer meselede gerçek bir diyalog arayışında olduğu şeklinde yorumlanabilir. Ancak Trump'ın zihinsel yapısına bakıldığında, "diyalog" derken, karşılıklı çıkarlara dayalı iki yönlü bir etkileşim değil, daha ziyade birinin taleplerini dayatmak ve diğer tarafı teslim olmaya zorlamak olduğu anlaşılıyor. Ya da bir diğer değilse bu görüşmelerin müzakere olarak adlandırılmasının ilk koşulu ABD için çok da önemli değil.
Trump'ın hem Gazze hem de Grönland, Panama, Kanada ve Meksika konusunda aldığı sert tutumlarda tek bir amacı var: Karşı tarafı baskı altına alarak taleplerini kabul ettirmek. O esasen Amerika'nın lehine olan müzakereyi desteklediğini kanıtladı.
Geçenlerde Fransa Başbakanı François Bayrou, Avrupa Birliği (AB) ve Fransa'nın, ABD'nin Başkanı Donald Trump'ın politikaları karşısında hiçbir şey yapmaması durumunda ezileceklerini ifade etti.
Başbakan Bayrou, Trump'la beraber ABD'nin dolar ve sanayi politikasının yanı sıra tüm araştırmaları kontrol altına alarak ve herkesin yatırımlarını elde ederek "baskın politikalar" yürütmeye karar verdiğini belirtti.
Bayrou, "(Bu politikalara karşı) Bir şey yapmazsak, baskı altına alınacağız, ezileceğiz, göz ardı edileceğiz. Bu karar Fransızlar ve Avrupalılar olarak bize bağlı, çünkü Avrupa (Birliği) olmadan bunu yapmak imkansız." diye konuştu.

Trump'ın İlk Dönemi Deneyimi Bize Ne Anlatıyor?

Trump'ın ilk döneminde İran'a ilişkin görüşlerine bakacak olursak, benzer bir sonuca varırız. O zamanlar, Tahran'ın teslim olmasına yol açacak bir anlaşmayı desteklemiş ve genel olarak İran'ın herhangi bir anlaşmanın getirisinden yaralanmasını tanımamıştır.
Trump ilk başkanlık döneminde İran nükleer anlaşması olarak bilinen Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nı (KOEP) hedef alarak Tahran ile imzalanan bir belgede, İran İslam Cumhuriyeti'nin füze programı, bölgesel gücü ve insan hakları gibi konuların yer alması gerektiğini savunmuştu.  Trump, Amerika'nın muhaliflerine ilham verecek fikri güce sahip olan İran'la bir anlaşmanın, bu gücü tanımlamak anlamına geldiğine inanıyor.

Trump'ın Çelişkili İran Politikası: Müzakere-Maksimum Baskı 

Trump'ın müzakere önerisinin bir diğer amacı da İran'da "baskı veya müzakere" gündemi yaratmaktır. Aslında bu teklifle İran'daki görüş ayrılıklarını derinleştirmeyi ve İran'ın ekonomisini ve geçim kaynaklarını müzakerelerin şartı haline getirerek yaptırımların acısını artırmayı amaçlıyor.
Aslında Trump ve ekibinin müzakere önerisi, ekonomik baskının yanı sıra hibrit savaş, askeri tehditler gibi bileşenleri de içeren "maksimum baskı savaşı"nın bir parçasıdır.
Elbette, tüm bunlar Trump'ın müzakereleri hiç istemediği ve önerilerinin başarısızlığa uğraması umuduyla yapıldığı anlamına gelmiyor. Ancak Trump'ın İran konusunda içinde bulunduğu durumu göz önünde bulundurursak, katılmaktan başka seçeneği yok ve bu konuda kendisi de bazı sonuçlara varmış gibi görünüyor.

