Hangi İki Devlet?

GİRİŞ: 03.08.2025 14:24      GÜNCELLEME: 03.08.2025 14:24

Rasthaber -  

Filistin Devletinin Tanınması; Soykırım Gerçeği Karşısında Diplomatik Bir Maskeli Balo

Çok geç gelen tanıma, soykırımı trajedi karşısında

Bazı Batılı ülkeler, Eylül ayında Filistin Devletini tanıyacaklarını duyuruyor. Ancak şu sorular kaçınılmaz: Neden şimdi? Neden bu kadar geç kalındı? Ve hangi devleti tanıyorlar?

75 yılı aşkın bir süredir Filistin halkı, sistemli, planlı ve sürekli bir yok etme sürecine maruz bırakıldı. Yüz binlerce sivil katledildi, şehirler yerle bir edildi, topraklar parça parça gaspedildi. Tüm bu süreç boyunca Batı, sözde insan hakları savunucusu olarak, gözlerini kapadı.

Filistin Soykırımı: Batı’nın görmezden geldiği tarihî bir suç

Bugün Filistinde yaşananlar artık sadece bir “çatışma” değil. Bu, yavaş ama sistematik bir soykırımdır. Bir devlet eliyle yürütülen bu süreç şu gerçekleri barındırıyor:

              Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar acımasızca öldürülüyor.

              Hastaneler, okullar, camiler ve kiliseler bombalanıyor.

              Aç bırakma, kuşatma, toplu cezalandırma gibi savaş suçları işleniyor.

Tüm bunlar ABD, İngiltere ve büyük ölçüde Avrupa Birliğinin açık veya örtülü onayıyla gerçekleşiyor. Artık mesele sadece ahlaki değil, tarihî bir sorumlulukla yüzleşilmesi gereken bir suç ortaklığıdır.

Gecikmiş tanıma: Siyasi çıkarın vitrini mi?

Peki neden şimdi Filistin Devleti tanınıyor? Üç temel neden öne çıkıyor:

              Kamuoyu baskısı: Dünya genelindeki Filistin destekli gösteriler, Batı’daki anlatıyı zorluyor.

              Ahlaki meşruiyet krizi: Batılı ülkeler, savaş suçlarına sessiz kaldıkları için itibar kaybediyor.

              Sembolik manevra: Gerçekte egemen olmayan bir devleti tanımak, sahte bir çözüm izlenimi yaratıyor.

Yani, yok edilen bir devleti tanımak” gibi çarpık bir ironiyle karşı karşıyayız.

Barış konuşulurken, terör devam ediyor

Avrupa başkentleri barış” ve “çözüm” kelimelerini ağızlarından düşürmüyor. Oysa sahada durum bambaşka:

              Gazzeye bombardımanlar hâlâ sürüyor.

              Batı Şeriada yerleşim yerleri hızla genişliyor.

              Keyfi gözaltılar, yargısız infazlar, işkenceler devam ediyor.

Böylesi bir terör ikliminde sunulan devlet tanıması, içi boş bir tekliften öteye geçemez.

İsrail Devleti: Korunan bir terör yapısı

Bugün uluslararası toplumun en büyük çelişkisi şudur: İsrailin açıkça bir terör devleti hâline gelmiş olması, ama kimsenin bunu dile getirememesi.

              Uluslararası hukuku sistematik olarak ihlal ediyor.

              Savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işliyor.

              Sivillere karşı yasaklı silahlar kullanıyor.

Buna rağmen İsraile dokunulmuyor. Silah desteği sürüyor, BMde kalkan oluşturuluyor, hiçbir ciddi yaptırım uygulanmıyor.

Tanımanın anlamı, cezasızlığın son bulmasıyla olur

Filistin Devletinin tanınması, ancak İsraile yönelik açık yaptırımlar, Laheyde yargılama süreçleri ve sömürge düzeninin son bulmasıyla anlam kazanır.

Aksi takdirde bu, Oslo Anlaşmaları gibi bir başka oyalama taktiği olur. Filistin halkı sembol değil; adalet, özgürlük ve topraklarına dönüş hakkı talep ediyor.

Sonuç: Boş semboller değil, gerçek adalet

Filistin Devletinin tanınması, sadece diplomatik bir jest olmamalıdır. Bu adım:

  Soykırımın durdurulmasına yönelik gerçekçi hamlelerle,

 Devlet terörünün kınanması ve yaptıgı insanlik dişi zulmün cezalandırılması

  Filistinlilerin tarihsel ve hukuki haklarının tanınmasıyla anlam kazanır.

Aksi hâlde bu tanıma, başka bir Batı yalanı, acıların üstüne sürülen bir krem yama olmaktan öteye gidemez.

Mustafa K.Taşpınar

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM