Yıllardır Anadolu Alevilerinin yoldan çıkmaları ve
bölünmeleri için çalışmaların emperyalist merkezlerden nasıl planlandığını
ayrıntılı bir biçimde işledik. Alevileri yol ayrımına getirmek isteyenlerin
başında hiç kuşkusuz PKK/DEM ile onların peşinden sürüklenen sahte soldan
devşirilmiş ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonunun başına paraşütle
indirilmiş emperyalizmin işbirlikçileri bulunuyor.
1990’lı yılların sonuna doğru Türkiye içinde de başta Pir
Sultan Abdal Kültür Dernekleri (PSAKD) olmak üzere diğer Alevici kuruluşlara
yönelik operasyonlar başlamış ya Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu
(AABK)’nun Türkiye şubeleri haline dönüştürülmüş ya da onların takip eden
örgütler haline getirilmiştir.
Ülkemizde Alevilerimiz için atılan her olumlu adımda PKK/DEM
ve ardından koşturan Alevici tüccarların kuruluşları koro halinde “istemezük”
nakaratını tekrarlarlar. Dün söylediklerini, talep ettiklerini bugün sırf
devlet karşıtlığı olsun diye reddeden bir çizgide olmaları bir plan dairesinde
yürütülüyor. “Devlet bizi görmüyor”, “vergilerimizi ödüyoruz ama
derneklerimizin suyunu dahi karşılamıyorlar” benzeri yakınmalar şimdilerde dile
getirilmiyor.
Acaba neden? Bu taleplerin devlet tarafından karşılanacağını
öğrendikleri gün talepleri de değişmeye başladı. Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi
Başkanlığı’nın kurulmasının ardından PKK/DEM ile beraber karşı propagandayı
yoğunlaştırdılar. Bunlar Alevilerin sorunlarının çözülmesini istemeyen ve
bilakis bu sorunlardan beslenen Alevici tacirlerdir. Bunun başka bir açıklaması
olamaz.
Aslında yurt dışında ve yurt içinde kurulmuş bulunan bazı
dernek, federasyon, konfederasyon ve vakıfların başındakilere bakıldığında büyük
çoğunluğunun Alevilikle alakasının bulunmadığı görülür. Geçmişte içinde yer
aldığı sol maskeli örgütlerin tezgâhından geçmiş, hiçbir dini inancı bulunmayan
ve hatta dinsiz olduklarını bile söyleyenlerin birden bire hidayete ermeleri
düşündürücü değil midir?
Bunların çoğu önceden değişik sebeplerle soldan istifasını
verenler, atılanlar, bölücülüğü ya da dönekliği kabullenen unsurlardır. O
nedenle Aleviliği araç olarak gören bu türden kesimleri başlarından atmadıkça
Alevi kurumlarının ve Alevi toplumunun birlik ve dirliği sağlanamaz. Daha büyük
sorunlarla karşı karşıya kalmaları içten bile değildir! Çünkü bunların hepsi
zaten esas sorunu oluşturuyor.
İBB meclisinin “Cemevleri ibadethanedir” çıkışı pek çok
soruyu da beraberinde getiriyor. Sayın Ekrem İmamoğlu devlet içinde devlet gibi
davranmak, çok parçalı görünüm yaratmak ve gelecekteki seçime yatırım yapmak
için adımlar atıyor.
İBB ŞOV
İBB meclisinin “Cemevleri ibadethanedir” çıkışı pek çok
soruyu da beraberinde getiriyor. Sayın Ekrem İmamoğlu devlet içinde devlet gibi
davranmak, çok parçalı görünüm yaratmak ve gelecekteki seçime yatırım yapmak
için adımlar atıyor.
İstanbul’dan Türkiye’ye verilen mesaj uyarıcı olmalıdır!
T.C. Devletinin Alevi/Bektaşilerle ilgili her olumlu girişimi arkadan
hançerleyenlerle kol kola girerek ve onları cesaretlendirerek birlik ve
beraberlik sağlanamaz. Alevi/Bektaşilerin sorunlarının çözümü İBB, ABB, DBB
kısaltması ne olursa olsun bunların boyunu aşar!
İBB ve Başkanı Ekrem İmamoğlu kurduğu hayalin gerçekleşmesi
için PKK/DEM olmuş, Alevici tacirler olmuş, şu veya bu gerici çevre olmuş
önemli değil! Onun tek derdi CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı olmak. Tüm
yatırımları bunun içindir.
Peki, Sayın İmamoğlu’na soruyoruz PKK/DEM ile
Alevilik/Bektaşilik bağdaşabilir mi? Birbirine zıt iki farklı yol ve bu
yolların kesişme noktası yoktur. Zoraki, dayatmalarla da bu yolların
birleştirilmesi mümkün değildir. Görüldüğü kadarıyla sizler Alevilikle
bölücüleri birleştirme yolunu seçtiniz ama başarı şansınız bulunmuyor.
AABK’NIN SON GİRİŞİMİ
Anadolu Alevileri inançlarını “dini kimlik” olarak görmez!
Daha çok inandıkları yolun gereğini yerine getirmek için uğraşır ve herhangi
bir dayatmada bulunmayı ayıp sayarlar. Özellikle de etnik kökene dâhil
edilmelerinden pek memnunluk duymadıkları bilinen bir gerçektir. Amerikancı
PKK’nin “Kürt Alevileri” gibi adlandırmaları ise istisnalar hariç kabul görmez.
Politik çekişmelerin odağına çekilmeye çalışılan Alevilik
iğdiş edilmeye devam ediliyor. 40 yıl 50 yıl önceki Aleviliğin o tertemiz
inancı ne yazık ki epey tahrip edildi. Önceleri Erzincan Alevisi, Tokat
Alevisi, Tunceli Alevisi gibi tanımlamaların yerini şimdilerde Türk Alevisi,
Kürt Alevisi, Arap Alevisi tanımı aldı. Bu parçalanmışlıktan nemalanan örgütler
oluştu.
Artık, Aleviliğin bütünselliği örselendiği için emperyalist
merkezlerde ulus/devlete karşı kullanılacak alete dönüştürülmek isteniyor. İşte
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) bu koşulların ürünü olarak
piyasada dolaştırılıyor. AABK an itibariyle PKK’nin sözde Alevi kuruluşu
FEDA’nın ikizi olarak çalışmalarını sürdürüyor.
Fransa'nın Strasbourg kentinde “AABK Uluslararası İlişkiler
ve Diplomasi Temsilciliği” açtı.
Görüldüğü kadarıyla AABK kendini devlet yerine koyuyor ya da
öyle zannediyor! Aslında AABK üst aklın bir projesi olarak Alevistancılığın
kilometre taşlarını döşüyor! Zira biz bunu daha önce gördük. Sahte soldan
dönenlerin oluşturduğu Almanya merkezli “Alevistancılar” çıkmış ve Erzincan
başkentli harita bile yayınlamışlardı. AABK’nın girişimleri ile benzerlikler
taşıması tesadüfle açıklanamaz.
AABK, 21-22 Eylül 2024 tarihlerinde Fransa'nın Strasburg
kentinde “Avrupa Alevi Çalıştayı” gerçekleştirdi.
Habere göre; AABK ve bileşenlerinin öncülüğünde
gerçekleştirilen Avrupa Alevi Çalıştayı’na Türkiye’den Alevi Bektaşi
Federasyonu (ABF), Alevi Kültür Dernekleri (AKD), Pir Sultan Abdal Kültür
Derneği (PSAKD), Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV), Türkiye Alevi
Federasyonu (TAF) ve Kıbrıs Alevi Kültür Merkezi başkanları ve yöneticileri de
katılmış.
12 başlıktan oluşan Sonuç Bildirgesi AABK’nın artık
Alevilerin bir örgütü olmaktan öte misyon üstlendiğini gösteriyor. Ulusal ve
uluslararası alanda çok yönlü çalışma sürdüreceklerini beyan eden AABK,
Arnavutluk'ta oluşturulmaya çalışılan “Bektaşi Vatikan’ı” benzeri bir amaçla
hareket ettiği görülüyor. Ancak yukarıda adı geçen sözde Alevi kuruluşlarının
bu suça ortak olmaları ve ısrar etmeleri gözlerden kaçmamalıdır!
ABD/AB kuklası Edi Rama’nın açıklamasını iyi okumak gerekir.
Çünkü esas amaç Bektaşiliği korumak ve geliştirmek değil Bektaşiliği çok başlı
hale getirmek. Türkiye’deki Bektaşilerimizin buna evet demeyeceği ve kabul
edilmeyeceği bilindiği halde ısrar edilmesindeki birinci gaye Balkanlardaki
Bektaşi Dergâhlarını Tiran’daki merkeze bağlayarak Türkiye karşıtlığında
konumlandırmak.
TİRAN’DA FİTNE FESAT YUVASI OLUŞUMU
Arnavutluk'un Başkenti Tiran’da Bektaşilere yönelik
girişimler yeni değildir. ABD emperyalizmi ve başta Almanya olmak üzere
İngiltere, Fransa derin devletleri ülkelerinde kurdurttukları Alevi maskeli
örgütler aracılığıyla Balkanlarda da faaliyet sürdürdüler.
