Amerika, Şehit "Seyit Hassan Nasrallah"ın Suikastinde Nasıl Rol Aldı?

GİRİŞ: 22.02.2025 20:12      GÜNCELLEME: 22.02.2025 20:12
Rasthaber -  Amerika'nın, Seyit Hassan Nasrallah’ın suikastındaki lojistik ve silah temini konusundaki katkısına dair şüphe yoktur, ancak Washington’ın bu suikastteki katılımının boyutlarını çok daha geniş gösteren başka unsurlar da bulunmaktadır.

Mehr Ajansı'na göre, düşman İsrail, Seyit Hassan Nasrallah’ın suikastı sırasında en ileri düzeydeki askeri teknolojilerini kullanmış ve sadece birkaç dakika içinde F-15 savaş uçaklarıyla bir bölgeye 80'den fazla bombayı bırakmıştır. Her bir bombanın ağırlığı bir ton civarındadır. Bu operasyonun kullanılan bombalarının "MK-84" türünde olduğu ve bunların Amerika menşeli olduğu belirtilmektedir.

Bu rapor, Hizbullah Genel Sekreteri'nin suikastının basit bir askeri ve güvenlik operasyonu olmadığını ve bu tür bir eylemin gerçekleştirilmesi için uzun bir hazırlık süresi gerektiğini vurgulamaktadır. Operasyon, Lübnan'a yönelik bir saldırı kapsamında, Gazze şeridini destekleyen direnişe karşı yapılmıştır. Birçok kaynak, İsrail'in bu operasyon için uluslararası yardımlar ve dünya çapındaki istihbarat servislerinden faydalandığını belirtmektedir. Hatta bazı kaynaklar, bazı uluslararası tarafların bu operasyonun içinde doğrudan veya dolaylı şekilde yer aldığını ifade etmektedir.

Bu bağlamda, Amerika'nın bu operasyondaki rolü, planlama, uygulama ve lojistik destek sağlama açısından ne kadar büyüktür? "Omar Ma'rabouni" adlı siyasi ve askeri uzman, bu konuda şunları söylüyor: "Amerikalıların, direnişin ana düşmanı olarak bu projede rolünü göz ardı edemeyiz ve bu noktada Amerikalılar ile İsrailliler arasında stratejik bir örtüşme olmuştur."

Ma'rabouni, Amerika'nın İsrail'e, Nasrallah’ın bulunduğu mekâna yapılan saldırıda kullanılan "MK-84" füzeleri temin etme konusunda açık bir şekilde katkı sağladığını vurgulamaktadır. Bu füzeler, her biri bir ton ağırlığında olsa da her birinin patlama gücü 80 ton patlayıcıya eşdeğerdir.

Ma'rabouni, Amerika'nın bu cinayetteki iki temel katkısını şu şekilde tanımlamaktadır:

  1. Elektronik gözetleme ve casusluk bilgisi sağlama: Net bir şekilde, operasyon öncesinde hedeflerin belirlenmesinde kullanılan gelişmiş bir casusluk operasyonu olduğu görülmektedir.
  2. İsrail'in uygun silahlarla donatılması: Bu, Amerika'nın bu operasyondaki merkezi rolünü gösteren bir unsurdur ve bu konuda hiçbir şüphe bulunmamaktadır.

Bir diğer uluslararası ilişkiler uzmanı olan "Adnan Allama" ise Amerika’yı, Seyit Hassan Nasrallah’ın suikastının başlıca ortağı olarak tanımlamaktadır. "Bu Amerika’ydı ki, kullanılan savaş uçakları, silahlar ve bombaları İsrail'e temin etti," diyor. Allama, Amerika’nın bu suikastten tamamen haberdar olduğunu ve kullanılan bombaların özel olarak tasarlandığını, hatta bu bombalarda zayıflatılmış uranyum kullanıldığını belirtiyor. Uranyum, bombanın penetrasyon gücünü arttırmak ve patlama sıcaklığını yükseltmek için kullanılmıştır.

Allama şöyle devam ediyor: "Amerika, sadece kullanılan ekipmanları temin etmekle kalmamış, aynı zamanda bu suikasta sınırsız bir politik destek vererek, İsrail'in savaş suçları ve insanlık suçları nedeniyle yargılanmamasını sağlamıştır. Ancak bu suçlar zamanla temizlenmeyecek ve Amerika ile İsrail, ne kadar zaman geçerse geçsin, eninde sonunda cezalandırılacaktır."

Allama, Amerika'nın bu suikasta doğrudan müdahalesini %70 olarak değerlendirmekte ve bunun, doğrudan saha katılımı, hava desteği ya da istihbarat paylaşımı yoluyla gerçekleştirildiğini ifade etmektedir. Bu konuda birkaç unsur öne çıkmaktadır:

  1. Amerika, Lübnan'da dünyanın en büyük büyükelçiliğini inşa etmiştir. Bu büyükelçilik, helikopterler ve uçaklar için özel iniş pistleri içermekte olup, uçuşları Beyrut havaalanı gözetiminden bağımsız olarak gerçekleştirmektedir.
  2. Amerika'nın resmi yetkilileri, Lübnan'da dışişleri bakanlığının izni olmadan sürekli olarak hareket etmektedir.
  3. Lübnan’daki Amerikan büyükelçiliği, gelişmiş iletişim araçları ve dinleme sistemlerine sahip olup, bu sayede büyük bir casusluk bilgisi toplamakta ve bu bilgileri şüphesiz İsrail’e iletmektedir.

Sonuç olarak, "Al-Manar" kanalının bu raporunda vurgulanan en önemli nokta, Amerika ve İsrail'in tüm bu çabalarına rağmen, direnişin hâlâ güçlü ve birleşmiş olarak kalacağıdır. Seyit Hassan Nasrallah, Lübnan Hizbullah’ının eski Genel Sekreteri olarak, bir önder olarak daima halkın ve direnişin kalbinde yer alacak ve onun şehadeti, yaşamı boyunca olduğu gibi, İsrail’e korku ve panik salacaktır. İsrail, bu suikastı gerçekleştirmekle tarihindeki en büyük hatayı yapmıştır ve zamanla bunun farkına varacaktır.

 

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM