ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda yapılan bu ön
anlaşma, iki devlet arasında barış yolunda önemli bir adım olarak
değerlendiriliyor. Mutabakat metninde, Azerbaycan’ın ana kısmı ile Nahçıvan
Özerk Cumhuriyeti arasında, Ermenistan toprakları üzerinden geçecek bir yol da
yer aldı. Zengezur Koridoru üzerinden geçecek bu yol, Ermenistan tarafından
Amerika Birleşik Devletleri ve karşılıklı kararlaştırılacak üçüncü taraflarla
birlikte “Uluslararası Barış ve Refah için Trump Rotası” (TRIPP) projesi
kapsamında bir çerçeve belirlemek üzere işletilecek. Koridorun, ABD tarafından
99 yıllığına kiralanması ve ABD’li özel bir güvenlik şirketi tarafından
korunması da mutabakat metnine dahil edildi. Öte yandan, İsrail’in Gazze’de
işgali genişletme kararı, Lübnan’da Hizbullah’ın silahsızlandırılması planları,
Suriye’de ABD-Fransa öncülüğünde düzenlenen ikinci Kürt-Kürt konferansı ve
Bosna Hersek’te Merkez Seçim Komisyonu’nun Sırp lider Milorad Dodik’i görevden
alması gibi Atlantik merkezli gelişmeler, Doğu Akdeniz ve Karadeniz bölgesinde
önemli değişimlerin yaşandığını gösteriyor. Bu bağlamda, Zengezur Koridoru’na
ABD’nin müdahalesini Emekli Tuğgeneral ve İstinye Üniversitesi Öğretim Üyesi
Prof. Dr. Fahri Erenel Aydınlık’a anlattı. ABD’nin Doğu Akdeniz’e yönelik
yeniden yapılanma planları kapsamında önemli değerlendirmelerde bulunan Erenel,
ABD’nin Doğu Akdeniz havzasına yerleşme planlarına dikkat çekti.
ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Donald Trump’ın Suriye Özel
Temsilcisi unvanlarına sahip Tom Barrack’ın bölgedeki görevi için Erenel,
“Barrack ABD’nin, Akdeniz, Ege Denizi, Kafkaslar ve Karadeniz’i de içine alan
Doğu Akdeniz Havzası’na yeniden yerleşme planını yürütüyor.” dedi. Erenel
sözlerine şöyle devam etti:
“Tom Barrack’ın rolü, bu geniş havzada ABD’nin yeniden
yapılanmasında öncü olmak. Bu süreçte İsrail ve Türkiye’ye merkezi roller
biçiliyor. Ancak İsrail’in konumu daha güçlü ve merkezi. ABD, İsrail’in
yanında, İran’a karşı bir cephe oluşturacak Türkiye istiyor. Fakat Türkiye’nin
mevcut durumda İran’a karşı net bir tavır almadan bölgede anlamlı bir rol
üstlenmesi zor.”
Trump dönemiyle İsrail’in bölgedeki konumunun
güçlendirildiğini belirten Erenel bölgedeki gelişmeleri de anlatarak şu
değerlendirmelerde bulundu:
“Netanyahu’nun uyguladığı işgal planı aslında Trump’ın
projesiydi. Trump görevdeyken Netanyahu, Gazze’de ‘dünyanın en güzel yeri
yapacağız’ diyerek otel inşaatları gibi projeleri hayata geçirmeye çalışıyor.
Lübnan hükûmeti, ABD baskısıyla ordu dışındaki tüm silahlı güçlerin silah
bırakmasını kararlaştırdı; ancak Hizbullah buna karşı çıkıyor. Suriye’nin
kuzeydoğusunda ikinci kez yapılan bölücü toplantıda yeniden özerk yönetim ilan
edildi; Süveyda’dan Dürziler ve sahilden Aleviler de katıldı. Merkezi olmayan,
ademimerkeziyetçi bir yönetim talep ediliyor. Bu adımlar, İsrail’in istediği
biçimde Suriye’nin bölünmesine doğru ilerliyor. Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara
da artık İsrail ve ABD için önemini yitirmiş durumda. Suriye’nin bütünlüğünü
savunan tek ülke Türkiye; diğerleri ise bölünmesini tercih ediyor. Suriye’nin
bütünlüğü sağlanırsa Türkiye–Suriye ilişkileri gelişecek ve bu, İsrail için
ciddi bir tehdit oluşturacak. Bu yüzden bölünmüş bir Suriye, Türkiye’nin
bölgesel aktör olarak önünü kesmek için tercih ediliyor. İsrail ve ABD zaman
zaman ‘iyi polis-kötü polis’ oyununu sürdürse de Gazze’de olduğu gibi temel
politikaları değişmiyor. İsrail, Şam yönetimini ‘terörist’ olarak görüyor ve
yönetimini kabul etmiyor. Böylece Suriye’nin merkezi yönetimi zayıflatılarak
parçalanması hedefleniyor. Irak da benzer bir tabloya sahip. ABD, Kürt bölgesi
ile merkezî hükûmet arasında iki yeni enerji anlaşması imzaladı; bölgesel
yönetim buna karşı çıkarak gerginlik başladı. İran toparlanmaya çalışıyor;
ancak ben Amerikalıların yakın zamanda İran’a yeni bir darbe vuracağını
düşünüyorum. Amerika, çevresini toparlayarak Doğu Akdeniz Havzası’nı kendi
politikalarını uygulayabileceği bir alan haline getirmeye çalışıyor.”
Erenel, ABD’nin İsrail’i bölgenin doğal gaz merkezi yapma
planını da “Davud Koridoru” projesi üzerinden değerlendirdi. Bölgedeki kontrolü
ele geçirmek isteyen Washington’un, bu stratejiyi güçlendirdiğine dikkat çekti.
Pentagon’un psikolojik savaş uzmanı Michael Rubin’in
yazılarının önemine de işaret eden Erenel, “ABD’de Türkiye’nin bölünmesiyle
ilgili planların ciddi şekilde ele alındığını unutmamak gerek. Politikalara yön
verirken bu gerçekliği göz ardı etmek mümkün değil.” dedi. Doğu Akdeniz
Havzası’nın yeniden yapılandırılmasının ABD’nin temel stratejik hedeflerinden
biri olduğunu vurguladı.
Erenel bu gelişmeler çerçevesinde Zengezur Koridoruna
yönelik ABD planlarını değerlendirdi. Güney Kafkasya’yı yakından tanıyan
Erenel, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki yakınlaşmada liderlerin rolüne
dikkat çekti. Paşinyan’ın Ermenistan’da zor bir konumda olduğunu vurgulayan
Erenel, “Paşinyan hakkında darbe söylentileri ve tehditler dolaşıyor. Dağlık
Karabağ klanı hedefinden vazgeçmiyor ve bu tutum toplumda karşılık buluyor.
Paşinyan, bu zorlukları aşmak için Amerika ve Fransa ile yakınlaşıyor. Ancak
Ermenistan’ın en önemli nükleer santrali Türkiye sınırına sadece 17 kilometre
uzaklıkta ve buradaki 600 personel Rusya’dan geliyor. Rusya’nın ülkedeki etkisi
çok güçlü; Erivan ve diğer bölgelerde Rus zırhlı tugayları bulunuyor. Paşinyan,
bir yandan Rusya ile ilişkileri sürdürürken, diğer yandan Batı’ya yönelerek iç
kamuoyunda güç kazanmaya çalışıyor.” dedi.
Erenel, Biden döneminde ABD ile Ermenistan arasında önemli
bir stratejik anlaşmanın imzalandığını belirtti. “Bu anlaşma, Trump’ın attığı
adımların öncülüydü. Zengezur Koridoru, ‘Barış Kavşağı’ projesi, sınır
güvenliğinde Amerikalıların devreye girmesi, Ermeni askerlerinin bu görevleri
üstlenmesi ve finansman paketleri bu anlaşmanın maddeleri arasında yer aldı.
Biden bu anlaşmayı hayata geçirmesiyle eleştirilmişti ancak Trump da benzer bir
rol üstleniyor. Biden döneminde Zengezur Koridoru ikinci plandayken, Trump
koridoru ABD’nin Karadeniz stratejisinin önemli bir parçası haline getiriyor”
ifadelerini kullandı.
Erenel, Trump’ın temel amacının Karadeniz-Hazar bölgesinde
Rusya’yı çevrelemek, İran-Ermenistan bağlantısını kesmek ve böylece Orta Asya
Türk Cumhuriyetleri’ne ulaşmak olduğunu söyledi. “Ancak Ermenistan’da hâlâ
güçlü bir Rus askeri varlığı mevcut.” dedi.
Paşinyan’ın “denge tahtasında” olduğunu söyleyen Erenel,
şunu belirtti: “Bir yanda Rusya, diğer yanda ABD var. Bu yeni bir durum değil.
Dağlık Karabağ Savaşı sırasında Biden döneminde Putin, Ermenistan’ı Gürcistan
gibi kolay bırakmayacağını belirtmişti.”
Washington’daki anlaşma sonrası Azerbaycan Cumhurbaşkanı
Aliyev’in “Bu iş hemen olmaz, önce Ermenistan anayasasında değişiklik
yapılmalı” açıklamasına da değinen Erenel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Paşinyan
bu süreci yönetmek için şova katıldı ve üzerindeki baskıyı hafifletmeyi
amaçladı. Azerbaycan’a yönelik yaptırımlar kalktı, Ermenistan ise Biden
dönemindeki fonların tekrar devreye girmesini bekliyor.
“Bu anlaşma, Rusya’nın Ukrayna savaşına odaklandığı bir
dönemde, Rusya–Ermenistan–İran ilişkilerini zayıflatmaya yönelik bir hamle”
olduğunu vurguladı. Ancak Rusya’nın Kafkaslar ile olan ilişkilerinin süreceğini
belirten Erenel, “Bölgede çok sayıda etnik yapı var. Ayrıca Rusya’nın İran ile
teması devam ediyor. Petro döneminden başlayan açık denizlere açılma hedefi
halen geçerli ve uzun yıllar sürecek.”
Bakü ile Moskova arasındaki gerginliklerin de planlı
yürütüldüğünü ifade eden Erenel, “Bana göre ABD’nin yönlendirmesiyle Azerbaycan–Rusya
ilişkilerini tamamen koparmaya yönelik bir hamleler yapıldı.”
değerlendirmesinde bulundu.
Erenel, Washington’da imzalanan metni “anlaşma” olarak
nitelendirmenin zor olduğunu belirterek, Trump’ın öncülüğünde imzalanan metnin aslında
bir “ön protokol” olduğunu söyledi. Aliyev’in de bu tanımı yaptığını hatırlatan
Erenel, “Ermenistan anayasasındaki toprakla ilgili maddeler değiştirilmeden
bunun gerçek bir barış anlaşmasına dönüşmesi mümkün değil.” dedi. İki ülke
arasında kalıcı barışın Trump’ın bu hamlesiyle sağlanamayacağını vurgulayan
Erenel, Paşinyan’ın anayasa değişikliği yapmasının da kısa vadede zor olduğunu
aktardı:
“Dağlık Karabağ klanı, Rusya’nın etkisi, parlamentodaki
dengeler ve olası referandum gerekliliği düşünüldüğünde bu değişiklik hemen
gerçekleşmez. Bu anlaşma bana göre Trump’ın şovundan ibaret. Putin çok uğraştı,
Türkiye de dahil olmak üzere iki ülke defalarca görüşmeler yaptı. Barış
konusunda büyük ölçüde mutabakat sağlanmıştı ancak ‘şovu’ yapmak Trump’a düştü.
İki lideri yan yana getirip ‘Evet, barış için ortak deklarasyon yaptık’
dedirtti. Oysa bu deklarasyon daha önce de yapılmıştı.”
Erenel, Trump’ın Hindistan ile Pakistan arasındaki
sorunlarda da benzer bir yol izlediğini ancak sorunların çözülemediğini
söyledi. Trump’ın kendi kamuoyunda “barış getiren adam” rolü oynadığını
kaydetti.
Geçmişte Ermenistan topraklarının Nahçıvan ile Azerbaycan
arasına konarak Türkiye ile Orta Asya ilişkilerinin koparıldığını hatırlatan
Erenel, şimdi ABD’nin de bu koridorda Türkiye’yi kontrol etmek istediğine
dikkat çekti:
“Amerika istediği zaman bu bağlantıyı kesebilir. ABD ve
İsrail’in temel amacı, İsrail–Azerbaycan ilişkilerini güçlendirirken
Ermenistan–İsrail ilişkilerini de geliştirerek Türkiye’yi bu denkleme dahil
etmek. Böylece Rusya ile İran arasına tam anlamıyla bir set çekmek. Zengezur
Koridoru hem Kafkasya hem de Orta Asya yolunda stratejik öneme sahip.”
Erenel, Zengezur Koridoru’nun ABD, Azerbaycan ve
Ermenistan’dan daha çok Türkiye için kritik olduğunu belirterek, “Amerika,
Türkiye’nin Orta Asya Türk devletleriyle ilişkilerini kendi kontrolünde tutmak
istiyor. Bu, Türkiye’nin Türki devletlerle bağının ABD kontrolüne girmesi
demek. Aynı zamanda Çin’in İpek Yolu projesine bir ‘kama’ konuyor” ifadelerini
kullandı.
Sabah gazetesi köşe yazarlarından Haşmet Babaoğlu,
Azerbaycan ile Ermenistan arasında imzalanan “ön anlaşma”yı sosyal medyadan
değerlendirdi. Babaoğlu, “Barış anlaşması mı? Maddeler apaçık gösteriyor, satış
anlaşması... ABD’ye...” paylaşımında bulundu. Ardından da “Barış toplantısında
çok sayıda AIPAC üyesi de var... Yorumu size bırakıyorum.” diyerek, ABD’nin
yasama ve yürütme organlarındaki en etkili İsrail yanlısı Amerikan İsrail
Halkla İlişkiler Komitesi (AIPAC) lobisinee işaret etti.
Milat gazetesi köşe yazarı Ufuk Coşkun da ABD’nin
yönlendirdiği mutabakata tepki gösterdi. Coşkun, “Zengezur Koridoru'nun adını
Trump Yolu yaparak işletmesini 99 yıl ABD'ye vermenin adını barış diye
yutturmaya çalışıyorlar.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanlarından ve
Türkiye-Azerbaycan Dostluk, İşbirliği ve Dayanışma Vakfı Başkanı Aygün Attar
ise anlaşmadan memnuniyetini dile getirdi. Attar, “Dolayısıyla sadece ekonomik
anlamda değil, siyasi olarak da bölgede güç paradigması değişecek. Rusya, İran
ve Çin’e güç kaybettirecek koridor.” diyerek bu hattın esas hedefinin hangi
güçler olduğunu açıkça ifade etti/aydınlık