Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, El-Meyadin kanalına
verdiği röportajda, Gazze savaşına verilen destek süreci, Lübnan'daki savaş,
Hizbullah’ın mevcut siyasi ve askeri durumu, çağrı cihazları olayı ve İran’la
ilgili gelişmeler gibi çeşitli konulara değindi.
Hizbullah Genel Sekreteri, Siyonist rejimin Gazze’ye
saldırısının ardından Hizbullah’ın liderlik konseyinde yapılan toplantı
sonucunda, Gazze’ye sınırlı destek verilmesi ve gelişmelerin izlenerek nihai
kararın daha sonra alınmasının kararlaştırıldığını söyledi.
Şeyh Naim Kasım şu ifadelerde bulundu: ‘Birkaç hafta sonra
destek operasyonlarına başlanmasının ardından Hizbullah’ın genel savaşa
girmemesi yönünde nihai karar verildi, çünkü hedeflere ulaşmak genel savaşa
girmeden de mümkün olabilirdi.
Hizbullah’ın destek cephesinden hedefleri; çok sayıda İsrail
askerini kuzey bölgelerde meşgul etmek, yerleşimcileri göç ettirerek sosyal,
ekonomik ve güvenlik krizine neden olmak ve İsrail’e mümkün olan en fazla
askeri kaybı yaşatmaktı.’
Şeyh Naim Kasım şunları söyledi: ‘Filistin direnişiyle Aksa
Tufanı operasyonu konusunda bir koordinasyon olmadı, bu operasyonu önceden bilmiyorduk,
bu nedenle de genel bir savaşa giremezdik.
Hizbullah’a Şehit Muhammed Deyf’ten (Kassam Tugayları
Komutanı) Gazze’ye verilen desteğin yeterli olduğu ve belirlenen hedefleri
gerçekleştireceği belirtilen bir mesaj ulaştı. Bu durum Hizbullah’ın iç
toplantılarında da onaylandı ve bu alanda kapsamlı bir savaşın istenilen sonucu
getirmeyeceği belli oldu.
Elde edilen bilgilere göre, hatta Tahran da 7 Ekim
operasyonundan haberdar değildi ve hatta Hamas’ın Gazze dışındaki bazı
liderleri de bu operasyonu önceden bilmiyordu.’
Şeyh Naim Kasım şunları söyledi: ‘Hizbullah tüm meselelerde
olduğu gibi, çağrı cihazları patlaması, Seyyid Hasan Nasrallah’ın suikastı ve
Seyyid Haşim Safiuddin’in hedef alınması konularına dair alt komiteler oluşturdu.
Çağrı cihazları satın alınması olayında, son bir buçuk yılda
ciddi bir güvenlik açığı görülüyordu ve bu cihazlara yerleştirilen patlayıcılar
mevcut araçlarla tespit edilebilir değildi.
Operasyondan iki gün önce çağrı cihazlarının kırılması gibi bazı
şüpheli belirtiler vardı, bu nedenle İsrail operasyonunu erkene aldı.
1500 adet bomba yerleştirilmiş çağrı cihazı da Türkiye'de bulunuyordu
ve Lübnan’ın geçici Başbakanı Necib Mikati’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yaptığı
talep üzerine imha edildi.’
Kasım, Hizbullah’a yönelik insan unsuruna dayalı sızmanın
çok sınırlı olduğunu ve elde edilen büyük çaplı bilgilerin dinleme, dronlar ve
diğer teknolojik araçlarla sağlandığını, özellikle Hizbullah’ın temel kadroları
ya da liderleri arasında güvenlik sızmasının olmadığını vurguladı ve böyle bir
durum ispatlanırsa bunu halkla da paylaşacaklarını da taahhüt etti.
Şeyh Naim Kasım, ateşkesin ardından İsrail’in Lübnan’a
yönelik saldırılarını sürdürmesine ilişkin olarak, Hizbullah’ın sonsuza kadar
sabretmeyeceğini, ancak çözüm yolları ve sabrın sınırı hakkında şu anda konuşmak
istemediğini ifade etti.
Hizbullah Lideri aynı zamanda baskıların sonuç
vermeyeceğini, Hizbullah’ın asla teslim olmayacağını vurguladı.
Hizbullah’ın iyileşme sürecinde olduğunu söyleyen Kasım,
eğer İsrail Lübnan’a saldırırsa onlarla savaşacaklarını belirtti.
Şeyh Naim Kasım, Siyonistlerin Hizbullah’a ait 500 orta ve
ağır silah deposunun imha edildiği yönündeki iddialarına değinerek, “Onlar sadece
Litani Nehri’nin güneyinden söz ediyorlar ama Allah’a şükür Lübnan çok geniş, bu konuda detaylara
girmek istemiyorum” dedi.
Şeyh Naim Kasım, İran’ın savaş sürecindeki rolüne değinerek
şu ifadelerde bulundu: ‘Tahran, İran’ın savaşa girmesinin, ABD’nin de İran’la
savaşa girmesi anlamına geleceği yönünde net bir değerlendirmeye sahipti. Bu
durum, İsrail’in lehine olurdu, çünkü İsrail, Amerika’yı çatışmalara sürüklemek
istiyordu.
Bu nedenle, İranlıların bu sürece doğrudan müdahale
etmemeleri daha uygun oldu ve bunun yerine mali, askeri, siyasi ve medya
desteği sağlama rolünü sürdürmeleri tercih edildi. Bu destekler, bizim ve
direniş cephesinin tamamının ayakta kalmasında temel bir rol oynadı.’
Şeyh Naim Kasım, Hizbullah liderliğinin İran’ın desteğini
takdir ettiğini ve yeterli bulduğunu, İran’ın desteklerini sürdürdüğünü ve bu
konuda hiçbir şeyden kaçınmadığını söyledi.
Hizbullah Lideri aynı zamanda İmam Hamenei’nin Gazze ve
Lübnan’daki gelişmeleri günlük olarak takip ettiğini, kendisine sürekli
raporlar ulaştığını ve bu konuları olağanüstü bir şekilde takip ettiğini
vurguladı.
Şeyh Naim Kasım, Suriye’deki gelişmelerin direniş cephesi
için bir gerileme olduğunu, çünkü Suriye’nin Hizbullah için askeri destek hattı
oluşturduğunu söyledi. Suriye’deki gelişmelerin Gazze’yi de etkilediğini,
dolayısıyla Suriye devleti çökünce bu desteğin durduğunu ve direniş cephesinin
bir miktar zarar gördüğünü ifade etti.
Şeyh Naim Kasım, Siyonist rejimle normalleşme girişimlerini
çok tehlikeli olarak nitelendirdi ve Suriye’nin bu sürece girmemesi gerektiğini
belirtti. Hizbullah Lideri, “Suriye halkına güvenimiz tam” diyerek, bu halkın
normalleşmeyi kabul etmeyeceğine inandıklarını ve bunun hem onların hem de
Hizbullah’ın sorumluluğu olduğunu söyledi.
Şeyh Naim Kasım, İsrail’in hâlâ Suriye’nin Golan ve Kuneytra
bölgelerinde 600 kilometrekarelik alanı işgal ettiğini ama Suriye devletinin
buna karşı bir şey yapmadığını, Suriye ordusunun ve hükümetinin askeri gücünün
kalmadığını ve İsrail’in saldırılarını sürdürdüğünü belirtti.
Hizbullah Lideri şu ifadelerde bulundu: ‘Siyonist rejim
doymak bilmez, vahşi, suçlu ve katil bir rejimdir ve ABD bu rejimin en büyük destekçisidir.
Hizbullah Suriye devletinin normalleşme yönündeki tutumunu
değiştirmek için pratik bir adım atmadı çünkü bu konunun bizimle bir bağlantısı
yok, sadece teorik olarak bu duruma karşıyız.’
Şeyh Naim Kasım, bazı Arap ve yabancı devletlerden, yeni
Suriye hükümetinin Hizbullah’a karşı kullanılabileceği ve bu hükümetin
Suriye’de kargaşa yaratmak için bir araç haline getirilebileceği yönünde
raporlar aldıklarını söyledi ve bu raporların doğru olmamasını ve pratikte
gerçekleşmemesini umduklarını, ancak bu konuda hazırlıklı olduklarını ifade
etti.
Şeyh Naim Kasım, Lübnan iç siyasetindeki gelişmeleri ve
General Joseph Avn’un tutumlarını değerlendirdi. Onun ilk andan itibaren
“İsrail Lübnan’dan çekilmeli” ilkesini savunduğunu ve bu temelin Hizbullah’ın
ilkeleriyle örtüştüğünü belirtti.
Şeyh Naim şu ifadelerde bulundu: ‘Hizbullah hâlâ ulusal
güvenlik ve savunma stratejileri konusunda diyaloglara açıktır.
ABD ve bazı Arap ülkeleri Lübnan Cumhurbaşkanına baskı
yaparak orduyla direnişi karşı karşıya getirmek istiyorlar ancak Avn, bunun bir
fitne olduğunu ve sonuç vermeyeceğini biliyor.
Ordu, halk ve direniş üçlüsü Lübnan’ın mevcut güç kaynağıdır
ve dünya bugün Lübnan’la nasıl ilişki kurması gerektiğini düşünüyor çünkü
Lübnan güçlü bir ülkedir ve eğer Lübnan zayıf bir ülke olsaydı kimse onu
dikkate almazdı.
Lübnan’ın Şii halkı hâlâ İsrail işgali altındaki güney
bölgelerde yaşıyor, eğer bu güç olmasaydı İsrail daha fazla ilerlerdi ve tabii
ki bu durum Şiiler için de bir tehdit oluştururdu.’
Hizbullah Lideri Şeyh Naim Kasım şunları söyledi: ‘Arap
ülkeleri ve Körfez ülkeleri Lübnan sahnesinde yer almak istiyor ve Hizbullah bu
girişimleri olumlu karşılıyor. Biz hükümetin bir parçasıyız ve Arap ülkeleriyle
eşit ilişkiler kurmamızda bir sorun yok. Ancak Lübnan’ın bu ülkelere bağımlı
hale gelmesini istemiyoruz.’