AABK Balkanlar ve KKTC’de Alevi/Bektaşilere yönelik
çalışmalarını merkezi görev olarak belirlemiş uzun yıllar yoğun çaba sarf
etmiş, ortak toplantılar düzenlemiş ve örgütlenme çalışmalarına aktif olarak
katılmıştır. Bu çalışmalarını Alevilerin Sesi adlı dergilerinde düzenli olarak
duyurmuştur.
Önce haberi kısaca verelim; “Arnavutluk Başbakanı Edi Rama,
başkent Tiran’da Bektaşiler için egemen bir İslami mikro devlet kurmayı
planlıyor. Her şey planlandığı gibi giderse, Vatikan benzeri Bektaşi devleti,
dünyanın en küçük devleti olacak.”
ABD/AB kuklası Edi Rama’nın açıklamasını iyi okumak gerekir.
Çünkü esas amaç Bektaşiliği korumak ve geliştirmek değil Bektaşiliği çok başlı
hale getirmek. Türkiye’deki Bektaşilerimizin buna evet demeyeceği ve kabul
edilmeyeceği bilindiği halde ısrar edilmesindeki birinci gaye Balkanlardaki
Bektaşi Dergâhlarını Tiran’daki merkeze bağlayarak Türkiye karşıtlığında
konumlandırmak.
İkincisi Bektaşiler ile Anadolu Alevilerini karşı karşıya
getirecek sinsi bir planı hayata geçirmek. Üçüncüsü ise emperyalist merkezlerin
çıkarına uygun örgütlenmeyi Bektaşilere dayatmak ve Türkiye’den
etkilenmelerinin önünü kesmektir. O nedenle uzun yıllardır bu konuya ve
tehlikelere dikkati çektik.
Bu girişim aynı olan Alevilik ile Bektaşiliğin arasına nifak
tohumu ekerek birbirine düşürme projesidir. İlk etapta kapsayıcı gözükerek
zaman içinde ise Bektaşiliği Anadolu Aleviliğine karşı konumlandırma amacı
taşınıyor. Son derece dikkat edilmesi gereken bir durumla karşı karşıyayız.
Kısa bir not: Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Bektaşiler ile
Kızılbaş Alevilere farklı bakar. Evliya Çelebi Bektaşi Dergâhlarından övgüyle söz
ederken iş Kızılbaş Alevilere geldiğinde olumsuz görüş belirtir. Üçdal Neşriyat
arasında çıkan Seyahatname’nin özellikle 1 ve 2. ciltlerinde bunu rahatlıkla
görebiliyoruz.
Benzeri bir yaklaşımı Kürtlere bakış açısında da görüyoruz.
Alevilik ve Bektaşiliğin ayrışmasına yönelik sinsi planların sürüncemede olduğu
günümüzde T.C. devletine büyük görevler düşüyor. Eğer bir devlet küçükte olsa
Bektaşiliği Vatikan’a benzer yapılanma olarak kurmak istiyor ise bunun
karşısına ilk önce devletle çıkılır. Şu da iyi bilinsin; Alevi Bektaşiler aynı
nehrin bileşenleridir ve ayrılmaz bir bütündür.
UYARIYORUZ!
Alevi/Bektaşiliğin bu kadar zora sokulduğu dönem olmamıştır.
Baskı görmüşler, katliama uğramışlar, sessiz kalmışlardı ama birlik ve
beraberliklerini her şart altında korumuşlardır. Bugün ise Başta Amerikan
emperyalizmi ve AB emperyalist devletlerinin elinde etnik ve dini bölünmelerin
malzemesi haline getirilmeye çalışılıyor. Bu önlenmelidir ve ne gerekiyorsa
yapılmalıdır.
Alevi ya da Sünni tüm Türkiye'nin dini ve dini olmayan
kurumlarını göreve davet ediyoruz. Bu Alevi/Bektaşi sorunu olmaktan öte
Türkiye'ye kurulan bir kumpastır. Orta ve uzun vadede ülkemize zarar verecek
girişimin engellenmesi aynı zamanda beka sorunudur.
Sosyalist lider Enver Hoca sonrası etkisi cılız ve küçük bir ülke olan Arnavutluk devletinin boyunu da aşan “Bektaşi Vatikan’ı” girişimi ABD/AB imalatıdır.
Gelin hep beraber Alevi/Bektaşiler içinde cepheleşmelere,
ayrışmalara neden olacak bu melanete karşı çıkalım ve aktif bir çalışma içine
girelim, engelleyelim./aydınlık