Avrupa'nın ve UAEA’nın İran’daki Seçimleri Etkileme Oyunu

GİRİŞ: 06.06.2024 16:35      GÜNCELLEME: 06.06.2024 16:35
Rasthaber -   Amerika ve Batılı müttefikleri, Guvernörler Kurulu kararıyla bir kez daha İran'daki belli bir siyasi hareketin çıkarlarına mı oynuyor?

Bu soruyu cevaplamak için bazı cumhurbaşkanı adaylarının açıklamalarına ve kimlerin “İran karşıtı kararlar" ve "yaptırımlar” meselesinin öne çıkmasından faydalandığına bakmak yeterli olacaktır.

İRAN’A KARŞI ALINAN KARARA KESİN BİR YANIT VERİLECEKTİR

5 Haziran Çarşamba günü akşam saatlerinde, üç Avrupa ülkesinin (İngiltere, Fransa ve Almanya) İran’ın barışçıl nükleer programına karşı önerdiği karar, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulu tarafından onaylandı.

20 lehte, 2 aleyhte ve 12 çekimser oyla kabul edilen bu kararda, İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile işbirliğinden bahsetmeden Tahran'dan, iddia edilen koruma sorunlarını çözmek için gerekli ve acil eylemlerde bulunulması istendi.

Daha önce aralarında Atom Enerjisi Kurumu Başkanı ve Dışişleri Bakan Vekili'nin de bulunduğu İran’ın üst düzey yetkilileri, İran'ın Guvernörler Konseyi kararına karşı kararlı ve sert tutumu konusunda gerekli uyarılarda bulunmuştu.

Ancak AB Troykası'nın aceleci ve yapıcı olmayan kararında şu iddialarda bulunuldu: ‘Kalan tüm güvenlik önlemleri sorunlarını çözmek için İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile gerekli, tam ve net bir işbirliğinin olmaması halinde, UAEK Genel Direktörünün, mevcut bilgilere dayanarak, İran'ın nükleer programının geri kalan geçmiş ve mevcut sorunlarıyla ilgili olarak beyan edilmemiş nükleer maddelerin varlığı veya kullanılması olasılığına ilişkin kapsamlı ve güncel bir değerlendirme sunması gerekebilir.

Oylama başlamadan önce, fikir birliğine sahip olduğu söylenen ülkeler, ortak bir bildiri yayınladılar ve İran'a karşı bu kararın kabul edilmesini yanlış bir hesaplama olarak nitelendirdiler ve böyle bir eylemin tam tersi etki yaratacağı uyarısında bulundular ve konseyden üye ülkelerden koruma konularını siyasallaştırma çabalarına direnmelerini ve bu karar lehine oy kullanmamalarını istediler.

Bu, Nükleer Anlaşmanın uygulanmasından ve Batılı ülkelerin Siyonist rejim tarafından İran'a karşı hazırlanan İran'ın barışçıl nükleer programına ilişkin koruma iddiaları davasının kapatılmasından sonra, dördüncü kez gündeme gelmiştir.

HİKAYENİN BAŞLANGICI

Yine Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Guvernörler Kurulu'nun üç aylık toplantısı ve yine üç Avrupa ülkesinin sunduğu İran karşıtı kararın onaylandığı fısıltıları.

Avrupa Troykası olarak bilinen İngiltere, Fransa ve Almanya'dan oluşan üç ülke, 3 Haziran Pazartesi günü Guvernörler Konseyi'ne bir karar taslağı sundu ve bu belgede İran'dan, bildirilmemiş sitelerdeki bazı iddia edilen faaliyetleri ve İran'daki UAEA müfettişlerinin varlığı hakkında açıklama talep ettiler.

Avrupa Troykasının önerdiği karar taslağında, İran'da UAEA müfettişlerinin bulunmasının gerekliliği hakkındaki olağan iddialar yineledi ve İran’dan "İran'da belirtilmeyen iki yerde bulunan insan yapımı uranyum parçacıkları hakkında güvenilir açıklamalarda bulunulması ve nükleer malzemelerin veya kontamine ekipmanların mevcut konumları hakkında Ajansa bilgi verilmesi istendi. Bu, Siyonist rejimin asılsız ve sahte belgelerine dayanan bir iddiadır. Öte yandan İran'ın nükleer programı, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na üye ülkeler arasında en şeffaf programlardan biridir ve yüz yüze ve çevrimiçi denetimin düzeyi eşi benzeri görülmemiş boyuttadır ve bu miktardaki denetim hiçbir üye ülke tarafından kabul edilmemiştir.

Avrupa Troykası, UAEA müfettişlerinin İran'da bulunmasını talep ediyorlar, oysa İran, Kapsamlı Güvenlik Anlaşması çerçevesinde UAEA ile işbirliğini her zaman sürdürmüş, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı müfettişleri, İran'ın nükleer tesislerini birçok kez ziyaret etmiş ve İran'ın nükleer faaliyetlerinde askeri amaçlara ilişkin herhangi bir kanıt bulamamıştır.

İngiltere, Fransa ve Almanya taraflı taslaklarını sundular ve bundan bir hafta önce Amerikan gazetesi Wall Street Journal şu iddialarda bulundu: ‘ABD hükümeti Avrupalı ​​müttefiklerine, İran'ın nükleer programının ilerlemesine karşı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nda önerdikleri kararı geri çekmeleri için baskı yapıyor.’

Bu yayın organı, ABD'nin bu eyleminin amacının, Biden hükümetinin ABD'de yaklaşan seçimlerdeki sonuçlarla ilgili endişesi olduğunu belirtti ve bazı Batılı diplomatların şu sözlerini aktardı: “ABD hükümeti bu sonbaharda yapılacak ABD başkanlık seçimleri öncesinde Tahran'la gerilimin tırmanmasını önlemek istiyor.”

Ancak bu rapora rağmen Washington bu kararı desteklemeye karar verdi ve dün ABD'nin Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı temsilcisi Laura Holgate şu iddialarda bulundu: ‘İran'ın UAEA ile işbirliği yapmaması ve UAEA'nı desteklemek için kolektif eylem taahhüdümüz göz önüne alındığında, NPT, "ABD bu kararı desteklemektedir.

SUÇLU ALACAKLI OLDU

Üç Avrupa ülkesinin İran İslam Cumhuriyeti'nin nükleer programına karşı asılsız iddialarda bulunması İran’ın yanı sıra Çin ve Rusya'nın da tepkisiyle karşılaştı. İran, Çin ve Rusya, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulu'nun üç ayda bir yaptığı toplantıda ilk kez ortak bildiriyi yayınlayarak, Batı'nın 2015 nükleer anlaşmasını hayata geçirme konusundaki yıkıcı eylemlerine dikkat çekti ve onlara bu konudaki kötü niyetlerini ve eylemsizliklerini hatırlatıldı.

İran, Çin ve Rusya'nın ortak açıklamasının bir bölümünde şu ifadeler yer aldı: ‘ABD'nin yasa dışı ve tek taraflı olarak bu anlaşmadan çekildiği 2018 yılından bu yana, İran'a karşı tek taraflı ve hukuka aykırı yaptırımların uygulanması ve azami baskı politikasının uygulanması bu anlaşma için bir dönüm noktası oldu ve Nükleer Anlaşmaya desteğimiz değişmedi. Batılı ülkelerin siyasi irade göstermelerinin, son iki yıldır körükledikleri sonsuz gerilimi tırmandırma döngüsünden kaçınmalarının ve Nükleer Anlaşma’nın uygulanmasına devam etmek için gerekli adımları atmasının zamanı geldi.’

Yani aslında anlaşmayı ihlal eden ve yükümlülüklerini yerine getirmeyen ABD ve üç Avrupa ülkesi artık alacaklı konumuna gelerek İran'ı yükümlülüklerini yerine getirmemekle suçluyor. Bu arada 2015 yılında Kapsamlı Ortak Eylem Planı olarak bilinen anlaşmaya göre İran, anlaşmanın diğer taraflarca ihlali durumunda yükümlülüklerini azaltma hakkına sahipti. Rusya'nın Viyana merkezli uluslararası kuruluşlardaki temsilcisi Mihail Ulyanov bu konuyla ilgili şunları söyledi: ‘Diplomasi tamamen unutuldu ve yerini propaganda eylemleri aldı. Durumu normalleştirmenin yolu Avrupa troykasının (Almanya, Fransa ve İngiltere) ve Amerika'nın elindedir. Ancak onlar, İran'da nükleer meselelerle ilgili gündeme gelen endişeleri kolayca çözebilecek olan müzakereleri engelliyorlar.’

TEKRARLANAN OYUN

İngiltere, Fransa, Almanya ve Amerika'nın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'ndaki oyunu tekrarlanan bir oyundur. Ajansın teknik yapısını itibarsızlaştırdılar ve bunu kendi çıkarları için temel olarak kullandılar. Bu defa da Avrupa Troykasının karar taslağında geçmişteki bazı konularda olduğu gibi, Siyonist rejimin İran'a yönelik asılsız iddialarına yer verildi. Bu durum, İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’ndaki temsilcisinin de tepkisiyle karşılaştı ve İran temsilcisi şunları söyledi: ‘Maalesef bu kurum, İsrail rejiminin sunduğu tüm sahte belgeleri ve sahte bilgileri geçerli olarak kabul ediyor ve bu durum, bu kurumun yanlış ve güvenilmez varsayımlara dayalı sonuçlar çıkarmasına neden oluyor.’

İran Dışişleri Bakan Vekili Ali Bakıri de bu ajansın profesyonellikten uzak yaklaşımını eleştirerek şunları söyledi: ‘Ajans teknik bir kurumdur ve Yönetim Konseyine üye ülkeler de dâhil olmak üzere tüm ülkelerin ajansın teknik yaklaşımına göre davranması beklenmektedir. Bazı üye ülkelerin ajansın kapasitesinin siyasi hedefleri doğrultusunda kullanılması konusunda yapıcı olmayan yaklaşımları, ajansın kimliğine ve uzmanlaşmış rolüne kesinlikle zarar verecektir. Çeşitli hükümetleri, ajansın teknik ve uzmanlaşmış rolünü sürdürmesine izin vermeye ve ajansın dışındaki alanlarda yaşadıkları başarısızlıklar nedeniyle bu kurumu siyasi hesaplaşma mekânı haline getirmemeye davet ettik.’

Ali Bakıri, Amerika'nın ve onun üç Avrupalı ​​müttefikinin Gazze savaşındaki yenilgisine değindi ve şunları söyledi: ‘Onlar, katil Siyonist rejim ordusuna tam destek sunmalarına ve yaklaşık 8 aydır masum insanları öldürmelerine rağmen henüz asıl hedeflerine ulaşamadılar.’

Görünen o ki, onlar şimdi bu başarısızlığın ve bunun sonucunda dünya kamuoyunda oluşan izolasyon ve nefretin intikamını almak istiyorlar ve Guvernörler Konseyi kararının onaylanması yoluyla İran üzerinde baskı kurmayı amaçlıyorlar. Belki de bu şekilde İran’ı, Filistin ulusunu ve direniş gruplarını destekleme yönünde tutumundan vazgeçirmek istiyorlar.

Ancak eğer Wall Street Journal'ın raporu doğruysa, bu Amerikan hükümetinin Avrupa Troykasının çözümünü destekleme yönündeki fikrini değiştirdiğini gösteriyor ama bu kararın başka amaçları da olabilir.

İŞİN İÇİNDE SEÇİMLER Mİ VAR?

ABD hükümeti 2000’li yılların sonunda 2009’daki isyanların heyecanı ve bunu planlayanlarla, İran'a ekonomik baskı uygulayarak İran’ı tutumunu değiştirmeye zorlamaya karar verdi ve uluslararası kararların kullanılması ellerindeki baskı araçlarından biriydi. Amaç, İran'ı müzakere masasına gelmeye ve bu müzakerelerde İran’ı taviz vermeye zorlamaktı. Amerika, İran'a baskı uygulamak için 2010'da yeni bir yaptırım planı tasarladı. O dönemin ABD Başkanı Obama şöyle diyor: “İran'ın bu yaptırımların tam etkisini hissetmesi iki yıl sürdü. Bu yaptırımları yeni bir dizi Amerikan yaptırımıyla birleştirerek, müzakereleri kabul etmediği sürece İran ekonomisini askıya almak için gerekli araçlara sahip olduk.”

İki yıl sonra İran'ın 11. cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde yaptırımların kaldırılmasına yönelik müzakereler fikri ülkenin siyasi literatüründe yerini açmıştı ve bu oyunun kazananları, ülkeyi yönetmek için Amerika ile müzakere dışında neredeyse hiçbir planı olmayan devlet adamları oldu.

Acaba Amerika ve Batılı müttefikleri Guvernörler Konseyi kararıyla bir kez daha İran'daki belli bir siyasi eğilimin çıkarlarına mı oynuyor?

Özellikle Donald Trump'ın seçim vaatlerine rağmen Nükleer Anlaşmadan çekilmeyi ertelediğini ve 2007 seçimlerinde onların lehine oynadığını hatırlarsak, bu soruyu cevaplamak için bazı cumhurbaşkanı adaylarının açıklamalarına ve kimlerin “İran karşıtı kararlar" ve "yaptırımlar” meselesinin öne çıkmasından faydalandığına bakmak yeterli olacaktır.

YORUMLAR

REKLAM

İLGİLİ BAŞLIKLAR

REKLAM