Maksimum Baskı Zor Durumda

Aslında Trump'ın Beyaz Saray'da göreve başladığı dönem, ilk görev döneminden çok farklı, bu da onun "maksimum baskı" politikasını hayata geçirmesini daha da zorlaştırıyor. Bu dört yıldaki önemli olaylar arasında Ukrayna savaşı da var.
Bu İran, Rusya ve Çin arasındaki ittifakı eskisinden daha da güçlendirdi ve Tahran'ın izole edilmesini daha da zorlaştırdı.
Birçok analist, Trump'ın İran'a karşı yaptırımları başarıyla uygulayabilmesi için İran, Rusya ve Çin arasındaki ilişkilerde bir kopuş yaratması gerektiğine ve bir an önce Ukrayna'daki savaşı sonlandırmayı gerektireceğine inanıyor. Öte yandan, Trump'ın bu karmaşık krizi çözebilmesi için Washington yönetiminin Rusya'ya uyguladığı yaptırımların büyük bir kısmını uygulamaması gerekecek ki bu da pek olası görünmüyor.
Ayrıca son dönemde yaptırım baskısını etkisiz hale getirmek için harekete geçen İran yaptırımları aşmak için etkili bir ağ oluşturmuştur ve bu nedenle Trump maksimum baskı politikasını hayata geçirmek için zorlanacaktır.
İran'ın yaptırımların etkilerini en aza indirmek ve etkisiz hale getirmek için petrol satışlarını artırmak, dış ticareti güçlendirmek, komşu ve müttefik ülkelerle ticaret seviyesini yükseltmek, BRICS grubu ve Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) gibi kurumlara katılmak gibi adımlar atmıştır. Ayrıca İran'ın nükleer programında Trump'ın görevden ayrılmasından bu yana önemli ilerlemeler kaydedildi. İran, her türlü kitle imha silahının üretimini din öğretilerine aykırı gördüğünü defalarca dile getirse de Washington’da İran'ın nükleer silah üretecek teknik bilgiye yaklaştığına dair görüşler var.
Dört yıl önce İran'ın nükleer programına yönelik kısıtlamalar uygulama konusunda Trump'ın eli açıktı, ancak şimdi İran güçlü durumda.
Öte yandan Trump'ın ilk aşamada İran’ı köşeye sıkıştırmak için uyguladığı maksimum baskı yaptırımları amacına ulaşamadı. Trump, "uzun vadeli ve daha iyi bir anlaşma" için İran’ı müzakere masasına geri getirebileceğini söylemişti, ancak ABD'nin 2018'de İran konulu Kapsamlı Ortak Eylem Planı anlaşmasından çekilmesinden ve bu iddianın üzerinden 7 yıl geçmesinden bu yana böyle bir şey gerçekleşemedi.

Sonuç

Bu nedenle Donald Trump'ın müzakereler için yaptığı teklifin, İran'dan maksimum taviz elde etmek için zemin hazırlamayı amaçlayan bir jestten başka bir şey olduğu görünmüyor ve Trump’ın bu durumu daha fazla uzatmak istediği anlamına gelmiyor.
İran'a yönelik yaptırım ağının mimarlarından biri olarak anılan Richard Nephew da son günlerde Foreign Affairs dergisinde kaleme aldığı yazıda bu konuya değiniyor.
Nephew’e göre, ABD'nin diplomasiye bir şans daha vermesi için çeşitli nedenler var; Birincisi ve en önemlisi, Amerikalı yetkililerin askeri saldırının başarılı olup olmayacağını bilmemeleridir. ABD ve ortakları İran'ın ana nükleer tesislerini yok edecek araçlara sahip olabilir, ancak bu, ülkenin tüm nükleer ürünlerini yok edeceğine dair bir garanti sağlamaz.
Yazıda, ‘’İran'ın nükleer güç ilan eden bir ülke tarafından saldırıya uğraması durumunda, İran'ın yeni bir caydırıcılık elde etme isteği iki katına çıkacak, Tahran da bunun için uluslararası meşruiyetini daha fazla hissedecektir.’’ ifadesine yer verildi.
Uluslararası durumun karmaşıklığına değinen Richard Nephew, bunun İran'a karşı askeri eylemin önündeki bir diğer engel olduğunu belirtti.
Nephew, "Sonuç ne olursa olsun, İran'a yönelik askeri saldırı Amerika’yı zor duruma sokacak. Bazı raporlar ABD’nin hava savunma sistemlerinin mühimmat eksikliğine işaret ediyor."
Dolayısıyla İran ile ABD arasında nükleer konulu müzakerelerin mümkün olup olmadığı konusunda topun ABD hükümetinin sahasında olduğu ve Trump'ın zihniyetini değiştirip müzakerelere ilişkin karar vermesi gerektiği söylenebilir.

 


YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM